Hanau Katliamı’nda hayatını kaybedenler derin bir üzüntüyle anılırken, katliam öfkeyle kınandı. Irkçı-faşist saldırıların, hukuki olarak “münferit bir vaka” kapsamında soruşturulmasına artık bir son verilmesi talebi yinelendi
Onları asla unutmayacağız: Gökhan Gültekin (37), Sedat Gürbüz (30), Said Nesar Hashemi (21), Mercedes Kierpacz (35), Hamza Kurtović (22), Vili Viorel Păun (23), Fatih Saraçoğlu (34), Ferhat Unvar (22), Kaloyan Velkov (33), Gabriele R. (72).
Almanya’nın Hessen Eyaleti’nde bulunan Hanau şehri, bir saldırıda katledilenlerin ailelerinin ve dostlarının çığlıklarıyla inledi.
Neredeyse her şehirde on binlerce insan sokaklara döküldü.
Bu sokaklar, derin bir üzüntü ve sonu gelmeyen, getirilmeyen katliamlarla bilenen bir öfkeyle, “Yine mi? Artık yeter! Katiller hâlâ aramızda!” haykırışlarıyla inledi.
Bazı cesetler, otopsi yapılmak üzere, ancak bir hafta sonra ailelerine teslim edildi.
Bazı cesetler, az kalsın farklı isimlerle, yanlış ailelere teslim edileceklerdi.
Ve bugüne dek gerçekleşen tüm ırkçı-faşist saldırılar gibi bu saldırı da, hukuki olarak “münferit bir vaka” kapsamında bir soruşturma komisyonunun ellerine teslim edildi.
Hanau şehrinde gerçekleşen bu ırkçı-faşist saldırı, ikinci yıldönümü vesilesiyle, Almanya’nın tüm eyaletlerinde ve birçok şehrinde öfkeyle kınandı. Katliamda hayatını kaybedenler, aileleri ve dostlarıyla omuz omuza yürünerek anıldı.
Bu kınama-anma eylemlerine özellikle Hessen Eyaleti’nde, “2020’den bu yana tek kişi dahi eksilmedik. Aksine çoğaldık” denilerek, çok güçlü bir katılım sağlandı.
Hayatını kaybedenlerin resimlerinin bulunduğu pankartları Kürt, Türk, Ermeni, Eritreli, Alman kadınlar birlikte taşıdı.
Hanau Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin aileleri, Hessen Eyalet Parlamentosu’nda Soruşturma Komisyonu’yla beş kez gerçekleştirdikleri toplantılarda, komisyona öncelikli olarak yönelttikleri şu sorular dahi henüz yanıtlanamamış, olay aydınlatılamamış vaziyette:
“Psikolojik sorunları bu denli ağır olan kişiler, nasıl bu kadar fazla silah temin edebiliyorlar? Katliamdan üç ay önce, kendi Twitter hesabında yayımladığı tehditlerden ırkçı saldırılar gerçekleştireceği apaçık görülen, şizofren olduğu belgelenen bu fail, neden zamanında durdurulmadı? Burada istihbarat birimlerinin görev ihmali söz konusu değil miydi?”
Saldırının Hessen Eyaleti’nde gerçekleşmesi sebebiyle, Kuzey Hessen Sendikalar Birliği ve Gençlik Kolları çeperinde ortak bir kınama-anma metni kaleme alındı. Eyaletteki Yabancılar Meclisi’nden ırkçılık-faşizm-emperyalizm karşıtı tüm kurumlara dek yapılan konuşmaların içeriği, neredeyse bu metinle aynıydı.
Yahudi Cemaatleri de bu eylemlere katılım sağladı. Cemaat Temsilcileri, Almanya’daki ırkçılık ve faşizmin köklerinin asla kurutulmadığının, aksine özenle beslendiğinin altını çizen konuşmalar yaptı.
“Pandemi Önlemleri’ne karşı sık sık protestolar gerçekleştirenler nerede? Querdenker nerede? Neden yanımızda yürümüyorlar? Hani onlar AfD (Almanya İçin Alternatif) yanlısı değillerdi? Hani onlar sağcı da solcu da değillerdi? Madem bunların hiçbiri değiller, öyleyse bugün neredeler?” şeklinde eleştiriler dile getirildi.
Önceki ırkçı-faşist saldırılarda ve katliamlarda defalarca parlamento kürsülerine taşınan ve sokaklarda haykırılan ana eleştiri öfkeyle yinelendi: “Bu saldırılar ve katliamlar hukuki olarak münferit bir vaka kapsamında ele alınmaya devam edildikçe, kayıplar hep bizden ve katiller hep aramızda olacak.”
Katliamın gerçekleştiği Kuzey Hessen Eyaleti Sendikalar Birliği ve Gençlik Kolları’nın basın açıklaması metni şöyle:
Irkçı ve faşist saldırılara karşı hep beraber ayağa kalkalım!
19 Şubat 2020 çarşamba akşamı, Hanau’da, dokuz kişinin öldürüldüğü aşırı sağcı ve ırkçı bir saldırı gerçekleşti.
Onları asla unutmayacağız: Gökhan Gültekin (37), Sedat Gürbüz (30), Said Nesar Hashemi (21), Mercedes Kierpacz (35), Hamza Kurtović (22), Vili Viorel Păun (23), Fatih Saraçoğlu (34), Ferhat Unvar (22), Kaloyan Velkov (33), Gabriele R. (72).
Bu saldırıda açılan ateş sonucu 5 kişi de yaralandı.
Bu saldırı münferit bir vaka olmayıp, demokrasiye yönelik bir saldırı niteliğindeydi.
Doğu ve Batı Almanya’nın 1990’daki birleşiminin ardından 2021 yılına dek, Almanya’da 200’den fazla insan sağcı saldırılar nedeniyle öldürüldü; resmi olarak bildirilmeyen vakaların sayısının, bu sayıdan önemli oranda daha fazla olması muhtemel.
2016’da, Münih’te 9 kişinin hayatını kaybettiği ırkçı saldırı.
Walter Lübcke’nin bir aşırı sağcı tarafından öldürülmesi.
NSU tarafından işlenen cinayetler ve NSU 2.0’ın işlediği cinayetlere ilişkin ölüm tehdidi verilerinin bir polis bilgisayarından geldiğinin tespit edilmiş olması.
Halle’deki sinagoga yapılan ırkçı ve antisemitik saldırıda iki kişinin hayatını kaybetmesi…
Ve tüm bunların ardından, sağcı saldırıların vurduğu bir türlü sonu gelmeyen şehirlerin isim listesine Hanau da eklendi.
Ocak 2022’de, yine Halle’deki caminin önünde binaya doğru ateş açıldığını duyduk. Ardından Müslüman ve Yahudi mezarlarına saygısızlık yapıldı ve çeşitli topluluklar sosyal medya üzerinden tehdit edildi.
Kısacası: Aşırı sağcı ve böylesi gruplarla bağlantılı olduğu tahmin edilen kişiler tarafından işlenen bu yönlü suçların sayısı giderek artmakta. Ve “Querdenker” olarak adlandırılan gruplar kendilerini radikalleştirmeye devam etmekte. Korona politikasına karşı gerçekleştirilen meşru protestolar ve gösteriler, giderek artan bir şekilde sağ ve tansiyonu yükselten kişiler tarafından istismar edilmekte.
Tüm bunların ana aktörleri: “İmparatorluk” vatandaşları, aşırı sağcılar, AfD ve tabanıdır.
Bu aktörler, orta tabakanın temsilciliği kisvesi altında, faşist ve yabancı düşmanı pozisyonlarını topluma taşımaya çabalarını sürdürmekte.
Bugün özelinde ise, Hessen Eyalet Hükümeti, tespit edilebilen ihmallerle ilgili olarak şeffaf bir açıklama yapma göreviyle de yükümlüdür.
Hanau kurbanlarının yakınlarından özür dilenmesi dahi hayli gecikmiştir.
Kendisini açık ve demokratik bir şekilde ifade eden ve birarada yaşamayı savunan sivil toplum gruplarına daha fazla destek verilmelidir. Bu konu toplumsal-sosyal olarak bir müfredata dahildir!
Hanau Katliamı’nı bilenmiş öfkemizle kınarken, katliamda hayatını kaybedenleri derin bir üzüntüyle anıyoruz.
19 Şubat İnisiyatifi olarak faaliyet yürüten kurban yakınlarıyla sürekli bir dayanışma içerisinde olacağımızı ve tıpkı onlar gibi bu davanın aydınlatılması talebimizden asla vazgeçmeyeceğimizi tekrar tüm kamuoyuna ilan ediyoruz!
Sendika.Org / Almanya (Ganime Gülmez)