Peki benim hastama ne oldu? Bakanlık karantinaya almadı. Hasta da ayakta, çok kötü değil. İşyeri “işe gelme” demiş ama ne rapor var ne karantina. Bir öğrendik ki işyeri hastamı işten çıkarmış! “Senle mi uğraşacağız” diye… Derken o hafta içerisinde yeni bir iş bulmuş, işe giriş için kaymakamlığa ikametgâh almaya giderken girişte HES kodu sorgusunda riskli birey çıkıyor, içeri alınmıyor
Bakanlığın salgınla ilgili her gün değişen uygulamalarında olan halka oluyor. Aralık ayında COVID geçirip iyileşen bir hastam, şubat ayında semptomu olduğu için yine gidip test veriyor ve sonuç pozitif çıkıyor. İşyeri kendisine (doğal olarak) işe gelme diyor. Ama bakanlığın sistemine göre kişi karantinaya alınmadı. Neden? Üç ay içinde ikinci kez pozitif olanlar karantinaya girmezmiş.
Evet, COVID’de, aslında hastalık ve bulaştırıcılık geçse dahi aylarca PCR’de pozitiflik devam edebilir. Bu bilimsel bir gerçek. Ancak, hastalığı geçirip iyileşmiş birisine, tekrar hasta olduğunda “sen hasta değilsin, işe gidebilirsin” demenin hiçbir bilimsel tarafı yok.
Peki benim hastama ne oldu? Bakanlık karantinaya almadı. Hasta da ayakta, çok kötü değil. İşyeri “işe gelme” demiş ama ne rapor var ne karantina. Bir öğrendik ki işyeri hastamı işten çıkarmış! “Senle mi uğraşacağız” diye…
Hastam işinden oldu, karantinada mı değil mi belli değil. Derken o hafta içerisinde yeni bir iş bulmuş, işe giriş için kaymakamlığa ikametgâh almaya giderken girişte HES kodu sorgusunda riskli birey çıkıyor. İçeriye alınmıyor. İl Sağlık Müdürlüğü’nden de teyit ettim, HES kodu riskli ama karantinada değil hasta, yani HSYS’de (Halk Sağlığı Yönetim Sistemi) izolasyonda görünmüyor. AVM’ye girmeye çalışsa giremiyor ama işe gidebilir.
Bu bakanlığın yönetimsizliği bir halk sağlığı sorunu aslında… Kişi zenginlere, kaymakamlığa vs. bulaştırmasın ama işyerindekilere bulaştırabilir, onda sıkıntı yok.
Daha da komiği, hastamın izolasyonunun bittiği gün öğreniyorum ki 3 aylık süreyi 1 aya düşürmüşler… Şimdi artık bakanlık salgını atlatanlara 1 ay sonra tekrar hasta olma hakkını bahşetmiş…
Salgın yönetimsizliğinin neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bizler “yaygın test” dedikçe test sayısı da azalıyor. “Virüs eski gücünde değil” açıklaması yapan da bu bakandı ama geçen sene bu aylara göre ölüm sayısı daha yüksek… Geçen sene mi yalan söylediniz o zaman?
Benim çalıştığım yer Organize Sanayii’nin yanında eski bir köy, şimdinin mahallesi. Herhangi bir devlet hastanesine gitmek için en az iki dolmuşa binmek gerek… Birçok hastamla sıkıntı yaşıyordum, “sende salgın belirtisi var, gidip test ver” dediğimde “yok hocam ben kendimi biliyorum bu korona değil sen ilaç yaz” dedikleri için… Kısa zamanda sebep çözüldü: İki dolmuşla git geri dön ciddi bir ekonomik külfet.
Ama sadece ekonomik boyutuna bakmamak gerekir. Benim belirtisi olduğunu düşündüğüm hastanın gidip gitmemek keyfine kalmış, gitmezse bulaştırmaya devam ediyor. Hadi insaflı çıktı diyelim, iki dolmuş değiştirip gidip test veriyor, sonra da (sonuç hemen çıkmayacağı için) iki dolmuş değiştirip evine geri dönüyor. Maske korumada epey etkili ama kapalı alanda, uzun sürede etkisinin düştüğünü biliyoruz… Yani hasta tüm kurallara uysa dahi birçok kişiye bulaştıracak… Bakanlığın bu konuda üç yıldır en ufak bir girişimde bulunmaması, zaten ağır hastalara zor yetişen 112 ambulans sistemi dışında hiçbir seçenek olmaması tam rezalet. Elbette kendi arabası olan için sıkıntı yok.
Mürşit Enis Akyüz: Hekim, SES Adana Şube Eş Başkanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.