HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. Son dönemde sıklıkla gündeme gelen cezaevlerindeki hasta mahpusların yakınları da HDP’nin grup toplantısına katıldı. Buldan’ın gündeminde de iktidarın hasta mahpuslara yönelik öldürücü boyuttaki politikaları vardı
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. Son dönemde sıklıkla gündeme gelen cezaevlerindeki hasta mahpusların yakınları da HDP’nin grup toplantısına katıldı. Buldan’ın gündeminde de iktidarın hasta mahpuslara yönelik öldürücü boyuttaki politikaları vardı.
“Kürt düşmanlığı iktidarın 2021 yılı karnesi oldu” diyen Buldan, cezaevlerinde tutsaklara fiili bir idam cezası dayatıldığını ifade etti. Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunan Buldan fiili idam cezalarının durdurulmasını talep ederken geç olmadan Aysel Tuğluk başta olmak üzere tüm hasta tutsakların serbest bırakılması gerektiğini ifade etti.
Buldan’ın gündeminde HDP’ye yönelik saldırılar da vardı. Bahçelievler ilçesindeki saldırıya değinen Buldan, saldırganın serbest bırakılmasına şaşırmadıklarını ifade etti. Buldan’ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
Gözaltı-tutuklamalar, cezaevlerinde işlenen insanlık suçları, kumpas davaları, demokratik siyaseti engelleme çabaları, tecrit, Kürtçeye yönelik tahammülsüzlükler, göçmenlere kadar uzanan ırkçı linç saldırıları ve Kürt düşmanlığı iktidarın 2021 yılı karnesi oldu.
Cezaevleri güncel ve yakıcı bir gündem olmaya devam etmektedir. Özellikle ağır hasta tutsaklar, ağır hastalıkları ve cezaevinde kalamaz raporlarına rağmen işkenceli bir ölüm sürecine terk edilmektedir. Bu yüzden sadece Aralık ayı içerisinde 6 tutsak yaşamını yitirdi. Cezaevine sağ giren tutukluların ne yazık ki cezaevlerinden tabutları çıkıyor. Bugün tutsaklara adeta fiili bir idam cezası dayatılmaktadır. Yine cezaevlerinde keyfi aramalar, görüş yasakları, darp, işkence, taciz ve tahliyelerin keyfi disiplin cezalarıyla engellenmesi yaygın bir uygulama halini geldi.
İnfaz yakmalar tam bir hukuk dışılıktır, rehine politikasıdır. Elbette bu yaşananlar İmralı’da sürdürülen ağır tecrit politikasından bağımsız değildir. Cezaevlerini ve tüm ülkeyi, toplumu, kurumları, siyaseti ve yaşamın her alanını kuşatma altına almak isteyen kapsamlı bir tecrit politikasıyla bugün Türkiye karşı karşıyadır. Cezaevlerini bir toplama kampına çeviren bu iktidar, haksız ve hukuksuz tutuklamalarla ülkeyi de yarı açık cezaevine dönüştürmüştür.
Buradan Adalet Bakanlığına tekrar çağrı yapıyorum: Ailelerin feryadına kulak verin, cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalara derhal son verin, fiili idam cezasını durdurun. Yarın çok geç olmadan başta Aysel Tuğluk olmak üzere tüm hasta tutsakları acilen tahliye edin. Çünkü onların dışarıda olmaya ihtiyaçları var, son günlerini ailelerinin yanında geçirmeye ihtiyaçları var. Bu bir insanlık ve vicdan sorunudur.
28 Aralık’ta partimizin Bahçelievler ilçe binasında İzmir’deki katliamın bir benzeri yaşatmaya çalışıldı. Bu saldırıların bir ayağında Saray’dan yönetilen yargı kumpasları var. Kobanî ve kapatma kumpas davaları gibi. Diğer ayağında ise İzmir ve Bahçelievler’de olduğu gibi fiziki saldırılar var. Bütün bunlar örgütlüdür, planlıdır, organizedir. Birbiriyle bağlantılıdır. Elinde silah, belinde bıçakla ilçe binamıza katliam yapmaya gelen tetikçi, bu iktidarın nefret siyasetinden ve Kürt düşmanlığından cesaret alarak hareket etmiştir. Dün bu saldırganı serbest bıraktılar, bizim için şaşırtıcı olmadı tabii. Ağzını açan vekilimiz hakkında fezleke yollayarak dokunulmazlığının kaldırılması için uğraşan AKP yargısı, katillere, tetikçilere dokunulmazlık ve cezasızlık zırhı kazandırmaktadır.
Sendika.Org