Oyuncu Emma Watson’ı antisemitizm ile suçlayan İsrail savunucuları apartheid’ı savunma stratejilerini açık ettiler: Filistin’in var olduğunu kabul eden herkese çamur atmak
Ünlülere yönelimli kültürümüz hakkındaki rezervlerimiz ne olursa olsun, büyük isimlerin önemli davaların destekçisi olarak ortaya çıkmaları hakkında söylenecek çok şey var. Bazılarının Filistin kurtuluş hareketinin anaakımlaştırıldığı anahtar anlardan biri olduğunu söyleyeceği şey, 3 Ocak günü Harry Potter’ın yıldızı Emma Watson’un 64 milyon takipçili Instagram hesabından, fondaki Filistin bayraklarının önünde ‘Dayanışma bir fiildir’ yazılı bir imajı paylaşmasıdır.
Aynı ölçüde hem kutlanan hem de eleştirilen paylaşım İsrail’in Birleşmiş Milletler eski büyükelçisi Danny Danon’un Watson’a antisemit diyen bir tweet atmasına yol açtı. Onun bu hareketi sosyal medyada, İsrail savunucusu çevrelerin daha muhafazakâr olanları tarafından bile, önemli sayılabilecek bir alayla karşılandı. Buna rağmen, Danon’un cevabı son gelişmelerle uygunluk halindeydi. Ekim’de, tanınmış yazar Sally Rooney, BDS [Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar] hareketine saygısı gereği İsrailli bir yayımcı ile anlaşma yapmayı reddettiğinde benzer şekilde Yahudi nefreti ile suçlandı. Arkasından, Jewish Chronicle [1841’den beri Birleşik Krallık’taki Yahudi topluluğu için yayımlanmakta olan haftalık yayın] sağcı İsrail Büyükelçisi Tzipi Hotovely’ye karşı yapılan bir protesto [Büyükelçi London School of Economics’teki konuşması sırasında yuhalanmıştı] haberini Kristallnacht’ı çağrıştıran bir karşılaştırma ile verdi.
Danon’un çok uzak bir noktaya çekilmiş ve yanıltıcı tweeti absürt görülebilirdi ama bırakın onlarla dayanışma sergilemeyi, Filistinlilerin varlığını bile antisemitik olarak sunmak çabasındaki bir sürecin mantıksal uzantısıydı. Bu süreç İsrail işgalinin apolojistleri tarafından yıllardır takip edilen bir stratejinin merkezindedir.
Filistin’in kurtuluşu için toplumsal farkındalık ve desteğin önemli bir momentum kazandığı bir zamanda, antisemitizm suçlaması gibi kaba bir enstrümanı kullanmak Filistin dayanışmasını susturmak için etkin bir alet haline geldi. Bu, daha geniş bir ırksal adalet çerçevesi içinde Filistin dayanışması ile ırkçılık karşıtlığının diğer biçimleri arasında bağlantılar kuran ilerici sosyal hareketleri susturmaya sıra geldiğinde özellikle doğrudur. Filistin kimliğini, imgelerini, tarihini ve mirasını Yahudilere karşı varoluşsal bir tehlike sayarak, İsrail’i acımasız insan hakları ihlalleri konusunda anlamlı bir denetleme veya hesap verebilirlikten korumak için kullanılmaktadır.
Bu taktik geçen yıllar boyunca ustaca ve sinsice gelişti. Örneğin BDS hareketi İsrail savunucuları tarafından Nazi Almanya’sında Yahudilere ait işyerlerinin boykot edilmesiyle eşleştirilip yıllarca aşağılandı. Daha geçen ay, Muhafazakâr Milletvekili Robert Jenrick, “Neden Bu Kadar Çok İnsan Yahudilerden Nefret Ediyor?” başlıklı bir sohbet sırasında BDS’nin yasaklanacağı sözünü verdi.
Kasım 2021’de Glasgow Üniversitesi’nde akademisyen Sondeep Sen’in yapacağı konuşma, Yahudi Derneği’nin Rektör Yardımcısı’na konuşmanın konusunun -Hamas’ın politik doğası- kampüste Yahudi öğrenciler için ‘güvenliksiz bir ortam’ yaratacağı şikâyeti üzerine iptal edildi. Hatta geçenlerde ölen, küresel adaletsizliğin pek çok biçimine karşı ömrü boyunca kampanya yürütmüş, Başpiskopos Desmond Tutu bile İsrail’in politikalarını apartheid ile eşitlediği için -ki pek çok insan hakları örgütü bu sınıflandırmayı paylaşmaktadır- temelsiz bir şekilde antisemitizm iftirasına uğradı.
Bu olaylar sosyal medyadaki dedikodu malzemesi olarak görülebilir ama Filistin kurtuluş hareketinin büyüyen gücüne karşı verilen tepkinin yansımasıdırlar; bu tepki İsrail’in tutumunun en sıradan eleştirisini bile Yahudilere karşı bir saldırı olarak yaftalamaya çalışmaktadır. Filistin özgürlük hareketinin popülerliği arttıkça, antisemitizmi IHRA* tanımı üzerinden kodlama çabalarının ve BDS ve benzeri kampanyaları yasadışılaştırmanın da (yakında çıkacak olan Birleşik Krallık Boykot Yasası ile Britanya hükümeti bu hedefi izlemektedir) çekiş gücü kazanması bir tesadüf değildir.
Bu yaklaşım hem ABD’de hem Britanya’da popülerdir. Amaç ürkütmektir, öyle de olmaktadır: Filistin ile dayanışmalarını açıklamak isteyenler antisemitik olarak damgalanmaktan ve bunun sonuçlarından korktukları için sessiz kalmaktadırlar. Ayrıca, Filistin özgürlük mücadelesi hakkında olması gereken bir tartışmada, antisemitizmi yeniden merkeze taşımaya ve böylece İsrail ve Filistin’deki onyıllar süren adaletsizliğin gerçek hayattaki sonuçlarından dikkati saptırmaya hizmet etmektedir.
Filistinli topluluklara devlet ve ordu tarafından her gün şiddet uygulanmaktadır. Emma Watson’ın Instagram paylaşımını yaptığı gün, yerleşimciler Nablus yakınındaki Burqa’da bir Filistin mezarlığını tahrip ettiler ve Hisham Abu Hawash’ın açlık grevi -suçlama olmadan İsrail’de gözaltında tutulan, şimdi 26 Şubat’ta bırakılmasına karar verilen, Filistinli bir tutsak- 140. gününe girdi. Ancak toplumdaki tartışma antisemitizm üzerinden sürüyor.
Antisemitizme karşı savaşmanın sonuçları da var, ama bu suçlamaları silah olarak kullananların düşündükleri yoldan değil. Küresel olarak antisemitizm -siyahlara karşı ırkçılık, beyaz üstünlükçülüğü ve LGBT+ insanlara karşı nefretle birlikte- yükselmekte olmasına rağmen, Britanya’da asıl olarak İşçi Partisi içindeki mücadelede bir fraksiyon tartışmasına indirgendi. Antisemitizm ile İsrail eleştirisinin yan yana konulması sadece ahlaki olarak tiksindirici değildir, aynı zamanda da aslında etkin olmayan bir dayanışma biçimidir ve tahammülsüzlüğe karşı mücadelelerin birbirleriyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduklarını da yadsır.
Bu bağlantılar Filistin için insan hakları çağrılarımızı ve İsrail işgalini sonlandırma çağrılarımızı yüksek sesle ve gizlemeden yapmamız anlamına gelir. Bu politik bağlamda, Watson’ın paylaşımı önemliydi: zulme karşı savaşanlarla dayanışmanın anaakım politik diskurun parçası olabileceğini ve olması gerektiğini gösterdi. Yine gösterdi ki pek çok kişinin çok çabalamasına rağmen Filistin kurtuluş davası pekala yolunda ilerlemektedir, bunun için de en çok işgal ve apartheid’a eşlik eden her günkü acımasızlığı yerinde açığa çıkaranlara çok şey borçluyuz.
Ama Danon’un tepkisi, kendi içinde, bir o kadar önemliydi: Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıklamaktan başka bir şey yapmayanlara antisemitizm iddialarını yöneltmek kötü niyetli olduğu kadar saçmadır da. Umalım ki, bundan sonraki suçlamalar geldiğinde bu gerçek kolektif hafızada yer etmiş olur.
4 Ocak 2022
Yazar hakkında: Em Hilton solcu bir Yahudi aktivist ve yazardır ve Tel Aviv ile Londra arasında yaşamaktadır. Na’amod’un, İşgale Karşı Britanyalı Yahudiler, eş-kurucularındandır ve Şiddet Karşıtı Yahudiler Merkezi’nin yönetim kurulu üyesidir.
*IHRA: International Holocaust Remembrance Alliance – Uluslararası Holokost Hatırlama İttifakı. Çoğunluğu Avrupalı olan 31 ülkenin hükümetlerinin meydana getirdiği bir gövde. IHRA’nın antisemitizm tanımı değil ama antisemitizme verdiği örnekler bir zamandır sürmekte olan ve özellikle İşçi Partisi’nde başta Jeremy Corbyn olmak üzere diğer bazı solcu milletvekillerine karşı yapılan antisemitizm suçlamasının payandası olarak kullanıldı-kullanılıyor. Bu örneklerden en önemlisi, “Yahudi halkının kendi kaderini tayin hakkını reddetmek, örneğin İsrail devletinin varlığının ırkçı bir çaba olduğu iddiasında bulunmak.” Corbyn’in Filistin’deki İsrail işgalini, İsrail devletinin kuruluşu sırasında Filistinlilerin sürgün edilerek topraklarına el konulmasını ırkçılık olarak yorumlaması, dolayısıyla bu tespite karşı çıkması, İsrail devletinin destekleyicileri tarafından kendisine yöneltilen antisemitizm suçlamalarının dayanağı olarak görülmektedir. IHRA’nın antisemitizm tanımı, verdiği örneklerle beraber, bir yasa düzeyinde olmamasına rağmen müesses düzen tarafından tartışılmaz olarak kabul görüyorlar.(SK)
[Tribune Magazine’deki İngilizce orijinalinden Sevil Kurdoğlu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.