Okullarda korona patlamasının yaşandığı Almanya’da eğitim emekçileri, veliler ve öğrenciler protestolara başladı. Protestolarda çocukların hayatı üzerinden kumar oynandığı vurgulanırken, eğitim emekçilerinin sendikal haklarının engellenmesi ve halkın taleplerine kulak tıkayan hükümetin sorumluluk kabul etmemesi sorunu büyütüyor
Almanya’da korona testi pozitif çıkan 5-14 yaş arası çocuk sayısı ocak ayının son haftasında büyük bir artış gösterdi. Test yapılamamış ve testi pozitif çıktığı halde henüz resmi istatistiklere kaydedilememiş olan çocuk hasta sayısı ise meçhul.
Berlin, Hamburg gibi büyük şehirlerde okullarda yapılabilen testlerin sonuçlarına göre pozitif sonuçlu test sayısı ocak ayının ilk haftalarına dek 2000’i geçmezken, geçtiğimiz hafta bu sayı 5000’i aştı. Birçok eyalette de resmi PCR testi uygulamasına ancak geçen hafta başlanılabildi.
Berlin’de 16 bin 677 öğrencinin korona, 675 okuldan 649’unun “kırmızı alarm bölgesi” statüsünde bir salgın etkisinde olduğu belirlenebildi.
Bunun üzerine Eğitim Emekçileri Birliği, veliler ve öğrenciler Kültür Bakanlığı önünde protesto gösterileri yapmaya başladı.
Eylemciler adına yapılan açıklamada ülkeyi yönetenlerin bilimsellikten ve halkın taleplerinden uzak bir politika izlediğine dikkat çekildi:
Neredeyse iki yıldır süren pandemiden sonra, şu anda; eğitim kurumları açısından uygulanabilecek tek stratejinin, ‘ilgili herkesin enfeksiyon kaptığı’nı kabul etmek oluşu gerçekten anlaşılamaz bir durum. Özellikle henüz yeterince bilinmeyen uzun vadeli sonuçları göz önüne alındığında, hafif seyirli enfeksiyonlarda bile, kreşlerde ve okullarda çocukların ve gençlerin sağlığı üzerinde girişilen bu kumar, oldukça tehlikeli bir kumardır. Pandemi döneminin başından beri haykırdığımız ana talebimiz, ne pahasına olursa olsun küçük gruplar halinde bir eğitim stratejisini oturtmaktı. Ancak politikacılar 2020 bahar ayında, küçük öğrenme gruplarından yararlanan okul çocuklarına sağlanabilen olumlu bakış açısını kasıtlı olarak görmezden geldiler. Ve bunu süreklileştirme yönünde tek bir adım dahi atmadılar.
Önceki hafta başlayan ve geçen hafta da yaklaşık 10 şehre yayılan eylemlere anaokulu-ilkokul çocukları da katılım sağladılar. Çocukların hazırladıkları dövizlerde şu ifadeler yer aldı: “Çocuklar da halktır”, “Annem beni bu hastalıktan nasıl koruyacağını bilmiyor”, “Bu hastalığın benim bedenim üzerindeki etkilerini görmek için on yıl daha mı bekleyeceksiniz?”, “Bedenimiz üzerinde kumar oynamaya son verin! Hastalanmamı engelleyin!”
Sağlık emekçilerinin ağır-riskli çalışma koşullarının ardından, eğitim emekçilerine de yüklenen bu ağır yük eğitim emekçileri tarafından şöyle özetlendi: “Eğitimi durdurmak istemiyoruz. Küçük gruplar halinde eğitim stratejisini başarabildik, buna kulak verilmemeye devam ediliyor. ‘Bugün hangi meslektaşımız işe gelmeyecek? Hangi öğrencimiz okula gelmeyecek? Velilerin sorularına nasıl cevap vereceğiz?’ hâline dönüşen çalışma koşullarımız bizlerin, velilerin ve öğrencilerin büyük bir önlem belirsizliği içerisinde mücadele vermesini de beraberinde getiriyor. Her ailenin kendi çocuğunu nasıl koruyacağını bilme hakkı vardır. Bu dahi koca bir belirsizliğe dönüşmüştür. Güvenli bir eğitim istiyoruz. Çocuklarımıza, yani insanlığın geleceğine yönelik bu sorumsuz davranıştan bir an önce vazgeçilmelidir.”
Sağlık Bakanı Karl Lauterbach ise hükümetin salgın yönetiminin başarısız olduğu eleştirilerini kabul etmese de Omikron varyantının hafife alınması gibi bir sorun olduğunu kabul ediyor: “Herkes Omikron’un hafif yayıldığını ve hafif atlatıldığını düşünmekte. Ucuz aşılar kullanılmakta… Bu büyük bir hatadır, birçok insan ağır bir şekilde hastalanabilir ve bu hastalığın kalıcı hasarlarını ömür boyu taşımakla yüzyüze gelebilir. Bunu çocuklarımız açısından düşündüğümüzde, kesinlikle sorumsuzca sürdürülen bir deneyden bahsetmek mümkün…”
Almanya’da eğitim emekçilerinin büyük bir bölümü -özellikle Berlin gibi büyük şehirlerde- sendika üyesi olamıyor. Eğitim emekçilerinin büyük bir bölümü “memur” statüsünden çok, “taşeron firma işçisi” pozisyonunda tutuluyor. Ağırlıklı olarak 40 yaş altındaki genç eğitmenler, “esnek çalışma” adı altında, sürekli başka okullarda görevlendirilmeye maruz bırakılabiliyor. Bu sebeple, pandemi döneminde de “Güvenli Eğitim” talebiyle oluşturulan Eylem Birliği’nin çatısı bir sendika örgütlülüğü niteliğinde değil. Yüz binlerce öğretmenin sendika üyesi olma hakkı yok ve bu hakkı alabilmek için dahi sayısız eylem gerçekleştirdiler. Taleplerini yinelemeye devam ediyorlar.
Sendika.Org / Almanya (Ganime Gülmez)