Tecavüz faili Musa Orhan’ın yargılandığı davada mahkeme heyeti, failin geleceğini düşünerek indirim uyguladı. Mahkeme, fail Musa Orhan’a “nitelikli cinsel saldırı” suçundan 10 yıl hapis cezası ile tutuksuz yargılanmasına karar verdi
Siirt’te İpek Er’e tecavüz ettikten sonra intihara sürükleyerek yaşamını yitirmesine neden olan uzman çavuş Musa Orhan hakkında, “Nitelikli cinsel saldırı” suçundan açılan davanın karar duruşması Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma öncesi adliye çevresi polis tarafından ablukaya alındı.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmaya fail Musa Orhan, Ankara 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) bağlandı. Duruşma salonunda internet ve şebekenin güvenlik önlemleri nedeniyle kesildiği İpek Er’in ailesinin avukatları tarafından tespit edilince mahkeme başkanı, duruşma salonunda güvenlik gerekçesiyle telefonların kullanılmasının yasak olduğunu belirterek, kapatılmasını istedi.
Böyle bir yasağın olamayacağını dile getiren avukatlar, “Hiçbir duruşmada telefon kullanımı yasaklanmaz. Bu yasak hak kaybına neden olur. Biz çok sayıda avukat buradayız ve birbirimizle haberleşmemiz gerekiyor. Bununla beraber basının topluma haber verme sorumluluğu var. Bu durumda haber alma özgürlüğü de kısıtlanmış durumda. Gerekli koşulların sağlanmasını ve telefon kullanımını talep ediyoruz” dedi. Mahkeme, avukatların talebini reddetti.
Duruşmada söz alan İpek Er’in annesi Hikmet Kılıç Kürtçe konuşarak, “Sanık cezasız bir şekilde ortalıkta dolaşıyor. Siz benim yerimde olsanız kabul eder miydiniz? Herkes elini vicdanına koysun, onlar rahatsa ben de rahat olurum. Ben ölürsem beni ayrı yere değil kızımın mezarına koysunlar. Umarım cezasını Allah katında görür. Ondan da avukatından da şikayetçiyim. Üç yıldır nasıl tutuksuz geziyor” dedi.
Kızı İpek Er’in fotoğrafını gösteren Hikmet Kılıç, “Bu benim kızım iyi bakın. Kızımı büyüttüm Musa tecavüz etti ona. Yeter artık, cezayı verin. Şerefi ve imanı yok” demesi üzerine annenin konuşmasını kesen mahkeme başkanı, “Tamam anladık beyanını aldık” şeklinde müdahalede bulundu.
Jinnews’in haberine göre, iddia makamı önceki mütalaasını tekrar ederek, 5237 sayılı TCK’nın 102/1 maddesi gereğince sanık Musa Orhan’ın “Cinsel saldırı” suçundan en az 12 yıl hapis ile cezalandırılmasını istedi. Savcı, sanık Musa Orhan’ın, İpek Er’e yönelik birden fazla eylemi aynı kasıtla ve aynı zaman dilimi içinde işlemiş olduğundan, hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına; işlemiş olduğu kasti suç nedeniyle TCK’nın 53/1-2-3 maddesi gereğince belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, üzerine atılı suçu vasfı ve suç için kanunda öngörülen ceza süresi nedeniyle sanığın kaçacağı ve delil karartacağı yönünde somut olgu niteliğinde olması hususları gözetildiğinde hükümle birlikte tutuklanmasına karar verilmesini talep etti.
Mütalaaya karşı söz alan avukat Nesrin Bilge, olağanüstü şartlarda bir mahkemede olduklarını, sinyal kesicilerin olduğunu ifade ederken, yargılama makamının rahat olduğunu ancak kendilerinin sanık tarafıyla oturduklarını vurguladı. Salonun değiştirilmesi talebinde bulunan Nesrin Bilge’ye hakim, “Siz mahkemeyi itham altında bırakıyorsunuz” yanıtını verdi.
Nesrin Bilge bunun üzerine tekrar söz alarak, “Biz hukuksuzlukları dile getiriyoruz. Biz İpek’in avukatları ve sanık vekilleri bir arada oturuyoruz. Bir takımımız bilgisayardan zaptı takip edemiyoruz. Yeterli bilgi alışverişinde bulunamadığımızdan haklarımız ihlal ediliyor. Şartlarımızın iyileştirilmesini istiyoruz. 6 celsedir Musa Orhan susma hakkını kullanıyor. Savcının faile mütalaaya dair herhangi bir sözünün olup olmadığını sormasını istiyoruz” demesi üzerine hakim devam edilmesini, daha sonra sorulacağını ifade etti.
Nesrin Bilge, duruşmaya ara verilmesi talebinde bulunurken, mahkeme heyeti talebi reddetti. Savunmasına devam eden Nesrin Bilge, İpek Er’in yaşadıklarını hatırlatan şu sözlere yer verdi:
Bölgede yaşayan Kürt halkının onurunu zedelemeye çalıştılar. Dosya farklı minvallere çekildi. Bir TSK görevlisinin bir Kürt kızına nasıl tecavüz ettiğine dair sosyal medya aracılığıyla bilgiler yayıldı. Ayrıca hem mektuptan hem de ifade tutanaklarından yola çıkarak bir olay örgüsünü çıkarabildik. Sanık ile İpek Er arasında geçen iletişimlerde ilk ifadesini sunduk. İpek Er ilk olarak susmuş ve başına gelenleri anlatamamış ama sonrasında ailesine açıklamıştır. İpek ailesine tecavüze uğradığını açıkladıktan sonra aileyle birlikte adalet arayışına geçti ve de cinsel saldırıyı aklayacak bir savunma olamaz.
Ardından söz alan avukat Gulan Çağın Kaleli, “Facebook’un bir an önce yazışmalara dair içerikleri göndermesi gerekiyor. Bunu tekrar talep ediyoruz. İpek Er özellikle bir telefon üzerinden iletişim kurduğunu belirtmiş. Dosya kapsamında Musa Orhan’ın 4 hattının olduğunu görüyoruz ama ne hikmetse İpek Er’le görüştüğü telefon hattını kapatmış. Sanığın beyan vermesi gerekir. Sanık avukatı onun yerine geçerek savunma yapamaz ama yaptı. Dosyanın en önemli tanıklarından olan sanığın en yakın arkadaşı Ali Şahin, bulunduğu yerde SEGBİS ile bağlanmıyor, sanıkla birlikte Ankara’ya gidip oradan bağlanıyor. Musa Orhan konuşmamasına rağmen onun yerine konuşan birçok Musa Orhan olduğunu gördük. Burada Kürtçe konuşan İpek Er’in annesinin beyanları yarım yamalak çeviriyle alındı. Babası fenalaştı ve ‘Ben burada anlatılanları anlamıyorum’ diyerek salondan çıktı. İpek aramızda değil ama onun aramızda olmaması sadece Musa Orhan yüzünden değil. Musa Orhan’ın serbest bırakılmasından sonra hayatını yitirdi. Bu sorumluluğu size de hatırlatmak istiyoruz. Ya beraat kararı vereceksiniz ya da gerçekten bir hakikatin ortaya çıkmasını istiyorsanız cezalandırmakta beraber tutuklarsınız” şeklinde konuştu.
Ardından söz alan avukat Hatice Demir, akademisyenler Prof. Dr. Türkan Yalçın ve Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan’ın hazırladığı bilimsel mütalaayı okudu. “Rıza” kavramı üzerine anlatımların yer aldığı bilimsel mütalaada, “Kadınlar masumiyetlerini hala ispatlamak zorunda kalıyor” ifadeleri yer aldı. Tecavüze uğrayan kadına yüklenen ispat sorumluluğuna dair vurguların olduğu mütalaada, “Kadının beyanı esas alınmalıdır” diye belirtildi. Bilimsel mütalaada ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sözleşmelerinde ve CMK’da yer alan kanun maddelerine dikkat çekildi.
Mahkemede söz alan avukat Hatice Demir, Türkiye’de yargı sisteminde özellikle failin kamu görevlisi olduğu davalarda cezasızlıkla yüz yüze olduklarını söyledi. Bu dosyada da benzer bir cezasızlık durumuyla karşı karşıya olduklarını belirten Hatice Demir, “Kadınlar adli mercilere başvuramamasından kaynaklı failler cezasız bırakılıyor. Geleneksel normlardan kaynaklı, kadınlar adli mercilere başvuramıyor. Yasanın etkin uygulanmaması uluslararası standartlara uygun yargılama yapılamaması, yargılamanın hayatını kaybeden kadınlar üzerinden yapılması kadınları adli merciden uzaklaştıran etkenlerdir” dedi.
Mahkemeye “Adaleti tesis etme sorumluluğunuz var” diye seslenen Hatice Demir, suçun ispatı için tüm delillerin dosyada mevcut olduğunu dile getirdi. Hatice, “Bir kadın, ‘hayır’ diyorsa ‘hayır’ demektir. Bunu herkes öğrenmeli. Bir kadın sizi seviyor diye cinsel ilişki talebini kabul edeceği anlamına gelmiyor. Bu suçun daha nasıl bir ispata ihtiyaç duyduğunu bilmiyorum. Sanığın hükümle birlikte tutuklanmasını talep ediyoruz” şeklinde konuştu.
Avukat Rengin Ergül ise ATK uzmanları tarafından hazırlanan bilimsel mütalaayı mahkemeye sundu. Rengin Ergül, ATK raporunun taraflı olduğunu, ruhsal bulguları ağırlaştıran değil bizzat eylemin somut niteliği olarak kabul edildiğini kaydederek, “ATK raporunu hazırlayan hekim tarafından, ‘Karşı koymamakla bağırmak arasında fark var’ denilmiş. Ancak bu ne anlama geliyor” diyerek hazırlanan raporun eksikliğine dikkat çekti.
Avukat Çiğdem Sevimli de savcı mütalaasına iştirak ettiklerini belirterek eksik hususları dile getirdi. Çiğdem Sevimli, kamu çalışanlarına dair kanun maddesi olan 3-b’nin eksik olduğunu ve mütalaaya eklenmesini, mahkemenin görevini yapıp failin cezalandırılıp tutuklanması talebinde bulundu.
Duruşma salonunda avukatlar tarafından İpek Er’in mektubu okundu. İpek Er’in annesinin duygusal anlar yaşaması üzerine mahkeme başkanı İpek Er’in annesini dışarı çıkardı. Dava avukatları duruma itiraz etti. Mahkeme başkanı ise itirazları görmezden gelerek, duruşma düzenini bozduğu, bu şekilde duruşma yapılamayacağı ve İpek Er’in annesinin sağlık sorunları olabileceği gerekçesiyle kan kusan annenin salondan çıkarılmasına karar verdi.
Avukat Mehtap Sert de failin tutuklanması gerektiğinin altını çizerek, “Dosyayı kriminal bir alana çekmeye çalışanlar var. Biz kadına karşı şiddetle mücadele etmek için salondayız ve savunmaya devam edeceğiz” diye belirtti.
Batman Baro Başkanı Abdulhamit Çakan, duruşma düzeni ve sinyal kesici kullanılarak iletişimin kesilmesine dikkat çekerek, “İtidalimi kaybettim bugün. Mahkeme bu suça dahil mi değil mi bilmiyorum ama bu TCK anlamında suçtur. Türkiye’deki hiçbir mahkemede bu tutumla karşılaşmadım” şeklinde konuştu.
Ardından mütalaaya ilişkin faile söz verilirken savunma yapmayan fail suçlamaları kabul etmediğini belirterek beraatini talep etti. Sonrasında söz verilen fail avukatı da failin masumiyet karinesi olduğunu ve konuşmak zorunda olmadığını ifade etti.
Fail avukatı, İpek’in tecavüze uğradığına dair inandırıcı bir delil olmadığını öne sürdü. Fail avukatlarının beyanlarına müşteki avukatlar tepki gösterdi. Söz almak isteyen dava avukatlarına söz vermeyen hakim, “Siz daha çok konuştunuz. Bırakın onlar da konuşsun. Siz çok kişisiniz avukat bey tek başına kendini savunmaya çalışıyor” sözleriyle fail avukatının ölünün manevi mirasına yönelik hakaret içerikli söylemlerini görmezden geldi.
Taraflı Adli Tıp Kurumu raporlarını sunan fail avukatı, “Gerçekler acıdır acı da olsa kabul etmek zorundayız. Ortada bir tecavüz yoktur” şeklindeki sözlerini sürdürürken salondan itirazlarını yükselten avukatların talepleri ise görmezden gelindi.
Ankara 35. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren’in söz almak istemesi mahkeme başkanı tarafından reddedildi.
Mahkeme verdiği aranın ardından tecavüz faili Musa Orhan’a Türk Ceza Kanunun 102/2 maddesi kapsamında “nitelikli cinsel saldırı” suçundan 12 yıl hapis cezası verdi. “Geleceği üzerinde olumsuz etki yaratabileceği” ve tüm duruşmalara düzenli katıldığı gerekçe gösterilerek faile kararda “iyi hal” indirimi uygulayan heyet, cezayı 10 yıla düşürdü. Ayrıca tecavüz failinin kaçma şüphesi bulunmadığı gerekçesiyle adli tedbir hükümleri uygulanarak tutuksuz yargılanmasına karar verildi.
Oy çokluğu ile alınan karara, bir mahkeme üyesi beraat kararı verilmesi yönünde şerh koydu.
Sosyal medyada tepkiler dile getirildi.
İlgili haberler:
Sendika.Org