Unun maliyeti ve diğer giderler hesaba katıldığında ekmeğe her ay zam neredeyse kaçınılmaz hâle geliyor
Ekmek tüm Doğu toplumlarında olduğu gibi Türkiye’nin de yemek kültüründe önemli bir yere sahip. Dolayısıyla ekmeğin fiyatı her zaman önemli. Keza, unlu mamullerin de. Özellikle alt ve orta gelir gruplarının tüketim sepetinde önemli bir yer tutan ekmeğin fiyatı, her şeyden daha çok önemli. Ekmeğe üst üste gelen zamlar, toplumu ve özellikle de dar gelirli kesimleri endişelendiriyor.
Türkiye, başta ekmek olmak üzere iç pazarda tüketilen unlu gıda ürünlerini ve ihracatına yöneldiği un ve unlu mamulleri ancak ithal buğday desteği ile üretebiliyor. Hem dünyada buğday fiyatlarının artışı hem de Türkiye’de TL’nin hızlı değer kaybı ya da tersinden söylenirse döviz fiyatının çok sert artışı, buğdayın ithal fiyatını yükseltiyor ve bu, ekmekten tüm unlu ürünlere üst üste zam yapılmasına neden oluyor.
Türkiye kendine gerekli buğdayı yeterince üretemeyince ithalat yapısal hâle geldi. İktidar, un sanayicilerini ihracatçı yapma sevdası ile buğday ithalatına yıllardır sübvansiyon uyguluyor. Bu politika, döviz makul oranlarda artarken sürdürülebilirdi ama doların önce 10 TL’ye ulaşması, sonra iniş çıkışlarla daha da yükselmesiyle sürdürülebilirliği zorlaştı. Bütçeye bunun için konulan sübvansiyonlar artık taşınır gibi değil. Buğdayda dışa bağımlılık oranına bu yılın kuraklığı tüy dikti.
Türkiye’nin tüketici enflasyonunun aralık ayı için yüzde 15 gibi flaş bir tutara ulaştığı tahmin ediliyor. Bu, yıllık olarak yüzde 35-38 dolayında bir TÜFE demek. Kesin veri 3 Ocak 2022’de açıklanacak. Tüketici enflasyonu hesaplanırken toplumun harcamalarında mal ve hizmetlerin ayrı ağırlıkları var. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) aylık fiyat artışlarını hesaplarken gıdaya yüzde 26’lık bir ağırlık veriyor ve bunun içinde ekmeğin payı yüzde 2,5. Diğer unlu mamullerle birlikte bu büyüklük yüzde 5 gibi önemli bir yere sahip.
TÜİK verilerine göre ekmek fiyatları 2018 yılından bu yana aylık artışlar olarak tüketici fiyatları genel artışının üstünde seyrediyor. 2018’den bu yana TÜFE aylık yüzde 1,3 artmışken ekmek fiyatlarındaki aylık artış yüzde 1,6 oldu. Ekmekte en önemli fiyat sıçraması ise 2021 kasım ayında yüzde 7,1 ile gerçekleşti. Oysa aynı ayda tüketici fiyatları TÜİK’e göre yüzde 3,5 arttı.
Aralık ve izleyen aylarda ekmek fiyatlarındaki potansiyel artış eğilimi daha ürkütücü. Çünkü dolar fiyatının sadece bir ayda yüzde 70 artması — 16 Kasım’da 10 TL iken 17 Aralık’ta 17 TL’ye çıkması — kayıtlara geçecek dehşetli enflasyonun habercisi. Her ne kadar 20 Aralık’ta hükümetin dövize endeksli mevduat uygulaması döviz fiyatını geriletse de dövizin daha yüksek seyrettiği fiyatlardan yapılmış ithalat, yakın dönem mal ve hizmetlerinin maliyetlerine girdi ve ekmek, unlu mamul etiketleri de sık sık değiştirildi.
Ekmeğin hammaddesi un, unun hammaddesi de buğday. Buğdayda kendine yeterli olamayan Türkiye, net ithalatçı. TÜİK’e göre buğdayda yeterlilik derecesi yüzde 89,5. Yani yerli buğday üretimi yurt içi talebi karşılayamıyor ve her 100 tonun 10,5 tonu ithalatla karşılanıyor.
Türkiye’nin buğday üretim alanları hızla daralıyor. Son 10 yılda 9,2 milyon hektardan 6,8 milyon hektara düşerek dörtte birden fazla bir üretim alanı daraldı. TÜİK verilerine göre 2020 yılında 20.5 milyon ton olan buğday üretim miktarı 2021’de yapılan son tahminlere göre yüzde 14’e yakın azalışla 17,7 milyon ton olarak gerçekleşecek. Bu, son 14 yılın en düşük üretimi. Üretimdeki düşüşte özellikle Güneydoğu, Doğu ve İç Anadolu bölgelerinde yaşanan sert kuraklık önemli bir etken.
Üretimin düşmesi ile ithalat ihtiyacı daha da arttı. Ancak döviz fiyatının hızlı artışı ve dünyada pandemi koşullarında buğday fiyatlarının yükselmesi ile ithal buğday daha pahalı hâle geldi ve birçok üründe olduğu gibi buğday, un ve ekmek fiyatları hızla arttı. Fırınlar İstanbul’da aralık ortasında 220 gramlık ekmeği 3 TL’den satıyorlardı. Bu, kilo fiyatının 13,6 TL ye gelmesi demek. Bu, sadece kasım ayına göre yüzde 50’nin üstünde bir artış.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), iştiraki olan Halk Ekmek aracılığıyla uzun yıllardır sübvansiyonlu ekmek satıyor. Fırınların 3 TL’ye sattığı ekmek, Halk Ekmek’te 1.25 TL. Halk Ekmek satışları İstanbul ekmek satışlarında yüzde 10 dolayında bir paya sahip. Yine de alt gelir grupları için önemli. Ancak İBB’nin sübvansiyonlu fiyatlarla satışının sürdürülebilirliği de sorunlu. Nitekim un fiyatlarındaki büyük artışa değinen Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Halk Ekmek 2022 yılı için un ihalesine çıktı. 2021’de bir çuval un 127 TL iken, bu yıl çuval başı en düşük teklif 325 TL oldu. İstanbullulara ucuz ve sağlıklı ekmek sağlamak için elimizden geleni yapacağız” dedi.
Buğday ithalatında baş aktör, kısa adı TMO olan devlet kurumu Toprak Mahsulleri Ofisi. TMO’nun buğday ithalatı 2 milyon tonu bulmuş durumda. Tonu 340 dolardan, yani ortalama olarak 4 bin liradan ithal edilen buğday, ton başına yaklaşık 2 bin 500 liradan un sanayicilerine satıldı. Bu, un sanayicilerinin sübvanse edilmesi demek. Bu fiyat politikası ekmek fiyatlarında sert artışlar olmasın ve un sanayicileri bu fiyatlarla ihracat yapabilsin diye uygulanıyor. Düşük fiyattan doğan “görev zararı” ise merkezi bütçeye, vergi mükelleflerine yıkılıyor.
Ekmekte unun maliyeti yüzde 30 seviyesinde. Diğer maliyet ve giderler de hesaba katıldığında ekmeğe her ay zam neredeyse kaçınılmaz hâle geliyor. Fırıncılar, buğday hasadının başladığı mayıs ayı sonunda unun 50 kiloluk çuvalını 160-170 liradan alıyorlardı. Aralık başlarında bu, 300-320 TL’ye yükseldi. TMO’nun düşük fiyat politikasına rağmen, bu artışlar yaşanıyor. Ayrıca, enerji başta olmak üzere başka giderler de zamları zorunlu hâle getiriyor. Buğdaya zam gelince un sanayicisi bunu fiyatına yansıtıyor. Ancak una zam geldiğinde fırıncı bunu hemen ekmeğe yansıtamıyor. Çünkü ekmeğin fiyatını fırıncı belirleyemiyor. İl ticaret odalarından valiliklere uzanan bir fiyat onaylama zinciri var ve ekmeğe zam almak o kadar da kolay olmuyor.
Daha ucuza ekmek, buğday arzını artırmaktan geçiyor elbette. Yılda 17-18 milyon tona düşen üretimi 25-30 milyon tona çıkarmak gerekiyor. Türkiye’nin buğday üretimini artırma potansiyeli var. Buğdayı işleyerek un, makarna, bisküvi vb. ürünler ihraç ediliyor. Un ve makarna ihracatında Türkiye önemli yerlere sahip. Ancak ekmeğin de en azından bir bölümü artık ithal buğdaydan elde ediliyor. İthalat artık eskisi gibi elverişli değil. Buğday üretimini artırmak, bunun için desteklenmek herkesin beklentisi.
Kaynak: Al-Monitor
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.