Yedi yıl aradan sonra Milli Eğitim Şûrası eğitimde fırsat eşitliği gündemiyle Saray’da toplandı. Fırsat eşitliğine dair ne uzaktan eğitime erişim sorunları, ne oku bütçeleri ne de paralı eğitime muhtaç bırakılma gündem oldu. Dini eğitimin okul öncesi eğitime kadar düşüren önerilerin geçtiği şûrada öğretmenler arasında rekabeti ve eşitsizliği artıracak bir Öğretmenlik Meslek Kanunu gündeme geldi. Şûrada konuşulanları ve konuşulmayanları derledik
Yedi yıl aradan sonra Milli Eğitim Şûrası Saray’da toplandı. 1-3 Aralık’ta yapılan şûrada ana gündemler temel eğitimde fırsat eşitliği, mesleki eğitimin iyileştirilmesi ve öğretmenlerin mesleki gelişimi oldu. AKP döneminde gerçekleştirilen şûralarda öne çıkan en temel üç özellik, 20. Milli Eğitim Şûrası’na da damga vurdu: Eğitimin dinselleştirilmesi, pedagoji bilimin yok sayılması, şûranın toplanması ve işleyişi açısından antidemokratik olması.
Bu yıl şuraya Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), “Eğitim ve bilim emekçilerinin eğitim süreçlerinde özne olmaktan çıkarıldığı, okulların ve üniversitelerin dini vakıf ve derneklerin temel faaliyet alanı haline geldiği, eğitim ve bilim emekçilerine esnekliğin, güvencesizliğin ve angarya çalışmanın dayatıldığı, eğitim yöneticilerinin yandaş siyasal kadrolardan oluşturulduğu, eğitim programlarının laiklikten ve bilimsellikten uzaklaştırıldığı, her fırsatta karma eğitimin hedef haline getirildiği bir sürecin sendikamız tarafından onaylanması söz konusu değildir” diyerek Saray’da yapılan şûraya katılmama kararı almıştı. Eğitim İş de “Diyanet’in varlığını artırmak istediği okul öncesi eğitime eğileceği belirtilen şura, eğitimin de eğitim emekçisinin de temel sorunlarını görmezden geleceğini, Saray’da göstermelik bir fikir alışverişiyle ilerleyeceğini malum etmiştir. Buradan yola çıkarak çözüm reçetimizi anlatmak için Saray kapısında beklemek yerine çalışma alanlarımızı kullanacağız” diyerek katılmama kararı almıştı.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’ndan (Öğretmen Sendikası) Hüseyin Aksoy ise şûraya davet edilmediklerini söylüyor ve ekliyor:
Şurada gerçek eğitim bileşenleri yer almıyor. Sendikalar, veliler orada değil. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası şûraya davet almadı. Birçok yapıdan göstermelik olarak temsilciler çağrıldı ve kaygı verici sonuçlar çıktı. Zaten şûradan emekten ve bilimsellikten yana sonuçlar beklemiyorduk, öyle de oldu.
Öğretmenlerin mesleki gelişimi konusunda şuranın ilk gününde Tayyip Erdoğan, Adaylık Kaldırma Sınavı’nın kaldırıldığını, bu konuda başka bir program yapılacağını açıkladı. Meslekte 10 yılını dolduran öğretmenlere eğitim ve sonunda yapılacak sınavda başarılı olmaları halinde derece ve 1000 lira maaş artışı yapılacağını ve yüksek lisans yapanların sınavdan muaf olacaklarını açıklayan Erdoğan, meslekte 10 yıl dolduran uzman öğretmenlerin ise eğitim ve sınav sonucu başarılı olmaları halinde derece ve 2 bin lira maaş iyileştirmesi ile başöğretmen olacaklarını belirtti. Erdoğan doktora yapan öğretmenlerin sınavdan muaf olacağını da dile ifade etti. Bu haliyle öğretmenlerin kariyer yapabileceklerini söyleyen Erdoğan, birinci derecedeki öğretmenlerin ek göstergelerini 3600’e çıkarttıklarını ve kadrolu ile sözleşmeli öğretmen farkını ortadan kaldırdıklarını açıkladı.
Toplamda 128 öneri kararı çıkan şûrada, Öğretmenlik Meslek Kanunu da gündeme geldi.
Şuraya sunulan 124 madde ve 4 öneri madde kabul edildi. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bu önerilerin takipçisi olacağını dile getirdi. 7 yıl aradan sonra toplanan ve 3 gün süren eğitim şurasında öne çıkanlar şöyle oldu.
Eğitimde fırsat eşitliği başlığında temel olarak 5 yaş eğitimlerinin kapasitesinin arttırılması, 37-78 aylık özel durumu olan çocukların kaynaştırılma yoluyla eğitime dahil edilmesi, kronik ve devamlı hastalığı olan çocuklar için hibrit eğitim modelinin benimsenmesi, okullarda ücretsiz öğle yemeği ve beslenme desteği, dezavantajlı çocukların -özellikle mevsimlik işçi, çocuk işçi ve göçmen çocukların- eğitimden kopmaması adına teknik ve yapısal düzenlemeler, kırsal kesimde yaşayan çocukların kültürel ve sanatsal faaliyetlerle buluşması, her okula teknik, sağlık ve güvenlik personeli görevlendirme başlıkları öne çıktı. Eğitimde fırsat eşitliğinde yukarıdakilere ek olarak, öne çıkan iki öneri kabul edildi. Bunlar “Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır” önerisi ile bir öğrencinin “Bilgisayar, tablet gibi teknolojik aletlerde öğrencilere vergi indirimi gibi olumlu durumlar sağlanmalıdır” teklifi oldu.
‘Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği’ başlığında alınan kararlarda eğitimde eşitliğin sağlanabilmesinin gereği olan eğitimin kamusallaştırılması, eğitime ayrılan bütçenin arttırılması, derslik sayılarının arttırılması, sınıf mevcutlarının azaltılması, her öğrenciye ücretsiz tablet ve internet imkanının sağlanması, işsiz ve ataması yapılmayan öğretmenlerin kadrolu güvenceli atanması gibi en temel tartışmalar şurada yer bulmadı.
Şûrada, okul öncesi eğitim başlığının zorunlu ve ücretsiz olması başlığı çıkarılarak kabul edildi. Ayrıca komisyondan geçmemesine rağmen genel kurulda dini eğitim önerisi kabul edildi. Çocukların pedagojik gelişimine uygun olmayan erken yaşta din eğitimi için Eğitim Bir-Sen çok fazla talep olduğunu belirtti. Bu talebin kim tarafından ne ölçüde istendiği ise açıkça ifade edilmedi. Çocuklar okul öncesi eğitim imkanlarına ulaşamıyorken dini eğitim, imam hatip liselerinde olduğu gibi ailelerin başka seçenek bulamadıklarında mecburen kabul edecekleri bir seçenek olma sorununu ortaya çıkarabilir.
Çocuklar açısından dini eğitimin sakıncası üzerine Eğitim Sen, “Henüz oyun çağında olan, somut ve soyut düşünce yetileri gelişmemiş olan 4-6 yaş grubu okul öncesi eğitim çağındaki öğrencilere, hangi neden ya da gerekçeyle olursa olsun, dini eğitim verilmesi, Türkiye’nin de altında imzasının bulunduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ‘çocuğun üstün yararı’ ilkesi ile temelden çelişmektedir” diyor. Eğitim Sen’in açıklamasının devamı ise şöyle:
Her yaşın belli bir zihinsel olgunluk düzeyi, algılama düzeyi, muhakeme ve soyutlama düzeyi vardır. Bu nedenle de bilgi çocuğa aktarılırken önce çocuğun bu bilgiyi anlayabilecek düzeyde zihin ve duygu gelişimine sahip olması, ardından bu bilginin ağırlığı altında ezilmemesi, yanlış anlama dolayısıyla zarar görme ihtimalinin bulunmaması gerekir. Türkiye’de ‘din eğitimi’ pratiklerinde sıkça karşılaşıldığı gibi, çocuklarda korku, endişe, umutsuzluk, suçluluk duyguları yaratan, çocuğun dini bilgiyi edinmeye hazır olmadığı bir dönemde dini eğitimle karşı karşıya bırakılmasının çocuk üzerinde olumsuz etkilerinin olması kaçınılmazdır. Geçmişte ‘günahları çoğalmadan cennete gitmek için ölmek isteyen’, ‘annesini kapanması için uyaran’ çocuklara ilişkin sayısız örnek yaşanmıştır.
Ayrıca şûra, pandemi döneminde uzaktan eğitime ulaşamayan çocukları da yok saydı. Milli Eğitim Bakanı “Bilgisayar, tablet gibi teknolojik aletlerde öğrencilere vergi indirimi gibi olumlu durumlar sağlanmalıdır” önerisi ile pandemi döneminde eğitimde yaşanan eşitsizliği en net bir şekilde gözler önüne seren tablet ve internete erişim sorununu görmezden geldi.
Mesleki eğitimin iyileştirilmesi konusunda, meslek eğitimi veren okulların yabancı dil uygulamalarını arttırmak, ihtiyaç duyulan alanlarda kısa süreli mesleki eğitimler yapmak, meslek liselerinin ülke çapında teknik ve altyapısal incelemesini yapmak ve iyileştirmek, öğrencilerin yurtdışı staj imkanlarını desteklemek konuları öne çıktı.
Mesleki eğitim iyileştirmesinde ucuz işgücü olan çocuklar ve çocuk işçiliği gündem olmadı.
‘Mesleki Eğitimin İyileştirilmesi’ konusunda meslek liselerinin niteliğini artırmaya yönelik çabalar gibi görünen önerilerde sektör ihtiyaçlarının öne çıkması dikkat çekti. Okul çağındaki çocuklar çalışması, çocuk işçiliği ve ucuz işgücü olan çocukların şûrada gündem oluşturmaması dikkat çeken bir diğer nokta oldu.
Öğretmenlerin mesleki gelişimi konusunda sözleşmeli öğretmenlerde mülakatın kaldırılması, birinci derece öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi ve yüksek lisans eğitimlerine teşvik edilmesi, kıdemlerine göre öğretmenlere eğitim paketleri uygulanması ve mesleki programlar düzenlenmesi, maaş ve özlük hakları iyileştirmesi ve öğretmenlik cazip hale getirilmesi, ödül sisteminin yeniden düzenlenmesi, her okula öğretmenlerin gelişimini desteklemek adına bütçe verilmesi, Adaylık Kaldırma Sınavı kaldırılması ve yeni bir sistemin geliştirilmesi konuları öne çıktı. “Kalkınmada öncelikli ve sosyo ekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerde görev yapan öğretmenlere ilave özlük hakları ve teşvikler verilmelidir” madde önerisi şurada kabul edilen diğer öneri teklifi oldu.
‘Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi’ başlığında alınan kararlar karşısında öğretmenler kaygılı. Kariyer basamak sınavları ile öğretmenler arasındaki ücret adaletsizliğinin derinleşeceği düşünülüyor. Yıllardır sözleşmeli, ücretli öğretmenlik uygulamaları ile öğretmenleri bölen ve güvencesizleştiren istihdam politikalarına uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik ile bir yenisi daha eklenecek. Ayrıca öğretmenler arasındaki kadrolu-sözleşmeli farkının giderileceği söylense de sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılmasından bahsedilmiyor
Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerin görüşleri alınmadan yapıldığı için Eğitim Sen’den tepki gördü. Bu konuda yapılan açıklamada Eğitim Sen şöyle diyor:
Öğretmenlerimiz zaten yoksulluk sınırının çok altında bir ücretle çalışmaya mahkûm edilmişken ve son ekonomik krizle iyice yoksullaşmışken, özlük haklarının geliştirilmesi ve mali kayıplarının giderilmesi için kariyer ve sınav şartı getirilmesi kabul edilemez. Kariyer sınavı her şeyden önce, çalışma barışını bozan, öğretmenler arasındaki mesleki dayanışmayı ortadan kaldıran, eğitim emekçileri arasındaki rekabeti arttırarak, aralarındaki güven ilişkisini zedeleyecek özellikler içermektedir. Ayrıca öğretmenler arasında hiyerarşi yaratmak, aynı işi yapan öğretmenlere farklı ücret politikası uygulamak, “eşit işe eşit ücret” ilkesine aykırıdır.
Hiçbir ayrıma tabi tutulmadan tüm eğitim emekçilerinin özlük hakları geliştirilmeli ve mali kayıpları acilen giderilmelidir. Aynı okulda, aynı düzeydeki sınıfları okutan iki öğretmen arasındaki ücret farklılığı, telafi edilmesi güç sonuçlar yaratacaktır. Veliler öğretmenleri seçerken “öğretmen”, “sözleşmeli öğretmen”, “uzman öğretmen” “başöğretmen” gibi apoletleri olup olmadığına göre hareket edecektir. Kayıt parası, zorunlu bağış gibi uygulamalar “başöğretmen” isteyenler için farklı, “uzman öğretmen” ya da “öğretmen” isteyenler için farklı olacaktır. Bu durumun, farklı derecelerdeki öğretmenler için olumsuz sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Böylece öğretmenlik mesleğinin ve öğretmenin saygınlığı öğrenci ve velilerin farklı değerlendirmeleri ile polemiğe açılacak, öğretmenlik mesleği daha da itibarsızlaştırılacaktır.
Eğitim İş ise bu konuda “Öğretmenlik meslek kanunu, öğretmenler arasında yeni bir ayrıştırma planı olarak duruyor. Öğretmenleri ‘iyi ve kötü öğretmen’ olarak ayrıştıracak, hatta veli ve öğrencinin öğretmene bakışını da olumsuz anlamda değiştireceği için toplumsal yan etkileri görülecek. Eğitim kurumlarındaki çalışma barışını bozacak, öğretmenler arasına zararlı bir rekabet tohumu ekecek bu planın, öğretmenleri ve öğretmenliği yüceltmek gibi bir rotası yoktur” ifadelerine yer verdi.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’ndan Hüseyin Aksoy ise öğretmenlik meslek kanunu için öğretmenlerin çabasıyla özel sektörde çalışan öğretmenlerin adının “Kamu ve özelde çalışan öğretmenler aynı özlük haklarına sahip olmalı” cümlesinde geçtiğini ancak tasarının çok muğlak olduğunu söylüyor. Aksoy, “Birçok öğretmen sigortasız çalışmaya devam ediyor. Nasıl bir denetim yapılacak belli değil, bu konuda kararlılık sağlanabilir mi emin değiliz, açıkçası umudumuz da yok. Özel sektörde çalışacak öğretmenleri koruyacak bir bakış açısı sunulacağını düşünmüyoruz” diyor. Özel sektörde çalışan öğretmenlerin resmi tatiller, beklenmedik hava olayları gibi durumlarda bile çalışırken bugün mücadeleleri sonucunda izin haklarını kullanabildiklerini söyleyen Aksoy, taban maaş kampanyasına devam ettiklerini ve her alanda mücadeleye devam edeceklerini dile getiriyor. Bekleyerek, talep ederek değil, bir araya gelerek ve mücadele ederek haklarını savunmaya devam edeceklerini de ekliyor.
Sendika.Org (Merve Büyüktaş)