Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle 867. hafta açıklamasını da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdikleri canlı yayınla yaptı. Bu haftaki açıklamada, 26 yıl önce Mardin Dargeçit’te gözaltına alınarak kaybedilen üç çocuk olmak üzere yedi yurttaş ile Uzman Çavuş Bilal Batırır için adalet istendi
867 haftadır fail meçhul cinayete uğrayan yakınlarının faillerini ve kaybedilenlerin akıbetini soran Cumartesi Anneleri, koronavirüs (COVID-19) salgını nedeniyle bu haftaki açıklamayı da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi.
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanması nedeniyle eylemlerini 82 haftadır İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştiriyordu. Koronavirüs salgınına rağmen eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, son 86 haftadır sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları canlı yayınlarla adalet taleplerine devam etti.
Bu haftaki açıklamada kayıp yakınları, 29 Ekim-8 Kasım 1995 tarihleri arasında Mardin Dargeçit’te yapılan ev baskınlarında gözaltına alınıp kaybedilen Davut Altunkaynak (12), Seyhan Doğan (13), Nedim Akyön (16), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Olcay (20), Abdurrahman Coşkun (21) ve Süleyman Seyhan (57) için adalet istendi.
İlk sözü alan, aynı operasyon kapsamında 11 yaşındayken gözaltına alınan Hazni Doğan “Bugüne kadar mahkemenin, mağdur ailelerini değil de daha çok sanıkları koruduğunu gördük. Yedi cenazeye, tanıklara rağmen bir tanesi bile tutuklu yargılanmıyor” dedi.
Gözaltında kaybedilen 12 yaşında Davut Altunkaynak’ın babası Abdülaziz Altunkaynak ile annesi Hayat Altunkaynak ise “Katillerin peşini bırakmayacağız. Ölünceye kadar bu davanın takipçisi olacak ve kayıplarımızın akıbetini sormaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Dargeçit JİTEM davası avukatı Erdal Kuzu ise ailelerin hukuk mücadelesinin sürdüğünü belirterek, “Büyük çabalar sonucu kaybedilen her bir insanımızın cenazesi bulundu. Nasıl öldürüldükleri de bütün gerçeğiyle ortaya çıktı. Ancak bunca gerçeğe rağmen olayın faillerine ceza verecek cesaretli mahkemelere ve yargıçlara denk gelemedik. Adıyaman mahkemeleri ısrarla bu dava dosyasında karar vermek istemiyor ve delillerin karartılmasına göz yummaktalar” diyerek tepki gösterdi.
867 hafta açıklamasını ise dosyanın takipçisi olan İHD Mardin Şubesi Eş Başkanı Av. Gülistan Duran okudu.
“Türkiye’de zorla kaybetme eylemleri etkin bir biçimde soruşturulmuyor, suçun arka planı gizleniyor. Fail ve sorumlu konumunda olanlar cezasızlık zırhıyla korunuyor. Bu kadim devlet siyaseti sonucunda kayıp yakınlarının adalet talepleri adliye binalarında karşılık bulmuyor” diyen Av. Duran, 867 haftadır her yolu, her imkânı kullanarak haykırdıklarını belirtti ve ekledi:
Gözaltında kaybetmeleri cezasız bırakmak bir devlet siyaseti olamaz. Devlet, başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere tüm insan hakları ihlallerini, insan hakları değerleri ve standartlarına uygun bir biçimde ele almak ve cezalandırmak zorundadır. 867. haftamızda bir kez daha gündeme getirdiğimiz Dargeçit Kayıpları dosyası bu sözlerimizi teyit etmektedir.
Av. Duran, 26 yıl önce Mardin Dargeçit’te yaşananları şöyle özetledi:
29 Ekim-8 Kasım 1995 tarihleri arasında Mardin Dargeçit’te ağır silahlı askerler ve korucular tarafından yapılan ev baskınlarında çok sayıda kişi gözaltına alındı. Dört çocuk, iki lise öğrencisi ve iki kadının da aralarında olduğu bu kişiler Dargeçit Jandarma Taburuna götürüldü.
Gözaltında tutulanlardan bazıları bir süre sonra serbest bırakıldı. Ancak 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 20 yaşındaki Abdurrahman Olcay, 21 yaşındaki Abdurrahman Coşkun ve 57 yaşındaki Süleyman Seyhan için “Sorgu sonrası serbest bırakıldılar, dağa gitmişler” cevabı verildi.
Olaydan 4 ay sonra 6 Mart 1996 tarihinde, Süleyman Seyhan’ın kafası olmayan yakılmış bedeni bir kuyuda bulundu. Seyhan’ın bulunmasından iki gün sonra da onun bulunduğu yer hakkında ailesine bilgi verdiği ve taburda yaşananları üst makamlara aktarma potansiyeli taşıdığı gerekçesiyle Dargeçit Jandarma Taburunda görevli Uzman Çavuş Bilal Batırır da kaybedildi.
Evlatlarını aramaktan vazgeçmeyen aileler tehdit edildi, gözaltına alındı ve işkence gördü. Kayıplarına ulaşmak için yaptıkları suç duyuruları etkin bir biçimde soruşturulmadan takipsizlikle sonuçlandı.
Ailelerin, İnsan Hakları Derneği’nin yoğun çabası sonucunda olaydan 14 yıl sonra Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı yeniden açtı. Savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında Dargeçit kayıplarının gözaltında öldürülerek kuyulara gömüldüğü, Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın taburun kazanında yakıldığı ortaya çıktı. 2012-2013 ve 2015 tarihleri arasında tanık beyanlarına dayanarak yapılan kazılar sonucunda, gözaltına alınan kişilerin ağır işkence izleri taşıyan kemiklerine ulaşıldı.
Savcılığın hazırladığı 30/10/2014 tarihli iddianame mahkeme tarafından kabul edildi ve 2015 yılında Mardin Jandarma Komutanı Hurşit İmren ile Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire’nin de içinde olduğu 18 kişi hakkında, “birden fazla kişiyi taammüden öldürme” suçlamasıyla dava açıldı.
Yedi Dargeçitlinin ve Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın nasıl ve kimler tarafından kaybedildikleri tüm detaylarıyla mahkeme kayıtlarına geçti. Dava dosyasında sanıkların sorumluluğuna işaret eden birbiriyle tutarlı çok sayıda tanık beyanı ve bu beyanları destekleyen deliller yer aldı.
Ancak bugüne kadar 16 duruşması yapılan ve karar aşamasına gelen bu önemli davada beş kez mahkeme heyeti değişti. Duruşmalar boyunca davacıların ve halkın güvenini kazanacak bir yargılama ortamı sağlanmadı.
“Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz”
“867. haftamızda bir kez daha Dargeçit Jandarma Taburu’nda gözaltında kaybedilen sekiz kişiyi hatırlatıyor ve bu insanlığa karşı suçu azmettirenlerin, işleyenleri hakkaniyete uygun bir biçimde cezalandırılmalarını istiyoruz” diyen Av. Duran, sözlerini şöyle sonlandırdı:
Bunun için Dargeçit Davasında yargı mensuplarına; uluslararası meslek etiği kurallarına uyarak duruşma ve karar aşamalarında görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak yerine getirme çağrısında bulunuyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Dargeçit Kayıpları için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 168 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.
Sendika.Org