Turkcell’de hâkim ortak konumunda olan Türkiye Varlık Fonu’nun Türk Telekom’un çoğunluk hisselerini de alması, Türkiye’nin en büyük iki telekomünikasyon şirketine sahip olması anlamına gelecek
2005 yılında 6,5 milyar doları aşan bir bedelle özelleştirilen Türk Telekom’un (TT), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yönettiği Türkiye Varlık Fonu (TVF) tarafından satın alınmak üzere olduğu sıkça konuşulur oldu. Fon, üç bankanın kurduğu yeniden yapılandırma şirketindeki yüzde 55 hisseyi satın alırsa telekomünikasyonun en büyüğü yeniden kamu sektörü olacak.
Al-Monitor’un bankacılık kaynaklarından aldığı bilgiye göre TVF stratejik gördüğü telekomünikasyon sektöründe toparlanmış Türk Telekom’u kimseye kaptırmak niyetinde görünmüyor ve TVF ile bankalar arasında fiyat pazarlığı devam ediyor.
Satıldığı ilk yıldan, 2005’ten başlayarak içi boşaltılan, aşırı borçlandırılan ve giderek posası kalmış halde yüzde 55 hissesi üç özel banka Garanti, Akbank ve İş Bankası’na yıkılan şirketin yüzde 15 hissesi halka arz edildi, yüzde 30 hissesi de kamuya ait.
Türk Telekom’u zorunlu olarak devralan bankalar, finans sistemini çökertecek yükün altından kalkmak için bir yeniden yapılandırma şirketi kurdular ve ellerindeki hisselerin satışı için arayışa girdiler. Pandemi süresince yükselen online işlemler ile işleri düzeldiği belirtilen Türk Telekom’un yabancılara satılması ihtimali karşısında TVF’nin harekete geçtiği ve önceden kontrolüne aldığı Turkcell’in yanına Türk Telekom’u koymak üzere müzakereler başlattığı bildiriliyor.
Türk Telekom’un aldığı krediyi batıran Lübnanlı Hariri Ailesi ve Suudi Telekom iken zararı görenler kreditör Akbank, İşbank ve Garanti Bankası oldu. Ama onlar da bu zoraki mülkiyetin altında kalıp tüm sistemi tehdit edecek bir “mağduriyet” yaşamamak için son iki yılda şirketi ayağa kaldıracak girişimler yaptılar. Bir yandan Türk Telekom’u verimli bir şirket haline getirmek isterlerken bir yandan da ellerindeki hisseleri satmak için dünya piyasalarında arayış içine girdiler. İmtiyaz süresinin dolmasına 5 yıl varken, şirkete yabancıların sahip olmasını önlemek üzere TVF’nin yaptığı satın alma atağının sonuç verme ihtimali yüksek görünüyor.
Türkiye özelleştirme tarihinin en büyük işlemi olarak bilinen Türk Telekom, 2005’teki ihale sonucunda Ojer Telekom (OTAŞ) şirketine yüzde 55 oranında hissesi 6,5 milyar dolara satıldıktan sonra iki dönem yaşadı. Bunlardan birisi OTAŞ mülkiyetindeki dönem, ikincisi ise kreditör bankaların kontrol dönemi.
2005-2018 arası 13 yıllık ilk dönemde yaşananlar şöyle: OTAŞ’ın ana ortağı Lübnanlı Hariri Ailesi’nin sahibi olduğu Ojer Telekom, diğer ortak Suudi Telekom ile hisselerin yüzde 55’inin sahibi olarak kontrolü ele aldılar. Geriye kalan yüzde 45 hisse Hazine’ye aitti. 2008’de Hazine’nin yüzde 15’lik payı halka arz edildi. 2017’de de Hazine elindeki payların yüzde 6,68’ini TVF’ye devretti.
2005’de kamunun şebeke, teçhizat ve gayrimenkullerinin kullanım hakkı 21 yıl 3 aylığına Türk Telekom şirketine devredilmişti 2026’da, yani önümüzdeki 5 yılın sonunda OTAŞ’ın, kullandığı şebeke ve teçhizatı kullanılır halde ve şirketi borçsuz kamuya devretme yükümlülüğü vardı.
OTAŞ 2005’deki ihale sonrasında önce peşinatı ve arkasından kalan 5 taksitin ilkini ödedi ve 2007’de de kalan borcunun tamamını tek kalemde ödemek istediğini açıkladı.
OTAŞ, hem Türk hem de uluslararası bankalardan büyük bir kredi çekip Hazine’ye olan borcunu peşin ödeyecekti. Bankalar, ipotek olarak Türk Telekom’un hisselerini istediler.
OTAŞ uluslararası bir konsorsiyumdan krediyi aldı ancak bu krediyi Türk Telekom’un içindeki nakit ve taşınmazlardan karşıladı. Türk Telekom’un sektöründe rekabetçi kalabilmesi için yatırım yapması da gerekiyordu. Yanı sıra, 2006’da mobil telefon şirketi Avea’nın yüzde 40 hissesi 500 milyon dolara alındı. 2015’te ise İş Bankası’ndan kalan yüzde 20 hisse 340 milyon dolara satın alındı.
Satın almalar ve yatırım için gereken kaynak, bankalardan borçlanmayla sağlanacaktı. 2007’den 2016’ya toplam borçların özkaynaklara oranı neredeyse 6 kat arttı. Tüm TT hisseleri rehin edilerek 22 Mayıs 2013 tarihinde yaklaşık 4.5 milyar dolar ve 212 bin avroluk bir kredi daha kullanılmış ve OTAŞ bu kredinin taksitlerini Eylül 2016’dan itibaren ödeyemez hale gelmişti.
Dolar kuru yükselince, şirketin borçlanma giderleri yükseldi. Önceki yıllarda düzenli kâr eden şirket 2016’da 724 milyon TL zarar gösterdi.
Gelinen durumu Elektrik Mühendisleri Odası yönetimi, şöyle eleştirdi: “Ülke ekonomisi, TT gibi devasa bir kurumdan sağladığı vergi gelirlerinden de mahrum kalmıştır. Yalnızca vergi geliri değil, dünyada ekonominin temeli haline gelmiş iletişim ve bilişim teknolojileri açısından da ülkemiz geriye gitmiştir. TT’de fazlalık olarak görülen çalışanlar işten atılmış, kamu havuzunda atıl işgücü haline getirilmiştir. İşten çıkarmalarla TT’de sağlanan tasarruflar nereye gitmiştir: Hariri Ailesi’ne.”
Türk Telekom’dan 29 Ağustos 2018 tarihinde KAP’a yapılan açıklamada, “Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’nin (OTAŞ), şirketimiz Türk Telekomünikasyon A.Ş.’de (Türk Telekom) bulunan yüzde 55 oranındaki hisselerinin, OTAŞ’a kredi veren bankaların paydaş olacağı bir ortak girişim şirketi (SPV) aracılığıyla devralınması Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından uygun görülmüştür” denildi. Bu, Türk Telekom’un ikinci döneminin başlaması demekti.
Garanti, Akbank ve İşbank ortaklığı ile kurulan “Levent Yapılandırma Yönetimi A.Ş (LYY)” ilk iş olarak stratejik bir alıcı bulma konusunda tavsiye vermesi için Morgan Stanley’i görevlendirdi.
Türk Telekom, ikinci döneminde toparlandı. 2019’da 554 milyon TL net kara geçerken 2020 sonunda 1,1 milyar TL net kâr açıkladı. Kârdaki artışın nedeni “sabit internet iş kolundaki kuvvetli büyüme ve personel giderlerinde yapılan tasarruflar ile desteklenen güçlü operasyonel performans” olarak gösterildi. Değerlendirmede ayrıca şu ifadelere yer verildi: “Ek olarak, efektif vergi oranının geçtiğimiz sene aynı dönemki yüzde 17.6 seviyesinden yüzde 6.6 seviyesine gerilemesi de net kârı desteklemiştir. Diğer yandan, TL’deki değer kazancına rağmen yenilenen hedge kontratları ve döviz açık pozisyonundaki düşüş nedeniyle Şirket’in kur farkı giderleri sabit kalmıştır.”
Türk Telekom CEO’su Ümit Önal gelecekten de umutluydu ve şöyle diyordu: “2021 yılında yüzde 17 operasyonel gelir büyümesi, 15,8 milyar TL FAVÖK ve 8,5 milyar TL yatırım harcaması öngörüyoruz. Pandemi sonrası dünyanın getirecekleri için gerçekten heyecanlıyım.”
TT yeniden yapılandırma ile cazibe kazanırken ve dış yatırımcılara gözler dönmüşken sahneye Erdoğan’ın 2016’da kurduğu ve başında bulunduğu TVF çıktı. TVF, TT’deki yüzde 55 hisseyi almak istiyordu. 2020’de TVF, Turkcell’in en büyük hissedarı İsveç merkezli Telia’nın hisselerini 530 milyon dolar karşılığında almıştı. TVF, Turkcell’deki hisselerin yüzde 26’sına sahip. TVF’nin Türk Telekom’un çoğunluk hisselerini de alması, Türkiye’nin en büyük iki telekomünikasyon şirketine sahip olması anlamına geliyor. Uydu operatörü Türksat’ın da hisselerinin tamamı TVF’nin.
Bakalım Türk Telekom başarısız bir özelleştirme serüveninin ardından TVF üstünden yeniden kamu kuruluşu olacak mı?
Kaynak: Al-Monitor
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.