“Eylüldeki bu yüksek trafik boşuna değil. Süreç kritik bir eşiğe gidiyor. O eşikte Erdoğan’ın Putin’den umduğu garantiler de anlamını yitirebilir”
Gazeteci-yazar Fehim Taştekin, eylül ayı içerisinde Suriye odaklı bir dizi resmi görüşmeyi değerlendirdiği yazısında, sürecin kritik bir eşiğe gittiği yorumunda bulunuyor.
“Eylül ayı dört bir tarafta çapraz Suriye trafiğine sahne oldu. Bir şey çıkmasa da çıkmış gibi oldu” diyen Taştekin, Moskova’daki Putin-Esad görüşmesini, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın New York’ta BM Genel Kurulu sırasında Rusya, İran, Mısır, Tunus, Ürdün ve Iraklı mevkidaşlarıyla bir araya gelmesini, Suriye Savunma Bakanı Ali Abdullah Eyyüb Amman ziyareti ve ardından Suriye Ekonomi ve Dış Ticaret, Su Kaynakları, Tarım ve Toprak Reformu ve Elektrik bakanlarının Ürdünlü mevkidaşlarıyla bir araya geldiğini ve bunlardan hemen önce Lübnanlı üç bakan ve istihbarat şefinin Şam’ı ziyaret ettiğini hatırlattı.
Eylül ayı içerisinde, İlham Ahmed başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi temsilcileri Moskova’nın ardından Washington’da ağırlandığını, bu sırada Türkiye’de üslenmiş Suriye Ulusal Konseyi temsilcilerinin de ABD’de olduğunu, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in uzun bir aradan sonra anayasa komitesini canlandırmak için Şam’a gittiğini, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi MENA Koordinatörü Brett McGurk’ün ise Cenevre’de Rus temsilcilerle buluştuğunu hatırlatan Taştekin, son olarak Tayyip Erdoğan’ın 29 Eylül’de Soçi’de Putin’le yaptığı görüşmenin de notunu düşüyor.
“Putin, Biden-Erdoğan buluşmasını bekleyecektir”
Erdoğan’ın S-400, uçak motoru ve savaş uçaklarıyla ilgili işbirliği geliştirilmesi, müşterek denizaltı ve gemi üretimine yönelik adımlar atılması, karada ve havada iki uzay istasyonu kurulması, Akkuyu nükleer santraline ilaveten iki santral inşası gibi çıkışları nedeniyle Putin’den Suriye’de beklediği anlayışı görmesinin muhtemel olduğu değerlendirmesinde buluna Taştekin, devamında şunları kaydetti:
“Özellikle baş döndürücü öneriler sayesinde İdlib’deki ev ödevini biraz daha öteleyebilir. Ama bu, Rusya’nın kendini tamamen tutacağı ya da Suriye ordusunu frenleyeceği anlamına gelmez. Zirve sonrası sahaya bakıldığında mevcut oyunun karşılıklı olarak aynen sürdürüldüğü görülüyor. Muhalif kaynakların iddiasına göre TSK ve sahadaki müttefik milis güçlerine Suriye ordusuna misliyle karşılık verilmesi talimatı gitti. Ardından birkaç yerde Suriye ordusuna ait mevziler vuruldu. Fırat’ın doğusunda ve batısında Kürtlerin bulunduğu bölgelere saldırılarda zaten kesinti yok. İdlib’de bir aydır görülen yüksek gerilim Putin’in vereceği işarete bağlı olarak M-4’ün el değiştirmesi hedefiyle daha büyük bir tırmanışa dönüşebilir. Şam’ın acelesi var ama Moskova’nın hesapları kontrollü gitmeyi gerektiriyor. New York’ta Joe Biden’la randevu alamayınca ABD ile ilişkilerde gidişatın hayra alamet olmadığını belirtip büyük övgülerle Putin’e giden Erdoğan, 30-31 Ekim’de Roma’daki G-20 zirvesi ve 1-12 Kasım’da Glasgow’da düzenlenecek BM İklim Konferansı’nda ABD başkanı ile görüşme umudunu hayra alamet gelişme olarak niteliyor. Her koşulda Erdoğan’ı ihtiyatla dinleyen Putin de eksen değişimi vaat eden sözlerin değerini görmek için Biden-Erdoğan buluşmasını bekleyecektir.”
Kürtlerin siyasi çözüme ulaşıncaya kadar Amerikan güçlerinin bölgede kalmasını ve Şam’la müzakereler için Biden yönetiminden destek istediğini kaydeden Taştekin, “Fiiliyatta Kürtlerin yalnız bırakılmaması yönündeki taahhüt Kongre’ye sunulan 2022 bütçesindeki SDG payında görüldüğü üzere sürerken öteki muhalif güçlerle ilgili destek tablosu belirsizliğini koruyor. Bunun nedeni Türkiye destekli grupların arz ettiği kullanım değerinin düşmesi” değerlendirmesinde bulunuyor.
Taştekin ayrıca, Rusya ve ABD arasındaki Suriye pazarlığında gidişatın, Washington’un “2012’nin koşullarına dönme niyetinin olmadığı”nı gösterdiğini vurgulayarak, “Sadece mevcut dengeden maksimum sonuç elde etmenin derdindeler” diyor.
Arap ülkelerinin Şam’la temaslarını hızlandırmasının Biden yönetiminin yaklaşımından bağımsız ele alınamayacağını belirten Taştekin, Ürdün ve Suriye arasındaki artan temaslara dikkat çekiyor. ABD-İsrail-Suud üçlüsünün, “İran’ın geriletilmesi ve İsrail’in güvenliğinin temin edilmesi”ni hedeflediğini belirten Taştekin’e göre, “Suriye’deki dehşet dengesinin altındaki dinamikler değişiyor. Eylüldeki bu yüksek trafik boşuna değil. Süreç kritik bir eşiğe gidiyor. O eşikte Erdoğan’ın Putin’den umduğu garantiler de anlamını yitirebilir.”
Fehim Taştekin’in, Gazete Duvar’da yayımlanan “Eylül trafiği neyin habercisi: Suriye’de dehşet dengesi değişiyor mu?” başlıklı yazısını okumak için tıklayın!
Sendika.Org