Siyasal süreci istedikleri yönde ilerletebilmek, halkın desteğini de alabilmek için düzen içi siyasal aktörler güç birlikleri oluşturmaya mecbur kalırken sosyalistlerin bir güç birliği oluşturma zorunluluğu hissetmemelerinin nedeni nedir? Aktüel krize bir cevapları olmamasından mı yoksa her bir sosyalist çevrenin tek başına krize cevap verecek güce ve halkın güvenine sahip olmasından mıdır?
Erdoğan, devleti derin bir krizin içine sürükledi. Devlet krizinden ülkemizde sıkça yaşanan alışageldik siyasal krizlerden birini kastetmiyoruz. Devlet krizini kritik hale getiren şey ise iktidarın halkı ikna etme yeteneğini (inandırıcılığını) önemli oranda kaybetmesidir. Çünkü devlet krizine ekonomik ve toplumsal kriz eşlik etmektedir. Ekonomik ve toplumsal krizin çözülmek bir yana giderek derinleşmesi genişçe halk kesimlerini büyük oranda politikleştirmiş yani sorunlarının çözümünün yolunu siyasal iktidarın değiştirilmesinde görmesine neden olmuştur.
Bu çok katmanlı krizi çözebilmek egemen sınıflar açısından kritik bir hal almış durumda. Güçleri tek başına bu krizi çözmeye yetmeyen, yani halkı tek başlarına ikna edemeyen, halka güven veremeyen egemen sınıf fraksiyonları (düzen partileri) güç birlikleri oluşturmak zorunda kaldılar. Bir tarafta AKP-MHP’nin başını çektiği faşist iktidar bloğu diğer tarafta CHP-İYİP’in başını çektiği muhalefet bloğu. İktidar bloğu faşizmi onarıp kurumsallaştırarak tamamen devletleşmeye çalışırken muhalefet bloğu mevcut iktidara son verip devleti yeniden yapılandırmayı hedeflemekteyken sosyalistlerin şu sorulara yanıt vermesi zorunlu hale gelmiştir:
1- Siyasal süreci istedikleri yönde ilerletebilmek, halkın desteğini de alabilmek için düzen içi siyasal aktörler güç birlikleri oluşturmaya mecbur kalırken sosyalistlerin bir güç birliği oluşturma zorunluluğu hissetmemelerinin nedeni nedir? Aktüel krize bir cevapları olmamasından mı yoksa her bir sosyalist çevrenin tek başına krize cevap verecek güce ve halkın güvenine sahip olmasından mıdır?
2- Yaşanan çok katmanlı devlet krizi, demokrasi talebini bu kadar toplumsallaştırmışken sosyalistlerin ortak bir demokrasi (isteyen demokratikleşme, isteyen demokratik devrim programı diyebilir) programı ortaya koymaları gerekmiyor mu? Yoksa sosyalistler bırakın demokrat kesimlerle kendi aralarında bile faşizme karşı asgari bir demokrasi mücadelesi programı oluşturamayacak kadar derin fikir ayrılıklarına mı sahipler?
3- Sosyalistlerin demokratik devrim programı AKP-MHP+ faşizminin iktidardan uzaklaştırılmasını kapsamalı mı yoksa bu süreci egemen sınıf fraksiyonları arasındaki bir kavga olarak tanımlayıp kavganın sonucuna göre, galip gelenle final kavgası mı yapmalılar?
4- Demokrasi talebinin bu kadar toplumsallaşmasına rağmen işçi sınıfının ve ezilen diğer halk kesimlerinin (Kürtler, kadınlar, Aleviler, LGBTİ…) söz-karar sahibi olmadığı, içeriğini egemen sınıf fraksiyonlarının belirleyeceği bir demokratikleşmenin güdük olacağı ortadayken sosyalistlerin işçi sınıfının ve ezilen halkların alternatifini temsil etmeye soyunmaları gerekmez mi?
5- AKP-MHP bloğunun iktidarı vermemek için faşist saldırganlığı bugünden başlayarak seçim sürecinde ve sonrasında tırmandıracaklarını, 1977 seçimleri sonrasında ve 2015 Haziran seçimleri sonrasında yaşananları da göz önünde bulundurarak, düşünürsek, faşist saldırganlığın halk açısından bedelinin ne kadar ağır olacağını tahmin edebiliriz. Egemen sınıfların, bir halk isyanını tetikleyebilme potansiyeline sahip bu krizi yatıştırıp devleti ve sistemi restore edecek, halk dışındaki tüm güçler arası bir uzlaşma (helalleşme) zemini oluşturma çabalarına karşı sosyalistlerin bu süreci faşizme karşı halk direnişinin zemini haline dönüştürme iddiasında olmaları gerekmez mi? Bunun ittifak ve taktikleri üzerine düşünmek için geç kalmıyor muyuz?
6- “Bu iktidarı bu seçimde göndermeliyiz, bu seçimde gidecekler” diye düşünen on milyonlara söyleyecek sözümüz olmayabilir (belki de vardır) ancak “bu seçimde bunları göndermemiz lazım ama iktidarı kaybetmemek için bunlar iç savaş bile çıkartırlar” kaygısına sahip yüz binlere (belki de milyonlara) verecek cevabımız nedir?
7- Faşizme karşı mücadelede sosyalistlerin güç birliği yapacakları, cephe kuracakları kesimler sadece diğer sosyalistler midir yoksa demokrasi talebi olan daha geniş kesimler midir? Güç birliği sağlanamazsa da bu kesimler nasıl etkilenecektir?
8- Sosyalistler, Kürt halkının demokratik potansiyelini bünyesinde toparlamayı başarmış HDP ile ilişkisini hangi kriterlere göre belirleyecek; faşizme karşı demokratik mücadele cephesini güçlendirecek bir unsur mudur veya demokratik bir güç birliğinin bileşeni olarak görülebilir mi?
9- Sosyalistlerin irili ufaklı direniş öbekleri ve diğer ilerici kesimler ile asgari bir demokrasi programı etrafında bir araya gelmelerinin önündeki engeller nelerdir?
10- Sosyalizm bugünü yıkacak gerçek harekettir, bugünün sorularına cevaptır, sadece ulaşılması gereken bir ütopya değildir. Bugün sokakta sorulan soruları cevaplandırmak zorunda değil miyiz?