Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) paylaştığı ve 117 ülkeden 600’den fazla gazetecinin incelediği yaklaşık 12 milyon belge, vergi cennetleri sisteminin nasıl çalıştığını hiç olmadığı kadar açık bir şekilde gözler önüne seriyor. Sızan belgelerde Çek Cumhuriyeti Başbakanı Babis, Ürdün Kralı II. Abdullah, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy gibi liderlerin yanı sıra Shakira, Elton John gibi ünlü sanatçılar ve eski IMF Başkanı Strauss-Kahn da var
Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) paylaştığı ve 117 ülkeden 600’den fazla gazetecinin incelediği yaklaşık 12 milyon belge, vergi cennetleri sisteminin nasıl çalıştığını hiç olmadığı kadar açık bir şekilde gözler önüne seriyor.
Deutsche Welle Türkçe, The Washington Post, Süddeutsche Zeitung, BBC, Istories, El Pais, Le Monde ve The Guardian’ın da aralarında olduğu 150 medya ortağı yaklaşık iki yıl boyunca kimliği bilinmeyen birisi tarafından sızdırılan 2,94 terabayt boyutundaki verileri inceledi. DW Türkçe’nin katıldığı araştırma, dünyada şimdiye kadar yapılmış en büyük ortak çalışmaya dayalı gazetecilik örneği.
DW Türkçe’den Pelin Ünker ve Serdar Vardar’ın haberine göre, yine bir ICIJ projesi olan Panama Papers 2016’da sızdırıldığında büyük ses getirmiş, farklı ülkelerde offshore’a karşı yeni düzenlemelerin -yetersiz de olsa- yapılmasını sağlamış, İzlanda ve Pakistan başbakanlarının da istifasına neden olmuştu.
#PandoraPapers@ICIJorg'un paylaştığı ve 117 ülkeden 600'den fazla gazetecinin incelediği yaklaşık 12 milyon belge, vergi cennetleri sisteminin nasıl çalıştığını hiç olmadığı kadar açık bir şekilde gözler önüne seriyor
Araştırmaya Türkçe basından sadece DW Türkçe katıldı pic.twitter.com/uXXR8mAMQG
— DW Türkçe (@dw_turkce) October 3, 2021
Ancak 31 ülkede faaliyet gösteren 14 “hukuk” ve “finansal danışmanlık” firmasından sızan yeni belgelerde, Panama Papers’a göre iki kat daha fazla politikacı var. Dünyanın her yerinden 35 ülke liderinin ve 336 politikacı ve yüksek kamu gِrevlisinin vergi cennetlerinde şirketler açtığını gösteren sızıntılar, küresel anlamda offshore sistemiyle neden gerçek anlamda savaşılmadığını da bir anlamda ortaya koyuyor.
Pandora Papers; Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Kenya Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta, Ekvator Cumhurbaşkanı Guillermo Lasso Mendoza, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in ailesi, Şili Devlet Başkanı Sebastián Piñera’nın çocuğu ve eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in denizaşırı ilişkilerini ortaya koyuyor.
2017’de “ekonomik ve siyasi elitlere savaş açarak” gِöreve gelen Çek Cumhuriyeti’nin milyarder popülist başbakanı Andrej Babis de belgelerde yerini alıyor. Sızıntılar, Babis’in de tıpkı savaş açtığı insanlar gibi, offshore firmalar üzerinden Fransız Rivierası’nda iki havuzlu ve sinema salonlu 22 milyon dolarlık bir malikaneyi aldığını ortaya koyuyor.
Ürdün Kralı II. Abdullah ise ülkesinde ve bütün Arap dünyasında insanların fakirliği, işsizliği ve yolsuzlukları protesto etmek için sokaklara döküldüğü “Arap Baharı” sırasında offshore firmaları üzerinden Malibu’da toplam 68 milyon dolar değerinde üç adet malikane satın alıyor.
Gizli belgeler, Fas Prensesi Lalla Hasna, Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı ve Dubai Emiri Muhammed bin Raşid el-Mektum ile Katar Emiri Temim bin Hamed es-Sani’nin de vergi cennetlerindeki faaliyetlerini gِözler önüne seriyor.
Pandora Papers ayrıca Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “resmi olmayan propaganda bakanı” Konstantin Ernst ile Türkiye, Rusya, Brezilya, Hindistan, ABD, Meksika ve diğer ülkelerden 130’dan fazla milyarderin mali faaliyetlerini detaylandırıyor.
Deutsche Welle’nin incelediği belgeler, bu gizli offshore dünyasının küresel siyasi arenanın kılcal damarlarına ne kadar sızdığını gösteriyor. Belgeler Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) eski direktِörü Dominique Strauss-Kahn ve Hollanda Maliye Bakanı Wopke Hoekstra, Brezilya Maliye Bakanı Paulo Guedes ve Pakistan Maliye Bakanı Shaukat Rarin gibi finans çevrelerinin yakından tanıdığı tanıdığı isimlerin de offshore kervanında yerini aldığını gösteriyor.
ICIJ’e göre, sızdırılan kayıtlar, offshore sistemine son verebilecek güçlü politikacıların, bunu yapmak yerine offshore’dan kendilerinin faydalandığını kanıtlıyor. Varlıklarını gizli şirketlerde ve tröstlerde saklarken, sorumlu oldukları hükümetleri suçluları zenginleştiren ve ulusları yoksullaştıran bu küresel para akışını yavaşlatmak için çok az şey yapıyor.
Verginin daha yüksek olduğu ülkelerde kazanılıp vergi oranlarının çok daha düşük olduğu vergi cennetlerine kaçırılan yıllık para miktarının kesin olarak ne kadar olduğu bilinmiyor. Fakat Paris merkezli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2020 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, en az 11,3 trilyon ABD doları offshore sisteminde tutuluyor.
Berkeley Üniversitesi’nde “Vergi Kaçakçılığı ve Eşitsizlik” konusunda çalışan akademisyen Gabriel Zucman’a göِre ise dünya ekonomisinin yüzde 10’u offshore sisteminde bulunuyor.
Offshore sisteminin karmaşıklığı ve gizliliği nedeniyle, bu servetin ne kadarının vergi kaçakçılığı ve diğer suçlarla bağlantılı olduğunu veya ne kadarının yetkili makamlara rapor edildiğini bilmek ise mümkün değil.
Vergi cennetleri denilince ilk akla gelenler palmiye ağaçları, altın kum ve mavi deniz olmasına rağmen Pandora Papers bunun böyle olmadığını ortaya koyuyor. Hollanda, İrlanda, Singapur, Hong Kong, Malta, Lüksemburg ve ABD’nin bazı eyaletleri bile vergi cenneti olabiliyor.
Pandora Papers belgeleri, 29 binden fazla offshore firmanın gerçek sahiplerinin sırlarını ortaya koyuyor. Kimlerin gizli banka hesaplarına, kimlerin özel jetlere, yatlara, malikanelere gizlice sahip olduğunu ve hatta Picasso ve Banksy gibi usta sanatçıların eserlerinin gizli sahiplerinin kim olduğunu açığa çıkarıyor.
Dünyaca ünlü Kolombiyalı şarkıcı Shakira, Alman top model Claudia Schiffer, müziğin efsaneleri Julio Iglesias, Ringo Starr ve Elton John tanıdık isimlerden sadece birkaçı.
ICIJ ve medya ortaklarının sorularını yanıtlayan Shakira’nın avukatı, şarkıcının vergi avantajı sağlamadığını belirtirken, Schiffer’in temsilcileri ise eski modelin vergilerini Birleşik Krallık’ta nizami bir şekilde ödediğini söyledi. Elton John’un temsilcisi de Schiffer’in avukatlarıyla aynı cevabı verdi.
Futbol dünyası da vergi cennetlerinin müdavimlerinden. İtalya Milli Takımı’nın teknik direktörü Roberto Mancini, Avrupa’nın en büyük kulüplerinde oynamış Arjantinli futbolcu Angel di Maria, Manchester City’nin teknik direktörü Pep Guardiola da varlıklarını offshore firmalara taşımış isimler arasında.
Di Maria’nın temsilcisi “vergi uzmanlarının” önerisi üzerine offshore’da firma kurduklarını ve İspanya’da oynayan birçok yabancı futbolcuya bu yöntemin önerildiğini belirtti.
Britanya Virjin Adaları, Samoa, Belize, Panama gibi bölgelerdeki “hukuk firmaları” birkaç yüz dolar karşılığında gerçek sahiplerin gizlendiği offshore şirketler açıyorlar. Zenginler, 2 bin ile 25 bin dolar arasında bir fiyata ise “tröst” adı verilen, parasını işletmesine rağmen, oldukça yaratıcı bir şekilde işletmiyorlarmış gibi “yasal bir düzenleme” yapılmasına olanak sağlayan servisi kullanabiliyor. Bu servisi kullanmak için başvuru sırasındayken, varlıklarını alacaklılardan, kolluk kuvvetlerinden, vergi tahsildarlarından ve boşanmakta oldukları eşlerinden korumaya çalışan insanlarla tanışabilirsiniz.
Offshore firmalara sahip olmak ve bu firmalar üzerinden faaliyetler yürütmek dünyanın birçok ülkesinde yasadışı değil ancak önemli bir kamusal tartışma konusu. Bu firmaları kullanan iş insanları, finansal faaliyetlerini yürütmek için bu şirketlere ihtiyaçları olduklarını belirtiyor. Uzmanlar ise yolsuzluğun ve kara para aklamanın önüne geçilmesi, vergi adaletinin sağlanması ve küresel eşitsizliğin azaltılması için vergi cennetlerinin kontrol altına alınması gerektiğini söylüyor.
ICIJ ve medya ortaklarına konuşan Global Financial Integrity Politika Direktörü Lakshmi Kumar, mevcut sistemde zenginlerin sahip olduğu ‘vergiden kaçınma imkanının’ toplumun geneline nasıl yansıdığına dikkat çekiyor: “Bu sistem, çocuğunuzun daha kaliteli bir eğitim alma, sağlık hizmetlerine daha kolay erişme ve barınma hakkını elinden alıyor.”
DW Türkçe’nin incelediği belgelere göre Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı müteahhidi olan Rönesans Holding‘in kurucularından Ayşe Ilıcak’ın sadece 2015 yılında offshore’a aktardığı paranın vergisiyle 25 ilkokul, 8 hastane, 15 bin öğrenciye yetecek yurt yapılabilir ya da 115 bin öğretmenin bir aylık maaşı ödenebilirdi.
ICIJ’in direktِörü Gerard Ryle’a göre adil vergilendirmenin yapılabilmesi aslında çok kolay. “Vergi düzenlemesi için siyasi bir irade olsa, offshore dünyası yarın ortadan kaldırılabilir. Ama gizli offshore dünyasını kullananların siyasi liderlerimiz, yerel politikacılarımız ve kamu görevlilerimiz olması bunu zorlaştırıyor” diyen Ryle, uluslararası bir kampanya ile kamusal alanda bu talep yüksek sesle dile getirildiği takdirde değişimin olmaması için bir sebep görmüyor.
Türkiye’de Ocak 2006’dan itibaren, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin 7 no’lu bendi değiştirilerek, vergi cenneti ülkelerinde yapılan ticari işlemlerde yüzde 30 vergi uygulanması kararlaştırıldı. Ancak Bakanlar Kurulu hangi ülkelerin vergi cenneti olduğuna karar vermediği için 15 yıldır bu vergi uygulanamıyor. Bu yüzden Maliye Bakanlığı harekete geçemiyor. Hazine ise gelir kaybına uğruyor.
Türkiye’de vergi cennetleriyle mücadele, paranın kaçışını önlemekten ziyade halihazırda vergi cennetlerine aktarılmış kayıt dışı zenginliğin ülkeye dönmesi ve kayıt altına alınmasına yönelik. Kamuoyunda “varlık barışı” olarak bilinen ve periyodik olarak çıkarılan bu düzenlemeler, offshore ile mücadele yerine teşvik ettiği yönünde eleştiriliyor.
Yurtdışında tutulan varlıkların Türkiye’ye getirilmesi durumunda, ‘nereden buldun’ diye sormayan bu düzenlemeler, kara para aklamanın önünü açtığı için tartışma konusu. 2008’den bu yana uygulanan varlık barışı sayısı şimdiye dek yediyi buldu. Düzenleme, en son geçen haziran ayında yıl sonuna uzatıldı. Türkiye’de sisteme girerek yasal hale getirilen bu kaynakların daha sonra yurt dışına çıkarılmasında hiçbir engel de bulunmuyor.
Kaynağı belirsiz varlığını kayıt altına alanlara ise sıfır vergi avantajı uygulanıyor. Bu durum, kara paranın Türkiye’de aklanma riskinin yanı sıra vergi adaletsizliğine de yol açıyor.
Pandora Papers’ta Türkiye’den 220’den fazla isim yer alıyor. Bu isimler arasında Türkiye’nin yeni zenginlerinden köklü holding sahiplerine iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin yanı sıra sanat ve spor dünyasından kamuya mal olmuş kişiler de bulunuyor.
20 Temmuz 2020’de Onur Mennan Attar telefonunun sesiyle uyandı. Arayan bir Rus numarasıydı. “Gözümü açar açmaz kötü bir his geldi içime. Telefonu açtığımda karşımdaki kişi cümleleri tam kuramıyor, çekiniyordu.”
Babası Ayhan Attar, Rusya’nın Çin sınırında bulunan Amur bölgesindeki Rönesans Holding şantiyesinde mekanik formen olarak çalışıyordu. Uzun yıllardır ailesini geçindirmek için yurtdışında şantiyelerde çalışan baba Ayhan Attar iki sene sonra emekli olmak ve artık çocuklarıyla vakit geçirmek istiyordu.
“Bir anda büyük bir boşluğa düştük. O zaman ablam da hamileydi. Onunla babam hayattaymış gibi konuşmak kaldırılamayacak bir acıydı. Vefat tabii ki çok kötü, ama hiç vakit geçiremediğiniz babanızı yurtdışında kaybetmek tarif edilemez bir şey.”
Rönesans Holding’in temsilcileri Onur’a babasının kalp krizinden öldüğünü söylemişti. Fakat daha sonra eline geçen Rus otopsi raporunda ölüm sebebinin zatürre olduğu belirtiliyordu. O dönemde Rönesans’ın Amur şantiyesinde çalışan 20 bin işçiden altı bininin ihmal nedeniyle koronavirüse yakalandığına dair haberler medyada yer almıştı.
Rönesans Holding son yıllarda iktidardan aldığı adrese teslim ihalelerle adından sıkça söz ettiriyor. Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında tutulan ve devlet bütçesinde kara bir delik olduğu yönünde eleştirilen Şehir Hastaneleri’nin beşinin yapımını da Rönesans üstlendi. Şeffaflıktan uzak gerçekleştirilen pazarlık usulü ihalelerde adres yine Rönesans Holding oldu. Toplam değeri milyarlarca lirayı bulan çok sayıda proje, yap-işlet-devret modeliyle Holding’e verildi.
Tüm dünyada eş zamanlı olarak yayınlanan ve Deutsche Welle’nin incelediği Pandora Papers belgeleri Rönesans Holding ile ilgili çarpıcı gerçekleri ortaya çıkardı.
Sadece kamuya açıklanan ihalelerin detaylarına göre son beş yılda yaklaşık 16 milyar liralık 10 ihale alan Rönesans Holding; Pandora Papers belgelerine göre vatandaşların vergileriyle ödenen kamu projelerinden elde ettiği kârların bir kısmını vergiden kaçınmak için Britanya Virjin Adaları’na aktarıyor.
Kâr amacı gütmeyen küresel araştırmacı gazetecilik ağı “Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu”nun (ICIJ) dünyanın farklı yerlerindeki 14 firmadan elde ettiği yaklaşık 12 milyon belgeyi inceleyen Deutsche Welle, Rönesans Holding’in kurucusu, Erman Ilıcak’ın annesi Ayşe Ilıcak’ın da isminin geçtiği belgelere ulaştı.
Belgelerde Ayşe Ilıcak’ın, Alcogal firması aracılığıyla Dolmine International Ltd. ve Covar Trading Ltd. adlı iki şirket kurduğu görülüyor.
İki şirket de Rönesans Holding’in üstlendiği ve halkın ödediği vergilerle yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın inşaatı devam ederken 17 Mart 2014’te kuruluyor. İkisinin de İsviçre’de faaliyet göstereceği belirtiliyor. Şirketlerin sermaye kaynağı da Rönesans Holding’in çalışma alanları olan “inşaat, gayrimenkul ve enerji üretimi sektörlerinde faaliyet gösteren aile şirketi” olarak kayıtlara geçiyor.
Deutsche Welle Türkçe, Covar Trading Ltd.’nin hesaplarını yöneten İsviçreli Kendris Ltd. firmasının mali raporlarını inceledi. 30 Haziran 2017’de hazırlanan rapora göre Covar Trading Ltd.’nin hesaplarına 2015 yılında 105.524.132,32 ABD doları girdiği görülüyor.
Aynı yıl 105.484.952,46 doların “bağış” adı altında şirket hesabından çıktığı görülüyor. Bu bağışın nereye gittiği ise bilinmiyor.
Erman Ilıcak’ın annesi Ayşe Ilıcak’ın bir diğer firması Dolmine International Ltd.’nin mali raporunda ise yine 2015 yılında 105.212.000,00 doların şirketin İsviçre’deki Banque Pictet & Cie hesabına yattığı anlaşılıyor. Raporda sadece 2015 için nakit benzeri varlıkların faiz geliri olarak firmaya 491.616,16 ABD dolarının girdiği gözlemleniyor.
Her iki firmanın da 2016 ve 2017 yıllarında başka herhangi bir ekonomik aktivitesi yok.
Bu durumda Ayşe Ilıcak’ın sadece bir yılda vergi cennetlerine aktardığı paranın 210.736.132,32 ABD doları olduğu anlaşılıyor. Haberin yazıldığı gün (30.09.2021) bu miktarın TL olarak karşılığı 1.874.392.528,92 Türk Lirası. Yazıyla bir milyar sekiz yüz yetmiş dört milyon üç yüz doksan iki bin beş yüz yirmi sekiz lira doksan iki kuruş.
Ayşe Ilıcak’ın vergi cennetine aktardığı 210,7 milyon doların yüzde 40’lık gelir vergisi ödenmiş olsa, hazinenin kasasına yaklaşık 750 milyon Türk Lirası girecekti.
Bu para ile 25 adet 40 derslikli ilkokul veya 8 adet 150 yataklı hastane ya da 15 bin öğrenciye yurt yapılabilir veya 115 bin öğretmene bir aylık maaş ödenebilirdi.
Annesi varlığını vergi cennetlerine taşırken, Rönesans Holding’in sahibi Erman Ilıcak ise deklare ettiği şahsi servetini 2015’ten bu yana ikiye katlayıp 2,1 milyar dolardan 4,4 milyar dolara yükseltti.
Öte yandan Holding’in adı Rusya’da da vergi skandalıyla çalkalanıyor. Rönesans Holding’in Rusya’daki yöneticisi Alexander Tarasyuk en son geçen yıl yaklaşık 10 milyon dolarlık vergi kaçırmakla suçlandı fakat 11 milyon dolar ceza ödemesi sonucu dosya kapandı.
Kamu denetiminden sorumlu “Rus Araştırma Komitesi” 2017’de de Tarasyuk’un, şirketin yaklaşık 1,3 milyar dolarını ülke dışına usulsüz yöntemlerle kaçırdığını, firmanın günü birlik şirketler kurarak yalan beyanlarda bulunduğunu rapor etmişti. Açılan soruşturma sonunda Rus otoriteleri, 2019 yılında Holding’i rekor bir ceza ile 83,7 milyon dolar ödemeye mahkum etmişti.
Rönesans Holding bir yandan iktidardan aldığı ihalelerle Türkiye’nin dört bir yanında inşaat projelerine devam edip diğer yandan yüz milyonlarca doları vergi cennetlerine aktarırken şantiyelerinde çalışan işçilerin koşulları da tartışma konusu. Onur Mennan Attar’ın babasının yaşamını yitirdiği Amur’daki şantiye de dahil birçok projede işçilere kurtlanmış ya da patatesli makarna gibi besleyici olmayan yemekler verildiği iddia ediliyor.
Pandemi döneminde çalışmaya devam eden Amur’daki şantiyede koronavirüse ilişkin önlemlerin alınmadığı ve test sonucu pozitif olan işçilerle olmayanların aynı yerde yemek yiyip aynı yerlerde çalıştırılmaya devam ettikleri öne sürülüyor.
Şirketin Türkiye’de sunduğu çalışma koşulları da Amur’dakinden pek farklı değil. Holding’in şantiyelerinde çalışıp da haklarını alamayan işçiler, son dönemde sık sık eylemlere başvuruyor.
Sadık Gergin, Rönesans Holding’in yüklenici firması olduğu TOKİ’nin Elazığ ve Malatya şantiyelerinde çalışan ve maaşını alamayan yüzlerce işçiden sadece biri. 2 Eylül’de birkaç işçi arkadaşı ile 1500 km yol katederek Diyarbakır Otogar’dan Kartal’daki Piazza Alışveriş Merkezi’nin önüne geldi. Amaçları yedi aydır alamadıkları hak edişlerini alana kadar direnmekti.
Haberleri olmadan kendi adlarına imza atılarak, yasadışı bir şekilde ücretsiz izne çıkarıldıklarını savunan Sadık Gergin, Rönesans Holding ve taşeron firmanın maaşlarının bir kısmını elden ödediklerini anlattı. Bu sayede sigortaları en düşük seviyeden yatan işçilerin gelecekteki emeklilik hakları gasp edilirken, firma daha az vergi ödemiş oluyor.
7 Eylül 2021’de DW Türkçe’ye konuşan Sadık Gergin, “Fakir fukaradan, işçiden, ezilenlerden mazlumlardan çalıyorlar. Ondan sonra bizim sayemizde bu gökdelenleri kaldırıyorlar. Eminim bunları toprak da kabul etmez” derken, Malatya şantiyesinde çalışıp iki aylık hak edişini yedi aydır alamayan Mehmet Çakar, “Belki onların bir masada oturup on dakikada yiyeceği bir para ama biz bununla aylarca ailemizi geçindiriyoruz” ifadelerini kullandı.
İşçiler, aylardır verilmeyen hak edişlerinin yanı sıra ihbar tazminatlarını ve Asgari Geçim İndirimi (AGİ) haklarını da talep ettiler.
Onur Mennan Attar da babasının Rönesans Holding’deki önceki işlerinden kıdem ve ihbar tazminatlarını alamadığını belirtiyor: “Arabuluculuk görüşmesi yapıyoruz, ‘Biz hiçbir şekilde anlaşmayacağız’ diye cümleye başlıyorlar. Bu nasıl bir yaklaşımdır? Ortada bir vefat var.”
Firmanın resmî belgelerde de birtakım oynamalar yaptığını iddia eden Attar, Rönesans Holding’in uzlaşmak için yolladığı bir belgede hiçbir zaman yapmadıkları ödemeleri yapmışlar gibi gösterdiğini savunuyor.
“Yaşananlardan dolayı çok kızgınım” diyen Onur Mennan Attar, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Neden işçilerin haklarını yiyorsunuz? Neden? Babamın eşyalarını bile aylarca göndermediler. Tutunabileceğim tek şey belki onlardı.”
Konuyla ilgili DW Türkçe’nin ulaştığı Rönesans Holding yetkilileri sorularımıza yanıt vermedi.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe