Gezi Parkı eylemleri nedeniyle 2017’den bu yana tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 16 hak savunucusu ile Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı’nın 35 üyesi hakim karşısına çıktı. Taksim Dayanışması duruşma öncesi yaptığı açıklamada “Gezi’yi kirletemezsiniz. Bu davayla birlikte milyonlarca insan yargılanmak isteniyor” dedi. Duruşmada mahkeme heyeti Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına oy çokluğuyla karar verildiğini açıkladı. Bir sonraki duruşma 26 Kasım 2021 Cuma günü, saat 10.00’da görülecek
Çizim: @nazimdikbas
Gezi Parkı eylemleri nedeniyle 2017’den bu yana tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 16 hak savunucusu ile Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı’nın 35 üyesi bugün (8 Ekim) hakim karşısına çıktı. Dava öncesi Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde açıklama yapan Taksim Dayanışması, “Gezi’yi kirletemezsiniz. Bu davayla birlikte milyonlarca insan yargılanmak isteniyor” dedi.
Duruşmada mahkeme heyeti Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına oy çokluğuyla karar verildiğini açıkladı. Bir sonraki duruşma 26 Kasım 2021 Cuma günü, saat 10.00’da görülecek.
Evrensel’den Meltem Akyol’un haberine göre, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma, salonun dar olması nedeniyle 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındı. Saat 09.45’te başlaması beklenen duruşma, harddiskte meydana gelen arıza nedeniyle de bir saat geç başladı.
1438 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala’nın Silivri cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldığı duruşmayı İngiltere, Hollanda, Danimarka, Fransa, İsviçre, Almanya konsolosluklarından temsilciler takip etti. Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor ve hak örgütlerinin de izlediği duruşmada önce kimlik tespitleri yapıldı.
Dosyada sanık olarak bulunan 52 kişi nedeniyle uzun süren kimlik tespitlerinin ardından usule ilişkin beyanlar alındı. Dosyaların birleştirilmesinin usul hukukuna aykırı olduğunu söyleyen çArşı taraftar grubu üyelerinin avukatlarından Ali Rıza Dizdar, “Sizin olmadığınız bir günde, adli tatilde, bizim yazılı beyanlarımız yokken ve bu dosya ile birleştirilmesi istenen dosyadaki deliller de bilinmeden birleştirildi. Biz çArşı’yı mı anlatacağız, onlar ne anlatacak?” diye sordu.
Av. Ömer Kavili ise “Dosyalar birleştirildi. Peki diğer mahkeme buradan dosya istedi mi? Yok. Diğer mahkeme istiareye mi yattı? Bu doğrudan doğruya siyasi bir müdahale olduğu izlenimi veriyor. Osman Kavala’nın ne ilgisi var çArşı davasıyla? Biz sizin hatalarınızı düzeltmekle görevli memurlar değiliz. Bu dava siyasi bir linç, siyasi bir intikam davasıdır” dedi. Av. Kavili, birleştirme kararının kaldırılmasını talep ederek sözlerini sonlandırdı.
Mine Özerden’in avukatı Tuğçe Duygu Köksal, birleştirme sürecinde yaşanan usulsüzlükleri sıralayarak sözlerine başladı.
Av. Köksal, bu koşullarda yargılamanın dürüst ve tutarlı ilerletilmesine engel olunduğunu vurgulayarak “Hukuki ve fiili deliller somut şekilde ortaya konmadan ne dar ne geniş bağlantısı kanunumuzdaki usule uygun değildir. Benim müvekkilim bu sanıkların varlığından haberdar değildir. AİHM’nin Kavala kararında savcının herhangi bir delillendirme yapmadığı, iddianamenin yeniden kıymetlendirme adı altında polislerin hazırladığı fezlekeler doğrultusunda yazıldığı ortaya konmuştu. Birleştirilme kararının hukuka aykırılığının tespit edilip bu karardan dönülmesi, dosyaların ayrılıp ayrı yargılama yapılmasını talep ediyorum” dedi.
Av. Köksal’ın ardından söz alan Osman Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar ise Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 10. maddesini hatırlatarak sözlerine başla ve devamla şunları kaydetti:
“Kovuşturmanın her aşamasında birleştirme kararı verilebileceği gibi ayrılma kararı da verilebilir. Davalarda şahıs ve olay yönünden hiçbir şekilde bir irtibat, bir bağlantı yoktur. Aynı olaya karışma gibi vs. bir durum kesinlikle cereyan etmemiştir. Müvekkilim açısından dosyaların ayrılmasını talep ediyorum. Hem çArşı hem diğer davada şahıs ve olay yönünden hiçbir bağlantı yoktur. İki dava birbirinden tamamen ayrıdır.”
“Kavala için 51 kişinin yargılanacağı birbirinden farklı üç olayla yargılamaya gidiliyor” diyen Av. Bayraktar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu insan haklarına aykırıdır, bunun adı hukuk kanalı ile bir insana işkence yapmaktır. Siz daha önce beraat kararı almış birisinin davasını yürüteceksiniz, arkasından da ‘Bölge Adliye Mahkemesi dosyaların birleştirmesini istiyor’ diyeceksiniz. Davalar ayrılmalıdır, müvekkilimin tutukluluk haline son verilmelidir.”
çArşı taraftar grubundan Numan Bülent Ergenç’in avukatı Yıldız İmrek, bozma kararı öncesi dosyanın 7 yıl Yargıtay’da bekletildiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Yargıtay 16. Ceza Dairesi Başkanı değiştikten sonra, Kavala davası beraatla sonuçlandıktan sonra bozma tebliğnamesiyle 16 Ceza Dairesi’ne gitti. Bu, siyasi iktidarın ‘Gezi’nin kalkışma olduğu’ siyasi tezine yargısal destek vermek için Adalet Bakanlığı, Başsavcılık ve imza atmış ilgili hakimler tarafından verilmiş siyasi bir karardır. Bu bozma kararı, siyasi iktidarın suçladığı bir ismi -Kavala’yı- hapiste tutmaya katkı sunacak bir garnitür olarak da sunulmuştur. Bu dosyada kuvvetler ayrılığı ilkesi ihlal edilmiştir ve bu karar siyasi etkiyi göstermektedir. Bizde de bir güvensizlik oluşturmuştur. Bu nedenle çekilmeyi değerlendirmeniz gerektiğine inanıyoruz. Bu açıkça hukuka aykırı ve yargı darbesi niteliğinde bir karardır. Bundan dönülmelidir. Bundan dönülmezse ve birleştirmede ısrar edilirse bu mahkemenin bir infaz mahkemesi olduğu ortaya çıkmış olacaktır.”
çArşı taraftar grubundan Volkan Eroğlu’nun avukatı Rıza Koçak ise birleştirme talebini yapan mahkeme başkanının diğer mahkemede birleştirmeye onay verdiğini hatırlatarak, “Maçın hakemi gol atmaya çalışmaktadır. 80’li yıllarda da bunu gördük. Sanırım ‘Osman Kavala yalnız kaldı, tek başına darbe yapamaz’ denildi ve diğerleri eklendi. O da yetmemiş olacak ki ‘çArşı daha kalabalık, onu da ekleyelim’ denildi sanırım. Bu dosyada gerçek anlamda bir birleştirme olmadığı tespiti ile her bir dosyanın ilgili mahkemesine gönderilmesini isteriz” ifadelerini kullandı.
Usul taleplerine ilişkin görüşü sorulan duruşma savcısı Edip Şahiner, dosyaların ayrılması yönündeki taleplerin reddine karar verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti duruşmaya saat 13.45’e kadar ara verdi.
Aranın ardından tekrar söz alan Av. Ömer Kavili, duruşmaya ara verilmeden önce savcıdan görüş istediğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Savcı bir cümle ile taleplerin reddedilmesini istedi. Oysa duruşma savcısına yüklenmiş yükümlülükler vardır. Savcı, ceza muhakemeleri kanununun (CMK) kendisine yüklediği ödevlerin tümünü yerine getirmemiştir. Taleplerin reddedilmesini hangi gerekçelerle istediğini açıklamak zorundadır. Görmediğimiz delillerden yargılanıyor ve masumiyetimizi kanıtlamak için çırpınıyoruz. Mademki korsan bir şekilde davaya çökme yapılmış ve birleştirme kararı verilmiştir, bu konularda savcının gerekçe göstermesi gerekir, bunu bile yapamadı.”
Av. Kavili, duruşma savcısından yeni görüş istenmesini talep etti ve devamında “Bunu yapmayacak olursa başsavcının salona çağrılarak ondan mütalaa alınmasını istiyorum” dedi.
Bu sırada salonda bulunan çArşı üyeleri arasından “Biz tribüncüyüz, bizi kimseye bağlamayın ya. Duruşma uzuyor gidiyor, bizi kimseye bağlamayın ya” itirazları yükseldi.
Talebin değerlendirilmesi için duruşmaya yeniden ara verildi.
Aranın ardından salona gelen heyet, ayrılma talebi de dâhil tüm taleplerin reddine karar verdi.
çArşı avukatlarından Ali Rıza Tözer, “Biz bu celse vermiş olduğunuz kararları size atfediyoruz, salonu terk ediyoruz” dedi ve tüm çArşı avukatları alkışlar eşliğinde salonu terk etti.
çArşı avukatlarının salondan çıkmasının ardından beyanlara geçildi.
2013’ten beri üçüncü kez aynı iddianame ile yargılandığını belirten Mücella Yapıcı, sözlerinin devamında şunları kaydetti:
“Önce beraat ettik, beraatımız kesinleşti. Sonra aynı iddianame ile bir daha yargılandım, bir daha beraat ettim ve sonuçta yine buradayım. Orada dört yıldır tutuklu olan Osman Kavala var. Sadece şunu söylüyorum, bu davayı hukuken, vicdanen, aklen ve ahlaken asla kabul etmiyorum ve iddianamesini de kabul etmiyorum. Bu davaları bu kadar karıştırarak, bu kadar uzatarak Gezi’yi kriminalize edemezsiniz.”
çArşı üyelerinden Arda Mutlu Doğan ise “Neden burada olduğumuzu bile bilmiyoruz” diyerek başladığı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir zamanlar bir Kemal Sunal filmi vardı, davalı-davacı diye. Oradakiler gibi gelip gidiyoruz, sonra yine gelip gidiyoruz. Bizim bir suçumuz yok. Avukatlarımızın bile haberi yok. 2014’te beraat ettik, daha kaç kere beraat etmemiz lazım!”
Ardından söz alan Can Atalay, “Biz yokmuşuz gibi yargılama yapılıyor. Kararlarla ilgili görüşlerimizi söylemiştik, bu kabul edilemez. Biz üzerimize gelmekte olan şeyi görüyoruz, sayın savcının dosyada yeniden görevlendirilmesinin nedenini görüyoruz. Hem İstinaf hem Yargıtay kararı için bize süre vererek duruşma açıp sorgu almanız gerekir. Sorgumuz tamamlanmamıştır. Sorguya elverişli duruşma açmanız ve bizim sorgu vermemiz gerekir” ifadelerini kullandı.
Atalay’ın ardından söz alan Avukat Fikret İlkiz, “Dört yıldır tutuklu olan Osman Kavala’nın tutukluluğunu kullanmak suretiyle diğer sanıkların dürüst yargılama haklarını ihlal ederek birleştirilme kararı verilmiştir” diyerek sözlerine başladı.
Av. İlkiz, “13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan sanıklar başkalarıyla yargılanmak istemiyorlarsa onlar bu haklarını kullandılar ama siz birleştirme kararını kabul ederek, önceki karar ve duruşmaları atlatmak suretiyle bir yargılama yapmaya çalışıyorsanız biz buna karşı çıkarız” diyerek süre talep etti.
Ardından söz alan Tayfun Kahraman ise şunları söyledi:
“2013 yılından bu yana Gezi direnişine katıldığımız için yargılanıyoruz. Sürekli beraat kararları veriliyor, sonra yeniden yargılanıyoruz. Toplum vicdanında beraat kararı almış bu davada bir an önce sizin de beraat kararı vermenizi bekliyoruz.”
Tayfun Kahraman’ın avukatı Evren İşler ise “Gelinen aşamada sadece ‘ne diyorsunuz’ denilecek bir durumda değil bu dosya. Bütün bu süreçlerin usul hukuku kuralları da dahil olmak üzere yeniden anlatılması, tartışılması gerekir. Biz, Taksim Dayanışması’nın ne yaptığını bile yeniden, en baştan anlatmak zorundayız. Bu nedenle süre talep ediyoruz” dedi.
Ardından 1438 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala’nın beyanına geçildi.
Kavala, yargı sürecine müdahale olduğunu, bir taraftan tutukluluğunun devam ettirilmesiyle suçlu olduğu algısının canlı tutulduğunu diğer taraftan da deliller aksi yönde olmasına rağmen Gezi protestolarının bir kalkışma eylemi olarak kriminalize edilmesi amacıyla siyasi nitelikli bir yargısal girişim olduğunu belirtti.
“Benimle ilgili suçlamaların çarpıcı yanı, sadece herhangi bir delile dayanmıyor olmaları değildir. Bunlar mantık sınırlarını aşan komplo teorilerine dayandırılan fantastik nitelikte iddialardır” diyen Kavala, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır, AİHM’in kararının etrafından dolanma girişimidir. Umarım, davaların birleştirilmesi, Türk yargısının karşı karşıya olduğu tehditlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Umarım ülkemizde bir daha böyle bir iddianame hazırlanmaz, böyle şey bir daha yaşanmaz.”
#OsmanKavala söz aldı. Kavala’nın savunmasında öne çıkan başlıkları bu thread’den takip edebilirsiniz 👇 1/17
— Kavala'ya Özgürlük (@FreeOsmanKavala) October 8, 2021
Osman Kavala’nın ardından beyanda bulunan Av. Köksal Bayraktar, “Müvekkilim beraat ettikten sonra gökyüzünü yine görememiştir. 3 saat cezaevi kapısında bekletilmiş, sonra da gözaltına alınıp sonra tutuklanmıştır. Bu insan hakları ihlalidir. Bu insana reva görülecek bir şey değildir” dedi ve müvekkilinin tahliyesini talep etti.
Ardından savcı mütalaasına geçildi. Osman Kavala’nın tutukluluğunun devam etmesi yönünde mütalaa veren savcı, mazereti bulunmayan sanıklar hakkında yakalama kararı çıkarılmasını, süre taleplerinin kabul edilmesini talep etti.
Mütalaadan sonra yeniden söz alan Av. Köksal Bayraktar, iddia makamının delillerini ortaya koyması gerektiğini belirtti ve “Biz savunma olarak ne isek iddia makamı da odur. İddia makamı somut örnekleri söylemesi lazım. Bundan beş sene sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kavala’yı haksız yere tutuklamıştır derse ne diyecek sayın savcı” diye sorarak yeniden Kavala’nın tahliyesini talep etti.
Heyet ara karar vermek için duruşmaya 15 dakika ara verdi.
KavalaEnın tutukluluğunun devamına karar verildi
Aranın ardından mahkeme heyeti Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına oy çokluğuyla karar verildiğini açıkladı. Bir sonraki duruşmanın 26 Kasım 2021 Cuma günü, saat 10.00’da görüleceği belirtildi.
Gezi Parkı eylemleri nedeniyle 2017’den bu yana tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 16 hak savunucusu ile Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı’nın 35 üyesi bugün (8 Ekim) hakim karşısına çıktı. Dava öncesi Taksim Dayanışması, Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı.
“Gezi umuttur, umut yargılanamaz” yazılı pankartın açıldığı açıklamaya HDP milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Zeynel Özen, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Gezi Parkı protestoları sırasında polisin attığı gaz kapsülüyle yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ve baba Sami Elvan ile çok sayıda kişi katıldı.
Taksim Dayanışması, üçüncü kez görülen Gezi Davası'nın bugünkü duruşması öncesi Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. #GeziHepHaklı pic.twitter.com/iEZoT1w8UM
— #GeziyiSavunuyoruz (@gezisavunmasi) October 8, 2021
TMMOB Şehir Plancılar Odası İstanbul Şube Başkanı Akif Burak Atlar, Gezi Parkı protestolarının anayasal çerçevede yapıldığını ve Gezi’nin tekrar yargılanmak istendiğini, toplumsal muhalefetin en temel hak ve taleplerinin suç unsuru olarak gösterildiğini belirterek şunları kaydetti:
“Barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılmak, karalanmak isteniyor. Sonunu bildiğimiz bir film, aynı kurgu iddialar ve figüran tanıklarıyla yeniden gösterime alınmak isteniyor. Son derece açık ve net bir şekilde bir kez daha ifade edelim; Gezi’yi kirletemezsiniz.”
“Milyonlarca insanın, demokratik hak ve talepleri için parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam için ortaya koyduğu direnişi kirletmenize izin vermeyeceğiz” diyen Atlar, sözlerinin devamında şunları söyledi:
“Bu ülkenin eşitlik, özgürlük ve adalet umudunu kirletmenize izin vermeyeceğiz. Abdocan’ın, Mehmet’in, Ethem’in, Medeni’nin, Hasan Feritin, Ali Ismail’in, Ahmet’in ve Berkin’in düşlerinin kirletilmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü haklıyız. Gezi’de yaşam alanlarımızı, kentsel hafızamızı savunurken ne kadar haklıysak, bugün barınma hakkını savunurken o kadar haklıyız.”
Gezi davasıyla birlikte milyonlarca insanın yargılanmak istendiğine dikkati çeken Atlar, “2017 yılından bu yana somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala bir kez daha yargılanmak isteniyor. Yeryüzündeki tüm renklere sahip çıkan Gezi Direnişi’nin siyah ve beyazı olan ‘çArşı’ ailesi bir kez daha yargılanmak isteniyor. Bu beyhude çabanıza izin vermeyeceğiz. Çünkü haklıyız; Dayanışma, paylaşma, emek, yargılanamaz” ifadelerini kullandı.
Gezi soruşturması, Gezi Parkı eylemlerinin ilk günlerinde başladı. Soruşturmayı yürüten isim Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesiyle yetkili savcı Muammer Akkaş’tı. Yüzlerce sayfalık telefon görüşmeleri, polis fezlekesi, polisin fiziki takip sırasında çektiği fotoğraflar ve elbette sosyal medya paylaşımları dosyanın ‘delilleri’ arasına girdi. Akkaş soruşturmayı yürütürken 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasını yürüttüğü için görevden alındı.
8 Temmuz 2013’te Gezi Parkı eylemleri nedeniyle aralarında Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Çevresel Etki Değerlendirme Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun bulunduğu yirmiden fazla kişi gözaltına alındı ancak sorgulandıktan sonra serbest bırakıldı.
26 kişi hakkında Mart 2014’te “terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla dava açıldı. İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi, görülen YEDİ duruşmanın sonucunda, 29 Nisan 2015’te tüm isimlerin beraatına karar verdi.
Ancak bununla bitmedi. Bu davadan dört yıl sonra, 6 Kasım 2018’de düzenlenen operasyonla 114 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 12’si ifadelerinin ardından serbest bırakılırken Yiğit Aksakoğlu tutuklandı. Osman Kavala zaten aynı soruşturma kapsamında 1 Kasım 2017’den beri tutuklu bulunuyordu.
Bu kez İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca aralarında Osman Kavala, Can Dündar, Mücella Yapıcı’nın da olduğu 16 kişi hakkında “Gezi Parkı eylemlerini organize ve finanse ettiği” iddiasıyla dava açıldı. İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesinde 24 Haziran 2019’da başlayan yargılama 18 Şubat 2020’de sonuçlandı. Osman Kavala, Mücella Yapıcı ve Can Atalay’ın da aralarında olduğu dokuz kişinin “yüklenen suçların işlendiğine dair mahkûmiyete yeter derecede hukuka uygun somut ve kesin delil bulunmadığına” karar veren mahkeme belagatlerine hükmetti. Yedi kişinin dosyası ise ayrıldı. Savcı Edip Şahiner, karara itiraz etti, dosya istinaf mahkemesine taşındı. Kararın temyiz edildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi (istinaf), Osman Kavala dâhil dokuz kişi için verilen beraat kararını bozdu.
Bu arada 2017’den beri tutuklu bulunan Osman Kavala zaten hiç hapisten çıkamadı. Hakkında yeni soruşturma olduğu iddiasıyla gözaltına alındı, yeniden tutuklandı. Bu kez eski CIA danışmanı Henri Jak Barkey ile aynı dosyaya konulan Kavala’ya 15 Temmuz’daki darbe girişimine ilişkin “Anayasayı ihlal” ve “siyasal veya askeri casusluk” suçlamaları yöneltildi. İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada heyet, dava dosyası ile İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Gezi Parkı dosyası arasında “fiili ve hukuki irtibat” bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmelerine, dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmetti.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince 28 Nisan 2021’deki duruşmada, dosyası ayrılan yedi kişinin bu dosya ile birleşmesine hükmetti. Böylece 16 kişi ile başlayan Gezi davasına Henri Jak Barkey’in eklenmesiyle yargılanan kişi sayısı 17’ye çıktı. Aynı duruşmada İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen çArşı davası dosyası da incelemek üzere istendi.
Gezi Parkı olaylarına ilişkin aralarında Beşiktaş taraftar grubu çArşı mensuplarının da bulunduğu 35 kişiye, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs”, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “terör örgütü kurma veya yönetme ile örgüte üye olma” suçlarıyla açılan dava beraatla sonuçlandı. Ancak Yargıtay beraat kararını bozdu. Bozma kararında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde’ki Gezi Parkı olaylarına ilişkin dosya ile bu dosya arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu iddia edilerek, “örgüt üyeliği suçunun özelliği nazara alınarak, her iki dosyanın birleştirilmesi…” gerektiğini belirtildi. Kararın ardından 35 kişi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden hakim karşısına çıktı. Yeniden yapılan yargılamada Yargıtay’ın bozma kararına uyuldu ve her iki dosya için birleştirme kararları çıktı.
Sendika.Org