Urfa Adliyesi önünde 191 gündür “Adalet Nöbeti” tutan Şenyaşar ailesi, “Adaletsiz düzen yok olmaya mahkumdur” dedi. Öte yandan Şenyaşar ailesinden 3 kişinin AKP’li vekilin yakınları tarafından katledildiği saldırıya dair yeni görüntüler ortaya çıktı. Yeni kamera kayıtlarında Şenyaşarların işyerine kalaşnikofla saldırdığı görülen bir kişinin dava dosyasına konulmadığı tespit edildi
Urfa’nın Suruç ilçesinde 14 Haziran 2018 tarihinde AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınlarının saldırısı sonucu eşi ve iki oğlunu yitiren Emine Şenyaşar ile saldırıdan yaralı kurtulan oğlu Ferit Şenyaşar’ın Urfa Adliyesi önünde devam eden “Adalet Nöbeti” 191’inci gününe girdi.
Her gün olduğu gibi sabah saatlerinde adliye önündeki “Şenyaşar Ailesi Adalet Köşesi” olarak adlandırılan alana gelen anne ve oğlu, “Sadece adalet istiyoruz” yazılı dövizlerle bugünkü nöbetlerine başladı.
Aile, sosyal medya hesaplarından bugünkü eylemlerine ilişkin “Adliye önündeki bu adaletsizliği tek başımıza engelleyecek gücümüz yok maalesef. Bu adaletsizlik anne nezdinde bütün topluma yapılıyor. Adalet Bakanlığı sadece seyrediyor. Adaletsiz düzen yok olmaya mahkûmdur” mesajı paylaştı.
AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın akraba ve korumalarının esnaf Şenyaşar ailesine yönelik saldırısının yeni görüntüleri ortaya çıktı.
İki ayrı kamera kaydına Mezopotamya Ajansı (MA) ulaştı. Kamera kayıtlarında elinde kalaşnikof silah olan bir saldırganın daha olduğu açığa çıktı. Ancak bu saldırganın yargılama dosyasına dahil edilmediği tespit edildi.
Hastaneye koşarken görüntüleri hafızada canlı olan Emine Şenyaşar’ın saldırının ilk dakikalarında olay yerine geldiği de görülüyor. Hastanede katledilen eşi Hacı Esvet Şenyaşar’la birlikte olay yerine geldiği görülen Emine Şenyaşar’ın ağıtlar yaktığı kayda yansıyor.
Şenyaşarların işyerinin komşusuna ait güvenlik kamerası görüntülerinde saldırının başladığı saat 15.55 olarak kayda geçiyor. Olaydan 22 dakika sonra yani saat 16.17’de esnaf gençlerin babası Hacı Esvet Şenyaşar görüntüye giriyor. Görüntüde baba Şenyaşar’ın işyerine doğru hızlı adımlarla geldiği görülüyor. İşyerine kısa bir mesafede oluşturulan bariyerleri geçen baba Şenayaşar’ın, işyerine girmesi sivil polisler tarafından engelleniyor.
Polislerle tartışırken eliyle başına vurduğu görülen Şenyaşar, polisler tarafından bariyerin dışına çıkarılmak isteniyor. Saat 16.18’de polislerin engellemesine karşı uzaklaşmayan Şenyaşar, yaralanan oğlu Adil Şenyaşar’ın sağlık çalışanları tarafından iş yerinden çıkarılmasıyla peşinden koşuyor.
Bir başka kamera ambulansa bindirilirken baba Şenyaşar’ın oğlunu görmesinin polisler tarafından engellendiğini kaydediyor. Görüntülerin devamında baba ambulanstan uzaklaştırılırken, Şenyaşar’ın olduğu yöne doğru hareket eden uzun namlulu silah taşıyan (AK-47 – Kalaşnikof) bir kişinin polis amiri tarafından engellendiği görülüyor. Polislerin silahını elinden aldığı ve sakinleştirmeye çalıştıkları kişinin Yıldız ailesinin akrabalarından, köy korucusu olduğu iddia ediliyor. Uzun namlulu silahın şarjörünü çıkaran polisler, silaha el koyuyor. İş yerinde yaşanan saldırılara dair tutulan tutanak ve hazırlanan iş yeri olaylarına dair ilk iddianamede bu kişiye dair hiçbir bilgiye yer verilmiyor.
Birinci kameranın açısından çıkan baba Şenyayaşar, bir dakika sonra koştuğu yönden tekrar iş yerinin önüne geliyor. Çevredekilerin babayı uzaklaştırmaya çalıştığı esnada saat 16.19’da anne Emine Şenyşar’ın bariyerlerin yanında bulunan kaldırıma gelerek yere çöküyor. Başındaki beyaz tülbentti çıkaran anne Şenyaşar’ın feryatları hareketlerine yansıyor. Emine Şenyaşar ve baba Şenyaşar saat 16.21’de görüntüden çıkıyor.
Saldırının ardından yapılan soruşturmada dosya iş yeri ve hastane olarak ikiye ayrıldı. İş yerinden yaşananlara dair Malatya’da görülen davada Fadıl Şenyaşar’a 39 yıl Enver Yıldız’a ise 18 yıl hapis cezası verildi. Hastanede yaşananlara dair yürütülen soruşturma ise gizlilik kararıyla sürüyor.
Dosyada gizlilik kararı olduğu için hastanede yaşananlar açıklanmıyor. Ancak otopsi raporlarına göre baba Şenyaşar, saldırıdan bir gün sonra saat 17.00 sıralarında Antep 25 Aralık Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybediyor. Çocukları Adil ve Celal’le birlikte 16 Haziran tarihinde Suruç’ta yan yana gömülen baba Şenyaşar’ın otopsi raporunda, vücudunun 7 hayati bölgesinden kesici aletlerle büyük çapta yaralar oluşturularak yaralandığı ve 7 ciddi yaranın yanı sıra vücutta 23 noktada öldürücü nitelikte olmayan yaranın olduğu tespit edildi. Raporda baba Şenyaşar’ın ölüm sebebi şöyle kaydedildi:
Genel beden travmasına bağlı oluşan ekstermite, sternum, sol parietooksipitalde dış tabula, kot kırıklarıyla birlikte beyin kanaması, iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama ve pnömotoraks sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatindeyiz.
İş yeri önünde fenalık geçiren Emine Şenyaşar, hastanede yaşananların da ilk elden tanığı. Şenyaşar, eşinin kırılan serum şişeleri, oksijen tüpüyle linç edildiğini anlatmıştı. Olay esnasında evde bulunduğunu ve haber alır almaz dükkana koştuğunu anlatan anne Şenyaşar, o anki tanıklığını şu sözlerle aktardı:
Daha olay yerine varmadan kadınlar ‘gitme çocuklarını öldürdüler. Seni de öldürürler’ dediler. Gitmeme izin vermediler. Dönerken yolda eşimi gördüm. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Bana ‘ne oldu dedi’ ben de söyledim. Sonra birlikte dükkâna doğru gittik, polis izin vermedi. Sonra ambulans geldi. Dükkândan birini çıkarıp, ambulansa bindirip götürdüler. Sonra biri geldi pikabıyla bizi hastaneye götürdü.
Eşiyle birlikte hastaneye girer girmez AKP’li vekil Yıldız’ın yakınlarının kendilerine saldırdığını hatırlatan anne Şenyaşar, hastanede eşinin linç edilmesini ise şu sözlerle anlattı:
Hastanenin içine girer girmez 20 erkek etrafını sardı. Serum şişesinin asıldığı demirlerle kafasına vurdular. Vuruyorlardı. Kanlar içinde kaldı. Ellerinden almaya çalıştım. Sağa gittim, sola gittim boş. Hiçbir şey yapamadım, alamadım. Polis oradan uzaklaştı. Hastanenin dışına gitti. Sadece bir polis orada bekliyordu. Ben gittim o polisin yakasına yapıştım. Ona ‘Siz nasıl bir hükümetsiniz, öldürdüler. Adamı öldürdüler gel kurtar’ dedim, yerinden kıpırdamadı. Yerinden sarstım ‘Nasıl bir devletsiniz, öldürdüler’ dedim. Polis ne yerinden kıpırdadı, ne de konuştu. Linç ettiler, sonra da kafasına kurşun sıktılar. Kafasına kurşun sıkanı görsem, tanırım. Sonrasında kendimi kayıp etmiştim, çocuklarımın arkadaşlarından biri geldi beni oradan götürdü. Oradan nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Nasıl linç edildiğini, nasıl öldürüldüğünü gördüm. Sonrasını hatırlamıyorum. Biri vardı ‘İllaki seni öldüreceğim’ diyordu, bırakmadı. Bu kişinin saçları kısaydı. Yüzü dolgundu, top yüzlü biriydi. Resmini dahi görsem tanırım.
Olay sırasında dışarıda dönemin valisi, kaymakamı, emniyet müdürü, AKP’li bakan ve milletvekilleri dururken hastanede kameralar tahrip edildi, kana bulanan duvarlar apar topar boyandı. Saldırının yaşandığı dönemde Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı olan ve şimdi Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı olan Şebnem Korur Fincancı, sosyal medya hesabından tahrip edilmiş bir kamera fotoğrafını “Suruç’ta hastanede kameralar tahrip edilmiş, saldırı planlı görünüyor!” notuyla paylaştı. Fincancı bir diğer mesajında ise “DBP’lilerden birinin oksijen tüpü ile kafası kırılmış, birine tabanca ile ateş etmişler, diğerini bıçaklayıp boğazını kesmişler” diye yazdı.
Olaydan iki gün sonra yazılı açıklama yayımlayan TTB, sağlık çalışanlarının ve hekimlerin güvenliğinin de sağlanmadığını belirterek, “Yaşanılan çatışma sonrasında Suruç Devlet Hastanesi’nin içerisinde de saldırıların devam ettiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Ölümlerden ikisinin hastanede gerçekleşmiş olduğu bilgisi, hastanede ciddi bir güvenlik açığı olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı zamanda yaralıların çevredeki devlet hastanelerine sevki için 112 ambulanslarının hizmet vermesinin engellendiğini de öğrenmiş bulunmaktayız” açıklaması yaptı.
Hastanede saldırı olduğu esnada dönemin Urfa Valisi, Suruç Kaymakamı, Tarım Bakanı Eşref Fakıbaba, hastane güvenliği ve polisler hastanede bulunuyordu. Olayın meydana gelmesinden hemen sonra AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başta olmak üzere iktidarın birçok yetkilisi, saldırıya uğrayan Şenyaşar ailesinin PKK’li ilan etti. Oysa hastanede katledilen Hacı Esvet Şenyaşar, 1999 yılından buyana Suruç Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na kayıtlı ve herkes tarafından tanınan bir esnaf.
Savcılık olaydan 18 ay sonra iddianame hazırladı. İddianamede, Şenyaşar ailesine yönelik asıl saldırının yapıldığı hastanedeki gelişmeler iddianameye alınmadı. Yine, sağlam şekilde girdiği hastaneden kafası ezilmiş halde ölü olarak çıkan Esvet Şenyaşar’a dair de herhangi bir ibare iddianamede yer almadı. Olayın üzerinden 3 yıl 3 ay geçmesine rağmen hala hastaneyle ilgili olan dosyada gizlilik kararı sürdürülüyor.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı