Ölmek değil yaşamak isterken 1942’de daha 22’sinde veremden ölen şair Rüştü Onur’un şiirlerini şarkı eyleyen Kömür Karası, “Nostalji” ile başlar konsere. Bu şarkı yüreğinizi hoplatır. Sanki sizsinizdir bütün işçilerin saçak altında uyuduğu bir saatte mızıka çalarak sokaktan geçen
“Bir şair yaşamıştı Zonguldak’ta
Adı Rüştü Onur’du
Bilseydi hatırlanacağını
Ölümden sonra
Memnun olurdu”
şiiriyle başladı konser. Kömür Karası Grubu’nun söz yazarı, bestecisi, sesi, emekli maden işçisi Fahri Bozbaş’tı şiiri okuyan. Yazansa Behçet Necatigil’di Rüştü Onur’un ardından. Zonguldak’ın en aydınlık belediyesi Çaycuma’nın konser salonunda Zonguldak’ın madenlerinden çıkmış bir cevher olan Kömür Karası sahnededir. Elinde erbanesi, boynunda maden işçisi mendili, Fahri Bozbaş’la birlikte Kömür Karası’nın bütün emekçileri; şef, besteci, vokal, udda Levent Özger, yan flütte Esra Torlakçı, bas gitarda İlyas Nuri Atagül, akustik gitar ve vokalde Barış Uğur, davulda Sinan Yıldız, selamlar konukları… Ölmek değil yaşamak isterken 1942’de daha 22’sinde veremden ölen şair Rüştü Onur’un şiirlerini şarkı eyleyen Kömür Karası, “Nostalji” ile başlar konsere. Bu şarkı yüreğinizi hoplatır. Sanki sizsinizdir bütün işçilerin saçak altında uyuduğu bir saatte mızıka çalarak sokaktan geçen.
“Sen aziz şehrim,
Uykusuz yaşadığımı bilmelisin.
Bütün işçilerin
Saçak altında uyuduğu bir saatte,
Ben mızıka çalarak geçiyorum sokaktan.
Sen aziz şehrim,
Ellerim gözlerim kadar benimsin.
Ve aziz şehrim,
Şu anda seni terk etmem için
Her şey tamam.
Gemi hazır, yelken fora.
Fakat neden,
Ölülerim bırakmıyor yakamdan.”
Temmuz 1946’da Ülkü dergisinde “Son yıllarda Zonguldak üç büyük istidat yetiştirdi: Biri Rüştü Onur, biri Kemal Uluser, biri de Muzaffer Tayyip. Ne biçim kader. Üçü de arka arkaya öldüler” diye yazan Orhan Veli’dir. Behçet Necatigil ise “Zonguldak deyince Rüştü Onur’dan, Kemal Uluser’den, Muzaffer Tayyip Uslu’dan daha kuvvetli neyi düşünebilirim? Dostumdular” diyecektir. “05.06.1942” diye tarih atıp “Sevgili Kardeşim” diyerek mektuba başlayan Rüştü Onur’dur. Salâh Birsel’dir sevgili kardeşi. “Bugün çok sevdiğim dünyaya doyamayacağım gibi geliyor bana. Daha koklayamadığım çiçekler var, tadamadığım meyveler, havasını teneffüs edemediğim, insanlarıyla omuz omuza gezemediğim şehirler var. Ve nihayet yazamadığım şiirler. ‘Ben ölecek adam’ değilim Salâh.” Verem olmasına karşın yaşamın bütün tazelikleri şiirindedir. “Güzel olan yaşadığımızdır/Bir gün öleceğimiz değil” diyen Muzaffer Tayyip Uslu’dur. 1 Ocak 1943’te Zonguldak Halkevi’nin çıkardığı Karaelmas dergisinde Rüştü’nün ardından “Biz onu bir gün unutacağız, belki de unuttuk bile. İnsanoğlunun kaderi budur. Ama ara sıra da olsa, bazen bir mısra, bazen bir nükte, büzen bir sevda hikâyesinin kahramanı halinde yanı başımızda bitiverecek. O vakit ‘Aman’ diyeceğiz, ‘Sen misin Rüştü?’ Öldüğünü unutacağız” diyense Kemal Ulusel.
Kömür Karası çalıp söyledikçe, kendi halinde şapkasının altında yaşayan Rüştü’nün sebepsiz gülüşünü duyduk “memnuniyet”inden. “Sen misin Rüştü?” dedik. Evet, oydu… Esmer, hafif çilli yüzü… Yanımızdaydı işte. Hep 22 yaşında. Ulusel’in dediği gibi Rüştü’yü değil öldüğünü unutmuşuzdur. Değil mi ki Kömür Karası Rüştü’yü unutturmamıştır bize… Değil mi ki Kömür Karası, her şiiri hikâyesiyle anlatıp şarkı söylemektedir… Kulaklarımız değil kalplerimizdir duyan…
***
Salgında altı ay boyunca, sokağa çıkma kısıtlamasının olmadığı dar saatlerde ya Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı ZOKEV’de buluşup çalışacaktır Levent Özger ile Fahri Bozbaş… ya da evlerinde… Fahri yaptığı besteyi Levent’in eşinin telefonuna gönderecek, Levent de telefondan dinleyerek notaya alacaktır… Fahri Bozbaş’a ritim duygusunu kazandıran yıllarca maden işçisi olarak yeraltında duyduğu birbirinden değişik tınılardır. Merdivenler ve sisler şehri Zonguldak’ın basamaklarını inip çıkarken şiirlerini ezbere bildiği Rüştü Onur, ona şarkılarını fısıldar. COVID-19 salgını sürecinde, yaşam sevinci yaratmak ve yarınlara umut olmak için Rüştü’nün dizelerini yanına arkadaşları Muzaffer Tayyip ve Kemal Uluser’i de katarak yankılamak onur duyacakları bir görevdir Kömür Karası için. Onlar ki sekiz yıllık bir gruptur en güzel emek ve barış şarkılarını söyleyen… Levent Özger’in ve Fahri Bozbaş’ın derdi, Zonguldak’ta Amelebirliği Hastanesi’nde, Heybeliada’da Senatoryum’da hasta yatarken bile yaşam sevinciyle dolu şiirler yazan Rüştü Onur’un şiirlerine, birbirlerinin bestelerine can katmak, vakaların arttığı, kayıpların yaşandığı bu salgın günlerinde insanlara moral vermektir. Kimi zaman gelecektir ki, beste yaparken gözyaşları şıpır şıpır akacaktır ikisinin de. Öyle bir haletiruhiye içindedirler ki, bu şarkılarla insanlar güzel olan yaşamaktan nasibini alsın isterler… Aynı Muzaffer Tayyip’in 1942’de Zonguldak’ın Ocak gazetesine yazdığı gibi: “Rüştü’nün şiirlerinde, insanları yorulmadan sokakları yoruluveren ve günleri birbirine benzeyen bir küçük şehrin, yeknesak hayatından kurtulmak için çırpınan ve haddi zatında güzel olan yaşamaktan nasibini almak arzusuyla, mütemadiyen mesut insanlarla dolu mesut memleketlere firar etmeyi düşünen insanların haletiruhiyesi vardır.”
Ve konser, Kömür Karası’nın Rüştü Onur’un şiirlerinin yanı sıra Muzaffer Tayyip ve Kemal Uluser’in de şarkı eylediği birer şiiriyle sürer.
Salona aşı ve PCR testi kontrolüyle maskeleriyle girip konseri izleyen seyircilerin alkışları Kömür Karası ve genç şairler içindir. Konserin sonunda Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı şöyle diyecektir: “Bu memleketin acı çeken çocukları, çok genç yaşta bu dünyadan göçmüş, ama geriye o duygu dolu eserleri kalmış. Şu anda yaşayan bu memleketin çocukları, bu güzel sözleri ele alıp çok güzel şarkılar haline getirmişler. Ben çok sevdim bu şarkıları.”
Kömür Karası, Rüştü’nün dizeleriyle “Verin ellerinizi dostlar verin, / Uzak limanlara gidiyor gemim. / Verin ellerinizi dostlar verin, / Renklerle sesleri örüyor mevsim” dediğinde verdik ellerimizi Kömür Karası’na, Rüştü Onur’a, Muzaffer Tayyip Uslu’ya, Kemal Uluser’e, dostlara ve ilk defa Kömür Karası’na sahnesini açan Çaycuma Belediyesi’ne… Şarkılar susmasın, Kömür Karası daha nice konser versin…
Teşvikiye, 13 Eylül 2021
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.