Eşbaşkanlık sistemi ile tekçi yerel yönetimler anlayışını ters yüz eden, kadınlara yönelik ürettiği ekonomik ve sosyal politikalar ile kadın dostu kentleri hedefine alan belediyelere atanan kayyumların hedefi de bu kadın politikaları oldu
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte, Cumhurbaşkanı’na, KHK’ler yolu ile Meclis’te herhangi bir tartışmaya gerek duyulmadan yasa değişiklikleri yapabilme yetkisi verildi. 1 Eylül 2016 tarihinde imzalanan 674 Sayılı KHK ile de belediyelere kayyum atama yetkisi valilik ve kaymakamlıklara verildi. Bu kararın ardından belediyelere yönelik 11 Eylül 2016’da başlayan kayyum atamaları, Kürtlerin yerel yönetim deneyimlerine, kadınların kazanımlarına yönelik bir darbe olarak tarihte geçti.
Söz konusu KHK’ye dayandırılarak Demokratik Bölgeler Partisi’nden (DBP) seçilen belediyelere 11 Eylül 2016 tarihi itibarıyla kayyum atanmaya başlandı. Kayyum atamaların ilk dalgası olarak başlayan bu süreçte toplamda; 3 büyükşehir, 7 il, 63 ilçe ve 22 belde olmak üzere toplam 95 DBP’li belediyeye kayyum atandı. Yerine kayyum atanan 93 belediye eşbaşkanı da tutuklandı.
Tüm bu gasplarının ardından 31 Mart 2019 tarihi, halklar ve özellikle kadınlar açısından ayrı önem taşıyordu. İlk kayyum atamalarının ardından 31 Mart 2019 yerel seçimleri bir anlamda kayyum zihniyeti ile hesaplaşmaydı. Sandık taşımalar ve usulsüzlükler ile çokça tartışılan 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde tüm engelleme, gözaltı ve saldırılara rağmen, Halkların Demokratik Partisi (HDP); 3 büyükşehir, 5 il, 45 ilçe ve 12 belde belediyesi olmak üzere toplamda 65 belediyenin başkanlığını kazandı. Halk yeniden kendi iradesini belirlemiş ve kayyumlara karşı tepkisini göstermişti.
Seçimlerden hemen 4 ay sonra 19 Ağustos 2019 tarihinde ise ikinci kayyum dönemi başladı. Bu kez 19 Ağustos ile başlayan süreçte başta Van, Diyarbakır ve Mardin olmak üzere dalga dalga kayyum atamaları devam etti. HDP’nin bu yılın Şubat ayında yayınladığı kayyum raporuna göre; 19 Ağustos tarihinden itibaren 3’ü büyükşehir, 5’i il, 33’ü ilçe ve 7’si belde belediyesi olmak üzere toplam 48 belediyeye kayyum atandı. Onlarca belediye eşbaşkanı gözaltına alındı veya tutuklandı.
Seçme ve seçilme hakkı yok sayılarak halk iradesini gasp eden ilk ve ikinci kayyum dönemlerinin en fazla etkileneni de kadınlar oldu. Eşbaşkanlık sistemi ile tekçi yerel yönetimler anlayışını ters yüz eden, kadınlara yönelik ürettiği ekonomik ve sosyal politikalar ile kadın dostu kentleri hedefine alan belediyelere atanan kayyumların hedefi de bu kadın politikaları oldu.
Tekçi ve merkeziyetçi bir yönetim biçimine uygun olarak kayyumlarla birlikte ilk feshedilen uygulama eşbaşkanlık sistemi oldu. İçişleri Bakanlığı’nın, kayyum atama gerekçeleri arasında gösterdiği eşbaşkanlık sistemi, kadınların mücadele ile elde ettiği, siyasette kota uygulamasını aşan bir proje. Dünyada ilk kez yerel yönetimler bazında DBP ile 30 Mart 2014 seçimlerinin ardından uygulamaya konuldu. Bu uygulama ile belediyelerde binlerce kadın, temsil hakkının yanı sıra kendilerine yönelik ekonomik ve sosyal politikalar ile kamusal alanda daha fazla söz ve var olma hakkı buldu.
Türkiye’de belediye seçimleri, ilk olarak 1930 yılında gerçekleşti. Kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde ettikleri tarihten itibaren bu hakkı kullanmaya başlayıp yerel seçimlere de katıldı. İlk kadın belediye başkanı Artvin’in Kılıçkaya beldesinde seçildi. 1930’dan 2009 yerel seçimlerine kadar ise sadece 85 kadın, belediye başkanı olarak seçilebildi. Kürt siyasi hareketinin 1999 yılında uygulamaya koyduğu kota sistemi ile belli bir artış sağlansa da 79 yıllık bu sürecin sonunda rakamların da gösterdiği gibi, kadın siyaset alanından dışlandı, ötekileştirildi. 1999 yerel seçimlerinde HADEP’ten 3, 2004’te DEHAP’tan 9, 2009’da ise DTP’den 15 kadın belediye başkanı seçildi. Eşbaşkanlık sistemi ise özellikle yerel yönetimlerde toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşit temsilin sağlanması açısından aşılmış bir eşiğin ifadesiydi.
2006’dan itibaren Türkiye’nin gündemine Kürt siyasi hareketi ile birlikte giren eşbaşkanlık, 2013’te yasal güvenceye kavuştu. Ancak yerel yönetimlerde dünyada da bir ilk olarak 2014 yerel seçimlerinde DBP ile uygulamaya konuldu. Yasal mevzuatın belediyelerde izin vermediği eşbaşkanlık sistemi için parti, adaylardan birini başkan adayı olarak, diğerini ise belediye mevzuatına uygun olarak belediye meclisinde birinci sıradan aday gösterdi.
Aynı şekilde 2019’da gerçekleşen 31 Mart yerel seçimlerinde de eşbaşkanlık sistemini uygulayacağını beyan HDP, meclis üyeliği sıralamasında da fermuar sistemini uygulayarak kadın meclis üyelerinin seçime eşit girmesi sağladı. Ancak kadın mücadelesi ile ilmek ilmek örülen tüm bu kazanımlar kayyum darbesi ile gasp edildi.
Kürt siyasal hareketinin temel paradigmasını oluşturan ve iktidarın kriminalize ederek kayyumlara gerekçe yaptığı eşbaşkanlık sisteminden kadınlar vazgeçmiş değil. Eşbaşkanlık sistemi bugün yalnızca Kürt kadınları tarafından değil tüm kadın hareketleri tarafından “mor çizgimizdir” denilerek sahipleniliyor.
Eşbaşkanlık sisteminin yanı sıra kayyumlar eliyle yerel yönetimlerde elde edilen diğer tüm kadın kazanımları da hedef alındı, birçok kadın kurumu ya kapatıldı ya da atıl duruma getirildi. Kayyumlar bir yerde AKP-MHP iktidarının kadın karşıtı politikalarının teşhiri oldu.
2016 birinci kayyum dönemi ve 2019’ta başlayan ikinci kayyum dönemine ilişkin sadece birkaç örnek kayyum uygulama ve zihniyetini açığa çıkarmaya yetiyor;
19 Ağustos 2019’da atanan ikinci kayyumlar da aynı politikaları devam ettirdiler;
Kayyumlar gasp ettiği kurumlar ve görevden aldığı eşbaşkanlar ile yalnızca kadın iradesine değil, kadınların şiddete maruz kaldığı durumlarda başvuracağı bir kurum bırakmayarak yaşamlarına da atanmış oldu. Kadın kurumlarının kapatıldığı yerlerde şiddet oranında ciddi bir artış olduğu, bölgede cinsel saldırı, istismar ve madde bağımlılığında artış yaşandığı gözle görülür bir gerçek. Bölgede mücadele yürüten birçok Kürt kadın siyasetçinin tutuklanması da bu mücadeleye ket vuran önemli etkenlerden.
Kayyumlar ile hız kazanan kadın haklarının gaspı bugün, İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinden, kadın katili erkeklerin sırtının sıvazlanmasına, çocuk istismarının yasal bir zemine oturtulma çabalarına kadar her alanda sürüyor. Bu nedenle hak ihlalleri ve hak gaspları konusunda bir laboratuvar olarak görülen Kürt kentlerindeki kadınlar ile Türkiye kentlerinde mücadele eden kadınların ortaklaşması ve bağ kurması bu kayyum rejimini yenilgiye uğratacak yegâne seçenek olarak önümüzde duruyor.
*HDP’nin 24 Şubat tarihinde yayınladığı kayyum raporunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Yeni Yaşam Kadın Eki
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.