2040 yılında 1 trilyon dolarlık bir piyasaya dönüşmesi beklenen uzayda yine gelişmiş ülkeler öne çıkıyor ve emperyalizm uzayı kullanarak egemenliğini sürdürmek istiyor. Özel sektörün de devreye girmesiyle jeostratejik ve iktisadi gerilimler artıyor
Ünlü gökbilimci Hubert Reeves ile başlayalım: “Bilim insanları ve teknisyenlerin sabırlı gayretleri sayesinde evreni en geniş boyutlarıyla görme imkânına sahibiz. Uzay teleskopları bize şatafatlı görüntüler sunuyor. Bunlar insanlığa çağcıl bilimlerin büyük hediyeleridir.”
Biz uzaya çıkmayı beklerken uzay iktisadi yarışın yeni alanı olmaya başladı ve devletler için uzaya erişime sahip olmak ve burada gerekli altyapıyı oluşturmak stratejik bir amaç haline geldi. Yarış sürüyor ve devletler dışında ve devletlerin desteğiyle özel sektör de uzaydan payını istiyor.
Uzayla ilgili roman, çizgi film ve bilim kurgu filmlerinden hiç söz etmeyelim.
ABD eski başkanı Reagan’ın 1983 yılında başlattığı ve 1993’te sona eren “Yıldızlar Savaşı”nı unutmayalım.
Uzay yolculuğu ya da uzayın fethi Soğuk Savaş yıllarına dayanır. 1957 yılında eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin uzaya Sputnik’i yollamasıyla ABD ile olan yarış başlar. Bu ilk hamleyi içine sindiremeyen ABD 1958 yılında Explorer uydusunu yollar. 1958 yılında da ünlü NASA’yı kurar ve ardından Ay’a ilk adımı atan astronotu yollar. 1986-2001 yılları uzay istasyonu MİR’in yıllarıdır. 1990 yılında ilk uzay teleskobu Hubble yollanır. 1998 yılında Uluslararası Uzay İstasyonu’nun inşası başlar ve 2000 yılında oturulur hale gelir. İstasyon bugüne kadar çok sayıda konuk ağırlamıştır ve ağırlamaya devam eder. Ayrıca uluslararası araştırmaların evi haline gelir.
Son aşama ise Mars’a inen uydudur. Belki yarın burada bir istasyon kurulacaktır.
ABD-Rusya’nın rekabeti nedeniyle uzay iki ülke arasında paylaşılırken Çin 1982 yılında Uzay-Sanayi bakanlığını kurar ve 2003 yılında ilk astronotunu (taykonot) uzaya yollar. Hindistan 1962 yılında uzay ajansını kurar, ilk uydusunu 1988’de yollar ve 2014 yılında ise Mars’a uydu yollar.
Birleşik Arap Emirlikleri petrol sonrasını düşünerek Japonya ile işbirliği halinde uzay için hazırlanıyor. Altyapısı yok ama ilk uydusunu 2018’de yolladı. Japonya, İran, İsrail ve iki Kore de uzayla yakından ilgileniyor.
Airbus DS, Thales Aliena Space daha fazla açılım yapmak istiyor.
Uzay dünya kapitalist pazarının bir uzantısı olmaya aday oluyor.
Geleceğin El Dorado’su ya da Far West’i. İsterseniz para cenneti.
Uzayda yarış önce ideolojik, bilimsel ve teknik gücü gösterme amacıyla başladıktan sonra son yirmi yıldır yarış iktisadi yarışa döndü ve özel şirketler işin içine girdi. Devlet-özel şirket işbirliği giderek arttı. İlk başta uydular askeri-güvenlik amacı (casusluk, yerdeki harekâta destek) taşırken şimdi özel sektörün de devreye girmesiyle, özellikle iletişim konusunda pazar açıldı. Askeri-güvenlik amacı hiçbir zaman kaybolmadı. Özel girişimciler (Elon Musk SpaceX ve Starlink ile, Amazon’un sahibi Bezos Blueorigine ile, Virgin Galactica ile) uydu yollamanın peşindeler. Füzeleri ise tek kullanımlık değil ve dolayısıyla daha ekonomik. 10 günde bir füze fırlatmak söz konusu ve maliyet çok azaldı. SpaceX ile 5 tonluk uyduyu uzaya fırlatmanın maliyeti 40,5 milyon avro iken Arianspace’te bu maliyet 80 milyon avrodur. Gelecekte bu maliyetin 10-20 milyon avro olacağı söylenmektedir.
Uzayda uydu takımları oluşturup dijital dünyayı buradan daha fazla verimlilikle yönetmek istiyorlar. Ellon Musk’ın uydu takımı 42 bin uydudan oluşacak. Her biri 227 kilo. SpaceX 550 km ötede, tepemizde internet hızını artıracak eğer önemli sorunlar çıkmazsa. Şimdiden ABD’de 10 bin aboneye sahip. Aylık abonelik 82 avro. Uzayın özelleşmesinin ilk adımları ve uzay kirliliğini artırmanın yolları.
Veri otoyolları, optik bağlantılı uydular, iletişimde daha fazla hız ve güvenlik, uzayda “cloud” sistemini oluşturma ilk amaçlar arasında. Bunun yanında uzay turizmi de var. ABD’li The Gateway Vakfı’na bağlı Orbital Assembly Corporation ise uzayda otel açmayı düşünüyor. Voyager istasyonu 2025 yılında inşa edilmeye başlanacak ve 2027 yılında uzayda otel odasına sahip olacaksınız. Parası olanlar için uzayda tur atmanın bedeli de 250 bin dolar. Biraz hayali, ütopik ve uzun vadede olsa da enerji üretimi, maden ve nadir cevher arama gibi amaçlar da var. Uzayda gezinen meteorları yakalayıp içerdikleri madenleri işletmek söz konusu.
Devasa ve iştah açan bir pazarla karşı karşıyayız ve yeni yeni fırsatlar değerlendirilmeye çalışılıyor. Morgan Stanley bankasına göre 2040 yılında uzay piyasası 1000 milyar dolar düzeyine yükselecek.
2016 yılında uzay ekonomisi içinde devletin payı %25 (84 milyar dolar), TV’nin payı %29 (98), yer donanımlarının payı %33 (111,3) ve diğer donanımların payı %13’tür (44).
Toplam uzay piyasası büyüklüğünün 1 trilyon dolar olması beklenen 2040 yılında ise bu sayıların şöyle olacağı tahmin ediliyor: TV’nin payı %11, devletin payı %17, yer donanımları %19, İnternet %39, veri akımı %9 ve diğer donanım ve hizmetlerin payı %5. gördüğümüz gibi iletişim ve veri konusunda büyük bir pazar oluşacak.
2018 yılında uzaya yollanmış olan toplam uydu sayılarına bakarsak ilk başta 830 uydu ile ABD geliyor. Sonra sırasıyla Çin 280, Rusya 147, çokuluslu uydular 145, Japonya 75, İngiltere 54, Hindistan 54, Kanada 37, Lüksemburg 33, Almanya 29, İspanya 17, Arjantin 14 ve toplamda 242 uydu ile diğer ülkeler sıralanıyor.
2019 yılında Çin uzaya 34 uydu yollarken ABD 26, Avrupa ise 6 uydu yolladı. Çin giderek uzaya daha fazla egemen olmaya başlıyor ve 2049 yılında birinci güç olmayı hedefliyor.
Gönderilen uyduların 145 adedi sivil amaçlı, 846’sı ticari amaçlı, 302’si askeri amaçlı, 385’i hükümet amaçlı olup ve askeri-sivil amaçlı olanlar ise 279 adettir. Gördüğümüz gibi ticari amaçlı olanlar ilk sırada yer almaktadırlar. Uzayda toplam 2000 kadar askeri amaçlı uydu olduğu söyleniyor ve bu sayının 2025 yılında 7000’e çıkması bekleniyor. Askeri amaç içine şimdi de “katil uydular”, “yörünge değiştiren uydular”, “lazerle iletişimi önleyen uydular” devreye girmekte ve bu konuda projeler üretilmekte. Yerden atılan füzelerle uzayda casus uydular vuruluyor. 2007 yılında Çin bu amaçla deneme yaptı. ABD, Spacecom’u kurdu, yani uzayın askeri komutanlığı. 2020 bütçesi 40 milyon dolar ve 16.000 asker-sivil çalışıyor. Avrupa Uzay Ajansı 2020-2024 yılları için 14,4 milyar avro bütçe ayırdı.
Biz ise merdiven kuracağız uzaya.
Uydu yoluyla elde edilen bilgiler ise değişik alanları kapsamakta ve devlet ya da özel şirketlere satılmaktadır. Özerk araba kullanımından, tarıma, meteoroloji verilerinden doğal felaketlere, orman yangınları gözetlemeden ulaşımı izlemeye kadar çok sayıda veriler elde ediliyor ve satılıyor. Cep telefonumuz, İnternet’imiz uydusuz felç olur. Amaç bilgiye egemen olmaktır. Bilgi de çözümleme aracı, gelecekteki gelişmelerin temelidir. Karar almada süreyi kısaltmaktır. Uyduların işletmesinde temel olan algoritmalar, yapay zekâlar yeni istihdam alanları yaratır, tıpkı uydu üretim sanayii gibi.
Bu konuda yine gelişmiş ülkeler öne çıkmakta ve emperyalizm uzayı kullanarak egemenliğini sürdürmek istemektedir.
Özel sektörün de devreye girmesiyle jeostratejik ve iktisadi gerilimler artıyor. Özel sektörün askeri amaçlara nasıl hizmet vereceği tartışılıyor.
Uzayla ilgili yarış başladıktan sonra uzayla ilgili hukuki sorunlar da ortaya çıkmaya başladı. Tıpkı kutuplar gibi kimi hukuki önlemler ve kararlar alınması gerekti. 1958 yılında Uzay’ın barışçıl kullanımı komitesi kurulur. Uzayla ilgili ilk sözleşme olan “Outer Space Treaty” BM tarafından 27 Ocak 1967 yılında ele alındı (109 devletle birlikte) ve 10 Ekim 1967’de yürürlüğe girdi. Bu antlaşmanın amaçlarından biri uzaya nükleer ya da kitle imha silahlarının yollanmasının yasaklanmasıdır. Daha sonra 1968 yılında astronotların kurtarılması konusu, 1972 yılında uyduların verdiği zararlarda devletlerin sorumluluğu, 1975-1979 yıllarında uyduların kaydedilmesi konusunda kararlar alındı. Devletlere uzayda herhangi bir münhasır alan verilmemesi önemlidir. Ayrıca özel şirketlerin girişimlerinin kayıt altına alınması söz konusudur. Ancak özel sektörün devreye daha çok girmesiyle hukuki durumu değişmektedir. Verdiği zarar nasıl karşılanacaktır? Özel uydu devlet uydusuyla çarpıştığında nasıl çözüm bulunacaktır? Özel sektöre uzayda özel yerler mi verilmesi gerekir? Sonuçta ulusal uzay hakkı mı ortaya çıkacaktır?
Ancak uzay ekolojisi, uzay çöpleri ve uzay trafiği konusunda ne yapılacağı belli değildir[1]. 2019 yılının Eylül ayında SpaceX uydusu ile Uluslararası Uzay İstasyonu’nun çarpışması son anda önlenmiştir. Şu an güçlü olan devletler uzayı istediği şekilde kullanmaktadır. Uydusu olan ötmektedir. Uydu sayılarına belki sınırlama getirilmelidir. Uydu hukuku devreye girmelidir.
Belki de en önemlisi uzayın ortak mal olarak kabul edilmesi, özel mülkiyete yer verilmemesi ve paylaşım ve kullanımının ortak olması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Kafamıza taş değil uydu düşmeden önce önlemlerin alınması gerek.
Lafla uzay gemisi yürümez. Yine de biraz akıl fikir gerekir.
Dipnot:
[1] Bkz. İsmail Kılınç, “Uzayı da çöple dolduruyoruz”, sendika.org, 25-7-2019
Bir kitap:
Marine Jaluzot, P.Stanley Perono, Patrice Touraine : Les nouveaux enjeux de l’espace, VA yay. 2021.
Kaynaklar:
Hubert Reeves: Chroniques des atomes et des galaxies, Seuil, 2007
Sophie Caulier: L’internet à l’assaut de l’espace, le monde, 25-10-2020.
Clément Lichere: L’espace; le nouveau front de la guerre économique, 26-10-2020 (portail-ie.fr.)
James A. Lewis: La dynamique de l’arsenalisation de l’espace, Politique Etrangère, 2007/02 yaz.(cairn. İnfo).
Cumhuriyet Gazetesi; Uzay’da ilk otel açılıyor, 3 Mart 2021.
Science et Vie dergisi, Temmuz, 2020
Justin Carrette: Avec Starlink , Ellon Musk privatise et pollue l’espace, 6 mart 2021, reporterre.net
Actufinance.fr; aerion24.news; sciencespo.fr; latribune.fr; schollmouv.fr; major-prepa.com; ege.fr;
editions-ellipses.fr;dectre.fr; fr.wikiversty.org;
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.