o, kolay kolay dize gelmeyen, yaptığı ve söylediği şeyler yüzünden yalnız kalmaktan çekinmeyen bir militandı. fetih’in, ilk dönemdeki direniş iklimine bağlılıkla, oslo’nun ortaya çıkarttığı filistin yönetimi’nin ruhu arasındaki çelişki, hayatında ve kişiliğinde yansımasını buluyordu
o, israil’in en güvenlikli hapishanesi olarak bilinen gilboa’dan, filistinlilerin özgürlük tüneli olarak adlandırdığı, kaşıkla kazılmış[1] tünelden kaçan altı esirden biri.
el zubeydi aynı zamanda, daha sonra ele geçirilen dört kişinin de arasında. gözaltında geçirdiği birkaç günden sonra, tedavi için hastaneye kaldırıldı. mahkeme gözaltı süresini 19 eylül’e kadar uzatmıştı, buna rağmen hastaneye kaldırılması bize bir fikir veriyor. ailesi, daha önce yaptığı açıklamada, ona elektrik verildiğini, ağır biçimde dövüldüğünü, bacağının kırıldığını ve kırık bacağından tavana asıldığını açıklamıştı. bu asma işlemi için işkencehanelerin tavanında bulunan teçhizatı hatırlayan türkiyeliler vardır, arkada birleştirilen kolların bileklerinden tavana asılmaya, “filistin askısı” adı verilir; filistinlilere uygulandığı için. zakariya el zubeydi, kendisiyle görüşen avukatı, israilli insan hakları savunucusu avigdor feldman’a, tünelin kazılmasında katkısı olmadığını, ancak son birkaç günde, o hücreye nakledildiğinde olaydan haberi olduğunu, gördüğü işkencelere rağmen moralinin iyi olduğunu anlatmış.
bu arada, özellikle kaçışın ardından gilboa’da sertleşen koşullara karşı esirler açlık grevine başladı, yapılan görüşmeler sonrasında greve ara verildi.
israil basınının, altı esiri ele verenlerin israil vatandaşı filistinliler olduğu iddialarına karşılık, ele geçirilen dört esir de avukatlarına, tamamen tesadüf eseri yakalandıklarını, kendilerini kimsenin ele vermediğini, insanları tehlikeye atmamak için kimseden yardım da istemediklerini anlatmış.
esirlerin ele geçirilmesi üzerine filistinliler kitlesel gösteriler düzenledi. direnişin silahlı güçleri, yakalanan esirlere zarar verilmesi halinde intikam eylemleri yapılacağını açıkladı. hamas’ın askeri kanadı el-kassam tugayları sözcüsü ebu ubeyda, esirlerin israil’le yapılacak rehine değiş tokuşuna dahil olacağını ifade etti.
altı esirden beşi islami cihad üyesi, içlerinden mahmud el-ardah 1996’dan beri esir; filistinlilerin terimiyle, sabrın generalleri’nden[2] biri.
zakariya el zubeydi ise, intifada’nın simgesi olarak anılıyor, adı uzun yıllar boyunca israil’in arananlar listesinde baş sıralarda yer almış. 1976 doğumlu, ingilizce öğretmeni olan babası, el fetih üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandıktan sonra meslekten men edilince bir dökümhanede çalışmaya ve gizli gizli özel dersler vermeye başlamış.
zakariya el zubeydi’nin hayatını değiştiren ilk şey, birinci intifada’ya denk gelen çocukluğunda, cenin’de kurulan çocuk tiyatrosu olmuş. “arna’nın evi” adındaki tiyatroyu kuran arna mer khamis, 1929 yılında filistin topraklarında dünyaya gelmiş olan yahudi bir insan hakları savunucusu. arna’nın evi’ne onlarca yahudi gönüllü destek vermiş, zubeydi’nin annesi samira da, evinin üst katını provalara açmış. zakariya ve abisi davud da bu çalışmalara katılmış.
zakariya el zubeydi o sıralarda cenin mülteci kampı’ndaki unrwa (birleşmiş milletler yakın doğu’daki filistinli mültecilere yardım ve bayındırlık ajansı) okulunun başarılı öğrencilerinden biri, 13 yaşındayken israilli askerlere taş atarken bacağından vurulmuş, altı ay hastanede kalıp dört ameliyat geçirmesine rağmen bir bacağı diğerinden kısa kalmış. bir yıl sonra yine askerlere taş atarken ilk kez tutuklanmış, altı ay kaldığı cezaevinin yönetimine karşı çocuk esirlerin temsilcisi olmuş, çıktıktan bir yıl sonra okulu bırakmış, yine bir yıl sonra bu sefer molotof kokteyli attığı için tutuklanıp 4 buçuk yıl hapse mahkum edilmiş.
cezaevi süreci verimli geçmiş; ibranice öğrenmiş ve el fetih’e katılmış! oslo anlaşması’nın ardından 1993’te salıverilince filistin yönetimi’nin kurduğu filistin güvenlik güçleri’nde görev yapmaya başlamış ama bir yıl sonra, kayırmacılık ve yolsuzluktan yaka silkip görevi bırakmış. hayfa ve tel aviv’de inşaatçılık yaparak geçimini sağlamaya başlamış ancak izinsiz çalışıyormuş[3], yakalanmış, cenin’e geri gönderilmiş. işsiz kalınca çareyi araba hırsızlığında bulmuş, 1997’de çalıntı bir arabada yakalanınca 15 ay ceza almış, çıkınca kamyon şoförlüğüne başlamış; zeytinyağı ve un taşıyormuş. ta ki ikinci intifada’ya kadar.
2001 yılında yakın bir arkadaşı öldürülünce bomba yapmayı öğrenmeye başlamış. 2002 mart’ında annesi samira, cenin mülteci kampı’na yönelik bir israil baskını sırasında, pencereden bakarken bir keskin nişancı tarafından hedef alınmış ve kan kaybından ölmüş. kısa bir süre sonra da kardeşi taha öldürülmüş. bu baskından bir ay sonra, ceninli bir intihar bombacısı 29 israilli’nin ölümüne sebep olunca kamp ağır bir saldırıya uğramış, 52 filistinli ve 23 israil askeri ölmüş, yüzlerce ev yıkılmış, 2 bin kişi evsiz kalmış. zakariya, bu süreçte kendisini en fazla etkileyen şeyin annesinin misafirperverliği sayesinde, evlerinin en üst katında tiyatro provaları yapmış israillilerden kimsenin kendisiyle temasa geçmemesi olduğunu anlatıyor. “her hafta 20-30 israilli buraya tiyatro yapmaya gelir, biz onların karınlarını da doyururduk. ama biri bile telefona uzanmadı, israil solunun gerçek yüzünü gördük,” diyor!
bu hayal kırıklığı zakariya el zubeydi’yi çok etkilemiş, fetih’in askeri kanadı olan el-aksa şehitleri tugayı’na katılmış ve kısa sürede önderlerden biri olmuş. bundan sonra tugay’ın gerçekleştirdiği çeşitli saldırılardan sorumlu tutularak arananlar listesinin başlarında yerini almış. 2003’te, imalat aşamasında patlayan bir bomba, yaraladığı yüzüne minik şarapnel parçaları yerleştirmiş.
çeşitli ifadeleri ve hakkında anlatılanlar, emir almaya yatkın olmayan, biraz başına buyruk bir adam olduğunu düşündürüyor. israil güçleri, ona defalarca suikastlar düzenlemiş, kendisini öldürmeye çalışan ama yakalanan bir filistinlinin ellerini kırdırdığı da vaki!
zakariya el zubeydi, 2004 seçimlerinde marwan barguti’yi[4] desteklerken onun ceza alması üzerine mahmud abbas’a destek verdi. ama hep, arafat’a olan güvenini ifade etmişti. onun ölümünden sonra fetih’in değiştiğine olan inancını ifade ediyordu; arafat’ın filistin yönetimi’ni ortaya çıkartan oslo’daki rolünü görmezden geliyordu.
israil cumhurbaşkanlığı ofisi, 2007’de, zubeydi’nin el-aksa tugayları’na yönelik bir affa dahil olabileceğini açıkladı. ertesi yıl, zakariya el zubeydi, anra’nın oğlu juliano mer-khamis’le birlikte cenin mülteci kampı’nda özgürlük tiyatrosu’nda çalışmaya başlamıştı. israil yönetimi, hakkında kesin af çıktığını açıklamamıştı. zubeydi, mücadeleyi neden sürdürmediğine yönelik sorular karşısında direnişin bölünmüşlüğünü, hayal kırıklığını anlatıyor, filistin yönetimi’ne hakaret etmekten çekinmiyordu.
fetih’in 2009’daki 6. konferansının delegelerinden biriydi ama salona güç bela, el-aksa tugayı mensuplarının desteğiyle girdi! konferansta yaptığı konuşmada, fetih’in yönettiği batı şeria ile hamas’ın yönettiği gazze’nin birliğini savundu. o, kolay kolay dize gelmeyen, yaptığı ve söylediği şeyler yüzünden yalnız kalmaktan çekinmeyen bir militandı. fetih’in, ilk dönemdeki direniş iklimine bağlılıkla, oslo’nun ortaya çıkarttığı filistin yönetimi’nin ruhu arasındaki çelişki, hayatında ve kişiliğinde yansımasını buluyordu.
iki yıl sonra, 29 aralık 2011’de, israil zubeydi’nin affını geri çekti, kendisi ise affın hiçbir kuralını ihlal etmediğini açıklıyordu. filistin yönetimi, israil tarafından tutuklanacağına kendi güvenlik güçlerine teslim olmasını teklif etti. 2012’de, beş ay boyunca, filistin yönetimi tarafından herhangi bir suçlama olmaksızın gözaltında tutuldu. sonra birzeit üniversitesi’nde, filistinlilerin 1968-2018 yılları arasında gördüğü zulme odaklanan “ejderha ve avcı” başlıklı tezini yazmaya başladı. malzeme toplaması için ona yardımcı olan arkadaşı israilli gazeteci gideon levy, altı esirin cezaevinden kaçmasından sonra, haaretz gazetesinde “evet hapisten kaçan filistinli tutsaklar özgürlük savaşçılarıdır” başlıklı bir makale yazacaktı.[5]
zakariya el zubeydi tezini bitiremeden, 27 şubat 2019’da, terör faaliyetlerine karıştığı iddiasıyla, israil tarafından bir kere daha tutuklandı. geçen hafta olağanüstü bir insan avından sonra, bir kere daha yakalandı. 45 yaşında, ayağı aksayan yorgun ve aç bir adam ne kadar kaçabilirse o kadar kaçmaya çalışmış. ama belki sadece filistin direnişini değil, son yüzyılın devrimci kuşaklarından birini temsil eden öyküsünün burada bitmeyeceği aşikâr.
Dipnotlar:
[1] toprağı çıkartmak için tavalar da kullanılmış ancak kaşık şimdiden filistin direnişinin simgeleri arasına girdi.
[2] 25 yılı aşkın süre cezaevinde kalanlar için bu ifade kullanılıyor.
[3] filistinlilerin israil’de çalışabilmeleri için özel izin gerekiyor.
[4] arafat’ın tek rakibi sayılan, eski fetih mensubu, 2005’te fetih’ten ayrıldığını açıklayan ve halen cezaevinde olan, direnişin önemli liderlerinden biri.
[5] https://www.haaretz.com/opinion/.premium-yes-the-palestinian-prison-escapees-are-freedom-fighters-1.10191847
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.