Pandemi bahane edilerek defalarca ertelenen Ankara Barosu Genel Kurulu başladı. Yeterli imza sayısı krizi yaşanan Genel Kurul, başkan adaylarının konuşmalarıyla başladı. Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu, Genel Kurul öncesindeki stant çalışmalarıyla ve Genel Kurul’daki konuşmalarla işçi avukatların sorunları, kadın avukatların sorunları, savunmaya yapılan baskı, çoklu baro yasası, hukuk devletinin geldiği nokta, adil yargılanmanın önündeki engeller, yargı sisteminin iktidarın tekelinde şekillenmeye başlaması gibi konuları taşıdı
Pandemi bahane edilerek defalarca ertelenen Ankara Barosu Genel Kurulu başladı. 66. Olağan Genel Kurul, yeterli imza sayısı kriziyle başladı. Genel Kurul’un başlaması için gerekli olan 2 bin 84 imza, ancak 17.40’ta toplanabildi. Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu, durumu katılımcı olmayan baro düzeninin bir sonucu olarak yorumladı.
Yeterli imzaların toplanmasının ardından avukatlar “Faşizme karşı omuz omuza”, “Ebru Timtik ölümsüzdür”, “Tahir Elçi ölümsüzdür” sloganıyla salona girdi. Sloganlarla içeri giren Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu, Ankara Barosu Genel Kurulu gündemine işçi avukatların sorunları, kadın avukatların sorunları, savunmaya yapılan baskı, çoklu baro yasası, hukuk devletinin geldiği nokta, adil yargılanmanın önündeki engeller, yargı sisteminin iktidarın tekelinde şekillenmeye başlaması gibi konuları taşıdı.
Savunma Susmadı Susmayacak! #CesaretleSavunuyoruz pic.twitter.com/jDC83Tz7X8
— Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar (@ocav_) September 18, 2021
Cesaretle savunuyoruz sloganıyla yola çıkan Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu’nun Başkan Adayı İlke Işık da konuşmasında bu konuları dile getirdi. Konuşmada öne çıkan kısımlar şöyle:
Başkan adayımız @ilkeisik'ın Ankara Barosu 66. Olağan Genel Kurul Konuşması.#CesaretleSavunuyoruz pic.twitter.com/85NRM9SriY
— Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar (@ocav_) September 18, 2021
Neden gelmiyor meslektaşlarımız? Nedne burayı izlemek zahmetinde bukunmuyor. Neden 2 yıl, neredeyse 3 yıl oldu, muhasebesini yapma ihtiyacı duymuyorlar? Çünkü Ankara Barosu, meslektaşlarımızın dışında bir şey gibi.
Değiştirmemiz gereken şey bu. Mesleğin sorunlarını konuşacağız, savunmanın sorunlarını konuşacağız, hukuk devletinin geldiği noktayı konuşacağız. Ama bizim şöyle bir gerçeğimiz var: Nasıl bir Ankara Barosu, bütün bunlarla baş edebilir?
Bütün gruplar şimdi işçi avukatları fark etti. Biz kaç genel kuruldur bunu söylerken yerinizden bize sataştınız. “İşçi avukat olur mu?” dediniz. Şimdi fark ettiniz, işçi avukatlar varmış. Hatta kadın avukatları bile fark ettiniz. Stajyer avukatları fark ettiniz. Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar olarak söylediğimiz her şey, diğer grupların da kabul etmesi gereken gerçeklere dönüşmüş durumda. Çünkü mesleğin gerçeği bu. Savunmanın gerçeği bu.
O yüzden demokratik, katılımcı ve özgürlükçü baro dediğimizde bunun altı boş değildi. Her avukat “Bu baro benim barom. Benimle mücadele eder, arkamda durur. Kapısına gittiğimde geri çevrilmem. Bir başkan aramak durumunda kalmam. Yönetim kurulu kararı beklemem” diye düşünürse, gerçekten demokratik yönetirsek, baro meclisleriyle ve kuracağımız her türlü katılımcı organlarla yönetirsek sabahki tabloyu asla yaşamayız. Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar olarak söylediğimiz en temel şey bu. Baronun böyle yönetilme devri bitmiştir. Ankara Barosu’nu artık böyle yönetemeyiz, böyle yönetemezsiniz. Gelin baroyu birlikte yönetelim, baroyu bütün avukatların barosu yapalım.
AKP, genel kurul yaparken barolar yapamadı. Neden? Çünkü öyle kuruyorlar hayatı. Kişiye özel yasalar, kişiye özel hukuk, hukuku olmayan ve tek adama dayanan bir sistemdir kurdukları.
Bağımsız yargı dedikleri çoktan hoş bir sedaya dönüşmüş durumda. Saray’da başlayan adli yıl açılışları Diyanet İşleri Başkanı’nın dualarla açtığı Yargıtay açılışlarına geldi. Laiklik üzerine söylenecek bütün sözleri yok etmiş durumdalar. Laikliğin ve hukuk devletinin ruhuna da Fatiha okumuş oldular.
2019-2020 Adli Yıl açılışında Tayyip Erdoğan, avukatların her davayı rahat rahat alamayacağını söyleyerek “Teröristlerin davalarını alamazlar. Ruhsatlarını alırız” demişti. O açıklamalardan itibaren meslektaşlarımızın mesleklerini yapma garantisi elinden alınmıştır. Takip ettiğimiz davalarla, müvekkillerimizle özdeşleştirerek “terörist” ilan edilebiliriz. Tutuklu meslektaşlarımız bu nedenle cezaevinde yatmaktadır. Yüzlerce avukat, müvekkilleriyle özdeşleştirildiği için cezaevindedir.
Savunmanın yok edilmek istendiği bir noktadayız. Tamamen iktidara bağlı olan bir yargıda adalet sağlayabilir miyiz? Bağımsız olmayan bir yargıdan müvekkillerimizin işine yarayabilecek, bu memleket için de adalet anlamına gelebilecek bir karar alabilir miyiz?
Hukuk formasyonu olmayan hakimler ve savcılar var. Daha düne kadar iktidar partisinin yöneticilerinin hakim, savcı yapıldığını ve bunun üzerinden de güya tarafsız yargının sürdürülmeye çaışıldığını biliyoruz. AYM kararları uygulanmıyor. İnsanlar AYM kararlarına rağmen cezaevinden çıkamıyor.
Böyle bir ortamda avukatlık yapıyoruz. Bu ortamda bizim karşımıza ne çıkardılar? Çoklu baro yasasını çıkardılar. İktidar, niyetini gizlemedi. “Yandaş barolar kurmak istiyorum” dedi. “Benim gibi düşünmeyen baroları istemiyorum. Onlarla problemim var. Kendime göre baro kurarım” dedi. Hiçbirimiz 2 No’lu Baro gibi bir ihtiyaç duymuyorduk. Ankara’da 2 No’lu Baro’nun hâlâ kurulamamış olmasının bunla çok ilgisi var.
Çoklu baro yasasını destekleyerek avukatların bölünmesini isteyen bir TBB Başkanı var. Dini nikaha gidip şahitlik yapan bir Metin Feyzioğlu var. Baro Başkanları Eskişehir Yolu’nda eziyetin bin bir türüne uğrarken hiçbir şey yapmayıp sesini çıkarmayan, ertesi gün geldiğinde de Baro Başkanlarının sırtını döndüğü bir Metin Feyzioğlu var.
Burada şöye konuşmalar yapılacak: Barolar siyasetle ilgilenmesin. Barolar sadece mesleğin sorunlarıyla ilgilensin. Memleketin sorunlarına bakmasın. Ama Barolar Birliği Başkanı en tepede politika yapıyor. Siyasal iktidara kefil oluyor. Bütün hukuksuzluklara kefil oluyor. Siyasetin alası Barolar Birliğinde yapılıyor. Barolar siyasetle ilgilenmesin diyen arkadaşlar bunu önce Barolar Birliğine önersin.
Barolar her zaman böyle başkanlarla yönetildi. Tercihen erkek, çoğunlukla zengin baro başkanları bu baroları yönetti. Mesleğin sorunlarını o tek başkan kurtaracak sandınız. Yönetim kurullarına gerek yoktu. Çoğulcu tartışmaya gerek yoktu. Ama başımıza sardığımız bu tek adamlar, böyle sonuçlara neden oluyor. Demokrasiyi yaratmazsak, katılımcı mekanizmalar kurmazsak daha çok Metin Feyzioğlu gelir. O yüzden bu yönetim anlayışıyla baroların yönetilemeyeceği çok açık. Başkancılıkla, tek adam zihniyetiyle asla barışmayacağız. Cesaretle savunan bir baro istiyoruz.
Ankara Barosu Yönetim Kurulu için seçim yarın yapılacak.
Sendika.Org/Ankara