Meryem iki yıldır, Fatima ve Leyla ise dört yıldır Türkiye’de yaşıyor. Taliban yeniden iktidara gelmeden önce ülkelerini terk etti, İran üzerinden Türkiye’ye geçtiler. Ne Afganistan’da ne İran’da ne de Türkiye’de insanca yaşayabildiler. Kendi durumlarını “Sanki Tanrı bizi yaratmış sonra da bir yere yerleştirmeyi unutmuş gibi hiçbir yerde kendimize yer bulamadık. Dünyaya sığamadık” sözleriyle anlatıyor, hem Afganistan’daki hem de mülteci konumundaki Afgan kadınlar için dayanışma çağrılarını yineliyor, Taliban yönetiminin tanınmamasını istiyorlar
11 Eylül saldırıları sonrası 2001’de ABD öncülüğündeki işgal güçlerinin iktidardan uzaklaştırdığı Taliban, Afganistan’da başkent Kabil’i de ele geçirerek yeniden ülkenin yönetimini ele aldı. ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararı sonrası hükümetin ve ordunun da çözülmesiyle kaderine terk edilen Afganistan halkı Taliban’ın gerici baskılarıyla karşı karşıya. Yeni göç dalgalarının tetiklendiği ülkede Afgan kadınlar çektikleri videolar ve sosyal medya paylaşımlarıyla Taliban tarafından öldürüleceklerinden korktuklarını anlatarak yardım ve dayanışma çağrısı yapmaya devam ediyor. Dünyanın her yerinden kadınlar ise gerek sosyal medyada gerek sokakta Afgan kadınlara dayanışma mesajlarını gönderiyor.
Taliban’ın yeniden iktidar gelmesi sonrası kadınlar, ellerindeki özgürlük kırıntılarını da kaybetmekle yüz yüze. Taliban doğrudan kadınları, LGBTİ+’ları ve çocukları hedef alıyor. Kadınların duvarlardaki fotoğraflarının boyanması, burka giymeye zorlanması, ülkenin aydın, ilerici kadınlarının hedef alınması bunların başında geliyor. Tüm bunlara karşı ilk günlerde protestolar düzenlense de Taliban sözcülerinin açıklamalarının ardından kadınlar yine evlere kapatıldı, işlerine gidemez hale geldi, üniversitelerine giremedi.
Türkiye’de de kadınlar “Dayanışmamız sınır tanımaz” diyerek Afgan kadınlarla dayanışma eylemleri düzenledi. Bu eylemlerde, özellikle İstanbul ve Ankara’da düzenlenen gösterilerde Afgan mülteci kadınlar da yer aldı. Ankara’da yaşayan üç Afgan kadın, Meryem, Fatima ve Leyla da bu süreçte tanıştıkları Kadın Savunma Ağı’na konuşarak şu an Afganistan’da Taliban iktidarı altında yaşananlar ve Afganistan’dan kaçan kadınların dünyanın diğer coğrafyalarında yaşadıkları karşısında neler düşündüklerini anlattı.
Meryem iki yıldır, Fatima ve Leyla ise dört yıldır Türkiye’de yaşıyor. Taliban yeniden iktidara gelmeden önce ülkelerini terk etti, İran üzerinden Türkiye’ye geçtiler. Ne Afganistan’da ne İran’da ne de Türkiye’de insanca yaşayabildiler. Kendi durumlarını “Sanki Tanrı bizi yaratmış sonra da bir yere yerleştirmeyi unutmuş gibi hiçbir yerde kendimize yer bulamadık. Dünyaya sığamadık” sözleriyle anlatıyor, hem Afganistan’daki hem de mülteci konumundaki Afgan kadınlar için dayanışma çağrılarını yineliyor, Taliban yönetiminin tanınmamasını istiyorlar.
Kadın Savunma Ağı: Öncelikle hoş geldiniz, Afganistan’da neler oluyor?
Meryem: Sosyal medyadan takip ettiklerinizden daha korkunç şeyler oluyor. Memleketimiz mahvoldu, vahşet yaşanıyor coğrafyamızda. Kadınlar başlarına neler geleceğini bilmiyorlar, bu bilinmez korkuyla yaşamayı hissedebilir misiniz? Taliban’ın fazlasıyla garip kanunları var, kadınları zorla evlendirmek istiyorlar. Daha ne acılar ve vahşetler… Daha önce Taliban ülkemize girmişti zaten, 20 yıllık mücadeleden sonra tekrar o günleri yaşıyor ve yaşayacak olmak çok acı.
Fatima: Çalışan, eğitimli kadınların da hali çok kötü. Taliban’dan korktukları için herkes ülkeden kaçmak istiyor. Mesleklerini, hayatlarını bırakmak zorunda kalıyorlar. Bu işin çaresi ne? Kaçmak zorunda kalıyoruz, sürekli mücadele ediyoruz fakat sonuç alamıyoruz. Bize yardım edilmesi lazım. Tüm dünya bizi duymalı, kaderimize razı bırakmamalı tüm insanlar bizi. Şeriat düzenini daha önce görmüşüz, istemiyoruz. 18 yaşından sonra bekâr kalanlara ceza gibi uygulamaların olacağı dahi konuşuluyor. Yanında bir erkek olmadan doktora bile gidememek bu yüzyılda ağrımıza gidiyor. Ülkemizi 1400 yıl öncesine götürme amacı güdüyorlar. Belki daha da eski zamanlara.
Leyla: Biz dört senedir Türkiye’deyiz. Çalışıyorduk, ofislerimiz vardı Afganistan’da iken. Şimdi sadece evde oturuyoruz, Türkiye’de mülteciler olarak. Ofislerimizi yaktılar, evlerimizi yaktılar o tarihlerde bile, bizi rahat bırakmadılar. Mezhep konusunda da Taliban, kendi mezhebinden olmayanı da rahatsız ediyor. Sadece Müslüman olması insanın, rahat edeceği anlamına asla gelmiyor. Herkesi öldürüyorlar, insanları öldürüyorlar.
Peki, Türkiye’ye gelmekten bahsettiniz? Yolculuk nasıldı? Neleri feda ettiniz?
Leyla: Her şeyimizi terk ettik. Hatıralarımızı, evimizi, yuvamızı, sevdiklerimizi… Sadece bir sırt çantası alarak yollara düştük. Canımız pahasına kaçtık, çok zordu. Kaybolmaktan korkmak, tacizlere uğramak, her şey çok zordu. İran’a kadar yasal olarak geldik. İran’ın dilini biliyoruz diye önce İran’a geldik aslında.
Fatima: İran’ın tutumu mülteciler olarak bize kötü geldi, davranış biçimi nedeniyle ezildik. Biz sanki insan değiliz, öyle davranıyorlardı. Sanki Tanrı bizi yaratmış sonra da bir yere yerleştirmeyi unutmuş gibi hiçbir yerde kendimize yer bulamadık. Dünyaya sığamadık.
Hayata nasıl tutundunuz Türkiye’de?
Meryem: Tutunmaya çalışıyoruz desek daha doğru. Türkiye’de çalışma izni alamıyoruz. Örneğin bir arkadaşımız sertifikalı güzellik uzmanıydı fakat çalışamıyor. Çalışma izni çıkartmak çok önemli fakat koşulları bir hayli zor. Gelirimiz yok. Sosyal yardımlarla hayatta kalmaya çalışıyoruz.
O zaman nasıl geçiniyorsunuz?
Meryem: Eşlerimiz beden işçisi olarak inşaatlarda çalışıyor, sosyal yardım alıyoruz kişi başı 155 lira olarak. 6 ay gönüllü olarak çalıştım ben tercüman olarak, evde durmayayım, maaşım olmasa da çalışayım istedim, nefes almak istedim. Zaten ben, Afganistan’da uluslararası bir dernekte proje yönetmeni olarak çalışıyordum.
Herkese iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Fatima: Afganistanlı kadınları yalnız bırakmasınlar. Bütün dünyanın gücü Taliban’a yetmiyor mu? Biz kadınları kurtarmak için insanlar daha ne diye düşünüyor? Aklıma hep bu soru geliyor, dünya bizi umursamıyor mu? Dünya bizi düşünmeli. Kadınlar bundan sonra ne yapacak? Bunları da sorsunlar kendilerine, gücümüzü de hafife almasınlar. Dünyadaki yetkili, sesi gür kadınlardan isteğimiz, Taliban’ı bir devlet olarak tanımasınlar. Resmi bir devlet olarak kabul etmesinler. Vahşet yaratan bir barbar o! Taliban’ı kimse tanımamalı. Örneğin; Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Taliban’ı Afganistan’ın resmi hükümeti olarak tanımayacağını belirtti. Kanada yasaları, Taliban’ı Afganistan’ın demokratik hükümetini güç kullanarak devralması sebebiyle terör örgütü olarak görüyor. Tüm dünya liderleri de aynı şekilde kararlarını bildirmeli, dünyadaki tüm kadınlar da bizlerin sesini duymalı.
Türkiye’de uzun yıllardan beri iktidarda AKP var, artık Türkiye’de de gericilik hakim. Erdoğan’ın “Taliban ile fikir ayrılığımız yok” sözlerine neler söylemek istersiniz?
Meryem: Türkiye hakkında düşüncelerimizi de şöyle söyleyebiliriz; göçmenlere daha iyi davransınlar, bizlerin de birer insan olduğunu unutmasınlar. Dünyanın hiçbir yerinde gericiliğin hakim olmasını elbette istemiyoruz. Bu, bu yüzyıla ve insan haklarına aykırıdır.
Fatima: Bizler, bu sene özellikle çok zorluklar yaşadık. Bundan sonra ne olacak, nerede yaşayacağız çok merak ediyoruz. Bize yardımcı olun… Özen gösterilmek istiyoruz. İktidar böyle davransa dahi halk bize kötü davranmasın. Bizi ve sorunlarımızı düşünüp, empati kurmanızı rica ediyoruz.
Leyla: Mültecilerin durumunu, kadınların durumunu herkes biliyor. Erdoğan bizim durumumuzu dış ülkelerle özellikle Avrupa ile bir koz olarak kullanıyor. Sonra yolları açtık gidin diyor.
İnsan olduğumuzu hatırlamıyor sanki. Bizler Erdoğan’ın pazarlık malzemesi değiliz. Sonra buradaki insanlara, gelip yerleşmişlere de gidin diyor, kafamız karışıyor. Ayrıca, iktidarın politikası nedeniyle mülteciler arasında da ayrılık oluyor. Suriyeliler ve Afganlar aynı haklara sahip olamıyor örneğin. Kadınlar işsiz, umutsuz, aç. Mülteciler arasında dahi hiyerarşi var ve bunu devlet yapıyor.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Fatima: Afganistan’ın durumuna gözlerinizi kapamayın. Erdoğan ise bizleri geri göndermeye çalışmasın. Şu an özellikle bu olmamalı. Memleketimiz yanıyor, memleketimiz perişan halde. Ama yine de son sözümüz, biz kadınlar umutlu olalım. Afganistan’da ve pek çok başka yerde zulme karşı direnen kız kardeşlerimize sesleniyoruz, özgürlük ve eşitlik bizlerin elleri ile gelecek! Tüm dünyaya sesleniyoruz, Taliban’ı devlet olarak tanımayın!
Sendika.Org