Altındağ’da 11 Ağustos gecesi Suriyeli mültecilerin ev, dükkan ve araçlarına yönelen saldırılar bir cinayet üzerine galeyana gelen bölge halkının öfke patlaması şeklinde yaşanmadı. Bir kısmının dışarıdan taşındığı söylenen ve uyuşturucu madde kullanıp sokağa öyle çıkan saldırganlara saldıracakları yerleri gösterenler vardı, evler ve dükkanlar işaret edildi, araçlar özel plaka uygulaması nedeniyle zaten işaretliydi. 5 yıldır gerilimin yaşandığı bölgede karakol kuran ve sürekli TOMA bekleten, daha bir gün önce saldırı girişimlerini zamanında engelleyen polis bu kez izlemekle, müdahalesini saldırı sonrasına bırakmakla yetindi
Ankara’nın Altındağ ilçesine bağlı Battalgazi Mahallesi’nde 10 Ağustos günü çıkan kavgada Suriyeli bir gencin mahalledeki iki genci bıçaklaması ve yaralı gençlerden birinin yaşamını yitirmesinin ardından başlayan gerginlik 11 Ağustos gecesi bir pogroma dönüştü.
Sokakta tekbirlerle yürüyen kalabalıklar Suriyelilerin yaşadığı bölgelere giderek evleri ve dükkânları bastı, yağmaladı, araçları devirdi, eşyaları ateşe verdi. Polisin çoğunlukla izlemeyi tercih ettiği saldırılar, gecenin ilerleyen saatlerinde son buldu.
Aslında 10 Ağustos günü olaylar daha sıcağı sıcağına yaşanırken polis hızla tedbir almış TOMA’larla sokak girişleri de tutularak Suriyelilere yönelik bir saldırı olması engellenmişti.
ALTINDAĞ’DA HER ŞEY BİR BAHANEYE BAKIYOR: SURİYELİ KARŞITI KIŞKIRTMALAR 2016’DAN BERİ SÜRÜYOR
Ne var ki sosyal medyada mültecileri hedef gösteren provokatif paylaşımların yoğunlaştığı ertesi günün gecesinde, yetkililerin önünde daha ciddi önlemler almak için zaman ve gerekçe varken, faşist kalabalıklar polisin de gözü önünde kolaylıkla bir pogrom gerçekleştirdi.
TEKBİRLERLE SURİYELİLERE AİT EV VE DÜKKANLARA SALDIRDILAR
Saldırının yaşandığı gece bölgedeki izlenimlerimiz ve Sendika.Org’a konuşan yerel kaynakların aktarımları doğrultusunda kendiliğinden gelişen bir saldırıdan çok, özel olarak planlanmış, bölge dışından takviye kitle desteği de alınarak ve polisin yol vermesi ile gerçekleşen bir pogromla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.
Saldırıların yoğunlaştığı iki mahalle olan Ulubey ve Önder mahalleleri, birbirlerine 1,5 km mesafede. Mahalle sakinleri her iki mahallede eş zamanlı bir saldırı organizasyonu olduğunu ifade ediyor. Bölge halkı özellikle taksilerle ve özel araçlarla saldırı için getirilen insanlar olduğu iddiasını dile getiriyor.
Saldırılara katılan bazı kişilerin bölgenin yabancısı olduğu ve bazı “bilenler” tarafından yönlendirildiği saldırı anında kolayca gözlemlenebiliyordu. Önüne gelen dükkanı taşlayan saldırganlar bazı kişiler tarafından “Onlar Suriyeli değil” denilerek durduruluyor ve başka yerlere yönlendiriliyordu.
Olaylar biraz sakinleştiğinde birkaç esnaf dükkanlarına zarar gelmesin diye sokağa çıkarak dükkanlarının önünde beklemeye başladı. Bu dükkan sahiplerinden biri son birkaç gündür kendisinden kolilerce çakmak gazı satın alındığını söyledi. Çakmak gazı uyuşturucu madde olarak da kullanılıyor. Saldırganların bir kısmının bölgeye gelmeden önce uyuşturucu madde kullandığı, gözaltı işlemleri sırasında da açığa çıkacaktı.
Yine esnaftan bazıları da ellerinde para destekleri olan insanların gezdiği iddiasını dile getirerek, bu paraların saldırı için dağıtılmış olabileceği yorumunu yaptı.
Öte yandan sokakta yalnızca olanları izleyen ve kendi aralarında tartışan kalabalık insan toplulukları da vardı. Kimisi sosyal medyaya da düşen bu tartışmalarda Suriyelileri Türkiye’ye getirdiği için Erdoğan’ı suçlayan da, suçlamalara karşı çıkanlar da vardı.
Her iki mahallede de ortak hedef Suriyelilerin ve Afganların yaşadığı sokaklar, işyerleri ve araçlarıydı. Saldırıya maruz kalanlar arasında yerel esnaf da var. Ortak özellikleri ise mahallenin değişen yapısına ayak uydurup dükkanlarının camına Arapça yazı asmış olmaları. Saldırılarda esas olarak dükkanlar yağmalandı ve yakıldı.
Bir başka dikkat çeken detay da araçlara yönelik saldırılarla ilgili. Suriyeliler bölgeye ilk geldiklerinde kendi ülkelerinde aldıkları araç ve plakalarla geldiler. Yabancı plakalı bu araçlara daha sonra TR plakaları verildi. Ancak bu araçlara SAA, SAB, SAO, ML, MM, MK, MB, SSS gibi belirli harf dizilimleri olan plakalar verildi. Türkiye’de yeni araç alanlara da aynı plakalar verildi.
Saldırıda yakılan araçlar da bu harf dizilimlerine ait plakalar taşıyordu. Bu durumda dışardan gelen faşist bir grup, karşısına çıkan aracın kime ait olduğunu bilmese bile bu harf kodları kendisine kılavuzluk ediyor. Yani saldırıya uğrayan araçlar otomatik olarak işaretli durumda ve bu sayede tespit edilebiliyor.
Saldırılar sırasında polisin müdahalesi oldukça sınırlıydı. Saldırganlar bir hedefe yöneliyor, çevik kuvvet ise saldırı bittikten sonra kalabalığı dağıtıyordu. Çoğu zaman önde saldırgan kalabalık arkada da polis araçları ilerliyor, polis araçlarından yapılan uyarılarda “yanınızdayız” deniliyordu.
Polisin saldırıyı izlediği ancak Suriyeli ailelerin komşularının saldırganlara engel olduğu olaylar da yaşandı. Bir dükkanın saldırıya uğraması esnasında bir trafik polisi aracı geldi, olayları kenardan izledi ve ekip çağırdı. Ancak gözle görülür mesafede 4 ekip otosu olmasına rağmen hiçbiri gelmedi. 15 dakika boyunca saldırganlara polisten bir müdahale gelmedi. Ancak binada yaşayan mahalleliler, “Onlar bizim komşularımız” diyerek saldırganlara karşı koydu.
11 Ağustos’u 12 Ağustos’a bağlayan gece 01.00 itibariyle her iki mahallede de herhangi bir grup yoktu. Belli köşe başlarında bekleyen gruplar vardı. Çevik kuvvet ekipleri gezerek onları da dağıttı ve bir kısmını gözaltına aldı.
Ankara Emniyeti’nin 13 Ağustos tarihli açıklamasında olaylarla ilgili toplamda 72 kişinin daha gözaltına alındığı, bunlardan 29’u hakkında idari işlem uygulanırken 43’ü hakkında adli işlem başlatıldığı belirtildi. Emniyet açıklamasına göre gözaltına alınanlardan 28’inin yaralama, gasp, mala zarar verme, hırsızlık ve uyuşturucu imalatından kaydı var.
2016’da 15 Temmuz darbe girişiminin ardından AKP hükümetine destek için MHP’lilerin de katıldığı sokak hareketleri sırasında da aynı bölgede Suriyelilere yönelik saldılar olmuştu. O tarihten sonra iki mahallenin tam orta noktasına küçük bir karakol inşa edilmişti ve sürekli olarak TOMA bekliyordu.
Bu durum da saldırının planlı olmasının ötesinde devlet destekli olma ihtimalini yükseltiyor. Çünkü polis, bölgede yaşanacak planlı olmayan bir saldırıda dahi anında haberdar olup olası saldırılara hızla müdahale edebilecek bir şekilde konuşlanmış durumda. Ancak polis 11 Ağustos gecesi saldırıya engel olmak yerine izlemeyi tercih etti.
Sendika.Org