afganistanlı kadınlar için neler yapabiliriz?

kendi talibanlarımızla mücadele etmek, kendi hükümetimizin taliban’la işbirliği yapmasını engellemek, afganistan’ın ve herhangi bir başka ülkenin işgaline karşı çıkmak da çok önemli

afganistanlı kadınlar için neler yapabiliriz?

afganistan’ın, 2001 yılında abd tarafından işgali, feminist siyaset açısından da önemli bir dönüm noktası oldu. çünkü daha önce işgal siyasetini anti-komünizme ve/veya “demokrasi götürme” iddiasına dayandıran abd, sscb başta olmak üzere reel sosyalist sistemin çözülmesinin ardından yeni yüzyılda yeni bir bahaneye ihtiyaç duyuyordu; afganistan’da bu bahane kadın özgürlüğü oldu.

feministler, önce özel olanın politik olduğunu, sonra kamusal olanın özeli belirlediğini tespit etmişti ama bu dönüm noktasından sonra, uluslararası siyaseti dikkate almadan hareket etmek, en azından enternasyonal siyaset yapmak, feministler için de imkânsız hale geldi.

11 eylül 2001 saldırısının ardından, “terörle mücadele” adı altında, çeşitli yasadışı ve gayrimeşru işler yapılmasının yolu açıldı. müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerin pasaportlarıyla yolculuk yaparken havaalanından geri gönderilenler falan çok konuşuldu, abd vatandaşlarının yasadışı yöntemlerle dinlenmesi de ilgi gördü ama 2002 yılında kurulan ve işkenceleriyle ünlenen guantanamo askeri kampı, en azından o yıllarda hak ettiği ilgiyi görmedi.

o tarihe kadar olan süreci, afganistan ve mülteciler konusunu tartışmaya çalıştığım yazımın girişinde anlatmıştım. burada şunu hatırlatmakla yetineceğim. taliban, sscb’nin ülkeyi işgaline karşı mücadele eden mücahitlerin içinden çıktı ve abd ile pakistan’ın desteğiyle serpildi; pakistan desteğinin önemli bir kısmı da abd kaynaklarından geliyordu. taliban, 1996’da afganistan islam emirliği’ni kurdu ve kadınlar için çok zor bir dönem başladı.

bu noktada bile, emperyalistler ve emperyal güçler arasındaki çatışmalarda, cinsiyete dair konuların kamuoyuna sunulacak bahanelerden daha fazla değeri olmadığı anlaşılır diye düşünüyorum.

abd’den suudi arabistan’a, türkiye’den afganistan’a, isveç’ten fas’a kadar dünyanın her yerinde, islamcılar ve -aralarında çatışmalar olsa da- ışid’den ismail ağa cemaati’ne, heyet-i tahrir-uş şam’dan ihvan’a, el kaide’den iran devrim muhafızları ordusu’na kadar uzanan yelpazede islamcı örgütler kadınlar için, nüanslarda fark olsa da aynı hayatı öngörüyor; bunu görebilmek için islam tarihini bilmeye gerek yok.

karamsar bir tablo tabii

reel sosyalist sistem, başka birçok şeyin yanı sıra, abd hegemonyasına karşı bir güçtü ve dünyada bir tür güçler dengesi vardı. 1990’larla birlikte, dünya, abd’nin mutlak hakimiyetine sahne oldu. bu, başta birleşmiş milletler olmak üzere uluslararası örgütleri anlamsız, işlevsiz hale getirdi. suriye savaşıyla birlikte, rusya’nın bir emperyal güç olarak yerini alması, çin’in güçlenmesi, abd’nin hakimiyetini dengeler hale geldi. şunu da hatırlatayım; 1970’li yıllarda yükselen ikinci dalga feminizm, birleşmiş milletler’de de karşılığını buldu, daha sonra çok önemli bir referans belge halini alan cedaw[1] bm’de 1979’da kabul edildi. bu, reel sosyalist ülkelerin katkısı bulunan, çok önemli bir adımdı. ancak bugün, her ülkenin sadece devlet çıkarlarıyla hareket ettiği bir noktadayız. dış politikasının feminist olduğunu iddia eden isveç, hiçbir kritik noktada başka ülkelerden farklı tavır almıyor.[2] afganistan’daki taliban yönetimine karşı tutum alması umulan “uluslararası kamuoyu” şeriat yasalarının hüküm sürdüğü başka ülkeleri tanıyor. bu bir yana, kaşıkçı cinayetinden sonra, suudi arabistan’a yönelik kınamayı aşan bir tepki olmadı, üstüne üstlük suudi arabistan, 2018’de belirlendiği şekilde, 2020’de g20 dönem başkanı oldu.

bu hatırlatmalardan sonra devam edeyim. afganistan, esas olarak haşhaş ekimi ve afyon türevlerinin ticaretiyle tanınıyor ama aynı zamanda zengin yeraltı kaynaklarına sahip; özellikle de lityum ve bakır. şu anda afganistan’da en fazla yatırımı olan yabancı ülke çin. rusya, hem bir yatırımcı hem de her türden siyasal sorunun taşacağı ve madde bağımlılığının yüksek olduğu bir komşu olarak afganistan’la ilgileniyor. yani uluslararası toplum, ekmeğinin peşinde!

taliban sadece afganistan’da mı?

islami düşünce, kadınların örtünmesi vb. kısıtlamalar, siz de tahmin edersiniz ki afganistan’a taliban’la ya da onu önceleyen mücahitlerle gelmiş değil. altını çizmek istiyorum; daha önce de kadınların örtündüğü bir ülke, taliban’a has olan örtü mecburiyeti.

ancak taliban ya da herhangi bir islami yönetim altında kadınlara dayatılan kısıtlamalar arasında en önemlisi, en acımasızı örtünme mecburiyeti değil. kadınların -derdini dahi- birincil olarak görüntüleriyle tanımlamak, onları erkek gözüyle görmekle ilgili. tek başına yolculuk yapmayla, ücretli çalışmayla ilgili kısıtlamalar, küçük yaşta evlilik başta olmak üzere evlenmekle ilgili baskılar ve eğitim eşitsizliği örtünme mecburiyetinden daha ağır sonuçlara yol açıyor. ama istatistikler, abd işgali sırasında da kız çocukların sadece üçte birinin eğitime ulaşabildiğini gösteriyor! taliban öncesi abd işgali döneminin kadınlar açısından büyük fark taşımadığını, medyaya ulaşabilen afganistanlı kadın özgürlüğü taraftarı kadınlar vurguluyor. dolayısıyla, burka belki bir simge ama kadınları çok daha ağır koşullar bekliyor. bir kıyaslama yaparsak, örtü mecburiyetinin bulunduğu iran’da kadınlar eğitim alıyor ve toplumsal hayatın içinde. yani meseleyi örtüye indirgemek bir şekilde saptırmak sonucunu da veriyor.[3]

ülkenin en fazla tanınan kadın örgütü, 1977’de kurulmuş olan afganistan devrimci kadınlar birliği/rawa. mina adlı bir kadının önderliğinde, bir grup afgan kadın entelektüelin kurduğu örgüt,  kadınlara yönelik eğitim, destek vb. çalışmaların yanı sıra, kadın hakları, insan hakları, sekülerizm gibi konularda politik mücadele veriyor. rawa, sovyet işgaline karşı direnişin parçası olmuş ama laikliği savunmaya devam etmiş. üyelerinin baskı gördüğü bu dönemde kurucu önderleri mina 1987 yılında pakistan’da, kendi ifadeleriyle, kgb’nin afgan ajanları tarafından, gülbeddin hikmetyar’ın suç ortaklığıyla katledilmiş. bunları örgütün sitesinde okudum.[4] uluslararası kadın lobisi, bazı kadın diplomatlar, çeşitli ülkelerin yeşiller partileri 2001 yılında, bonn’da yürütülen barış görüşmelerine rawa’nın da katılmasını sağlamaya çalıştıysa da başarılı olamadı. rawa’nın, hiçbir dönemde abd’den destek görmediği de iddia ediliyor.

elimizden gelen

taliban, abd işgali sırasında da afganistan’da mevcut ve güçlüydü. deyim yerindeyse, ülkede organik bir güç, örneğin suriye’de ışid’in olduğu gibi, dış bir güç değil. dolayısıyla, ışid’le mücadelede kullanılan araç ve yöntemler taliban’la mücadelede etkili olmayabilir. (ışid’le mücadelede suriye ordusu’nun da etkili olduğunu hatırlatayım.)

afganistan şu anda bir geçiş sürecinde, bu sürecin nasıl gelişeceği en fazla kadınları ve tabii lgbti+’ları etkileyecek. bu geçiş süreci aynı zamanda uluslararası basınç ve müdahalelere de açık. ama kime, nasıl basınç yapacağız? örneğin, bir ülkedeki rejimi ve yaptıklarını protesto etmek için kendi ülkemizdeki temsilciliklerinin önünde eylem yapmak dünyanın her yerinde başvurulan bir şey. ancak bugün herhangi bir afganistan konsolosluğu veya büyükelçiliğinde kimlerin bulunduğu müphem. örneğin afganistan istanbul konsolosu zabi hussein khill, taliban’ı eleştiren twitler atıyor! ama hükümetlerimizin politikalarını etkileyecek itirazlarda bulunabiliriz. ama güya taliban’ı zayıflatma adına uygulanacak bir ekonomik ablukanın da taliban karşısında afgan halkını güçlendirmekten çok, ülkede çıkarları olan uluslararası güçlerin rekabetinin aracı olacağı ve taliban’dan çok afgan halkını cezalandıracağı görülmeli.

abd’de, 2002 yılında ırak ve afganistan’daki savaşlara itiraz etmek üzere kurulan kadın barış örgütü codepink, dört talebin yer aldığı bir metni imzaya açtı. esasen abd için anlamlı olan bu dört maddeyi bir fikir vermesi açısından paylaşıyorum:

  • birleşmiş milletler’in yerinden edilmiş nüfusa insani yardım götürecekler için bir insani koridor ve güvenli geçiş oluşturma çabalarına destek verilsin.
  • abd’ye gelecek afgan mülteciler için konulan vasıflılık kategorileri genişletilsin, bürokratik işlemler azaltılsın
  • tüm bombalamalar ve cia’nın paramiliter müdahalelerine son verilsin
  • abd’lilerin tahliyesi tamamlandıktan sonra, abd elçiliğinde kalacak, yeni bir hükümeti tanıması mümkün olabilecek bir koruma gücü tüm abd güçleri afganistan’dan çekilsin.

görüldüğü gibi codepink esas olarak muhtemel afgan mültecilere ve abd’nin elini bu ülkeden çekmesine odaklanıyor.

mültecilerin ülke içinde nasıl karşılandıkları ve karşılanmaları gerektiği meselesi epeyce konuşuldu. ancak başta kadınlar olmak üzere afganistanlıları taliban rejiminden korumanın yolu iltica olamaz. ama kadın özgürlüğü için mücadele eden, etmiş, hayatı tehlikede olan kadınların ülke dışına çıkması için güvenli bir koridor talebi bence anlamlı.

ama biz türkiyeli kadınların, kısa ve uzun vadede afganistanlı kadınların kaderinin değişmesine önemli bir katkı yapmamızın mümkün olmadığını düşünüyorum. kendi talibanlarımızla mücadele etmek, kendi hükümetimizin taliban’la işbirliği yapmasını engellemek, afganistan’ın ve herhangi bir başka ülkenin işgaline karşı çıkmak da çok önemli. ortak aklımızın, ezberlerimizle sınırlı kalmayıp yaratıcı ve etkileyici mücadele biçimleri ve alanları ortaya çıkaracağına şüphem yok.

Dipnotlar:

[1] the convention on the elimination of all forms of discrimination against women/kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesi uluslararası sözleşmesi

[2] dünyanın 12. büyük silah tedarikçisi olan isveç, silah sattığı ülkelerde belli kriterler aramayı konuşuyor ama satış yaptığı ülkelerin ilk sırasında pakistan, ikinci sırada birleşik arap emirlikleri var.

[3] izmir’de düzenlenen ve kadınların bu eylem için giydiği çarşafları çıkarttığı eylem, örtünme yasağını hesaba katmadığı için eleştirildi. bu eleştiriyi, eylem afganistan’la ilgili olduğu için hiç anlamlı bulmamakla birlikte bu türden simgeler içeren, parformanslara dayanan eylemler bu tür kafa karışıklıklarına yol açabiliyor. bence afgan kadınlar, ülkelerini temsil eden bir kurumun önünde burkalarını atabilir ama izmirli kadınların zaten giymedikleri, giymeye zorlanmadıkları çarşafları çıkartmalarının politik bir anlamı yok.

[4] burada şunu ifade etmek istiyorum. afganistan, ikisi yaygın ve resmi olmak üzere birçok dilin konuşulduğu bir ülke. bunlar dünyanın başka yerlerinde kullanılmayan ve bilinmeyen diller. dolayısıyla, orada, oralılar tarafından yazılmış metinlere, haberlere ulaşmak kolay değil. o yüzden her metne ve kaynağa belli bir şüpheyle yaklaşmaktan yanayım.


Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.

Sendika.Org'u destekle

Okurlarından başka destekçisi yoktur