Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs Barış Harekatı’nın yıldönümünde Kıbrıs’ta Maraş kentinin bir kısmının askeri statüsünün kaldırılarak yeniden yerleşime açılması için adım atılacağı yönündeki konuşmasına uluslaraarası alandan tepkiler büyüyor. Ersin Tatar’ın Erdoğan’ın ardından konuşmasıyla gerginlik tırmanırken Güney Kıbrıs, Yunanistan, İngiltere, AB, ABD ve BM cephelerinden karşı açıklamalar geldi. Kuzey Kıbrıs’ın 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, konuya ilişkin yaptığı açıklamada bu hamlenin Kıbrıs’ı bir çıkmaza soktuğunu ifade ederken ranttan başka gailesi olmayanları sevindirmekten öte bir işlevinin olmadığını ifade etti. Kuzey Kıbrıs’taki sosyalist parti Bağımsızlık Yolu’nun Genel Sekreteri Celal Özkızan da Maraş gündemini Sendika.Org’a değerlendirdi. Sadece Maraş konusunda değil, Kıbrıs’a dair bütün konularda halkların iradesinin esas alınması gerektiğini ifade eden Özkızan, adadaki devletlerin egemenlerin çıkarları uğruna yarattıkları ve derinleştirdikleri bu ikilikte taraf olmadıklarını belirtti
Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs Barış Harekatı’nın 47. yıldönümü dolayısıyla yaptığı konuşmada Maraş’ın yüzde 3,5’lik bölümünün askeri bölge olmaktan çıkarılarak yeniden sivil kullanıma açılması yolundaki açıklaması uluslararası alanda tepkilere neden oldu. Erdoğan, yaptığı konuşmada Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan beri kapalı olan Maraş bölgesinin bir kısmının yeniden açılacağını duyurdu. Erdoğan’ın açıklamalarını Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın açıklamaları izledi. Tatar, Maraş’ın statüsünde yapılacak değişimin hukuka uygun şekilde ve mülkiyet haklarını gözetecek şekilde yapılacağını duyurdu.
Erdoğan, konuşmasında şu ifadelere yer vermişti:
Bizim kimsenin toprağında, hakkında, mülkünde gözümüz yoktur. Kimse de bizim ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hakkına el uzatamaz. Cumhurbaşkanı Sayın Tatar’ın bizlerle paylaştığı kararla Maraş’ta hayat yeniden başlayacaktır. Mülkiyet haklarına riayet edilen yürütülen çalışmalar ışığında, artık Maraş’ta herkesin yararına olacak yeni bir dönemin kapıları açılacaktır. Açılımın, Kapalı Maraş’ın yüzde 3,5’una tekabül eden pilot bölgede başlayacak olması Kıbrıs Türk makamlarının bu konuya ne kadar hassas yaklaştığını ortaya koyuyor. Atılan bu adımlarla Maraş’ta yeni mağduriyetler oluşturulmayacak, bilakis mevcut mağduriyetler giderilecektir. Bizim kimsenin, hakkında mülkünde gözümüz yoktur.
Erdoğan’ın ardından Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da yaptığı açıklamayla gerilimi tırmandırdı.
Amacımız, buradaki mağduriyeti gidermektir. Kapalı Maraş açılımı, Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden mülkiyet haklarına saygılı ve hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirilecektir. Bu çerçevede, Bakanlar Kurulumuz tarafından kabul edilen kararla Kapalı Maraş’ın yüzde 3,5’ine tekabül eden bölgenin, askeri bölge statüsü kaldırılarak Maraş açılımımızın ikinci aşamasına geçilecektir. Bu adımla iade talebiyle başvuran hak sahiplerine, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun bu yönde bir karar vermesine olanak sağlanacaktır.
Kuzey Kıbrıs’taki sosyalist parti Bağımsızlık Yolu’nun Genel Sekreteri Celal Özkızan’a ulaşarak Erdoğan ve Tatar’ın “Maraş açılımı” hakkında fikirlerini sorduk. Sendika.Org’a konuşan Özkızan, Maraş’ın 1974’teki Kıbrıs Barşı Harekâtı’ndan bugüne kadarki tarihsel sürecine değindi. Maraş’ın bu zamana kadar Kuzey Kıbrıs ve Türkiye yönetimi tarafından Ercan Havaalanı’nın tanınması karşılığında koz olarak kullanıldığını ifade eden Özkızan, bu pazarlıktan vazgeçilerek daha kirli bir hesabın yapıldığını ifade etti. Özkızan, Erdoğan ve Tatar’ın bu hamlesinin iki sebebi olabileceğini düşünüyor. Bunu da şöyle ifade ediyor:
- İlerisi düşünülmemiş, kısa vadede milliyetçi bir hava estirerek tabanı konsolide etme çabası olabilir. Bu tam anlamıyla delilik.
- Ancak ikinci ihtimal daha olası. 40 seneyi aşkındır buradaki sorunun çözümünü bekleyen Maraşlı Rumlar, Kuzey Kıbrıs kontrolünde de olsa artık mülklerine dönmek istiyor. Erdoğan ve Tatar da Güney’deki Maraşlı Rumlar üzerinden bir yarılma yaratma istiyor. Bu şekilde Rumlar, tapu ve devir işlemleri için KKTC’yi muhatap almak ve dolayısıyla da tanımak zorunda kalacak. Bu hamleyi de , KKTC’nin dışarıda da tanınmaya zorlanması adına bir adım olarak görüyorlar. Bu yüzden Erdoğan’ın da Tatar’ın da mülkiyet haklarına vurgu yaparak yaptıkları açıklamalar, görünürdeki hamleye meşruiyet kazandırma çabasıdır.
Özkızan’a Bağımsızlık Yolu’nun bu konudaki tavrını da sorduk. Sadece Maraş meselesinde değil, Kıbrıs’a dair bütün konularda halkların iradesini esas aldıklarını ifade eden Özkızan, “Adadaki devletlerin egemenlerin çıkarları uğruna yarattıkları ve derinleştirdikleri bu ikilikte taraf olmuyoruz” dedi. Özkızan’ın ifadeleri şöyle:
Sadece Maraş konusunda değil, bir bütün olarak Kıbrıs sorununda bizim tavrımız halkların iradesinin esas alınmasına dayanıyor. Kuzey Kıbrıs’ta da Güney’deki Kıbrıs Cumhuriyeti’nde de egemenler, kendi çıkarları üzerinden politikalar geliştiriyor. Ancak Kıbrıslı Türklerin de Rumların da fikirleri bu bu politikalarda belirleyici olamıyor. Biz Kıbrıslı Türklerin ve Rumların kendi iradelerini esas alarak doğru politikanın geliştirilebileceğini düşünüyoruz.
Bu meselede de Maraşlı Rumlar’ın kendi yerlerine dönme isteklerini saygıyla karşılıyoruz. Haklarıdır. Ancak Güney’deki Rumların büyük bir bölümü de KKTC’nin tanınarak Maraş’a dönülmesini yanlış buluyor. Rumların iradesini de kendi mülklerine dönmek isteyen Maraşlı Rumların iradesini de saygıyla karşılıyoruz. Bu yüzden, adadaki devletlerin egemenlerin çıkarları uğruna yarattıkları ve derinleştirdikleri bu ikilikte taraf olmuyoruz.
Özkızan, Kıbrıs’taki solun ağırlıkla Maraş’a dönmeyi düşünen Rumlardan yana taraf olduğunu ifade ederken kendi tavırlarının neden ayrıştığını şöyle açıklıyor:
Kıbrıs’taki sol, ağırlıkla Maraş’a dönmek isteyen Rumlar yönünde taraf oluyor. Biz, halkların ortak iradesini esas alırız. Kısa vadede belirli kesimlerden destek görüleceği beklentisiyle egemenler eliyle bölünmüş halkın bir kısmını desteklemeyi doğru bulmuyoruz.
Özkızan, Erdoğan’ın konuşmalarında geçen ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin gündemine de giren “iki devletli çözüme” dair de değerlendirmelerde bulundu. “İki devletli çözüm” açıklamasının demogojiden ibaret olduğunu belirten Özkızan’ın ifadeleri şöyle:
İki devletli çözüm demek, KKTC’nin tanınması demek. Çünkü zaten Güney’deki Kıbrıs Cumhuriyeti, tüm dünya tarafından tanınıyor. Kuzey’de devlet kuruldu ama kimse tarafından tanınmıyor. Tekrardan gündeme gelmesi de demogojiden ibaret. KKTC’nin dünya çapında tanınma ihtimali yok. Biz de Kıbrıslı Türklerin iradesinin tanınması adına her iki taraf için de federal yapıyı öneriyoruz.
Konuya dair açıklama yapan Kuzey Kıbrıs’ın 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, tüm uluslararası örgütlerin ve ülkelerin desteğini alamayan ve aksine kınanan politikalarla tam bir yalnızlaşma süreci içine girildiğinin altını çizdi.
Akıncı’nı açıklamasının tamamı şöyle:
1974 Temmuz’unda faşist Yunan cuntasının Kıbrıs’ta yaptığı Enosis amaçlı darbeye karşı Türkiye’nin askeri müdahalesinin başarıya ulaşmasında önemli etkenlerden biri de, o dönem yürütülen diplomasi ile uluslararası örgütlerin ve neredeyse tüm dünya devletlerinin desteğinin sağlanmış olmasıydı.
47 yıl sonra bugün, bu açıdan değerlendirme yapıldığında, gelinen nokta hazindir.
Tüm uluslararası örgütlerin ve ülkelerin desteğini alamayan ve aksine kınanan politikalarla tam bir yalnızlaşma süreci içine girilmiştir.
Destek bulmayacağı başından belli bir anlayışla zamana oynayıp, gerçekte vilayetleştirme amacını ileriye taşırken; Maraş açılımı diyerek Kıbrıs’ı tam bir çıkmaza sürüklemek her türlü rasyonellikten uzak bir politikadır.
Kıbrıslı Rum lidere uluslararası alanda hak etmediği bir siyasi rahatlık sağlayan ve ranttan başka gailesi olmayanları sevindirmekten öte işlevi olmayan bu anlayış batağa saplanmaya mahkumdur.
Erdoğan ve Tatar’ın konuşmalarının ardından Güney Kıbrıs, Yunanistan, İngiltere, AB, ABD ve BM’den tepkiler geldi. Erdoğan ve Tatar’ın açıklamalarının uluslararası siyasette yarattığı yankılar da şöyle:
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
2020 Ekim ayında Türkiye’nin desteğiyle, Maraş’ın bazı bölümlerini açacaklarını açıklayan ve bu yönde adımlar atmaya başlayan Kıbrıs Türkleri ve Türkiye, uluslararası toplumun ve BM Güvenlik Konseyi’nin geri adım atılması yönündeki çağrılarını reddetmeye devam ediyor. ABD, Kıbrıs Türkleri’nin Türkiye’nin desteğiyle Maraş’taki girişimlerini kışkırtıcı, kabul edilemez olarak görmekte ve geçmişte vermiş oldukları yapıcı görüşmelerde bulunma taahhütlerine tamamen aykırı bulmaktadır. Türkiye ve Kıbrıslı Türkleri, 20 Temmuz günü açıkladıkları kararlarından ve 2020 yılı Ekim ayından bu yana attıkları adımlardan vazgeçmeye çağırıyoruz.
Blinken, Tatar ve Erdoğan’ın açıklamalarının Kapalı Maraş bölgesinin net bir şekilde Birleşmiş Milletler (BM) sorumluluğunda olduğunu kabul eden BM kararlarını ihlal ettiğini söyledi.
Blinken’ın yanı sıra ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price da “Maraş’ın belli kısımlarının kontrolünü Kıbrıs Türk’e devretme çabaları kışkırtıcı ve kabul edilemez. Güçlü bir BM Güvenlik Konseyi yanıtı için müttefiklerle çalışıyoruz. Kıbrıs’ın iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon olarak yeniden birleşmesini destekliyoruz” dedi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis ile görüşmesi sonrasında bir açıklama yaptı. Erdoğan ve Tatar’ın Maraş ile ilgili açıklamalarından derin endişe duyduğunu belirten Borrell, bunun Maraş’ın statüsünü değiştirmeye yönelik tek taraflı ve kabul edilemez bir karar olduğunu ifade etti. Borell, “AB, uluslararası hukuka aykırı tek taraflı eylemlerden ve yeni provokasyonlardan kaçınılması gerekliliğinin bir kez daha altını çizmektedir” dedi.
Kıbrıs’taki garantör devletlerden olan ve BMGK daimi üyesi İngiltere, Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamayla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararlarını desteklediğini ifade ederek tüm taraflara söz konusu kararlara saygı duymaları çağrısında bulundu. Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 19-20 Temmuz 2021 tarihlerinde Kıbrıs’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, Maraş’ın yüzde 3,4’ünü oluşturan bir bölgenin yeniden yerleşime açılmasına ilişkin yaptığı duyurudan derin endişe duymaktayız
Yunanistan Dışişleri Başkanlığı da yaptığı açıklamayla Türkiye’nin kışkırtıcı ve hukuksuz davranışlarına derhal son vermesi ve uluslararası hukuka uyması gerektiğini ifade etti.
Erdoğan’ın “Maraş açılımı”, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) de gündemi oldu. BM Misyon Şefi Elizabeth Spehar Güvenlik Konseyi’nin toplantısının ardından yaptığı kısa açıklamasında, BM’nin Kıbrıs’ta barışı sağlamak için çabalarını sürdürdüğünü kaydetti. Spehar, Maraş konusunda yaşanan son gelişmeleri Genel Sekreter Guterres’in endişeyle izlediğini söylerken, Kıbrıs’ta tarafların BM parametreleri dışına çıkmaması gerektiğini söyledi.
BM Genel Sekreter Sözcülüğü tarafından yapılan yazılı açıklamada ise, Guterres’in Maraş bölgesinin yeniden açılmasına ilişkin son açıklamalardan derin endişe duyduğu bildirildi. Guterres’in ayrıca tüm taraflara, gerilimi kışkırtacak, Kıbrıs sorununun kalıcı çözüm için taraflar arasında devam eden ortak zemin arama çabalarını tehlikeye atabilecek tek taraflı eylemlerden kaçınmaları çağrısında bulunduğu kaydedildi. Genel Sekreter Guterres’in, BM’nin Maraş konusundaki açıklamalar sonrasında tavrında bir değişiklik olmayacağını ifade ettiği, bu konuda Güvenlik Konseyi’nin daha önce almış olduğu kararlarının geçerli olduğunu hatırlattığı belirtildi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Erdoğan’ın “iki devletli çözüm” ve Maraş’ın açılmasına dair açıklamalarını kınadı. Açıklamada şu ifadeler geçiyor:
Güvenlik Konseyi, Kıbrıs’ta Türk ve Kıbrıslı Türk liderlerin yaptığı açıklamaları kınar. Güvenlik Konseyi, eski kararlarını ve açıklamalarını ihlâl eder nitelikteki tek taraflı adımlarla ilgili derin endişe duymaktadır.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise “BM Güvenlik Konseyi tarafından yapılan başkanlık açıklamasını ve çeşitli ülkelerden gelen temelsiz iddiaları ve adadaki gerçeklikle uyumsuz açıklamaları reddediyoruz” dedi.
1974’teki harekâtın ardından Kuzey’deki bütün yerler yerleşime açıldı. Ancak Maraş, harekât planına dahil olmadığı halde bir hata sonucu harekâta dahil edilmiş oldu. Kuzey’deki diğer yerleşim yerlerinin aksine Maraş, Türklerin yerleşim bölgelerinden biri de değil. Ağırlıkla uluslararası yatırımcıların, tanınmış kişilerin ve Rumların mülkleri bulunmakta. Harekâtın ardından TSK kontrolüne girmişse de Rauf Denktaş dahil pek çok kesim buranın kısa zamanda iade edileceğini düşünmekte ve ifade etmekteydi.
Ancak milliyetçi tabanın konsolidasyonu, Türkiye’deki ve Kuzey Kıbrıs’taki milliyetçi siyasetin malzemesi haline getirildiği için de bugüne kadar iadesi yapılmadı. Ancak uluslararası alanda tepki almamak adına yerleşime de açılmadı. Maraş’ın yakın zamana kadar BM kontrolünde yerleşime açılacağı öngörülüyordu.
Sendika.Org