Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar ve LGBTİ+’lar, “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” diyerek İstanbul Maltepe Etkinlik Alanı’nda buluştu. İstanbul Maltepe’ye gelemeyenler ise bulundukları şehirlerde “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” sözünü yükseltti
Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar ve LGBTİ+’lar, “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” diyerek İstanbul Maltepe Etkinlik Alanı’nda buluştu. Süreyya Plajı Marmaray durağında buluşan kadınlar ve LGBTİ+’lar “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganı ile miting alanını doldurdu.
Süreyya Plajı Marmaray durağında buluşan kadınlar ve LGBTİ+’lar “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganı ile miting alanına doğru yürüyüşe başlamaya hazırlanıyor.https://t.co/owiUJNMaPO pic.twitter.com/BHYLi31J8d
— sendika.org (@sendika_org) June 19, 2021
İstanbul Maltepe’ye gelemeyenler ise bulundukları şehirlerde “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” sözünü yükseltti.
Antalya Konyaaltı Sahili’nde sabah 11.00’de buluşan kadınlar ve LGBTİ+’lar, sahildeki ağaçların üzerine İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerini astı.
Daha sonra üzerinde “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”, “İstanbul Sözleşmesi bizim” ve “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” yazılı uçurtmalar uçuruldu.
Eylemde “Susma ses ver, kadına şiddete son ver”, “Kararı geri çek sözleşmeyi uygula”, “Tecavüzü aklama, sözleşmeyi uygula”, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Erkek adalet değil gerçek adalet”, “Kadın, yaşam, özgürlük”, “Jin, jiyan, azadi”, “Trans cinayetleri politiktir/kadın cinayetleri politiktir”, “LGBTİ+ hakları insan hakları” sloganları atıldı.
Eylemde yapılan basın açıklamasında, “İstanbul Sözleşmesi sadece bir kadın sözleşmesinden çok daha fazlasıdır. Temel amaçlarından biri cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır. Erkek egemen toplumda kadınlar gibi LGBT+ ların da eşit haklara sahip olmasını, korunmasını, topluma kazandırılmasını, toplumun eğitilmesini amaçlar. Çünkü bu ülkede LGBT+ olmak, toplumun biçtiği kılıflar dışında yaşayan bir kadın olmak, katillere “ceza indirimi” olarak dönmektedir. Yakılarak öldürülmeden önce “Kimse sesimizi duymuyor” diyen trans kadın Hande Kader’in sesi olmayı amaçlar İstanbul Sözleşmesi. Başka Hande Kaderler yakılmasın, yakanlar en ağır cezaları alsın diye uygulanmalıdır İstanbul Sözleşmesi. Bu tip şiddete ve cinayetlere göz yuman, teşvik eden, görmezden gelen, hafifleten her türlü toplumsal ve siyasi oluşumun karşısındadır İstanbul Sözleşmesi” denildi.
Antakyalı Kadınlar, Hatay Kadınlar Birlikte Güçlü çağrısıyla bugün saat 16:00’da Antakya Büyük Park’ta Kadın Buluşmasında bir araya geldi.
Etkinlik, 2 gün önce İzmir HDP İl Örgütüne yapılan saldırıda, “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” pankartı ardında katledilen Deniz Poyraz nezninde Erkek/Devlet şiddeti sonucuyla katledilen tüm kadınlar için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı.
“İstanbul Sözleşmesi Bizim, Vazgeçmiyoruz! pankartının açıldığı ekinlikte sık sık” Deniz Poyraz İsyanımızdır”, Katillerden Hesabı Kadınlar Soracak”, “Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz”, Yaşasın Kadın Dayanışması”,” İstanbul Sözleşmesi Bizim” sloganları atıldı.
Açıklama metnini Hatay Kadınlar Birlikte Güçlü adına Ergül Sayın okudu.
Ergül Sayın, İstanbul Sözleşmesi’nin eşit ve şiddetten uzak hayat hakkı güvencesi olduğunu, şiddetle mücadeleyi en kapsamlı şekilde ele alan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp, “milli” ve “yerli” söylemleriyle kadın mücadelesinin evrenselliğini yadsıyan yeni sözleşmeleri kabul etmeyeceklerini belirterek, şunları söyledi:
Şiddetin, kadın katliamının, tecavüz ve tacizlerin artarak sürdüğü, kadına karşı tüm şiddet biçimlerinin sıradanlaştırıldığı, mülteci kadınların uğradıkları her türlü şiddet ve istismarın görmezden gelindiği, LGBTİ+’ların sistematik olarak hedef gösterildiği bir ortamda, sözleşmeden çekilmeyi gündeme getirmek tüm bu suçlara zemin hazırlamak demektir. İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının arkasından nelerin geleceğini de biliyoruz. 6284’ün etkisiz hale getirilmesi, boşanan kadının yoksulluk nafakasının kısıtlanması, çocuk istismarcılarının affedilmesi, tecavüzcü ile evliliğin yeniden gündeme getirilmesi ve evlilik yaşının 16’nın da altına, çocuklarla cinsel ilişki yaşının 15’in de altına indirilmesi, şiddet suçlarında belge istenmesi, çocuk cinsel istismarı ve tecavüz suçlarında, kadına karşı şiddet suçlarında “somut delil” aranması, aile arabuluculuğu gibi temel haklara saldırılar olacak maalesef. Bu nedenle sesimizi her zamankinden daha çok çıkarmalıyız.
Biz haklarından, hayatlarından, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyen milyonlarız. Tüm kamusal hizmetlere nitelikli, hızlı, güvenli, ücretsiz bir biçimde ulaşma hakkımız için,
Sadece İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını değil, İLO 190 sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi”nin de imzalanmasını ve gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz.
Fabrikada, tarlada, ofiste, kampüste, hastanede, şantiyede, serada, postanede… Erkeklerden daha az ücrete mahkûm edilerek, düşük statülü, güvencesiz işlerde çalıştırılarak, yönetici konumlara getirilmeyerek toplumsal cinsiyet ayrımcılığına maruz kalıyoruz. İşyerinde fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddetin hedefi oluyoruz. İstanbul Sözleşmesi işyerinde eşitsizliğin, şiddetin, ayrımcılığın önlenmesinin, çalışma hayatında da tam eşitliğinin sağlanması talebimizin somut dayanaklarından biri. Vazgeçmiyoruz!
Doğduğu yerde yaşadığı yoksulluk, savaş ve şiddet nedeniyle göçe zorlananların şiddete karşı korunmasının güvencesi İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
Bölgesel savaşlar, ekolojik afetler, ekonomik çöküş göçü giderek daha fazla zorunlu hale getiriyor, göçmen kadın ve çocukların şiddete karşı korunması daha da önem kazanıyor.
Göçmen kadın ve çocuklara karşı şiddet durumunda, dil bariyeri, mevzuat sorunları, yabancı düşmanlığı, önyargılar yüzünden karşılaşılan ekstra zorluklar İstanbul Sözleşmesi gibi yol gösterici yasal metinleri olmazsa olmaz kılıyor.
İstanbul Sözleşmesi cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımı gözetmeksizin “ama” sız, “fakat”sız şiddeti yasaklar, LGBTİ+’ların da hayatlarını ve haklarını eksiklikleri de olsa şiddete karşı güvence altına alır. Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve varolan tüm insan hakları belgeleri, bildirileri “herkesin eşitliğini” savunur. Bu ilkeye sahip çıkmak herkes için bir yükümlülük iken siyasi iktidar ve atanmış bürokratları LGBTİ+ları hedef göstererek İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararını meşrulaştırmaya çalıştı. Her bir nefret söylemi ardından LGBTİ+’lara dönük saldırılar arttı.
Ayrımcılık, nefret söylemi ve eşitsizlik karşısında İstanbul Sözleşmesi eşit ve özgür yaşam için dayanaktır. Güvenli bir yaşam ve toplumsal cinsiyet eşitliği için, dil ve kimlik haklarımız için de İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!
Şiddete uğrayan kadınların yardım istemesi için geliştirilen Kadın Acil Destek (KADES) uygulamasında Türkçe, Farsça, Arapça, İngilizce, Rusça, Fransızca hizmet verileceği reklam edilirken, ülkede en çok konuşulan ikinci dil Kürtçe bu uygulamada neden yok? İstanbul Sözleşmesi ve getirdiği yükümlülükler her türlü siyasi çıkardan üstündür, dil ayırmadan bütün kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam güvencesidir.
Gerçeklerin üstü örtülmesin, bir kişi daha aramızdan ayrılmasın, şiddete karşı somut adımlar atılsın diye İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!
İstanbul Sözleşmesi devletlere der ki; her türlü şiddet eyleminin çocuklar üzerindeki etkisinin önlenmesi için sen sorumlusun! Çocukları korumak, şiddete karşı bariyer olmak için ulusal insan hakları kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de kadın örgütleriyle işbirliği yapmalısın.
Bugün neden Çocuk istismarcılarına af isteyen, kadınları ve kız çocuklarını kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirme niyetindesin ?
İstanbul Sözleşmesi devletlere düzenli olarak şiddet verilerini raporlama ve kamuoyuyla paylaşma sorumluluğu getirir. Devletin yerine getirmediği bu sorumluluğu kadın örgütleri yıllardır tek başımıza yapmaya çalışıyoruz.
20 Mart’ta yayınlanan tek kişilik hukuksuz kararın hemen ardından onlarca baro, kadın ve LGBTİ+ örgütü, siyasi parti, sivil toplum örgütü ve hatta tek tek kişiler Danıştay’a yürütmeyi durdurma davası açtı. Bugüne değin Danıştay’dan bir tek ses çıkmadı. Soruyoruz, dava dilekçelerimize ne oldu? Adaleti sağlaması gereken kurumlar neden işlemiyor?
Sözleşmenin feshi, 1 Temmuz’da resmen gerçekleşecek. Danıştay dava dilekçelerimize ne zaman yanıt verecek? Beklettiğiniz, askıya aldığınız, görmezden duymazdan geldiğiniz, tozlu raflara terk ettiğiniz bizim yaşam hakkımız. Danıştay yürütmeyi durdurma taleplerimiz konusunda neden hala bir cevap vermiyor? 1 Temmuz’da Türkiye’nin Sözleşme’den çıktığı ilan edildikten sonra, iş işten geçtikten sonra mı karar verecek?
Şimdiden söylüyoruz, biz bu davadan vazgeçmiyoruz.
Sayın, 1 Temmuz’dan sonra da hep birlikte mücadele etmeye devam edeceklerini ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini söyleyerek açıklamayı sonlandırdı.
Kadınlar ve LGBTİ+’lar, Kadın Savunma Ağı’nın çağrısıyla Artvin’in Kemalpaşa İlçesi’nde bir araya geldi. Eylemde üzerinde “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” yazılı pankart açıldı.
Yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
Kemalpaşa Meydanı’ndan sizlere soruyorum. Kadınları katleden failler neden serbest bırakılıyor? Şiddeti uygulayan erkekler ‘Seni öldürsem bile 1 saat sonra bırakırlar beni’ diyebilme cesaretini nereden alıyorlar? Ülkemizde 6 ay içerisinde 177 kadın katledildi. Bugün biz İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmazsak yarın bizim öldürülmeyeceğimizin garantisini hangi hükümet verecek?
Kemalpaşalı kadınlar ve LGBTİ+’lar katledilen kadınlar için şunları söyledi:
Deniz’in failleri aylardır sokaklarda İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken işaret ettiğimiz, Nadira’nın, Yeldana’nın, İpek’in, Gülistan’ın, Feray’ın failleridir. Deniz’in faili İstanbul Sözleşmesi’ni fesh etmek isteyen mafya çete iktidarıdır.
Artık bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok. İtaat etmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararını tanımıyoruz. Hayatımızın bizim olduğunu ve haklarımızın gaspına izin vermeyeceğimizi, istemediğimiz kararların bize zorla dayatılamayacağını haykırmak için Kemalpaşa meydanındayız. Selam olsun Kemalpaşa’da mücadele eden kadınlara. Selam olsun bugün burada, yarın sokaklarda, 1 Temmuz’da her yerde olacak kadınlara.
Kadınlar ve LGBTİ+’lar, Adana Kadın Platformu’nun çağrısıyla İnönü Parkı’nda bir araya geldi. Eylemde üzerinde “İstanbul Sözleşmesi bizim, vazgeçmiyoruz” yazılı pankart açıldı.
Kadınlar ve LGBTİ+’lar İnönü Parkı’nda çeşitli konuşmalar yaptı.
Adana Kadın Platformu’ndan Buket Altınok “20 Mart 2021 gününün ilk saatlerinde Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nin “Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine” karar verildiği açıklandı. Meclis’te oybirliği ile kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nden tek kişilik Cumhurbaşkanı Kararı ile çıkılamaz! Meclis’in iradesi tek kişiye devredilemez! Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler böyle yok edilemez” dedi.
Altınok şöyle devam etti:
Şiddetin, kadın katliamının, tecavüz ve tacizlerin artarak sürdüğü, kadına karşı tüm şiddet biçimlerinin sıradanlaştırıldığı, LGBTİ+’ların sistematik olarak hedef gösterildiği bir ortamda, sözleşmenin kaldırılmasını gündeme getirmek tüm bu suçlara zemin hazırlamak demektir.
Bu girişimin arkasından, 6284’ün etkisiz hale getirilmesi, boşanan kadının yoksulluk nafakasının kısıtlanması, çocuk istismarcılarının affedilmesi, tecavüzcü ile evliliğin yeniden getirilmesi ve evlilik yaşının 16’nın da altına, çocuklarla cinsel ilişki yaşının 15’in de altına indirilmesi, şiddet suçlarında belge istenmesi, çocuk cinsel istismarı ve tecavüz suçlarında kadına karşı şiddet suçlarında “somut delil” aranması, aile arabuluculuğu gibi temel haklara saldırıların gündeme alındığını biliyoruz. Açık açık ilan ediyoruz: Kazanılmış haklarımızın hiçbirinden vazgeçmiyoruz!
Adana Kadın Platformu’ndan Pelin Songül Çiçek “Biz haklarından, hayatlarından, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyen milyonlarız… ” dedi.
Çiçek şöyle devam etti:
Haklarımızı güvenceye alan yasaları hayatı pahasına kazananlarız. Ve daha nice hakkımızı mücadelemizle kazanacak olanlarız. Bugün ülkenin dört bir yanından gelip, İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açıldığı şehirde bir kez daha İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğini ilan eden binlerce kız kardeşimiz, mücadele arkadaşımız var. Bizler de bulunduğumuz illerden onlara selam gönderiyoruz. En güçlü, en umutlu olduğumuz anlar yan yana geldiğimiz zamanlar.
Adana Kadın Platformu’ndan Saniye Seçgin “İstanbul Sözleşmesi eşit ve şiddetten uzak hayat hakkımızın güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi, din, dil, ırk, sınıf, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, yaş, medeni hal, doğum yeri, göçmenlik gibi nedenlerle ayrımcılığa uğramaksızın şiddetten uzak bir hayat yaşama hakkının garantisidir” dedi.
Seçgin şöyle devam etti:
İstanbul Sözleşmesi, sınırları aşan mücadelemizin belgesidir. Şiddetle mücadeleyi en kapsamlı şekilde ele alan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp, “milli” ve “yerli” söylemleriyle mücadelemizin evrenselliğini yadsıyan yeni sözleşmeleri asla kabul etmiyoruz. Haklarımız ve hayatlarımız hakkında pazarlık yapmıyoruz.
Adana Kadın Platformu’ndan Sultan Çağatay “İstanbul Sözleşmesinin ardından, mücadelelerimiz sonucunda 6284 sayılı yasayı çıkardık, bu kanun etkin uygulandığında nice kadın hayata tutundu. Etkin uygulanmadığında niceleri aramızdan erkek şiddetiyle ayrıldı. Her gün işkence edilen, dövülen, öldürülen, taciz edilen, kaybedilen kadınların ve LGBTİ+’ların haberlerini alıyoruz. Faillerin saklandığını, korunup kollandığını, delillerin karartıldığını, kaza ve intihar süsü verilerek, yüksekten düştü denilerek kadın cinayetlerinin şüpheli hale getirildiğini görüyoruz” dedi.
Çağatay şöyle devam etti:
Daha dün yine böyle bir cinayet davasında kız kardeşimiz Duygu Delen’in katil zanlısı salıverildi. Cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği bahanesiyle Ahmet, Hande, Arzu, Eylül gibi yakılan, intihara zorlanan, öldürülen nice arkadaşımızın hala faili bulunamadı bile. “Çok sevdiği için, saygın mesleği olduğu için, erkeklik gururu zedelendiği için, kravat taktığı için” nice faile ayrımcı indirimler uygulandığı biliyoruz. Zenginliği, nüfuzu, iktidara yakınlığı, kamu görevlisi olduğu için korunan onlarca şiddet failini yakından tanıyoruz. Her birine karşı hep beraber karakollarda, adliyelerde, meydanlarda ve sokaklarda gerçeği açığa çıkarma mücadelesi yürütüyoruz.
Yargısal süreçlerde ayrımcılığın, adaletsizliklerin ve yeni şiddet biçimlerinin tekrar tekrar ortaya çıkmaması için, etkin ve ivedi koruma, soruşturma ve yargılama için, erkek adalet değil, gerçek adalet için İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!
Adana Kadın Platformu’ndan Belgin Işık “İstanbul Sözleşmesi şiddetin önlenmesi, şiddet görenlerin korunması, en temel ihtiyaçlarının karşılanması için tüm kamu görevlilerinin etkin görev yapmasını, barınmadan çocuk bakımına, psikolojik destekten ücretsiz sağlık hizmetlerine erişime, istihdam olanakları sağlanmasından tüm sağlık ve sosyal hizmet olanaklarının hızlı, nitelikli bir biçimde sunulmasına kadar bütün hizmetlerin yerine getirilmesini şart koşar. Tüm kamusal hizmetlere nitelikli, hızlı, güvenli, ücretsiz bir biçimde ulaşma hakkımız için, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!” dedi.
Adana Kadın Platformu’ndan Meziyet Aytaç, “Kadınlar en çok boşanmak istedikleri eşlerinden, ayrılmak istedikleri partnerlerinden, en yakın ve akrabaları olan erkeklerden şiddet görüyor ya da öldürülüyor. Aile içi diye üstü örtülen, karakollarda uzlaştırılan, yargıya taşınmayan şiddet vakaları bizi yaşamdan koparıyor” dedi.
Aytaç şöyle devam etti:
Görevlerini yapmayan kolluk güçleri bizi şiddet ile baş başa bırakırken, erkek yargı failleri aklarken, siyaset cezasızlığı beslerken faillerin sırtı sıvazlanıyor. Hayatını savunmak için şiddet gördüğü erkekleri öldürmek zorunda kalan onlarca kadın, binlerce düşünce suçlusu hala cezaevlerindeyken, çıkarılan aflar, yapılan infaz yasası düzenlemeleriyle binlerce şiddet faili erkek serbest bırakılıyor. Öte yandan yaratılan provokasyon ikliminde HDP ile binasına düzenlenen saldırı sonucunda eli kanlı katillerce Deniz Poyraz isimli bir kız kardeşimiz daha katledildi. Buradan bir kez daha teşhir ediyoruz. Katiller aramızda! Şiddet failleri aramızda! Cezasızlık politikasıyla faillere ortaklık eden bir devlet bu şiddetin ve cinayetlerin suç ortağıdır. İstanbul Sözleşmesi hayatlarımızın güvencesidir. Vazgeçmiyoruz!
Adana Kadın Platformu’ndan Anı “Fabrikada, tarlada, ofiste, kampüste, hastanede, şantiyede, serada, postanede… Erkeklerden daha az ücrete mahkûm edilerek, düşük statülü, güvencesiz işlerde çalıştırılarak, yönetici konumlara getirilmeyerek toplumsal cinsiyet ayrımcılığına maruz kalıyoruz” dedi.
Anı şöyle devam etti:
İşyerinde fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddetin hedefi oluyoruz. İstanbul Sözleşmesi işyerinde eşitsizliğin, şiddetin, ayrımcılığın önlenmesinin, çalışma hayatında da tam eşitliğinin sağlanması talebimizin somut dayanaklarından biri. Vazgeçmiyoruz! Sadece İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını değil, İLO 190 sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi”nin de imzalanmasını ve gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz.
Adana Kadın Platformu’ndan Seren Elataş “Okullar, kampüsler, derslikler, yurtlar… Taciz haberleriyle, şiddet olaylarıyla, kadın ve LGBTİ+ düşmanı söylemlerle, eşitlik mücadelesi veren üniversite kulüplerinin kapısına vurulan mühürlerle, tacizi önleme birimlerinin işlevsizleştirilip kapatılmasıyla, eğitimin tüm kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin adının bile geçmemesi için müfredatlara, mevzuatlara yapılan müdahalelerle dolup taşıyor. İstanbul Sözleşmesi devleti eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama, yerleşkelerde cinsel taciz ve saldırıyı önleme, ulaşılabilir başvuru yerleri yaratma, toplumsal cinsiyet eşitliğini izleyen çalışmalar yapmakla mükellef kılıyor. Eşit, özgür, şiddetsiz bir üniversite, eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği için İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!” dedi.
Adana Kadın Platformu’ndan Seda Yüce, “Bölgesel savaşlar, ekolojik afetler, ekonomik çöküş göçü giderek daha fazla zorunlu hale getiriyor, göçmen kadın ve çocukların şiddete karşı korunması daha da önem kazanıyor” dedi.
Yüce şöyle devam etti:
Göçmen kadın ve çocuklara karşı şiddet durumunda, dil bariyeri, mevzuat sorunları, yabancı düşmanlığı, önyargılar yüzünden karşılaşılan ekstra zorluklar İstanbul Sözleşmesi gibi yol gösterici yasal metinleri olmazsa olmaz kılıyor. İstanbul Sözleşmesi, hangi hukuki statüde olursa olsun, hatta kimliksiz dahi olsalar tüm göçmenlerin şiddete karşı korunmasını garanti ediyor. Doğduğu yerde yaşadığı yoksulluk, savaş ve şiddet nedeniyle göçe zorlananların şiddete karşı korunmasının güvencesi İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
Adana Kadın Platformu’ndan Özge “İstanbul Sözleşmesi cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımı gözetmeksizin “ama” sız, “fakat”sız şiddeti yasaklar, LGBTİ+’ların da hayatlarını ve haklarını eksiklikleri de olsa şiddete karşı güvence altına alır. Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve varolan tüm insan hakları belgeleri, bildirileri “herkesin eşitliğini” savunur” dedi.
Özge şöyle devam etti:
Bu ilkeye sahip çıkmak herkes için bir yükümlülük iken siyasi iktidar ve atanmış bürokratları LGBTİ+ları hedef göstererek İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararını meşrulaştırmaya çalıştı. Her bir nefret söylemi ardından LGBTİ+’lara dönük saldırılar arttı, yerlerimizden edildik, hayatlarımıza kastedildi, üstelik Ülker Sokak direnişi, Eryaman-Esat davası hala hafızamızda ve mücadelemizde sürer, adalet arayışımız yıllardır devam ederken. 6284 sayılı kanun ayrım gözetmeksizin şiddete uğrayan herkesi korumaktadır. Uygulamada ise LGBTİ+lar için zorluklar yaşanıyor. Bu zorlukların ve problemlerin ortadan kaldırılması, 6284 sayılı kanunun etkin ve hakkaniyetli şekilde uygulanması için mücadele ederken İstanbul Sözleşmesinin hukuksuz fesih kararını kabul etmiyoruz. Ayrımcılık, nefret söylemi ve eşitsizlik karşısında İstanbul Sözleşmesi eşit ve özgür yaşam için dayanaktır. Tekçiliğe karşı, LGBTİ+ yoktur diyenlere karşı gökkuşağının bütün renkleriyle buradayız, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!
Adana Kadın Platformu’ndan Zelal Demiray “İstanbul Sözleşmesi madde 19 devletlere der ki; şiddete uğrayanların anadillerinde kendilerini ifade edebilmelerini sağlayacak hizmet ve olanakları yaratacaksınız. İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansaydı Fatma Altınmakas bugün hayatta olacaktı” dedi.
Demiray şöyle devam etti:
Fatma Altınmakas uğradığı aile içi tecavüzü şikâyet etmek için başvurduğu Jandarma Karakolu’nda, Türkçe bilmediği için derdini anlatamamış ve sonrasında eşi tarafından öldürülmüştü. Soruyoruz; kaç Fatma daha bu şekilde öldürüldü? Kaç Fatma daha bu şekilde öldürülmeye devam edecek? Soruyoruz; Şiddete uğrayan kadınların yardım istemesi için geliştirilen Kadın Acil Destek (KADES) uygulamasında Türkçe, Farsça, Arapça, İngilizce, Rusça, Fransızca hizmet verileceği reklam edilirken, ülkede en çok konuşulan ikinci dil Kürtçe bu uygulamada neden yok? İstanbul Sözleşmesi ve getirdiği yükümlülükler her türlü siyasi çıkardan üstündür, dil ayırmadan bütün kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam güvencesidir. Biz güvenli bir yaşam ve toplumsal cinsiyet eşitliği için, dil ve kimlik haklarımız için de İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!
Kadınlar ve LGBTİ+’lar, Mersin Forum Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemde basın açıklamasını Canan Yüce okudu.
Eylemde “Jin Jiyan Azadi”, “Katillerden hesabı kadınlar soracak”, “Deniz Poyraz isyanımızdır”, “Erkek devlet şiddetine son”, “Susmuyoruz korkmuyoruz itaat etmiyoruz”, “Erkek devlet şiddetine son”, “Erkek vuruyor devlet koruyor”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” sloganları atıldı.
Yüce, “17 Haziran Perşembe günü HDP İzmir İl Örgütü’ne yapılan faşist saldırı sonucu Deniz Poyraz katledildi. HDP il binasının önünde sözde nöbet tutan polisler eli kanlı katil Onur Gencer’in güpegündüz elini kolunu sallayarak parti binasına girerek kurşun yağdırmasını engelleyemedi. Faili tanıyoruz. Kız kardeşimiz Deniz’in faili tabii ki sadece Onur Gencer değil, her fırsatta ayrıştırıcı-faşist dil ile 6 milyon seçmenin iradesi olan HDP’ye saldıran, kapatma davası açarak kriminalize etmeye çalışan, tüm tehditleri bilmesine rağmen önlem almayan, kadın düşmanı, halk düşmanı mafya-çete iktidarıdır” dedi.
Deniz Poyraz’ın HDP İzmir İl Örgütü’ne yönelik faşist saldırıda katledilmesine ilişkin konuşmaların gerçekleştiği eylemde şöyle denildi:
Deniz Poyraz “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” pankartının hemen yanı başında katledildi. HDP’nin tüm parti binalarına astığı bu pankart da aylardır iktidarın hedefindeydi. Üzerinde 2021 yılının ilk 3 ayında katledilen 88 kadının isimlerinin bulunduğu bu pankart pek çok ilde polis tarafından indirilmeye çalışıldı. Denizin bu pankartın ardında katledilmesi tesadüf değil. Çünkü İstanbul Sözleşmesi’ni savunan bizler; bu memlekette onurlu bir şekilde birlikte yaşamayı yani: barışı, kardeşliği, eşitliği, özgürlüğü, dayanışmayı savunanlarız.
Sözleşmenin karşısında duranlar: kadın düşmanlığını, savaşı, ölümü, nefreti körükleyenlerdir. Bu çürümüş mafya iktidarı ne zaman krize girse bu ülkenin demokrasi güçlerine saldırılar meydana geliyor. Bugünlerde bu kadın düşmanı, halk düşmanı iktidar ve ortakları kendi kokuşmuş iç krizlerini artık yönetemiyor. Haftalardır, kullanıp attığı bir mafya çetesinin itirafları dahi iktidarlarını sarsıyor. Bu krizi aşmak için yine toplumun demokrasi güçlerine ve kadınlara saldırıyorlar. İzmir HDP binasına saldırı da, Deniz’in katledilmesi de, kadınlara yönelik saldırıların artması da bu nedenledir.
İlgili haber:
Sendika.Org