Ölümünün ardından dostları olarak onu anmak için bir araya geldiğimizde gördük ki Sefaköy’ün her karışında izi vardı Mahir’in. Söğütlüçeşme’nin İnönü’nün gençlerinden Sefaköy’ün İkitelli’nin esnafına işçilerine kadar herkese, hepimize dokunmuştu. Kısacık yaşamına kocaman bir hayat sığdırmıştı Mahir. Ve yüzlerce insanın kalbini kazanmıştı
“Baba ben yıkıcıyım ama
Ama kendini bilmez değilim
Yaşamak istiyorum sadece
Kendi savaşlarım uğrunda…”
Mahir’i internet üzerinden yaptığı radyo programının kapanış şarkısı ile uğurlamak istedik. Kazım Koyuncu’nun “Ben olmak istiyorum” şarkısının bu sözleri ile yaşama olan sevgisini ama ne uğruna yaşadığını da anlatmak için belki.
Pandemi yüzünden ölümün kol gezdiği zamanlar yaşarken hiç ummadığımız bir anda en naifimizi, en uzun boylumuzu, en Sefaköylümüzü, en “sağlam”ımızı kaybettik. Mayıs ayı henüz sona ermemişken dostumuz yol arkadaşımız Mahir Çetin’i yitirdik. 2 yaşından ömrünün sona erdiği 37 yaşına kadar Halkevlerinin bir parçası olan Mahir’e dostları olarak veda etmek ondan bizde kalanları hepimizin belleğinde bırakmak için dostları olarak bu kolektif veda yazısını kaleme almak istedik.
Mütevazi, samimi, sessiz insan Mahir, bir o kadar da inatçı bir militan. Sefaköy Halkevi’nin emektar gülen yüzlü insanı… Kimimiz tiyatroda, kimimiz gitar kursunda, kimimiz Halkevi toplantılarında, kimimiz çocuklara verilen derslerde, kimimiz bildiri dağıtırken, Halkevi gazetesini satarken tanıştık Mahir’le. Farklı biçimlerde tanışsak da hepimizin kardeşi, abisi, dert ortağı oldu Mahir.
2 yaşından beri yaşadığı Söğütlüçeşme mahallesinin hep genç Halkevcisiydi o. Üniversiteyi bitirip Sefaköy’e döndüğü 2006-2007 yıllarında da bölgede Halkevlerinin yeniden kuruluşunda var gücüyle çalıştı.
2007- 2011 yılları arasında Sefaköy Halkevi’nin eğitimle, kültürle sanatla simgeleştiği, bölgenin en küçük sorunundan geniş kesimleri ilgilendiren sorunlara kadar çözüm üretilmeye çalışıldığı çok özel bir dönemin, hepimiz için çok özel insanıydı Mahir. Sefaköy’de kültür sanat hakkı, Söğütlüçeşme’de eğitim, Bayramtepe’de barınma, diyen bir hareketin gözü kara bir eylemcisi örgütçüsü oldu. Adına Halkın Hakları Hareketi dedik. Bu hareketi sesimizin ulaştığı her yerde hep birlikte var etmeye çalıştık.
Bütün bir yıl boyunca hep birlikte ürettiklerimizi sergilediğimiz tiyatro gösterilerinin ve kermeslerin, Halkevi söyleşilerinin ve etkinliklerinin kusursuz geçmesi için emeğini, aklını, bedenini hiç düşünmeden seferber ederdi Mahir. Sefaköy halkı, Halkevcileri bağrına bastıysa, Halkevi’ne gelen gelmeyen herkesin saygı duyduğu koca bir aile olduysak bunda Mahir’in mütevazi ve samimi duruşunun, emektarlığının payı büyüktür.
2013 sonrası DİSK Basın İş’in yeniden canlanması ve yaygın örgütlenmesi için yürütülen çalışmalarda matbaa işçileri arasında sendikal çalışmalara omuz verdi Mahir. Sendikanın yönetim kurulunda yer alarak İstanbul’da geçirdiği son yıllarda DİSK’in matbaa emekçileri ile buluşmasında sorumluluklar aldı. Ömrünün son yıllarını İzmir’de geçirdi. İzmir’de Halkevleri şubelerinin çalışmalarında yer aldı. Ummadığımız bir anda yaşadığı sağlık sorunu onu bizden aldı.
Ölümünün ardından dostları olarak onu anmak için bir araya geldiğimizde gördük ki Sefaköy’ün her karışında izi vardı Mahir’in. Söğütlüçeşme’nin İnönü’nün gençlerinden Sefaköy’ün İkitelli’nin esnafına işçilerine kadar herkese, hepimize dokunmuştu. Kısacık yaşamına kocaman bir hayat sığdırmıştı Mahir. Ve yüzlerce insanın kalbini kazanmıştı.
Kalp kazanma konusundaki mahirliği birçok insanın hayatını değiştirdi. Kiminin bir Halkevi şubesine attığı ilk adımın kiminin katıldığı ilk eylemin nedeni Mahir’di. Üniversiteden arkadaşları 2006 1 Mayıs’ında “Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu Öğrencileri” imzalı pankartın arkasında yer alanların çoğunun Mahir’in daveti ve ona duydukları güvenle orda olduğunu anlatırdı. O yürüyüş o kortejdekilerin çoğunun hayatlarında belki de ilk ve son eylemi oldu. Çünkü Mahir’in çağrısını yanıtsız bırakmadılar. Bunda Mahir’in dingin kişiliği ve güven veren duruşunun etkisi büyüktü. Konu ne olursa olsun o konuşurken pür dikkat dinlenen kişiydi. Konuşurken öyle naif konuşurdu ki ses tonunu öyle güzel ayarlardı ki karşısında onu dinleyenler kayıtsız kalamazdı.
Bu içten iletişim onu çalışma yaptığı mahallelerdeki birçoklarının dert ortağı yapmıştı. Canı sıkılan, derdi olanlar Mahiri bulurdu… Sevdaya mı düştün Mahiri ara… Mahir kırgınların dayanağıydı. Kimi zaman hastanede yatanların refakatçısı. Çamlığın da iyi muhabbetçisi idi. Her şeyden önce… Mahir, gelen-giden “yolcuların” konağı, mutfağıydı, yoldaşıydı…
Mahir’in sağlamlığı eylemlerde barikat önlerinde yoldaşları için bir güven kaynağıydı. Ardından birbirimize anılarımızı anlatırken kiminin katıldığı ilk eylemde koşamadığı için Mahir’in kendisini sırtında taşıdığını kimisi ise sonradan onlarca dostla tanışmasına vesile olacak Halkevi şubesi ziyaretini Mahir’in davetiyle yaptığını anlattı.
Güveni, tevazusu ve naifliği ardında onlarca dost, yoldaş bıraktı.
Ah Mahir elimiz kolumuz dediğin Nedo, ağır başlılığına imrendiğin Doğan abin, aklına her zaman güvendiğin Cavit abin, muhabbetlerine doyamadığın Alaaddin abin, Hamit abin, sıcakkanlı Melahat ablan, çocukluğundan beri abi olarak gördüğün Söğütlüçeşme’nin Tekin’i Osman abisi ve adını sayamadığımız kapısı her zaman sana açık onlarca ablan abin ve kardeşin… ve biz dostların seninle birlikte öğrenen, eğlenen, eyleyen bizler… seni güler yüzlü iyi kalpli genç bir devrimci ve yoldaşımız olarak daima yaşatacağız.
Dünyaya dair hayallerin, umutların, bizi yoldaş eden fikirlerin için mücadele devam edecek ve sen hep o mücadelenin içinde olacaksın.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.