KESK 10. Olağan Genel Kurulu, “Birlikte güçlüyüz, örgütlü mücadelemizle haklarımızı kazanacağız” sloganıyla Ankara’da toplandı
KESK 10. Olağan Genel Kurulu, “Birlikte güçlüyüz, örgütlü mücadelemizle haklarımızı kazanacağız” sloganıyla Ankara’da toplandı. 500 delegenin neredeyse tamamının katıldığı genel kurulda, salona pandeminin koşullarına, yoksulluğa, KHK’lere, baskılara, kadın cinayetlerine karşı pankartlar asıldı.
Açılış konuşmasını yapan KESK Eş Genel Başkanlarından Mehmet Bozgeyik, sınıf çelişkilerinin oldukça derinleştiğini belirterek, “Dünyada 188 milyon işsiz insana ek olarak, 165 milyon insan yeterli düzeyde ücretli işe sahip değil ve 120 milyon insan da ya aktif olarak iş aramayı bırakmış durumda ya da sair şekilde iş gücü piyasasına erişemiyor. Toplamda, dünya genelinde 470 milyonu aşkın insan etkileniyor” dedi.
Emperyalist devletlerin sadece savaş ve çatışma politikalarını körüklediği sömürü, baskı, istikrarsızlık ve kültürel nüfuz politikalarına hız verdiğini belirten Bozgeyik, “İşçi sınıfı ve emekçiler bu saldırı dalgasına karşı giderek sınıf mücadelesini yükseltiyor. Emeklilik koşullarının ağırlaşması, kitlesel işten atmalar, işsizlik oranlarının sürekli artışı, maaş oranlarının düşüklüğü, güvencesizlik, sosyal güvenlik sistemlerinde piyasa lehine düzenlemeler, kamu kaynaklarının piyasalaştırılması, temel tüketim maddelerine, ulaşıma ve daha birçok yaşamsal ihtiyaca yapılan zamlar vb. neoliberal ekonomik politikalara karşı dünya genelinde oldukça umut veren direnişler de bu sürece damgasını vurdu” dedi.
Tek adam rejimine giden yolun taşlarının KHK’lerle döşendiğini belirten Bozgeyik, “OHAL’den sonra pandemi de iktidar tarafından fırsata çevrilmiş, emeğin haklarının gasbedilmesi, güvencesizleşmenin yaygınlaşması, emek rejiminin ve siyasi rejimin otoriterleşmesi, hak aramanın önüne geçilmesi, sendikasızlaştırma, toplumsal muhalefet üzerinde denetimi ve baskıyı arttırmak için kullanılmıştır” dedi.
KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen de bu dönemde devletin sınıfsal karakterinin çok daha netleştirdiğini belirterek, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın pandemiyi fırsata çevirerek bakanlığa ait kimi ihaleleri kendi şirketine verdiğini, Sağlık Bakanının aşı tedarikini yandaş şirket üzerinden yaptığını, çoğu kamu ihalesinin Kolin, Cengiz, Limak ve Kalyon başta olmak üzere yandaş müteahhitlere verildiğini söyledi. Bu gelişmelerin ulaşılabilir, nitelikli, parasız kamu hizmeti ve demokratik, bilimsel, laik, ana dilinde eğitim mücadelesinin haklılığını bir kez daha gösterdiğini ifade eden Gezen, bedeli ne olursa olsun mücadeleye yeni bir ivme kazandırmanın kaçınılmaz hale geldiğini dile getirdi.
Haber-Sen 1 Nolu Şube Başkanı Sadık Canyurt, genel kurulda yaptığı konuşmasında Devrimci Kamu Çalışanları’nın geçmişten bugüne taşıdığı mücadele birikimi ve değerlerine de sahip çıkarak önümüzdeki süreçte kamu çalışanları hareketinin yeniden inşa edilmesinden geçtiğinin bilinciyle hareket edip KESK’i sınıf hareketini önemli bir dinamiği olarak kavrayarak birleşik bir sınıf hareketinin kurulması için mücadele edeceğini ifade ederek KESK ve bağlı sendikalara şu önerileri iletti:
- Çalışanların hayatına değen, sorunlarını bilen, hızlı refleks gösterebilen işyeri örgütlenmeleri, güçlü bir sendikal hareketin ilk koşuludur. Tabanın söz, yetki ve karar sahibi olmasını sağlayan işyeri örgütlenmeleri aynı zamanda bürokratizm hastalığının panzehiri ve sendikal demokrasinin garantisidir.
- Sendikal demokrasiye aykırı olan başka bir durum tüm yetkilerin yürütme kurulunda toplanmasıdır. Söz ve karar hakkının tabana doğru yayılmasında meclis tipi formlar önemli bir rol oynamaktadır. KESK Genel Meclisi, Kadın Meclisi pratiğinde görülen aksaklılar bu formların reddine gerekçe yapılmamalı, demokratik işleyişin sağlanmasına çalışılmalıdır.
- Yürütmelerin sorumluk düzeyi ile meclisin sorumluluk düzeyi arasındaki açı giderilmelidir. Yürütmelerin geri çağırılabildiği bir model üzerinde durulmalıdır. Yürütmenin bir kısmının meclis içinden seçilmesi bir formül olabilir.
- Tüm iğrençliği ve pisliğiyle üstümüze çöken ama insanlığın başı derde girdiğinde Bilim Kurulundan medet umarak kendini inkâr eden, kutsal saydığı her şeyi paraya tahvil eden gerici karanlığın karşısında aklın ve bilimin silahları kuşanılmalı, laiklik ve aydınlanmanın açtığı yoldan tereddütsüz yürünmelidir. Savunulacak kutsal değerler varsa o da bilimle, sanatla ilgilenenlerin, feminist ilkeleri savunanların, doğanın ve kültürel varlıkların kıymetini bilenlerin, her şeyin parayla alınıp satıldığı bir dünyada dostluğu, dayanışmayı, vefayı, adaleti savunanların yarattığı güzelliklerdir. Cami hutbelerinden kılıç sallayanların varlığına rağmen, mağdur edebiyatının etkisi altında olduğu anlaşılan çevrelerin gündeme getirdiği “özgürlükçü laiklik” gibi çarpık kavramlarla hesaplaşılmalıdır. Hepimizin kanayan yarası olan kadının köleleştirilmesi, çocuk istismarı gibi sorunlara verecek yanıtı olmayan ideolojik bulanıklığa karşı bu toprakların ilerici-aydınlanmacı birikimi sahiplenilmelidir.
- Kamu hizmetlerinin metalaştığı, yurttaşın müşteriye dönüştüğü bir dünyada salt ekonomik taleplere indirgenmiş bir mücadele dertlere derman olamaz. Kamusal alanın devrimci bir biçimde yeniden inşa edilmesi görevi emek hareketinin omuzlarında durmaktadır.
- Kamu emekçilerinin hakları faşizme karşı mücadele etmeden savunulamaz, faşizme karşı mücadele de kamu emekçilerinin hak mücadelesi olmadan eksik kalacaktır. Faşizmin sınıf hareketi üzerindeki baskısını artırdığı koşullarda 1 Mayıs 2021 sürecinde olduğu gibi otokontrol mekanizmaları ile hareket etmek ve geri adımları akılcılaştırmak mücadele kararlılığının değil teslimiyetin en simgesel beyanıdır. Kamu emekçileri hareketinin eğer bir geleceği varsa o da faşizme karşı mücadelenin içindedir.
Seçimli genel kurulda yeni yönetim kurulu yarın seçilecek.
Sendika.Org