TTB Pandemi Çalışma Grubu 17 Mayıs’tan sonra kontrollü açılmaya dair önerilerini sıraladı. İktidarın bulaş zincirini kırmak için yapılması gerekenleri yapmadığına dikkat çeken Pandemi Çalışma Grubu yaptığı açıklamada “Ne yazık ki bu uyarıları dikkate almama hali topluma hastalık, yoksulluk, ölüm getiriyor. Son açıklanan genelgeyle kademeli normalleşme adı altında üç hafta önceki uygulamaların geri getirildiğini görüyoruz” dedi
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu 17 Mayıs’tan sonra kontrollü açılmaya dair önerilerini sıraladı. İktidarın bulaş zincirini kırmak için yapılması gerekenleri yapmadığına dikkat çeken Pandemi Çalışma Grubu yaptığı açıklamada “Ne yazık ki bu uyarıları dikkate almama hali topluma hastalık, yoksulluk, ölüm getiriyor. Son açıklanan genelgeyle kademeli normalleşme adı altında üç hafta önceki uygulamaların geri getirildiğini görüyoruz” dedi.
Pandemi Çalışma Grubu, yaptığı yazılı açıklamada Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önlemleri kaldırmanın altı ön koşulu olarak açıkladığı maddeleri de şu şekilde sıraladı:
- Hastalık bulaşının kontrol altına alınması.
- Sağlık sisteminin her olguya test yaparak, pozitifleri ayırma ve tedavi edebilmesi, her temaslı kişiyi izleyebilmesi.
- Hastalık bulaşı için yüksek risk taşıyan mekânlarda riskin en az düzeye indirilmesi.
- Okullar, işyerlerinde koruyucu önlemlerin alınması.
- Yeni olguların gelişinin yönetilmesi.
- Toplumun “yeni normal” konusunda eğitilmesi ve güçlendirilmesi.
Pandemi Çalışma Grubu, bilimsel dayanağı olmayan günlük beş bin vaka sayısına da ulaşılamadığını bunun yanında yanış politikların sürdürüldüğünü ifade ettiği açıklamasında şöyle devam etti:
Kötü gidişe yanıt olarak daha etkili adımlar atılması, hatalardan dönülmesi gerekirken benzer yanlışlarda ısrar edilmektedir. Virüsün bulaşma saati ve günü olmamasına rağmen hafta sonu ve geceleri kısıtlama uygulayarak; parkları, sahilleri kapatıp AVM’leri açarak iktidarın ne hedeflediğini anlamak kolay değildir. Toplumu pandemi yönetimine dahil etmeden, sokağı bulaşı önleyecek şekilde organize etmeden atılan her adım yasakçı politikalardan öteye gitmemektedir. Toplumun uyum sağlamasının önünde en büyük engelin akıldışı yöntemler, yasaklar olduğu bilinmelidir.
Salgının başından beri yaşa dayalı ayrımcılığa maruz bırakılan, şimdi de aşı olmadığı için cezalandırılan 65 yaş üstü yurttaşlar genelgeyle eve kapatılmış, aşı sıralamasına dahi konulmayan asıl riskli grup olan emekçiler her gün kalabalık ulaşım araçlarıyla gittikleri kapalı, havasız, kalabalık mekânlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır. Çıkarılan genelgelerin toplum sağlığını öncelemediği koşullarda aşı en büyük umudumuzdur ancak aşılama programı mevcut haliyle toplumsal bağışıklık sağlamaktan çok uzaktır. Bakanın Aralık 2020’de “Bu ülkeye 100 milyon doz girmeli, üç ay içinde bunu başaracağız” sözlerinin ardından Mayıs 2021’de 30 milyon doz aşılamaya dahi hâlâ ulaşılamadı. Bu üç haftalık sürede toplumsal hareketliliğin kısmen de olsa sınırlandığı koşullarda toplumun aşılanmasıyla büyük bir kazanım elde edilebilecekken bu fırsat da kaçırıldı.
İktidarın bulaşma riski en az ortamlara müdahale etmesi ile dayanışmayı ortadan kaldırmaya çalıştığını vurgulayan Pandemi Çalışma Grubu pandemi ile etkin-bilimsel mücadele için atılması gereken adımları şöyle sıraladı:
- COVID-19 pandemisinde gelinen noktada salgının durdurulabilmesi ancak etkin bir aşılama hizmetiyle sağlanabilir. Etkenin bulaştırıcılık özelliği dikkate alındığı zaman, toplumsal bağışıklığa ulaşılabilmek için toplumun en az %66’sının bağışık hale getirilmesi gerekmektedir. Bunun için hızla en az 55-60 milyon vatandaşımızın iki doz COVID aşısı yapılmalıdır. Yaz sonuna kadar bu hedefe ulaşılabilirse, önümüzdeki güz ve kış döneminde normal yaşama dönebiliriz. Bunun için Sağlık Bakanlığı’nı ivedi yeterli miktarda aşı temin etmeye ve günlük 1,5-2 milyon doz yapmaya davet ediyoruz. Biliyoruz, aşı uygulama altyapımızla bu yapılabilir.
- Her vaka duyarlı insanlar için enfeksiyon kaynağıdır. Bu nedenle her vakanın temaslıları ve olası vakaları tespit edilip, karantinaya alınmalıdır. Toplumda yeni vakaların bulunması için bulaş riski açısından riskli grupların izlenmesi ve taranması önerilir. Daha fazla semptomatik ve asemptomatik vakaların tespiti için test stratejisi yeniden planlanmalıdır.
- Baştan beri COVID-19 için kapalı ve kalabalık alanlar en riskli bulaş yerleridir. Hem çalışma hem de sosyal ortamlardaki kapalı alanların iyice havalandırılması, insanların kapalı alanlarda toplanmasının önlenmesi ve bu alanlarda kalış süresinin kısaltılması bu hastalığın bulaşını düşürmede en etkili yöntemlerden biridir.
- Park, bahçe, sahil, ormanlık gibi açık alanlar, COVID-19 bulaşı açısından riski en düşük yerlerdir. Diğer insanlarla en az 1,5 metre mesafe korunarak ve maske takarak açık alanlarda bulaş riskini çok düşürebiliriz. Açık alanların doğru kullanılması, toplumda COVID nedeniyle oluşan olumsuz psikolojik durumu giderecektir.
- COVID-19 enfeksiyonun bulaşma yolu, bulaş açısından risk faktörleri yeterince binmektedir. Sosyal, eğitim ve çalışma ortamlarında bulaşın düşürülebilmesi için yazılı görsel ve sanal ortamda topluma yönelik sağlık eğitimi yapılmalıdır. Burada bilgi kirliliğinin önlenmesi için, bu iş tek elden Sağlık Bakanlığı tarafından ilgili meslek örgütlerinden destek alınarak yapılması önerilir.
- Bilgi olmadan pandemi yönetilemez. Pandemiye yönelik olarak ne kadar fazla bilimsel ve hizmete dair bilgi üretilir ve paylaşılırsa toplumda yönetim ve yapılan hizmetlere güven sağlanır.
Sendika.Org