Malatya Çevre Platformu İstanbul Çalışma Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Çıplak’la Malatya’nın karşı karşıya olduğu “vahşi madencilik” tehdidini ve kent halkının buna karşı başlattığı mücadeleyi konuştuk
Malatya Çevre Platformu (MAL-ÇEP) yüzlerce maden projesi ile maden şirketlerinin tehdidi altındaki kentin doğasını, tarımını ve kültürel varlıklarını korumak için mücadele ediyor. MAL-ÇEP İstanbul Çalışma Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Çıplak’la Malatya’nın karşı karşıya olduğu “vahşi madencilik” tehdidini, MAL-ÇEP’in öyküsünü ve mücadelenin bundan sonraki olası seyrini konuştuk.
Sendika.Org’un sorularını yanıtlayan Çıplak, maden şirketlerinin faaliyetlerini hukuksuzca yürüttüğünü ve kentin büyük bir ekolojik yıkımla karşı karşıya olduğunu söylüyor
Biyoçeşitlilik bakımından çok zengin olan Malatya ve çevresinde halihazırda pek çok maden ocağı faaliyette, yeni maden ocakları da yolda. Bölge halkının ekonomik kaygılarla madenin yaratacağı yıkımı göz ardı edip bir istihdam beklentisine girebildiğini, bu nedenle de yer yer maden lobileri tarafından bu tür vaatlerle kolayca kandırılabildiğini söyleyen Çıplak, MAL-ÇEP’i halkı bilinçlendirerek yaşam ve geçim alanlarını savunacakları bir mücadelede seferber etmek için kurduklarını vurguluyor.
Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, kültürel olarak da zengin bir şehir olan Malatya’nın yağmacı maden şirketlerine kurban edilmesine sessiz kalamayacaklarını söyleyen Çıplak, gelişmiş birçok ülkede yasaklanan tahripkar madencilik yöntemlerinin ülkemizin hemen her bölgesinde sürdürüldüğünü ve kullanılan kimyasalların da ekosisteme telafisi olmayan zararlar verdiğini belirterek, bu yıkım tehdidine karşı herkesi birlikte mücadele etmeye çağırıyor.
Malatya’da neler oluyor? Malatya Çevre Platformu ne zaman ve hangi ihtiyaçtan dolayı kuruldu?
Son yirmi yıldır ülkemizin hemen hemen her ilinde olduğu gibi, Malatya’da da madencilik adı altında doğayı, çevreyi yok eden projeler yapılıyor. Çıkarılan madenler yine siyanür, sülfürik asit gibi 40 çeşit zehirli kimyasallarla ayrıştırılıyor. 1 gram altın için 4 ton su kullanılıyor mesela. Tonlarca çıkarılacak maden söz konusu olunca da yer altı ve yerüstü sularımızın tamamen yok olacağı veya kalan sularının da zehirlenmiş olacağını anlamak zor olmasa gerek. Madenlerin çalışma sahalarının yine tonlarca dinamitle patlatılarak yapıldığını artık hepimiz yaşayarak görmekteyiz.
Malatya aynı zamanda 2. derece deprem bölgesi kuşağında yer alıyor. Sık sık çevre illerle beraber depremler olmakta. 2018 yılındaki Pütürge depreminin yaraları hala sarılmamışken, insanlar hala çadır ve barakalarda yaşarken, yaşadığımız yüzyılın depremler çağı olduğunu tüm deprem bilimcileri açıklarken, Malatya ve tüm ilçelerinde 800’e yakın maden projesinin hayata geçmesi ile tonlarca dinamitin patlatılması, canlı ve diri olan fay hatlarının harekete geçmesi ile yeni yeni depremlerin olacağının kaygı ve korkusunu yaşamaktayız.
Bu maden sahaları yıllarca çalışmaya devam edecek, her yıl kapasite artışıyla daha da büyük alanları işgal edecek. Doğanın bu işgali başta ormanlar olmak üzere, meralarımızı, otlaklarımızı, tarım arazilerimizi, doğada yaşayan tüm canlılarımızı olumsuz olarak etkileyecek.
Geri dönüşümü mümkün olmayan, ot dahi bitmeyen, ağaçsız-susuz zehirli topraklarla baş başa kalacağız. Dünyada ve ülkemizin bir çok yerinde vahşi madenciliğin acı gerçekleri orta yerde dururken, kendi geleceğimizi ve yaşam alanlarımızı böyle bir tehlikeye atamayız.
Malatya’da yapılmak istenen vahşi madenciliğin startı ise 2013 yılının Eylül-Ekim ayında Malatya İnönü Üniversitesi’nde yapılan Madencilik Çalıştayı ve Sempozyumu’nda özel sektöre tanıtılarak teşvik edilmiştir. Daha önce Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) kurumu tarafından yapılan bölgesel haritalar 2014 yılından itibaren, uydu çekimleri sonucu yapılan projelerle yerli ve yabancı şirketlerin işletmesine verilerek ihaleler yapılmaya başlanmıştır. Çoğu projenin ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir’ olduğunu devletin yetkili kurumlarının siteleri üzerinden görmüş bulunmaktayız. Malatya 14 ilçesi ile beraber her ilçede ayrı ayrı meyvesi, sebzesi, kayısısı, pınarları, şelaleleri, dereleri, akarsuları, çayları, volkanik dağları, platoları, ovalarıyla, hanları hamamları ile, tarihi ve kültürel değerleri ile, şekerpancarı, tütünü, atalık tohumlardan çeşit çeşit buğdayları, bakliyatları, susuz kavunuyla, karpuzuyla, coğrafi işaret almış Doğanşehir’in elmasıyla, Arapgir’in mor reyhanıyla, Köhnü üzümü ile, Akçadağ’ın bal armuduyla, Yeşilyurt’un dal bastı kirazıyla, Hekimhan’ın ceviziyle, Arguvan’ın dünya 1. ve 2.’lik ödülü almış kekik, sütlüğen, keven, meşe balıyla, Yazıhan’ın tahıl ambarı ovasıyla, daha nice meyve ve sebzeleri ile, büyükbaş ve küçük baş hayvancılığı ile, 3000’e yakın bitki türü ve bunlardan 354’ünün endemik bitki olması ile, eko-turizme açılacak projeleri ile, çarpık betonlaşmaya rağmen hala Yeşil Malatya olarak kalan bir ilimizdir. Tarihi MÖ 7000’li yıllara kadar uzanan Malatya şehrine tarih boyunca Hititler, Asurlular, Urartular, Medler, Persler, Büyük İskender İmparatorluğu, Kapadokya Krallığı, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu, Timur Devleti ve Dulkadiroğulları gibi medeniyetlere ev sahipliği yapmış Doğu Anadolu’nun güzelim şehirlerinden biridir.
Böylesine tarihi-kültürel değerleri, coğrafi güzellikleri olan, halkın kendi kendisini idame eden zenginlik kaynaklarının vahşi madenciliğe kurban edilmesine sessiz kalamazdık. Bundan ötürü Malatya’nın tüm ilçelerinde yürütülen vahşi madencilik projelerine karşı Malatya’da sivil toplum kuruluşları, sendikalar, siyasi partilerle bir araya gelerek Malatya’da ekolojik yıkıma karşı neler yapabiliriz diye bir araya gelen bileşenlerimizle kolektif bir çalışma yürüterek Malatya ve tüm ilçelerinde yürütülen vahşi madencilik projelerine karşı mücadele etmek için Malatya il genelindeki ekolojik yıkıma karşı Malatya Çevre Platformu tüm canlıların yaşam alanları başta olmak üzere doğasını, tarihi varlıklarını ve ekolojik yapının korunmasının gereklilik olduğunu gördük.
Hep birlikte mücadele etme kararı aldık. Hep birlikte havamıza, suyumuza, toprağımıza kısacası yaşam alanlarımıza sahip çıkmaya talana ekolojik yıkıma karşı 29 Eylül 2020 tarihinde kuruluş deklarasyonumuzu yayınlayarak Malatya’nın tüm ilçe ve köylerinde yaşanan ve yaşanacak çevre talanlarına karşı çevre mücadelesi başlattık. Malatya Çevre Platformu’nu (Mal-Çep) kurduk.
Malatya Çevre Platformu bünyesinde hangi kurum kuruluşlar var? Sadece Malatya’da mı çalışma yapıyorsunuz? Bu Platformla neyi amaçlıyorsunuz?
Malatya Çevre Platformu içinde 25 bileşenimiz var; bunlar: Atatürkçü Düşünce Derneği, Türk Tabipleri Birliği, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Çağdaş Avukatlar, İnsan Hakları Derneği, DİSK, Eğitim-Sen, Sazlılar Derneği, Atmalılar Derneği, Doğanşehirliler Oba Köyleri Derneği, Balyanlılar Derneği, Pütürgeliler Derneği, Akçadağlılar Derneği, Rişvanlılar Derneği, Arguvan Doğa Koruma Derneği, Pir Sultan Abdal Derneği, Umut Sen, SES, Tüm Köy Sen, BTS, HDP, İyi Parti, CHP, Sol Parti ve Emek Partisi.
Bu bileşenlerimizin desteğiyle de günden güne güçleniyoruz. Malatya Çevre Platformu olarak ilk önce ilçelerimizde çalışma komisyonlarımızı ve sözcülerimizi oluşturduk. Daha sonra da Malatyalıların yoğun yaşadığı başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Antalya, Mersin, Antakya ve Düzce illerinde Malatya Çevre Platformu komisyonlarını kurduk. Böylelikle Türkiye geneli tüm Malatyalılara ulaşarak yereldeki mücadeleye destek verip Malatya’daki yaşam alanlarımıza hep birlikte sahip çıkıyoruz.
“Vatandaşlarımız ekolojik yıkımın farkında değiller henüz”
Malatya’nın birçok ilçesi maden şirketlerinin hedefinde bunun sebebi nedir? Malatya halkı buna ne diyor?
Malatya yer altı kaynaklarının çeşitliliği ve çokluğu bakımından çok zengin bir ilimiz. Osmanlılar döneminde bile bu bölgede değerli madenlerin işletmeleri olduğu bu nedenle de bu bölgenin Osmanlı sarayına bağlı olan Maadin-i Hümayun emanetine ait olduğu da bilinmektedir. Malatya jeolojik yapı bakımından eski sönmüş volkaniklerin oluşturduğu bir bölgede bulunmaktadır. Volkanik kayaçların olduğu yerlerde çok değerli madenlerin varlığından söz edilebilir. Mesela Pütürge’de dünyanın en değerli madeni olan Profilit var, Doğanşehir’in Sürgü Köyü’nde Karbonatit diye bir madde var altın içeriyor. Ayrıca Korindon diye bir taş yani Safir var. Kuluncak ilçemizde Toryum var. Ülkemizdeki Toryum rezervinin yüzde 30’u Kulucak’ta. Arguvan’da bakır madeni var. Yamadağı volkanik bir dağ olduğu için o bölge içinde olan Hekimhan, Arguvan ve Arapgir’de altın arayacaklar. İşte biz bu yeraltı zenginliklerimizin doğru bir şekilde hayata geçirilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz. Çünkü Yamadağı bölgesindeki altın arama çalışmaları siyanürlü olursa, direkt su kaynaklarına karışacak. Yamadağlarında siyanür çabuk buharlaşıp havaya karışır. Toprakta 100 yıl etkisi sürer. Açılan ocakların dünya standartlarında denetlenmesi gerekir.
Malatyalı vatandaşlarımız ekolojik yıkımın farkında değiller henüz, tıpkı Türkiye geneli gibi. Bunun birçok nedeni var. Biliyorsunuz en birinci neden işin ekonomik boyutu. İnsanlar bu tür işletmelerin bölgelerinde istihdam yaratacağını, iş imkanlarının doğacağını düşünüyor. Daha doğrusu bu yalanlarla kandırılıyor. Maden lobisi ve ranttan faydalanmak isteyen yerel yöneticiler yöre insanını bu telkinlerle istedikleri gibi kandırabilirler. İşsizliğin arttığı, tarımın desteklenmediği aksine yok edildiği günümüz Türkiye’sinde insanların yanılması tabii ki çok kolay oluyor ne yazık ki. Fakat biz bunun içinde yani Malatyalı vatandaşlarımız bilinçlendirmek bilgilendirmek içinde Malatya Çevre Platformu’nu kurduk. Maden işletmesi olan veya olmayan ilçelerimizde seminerler düzenleyip bilgilendirme toplantıları yapacağız.
ÇED süreçlerinden söz eder misiniz?
Malatya’nın her tarafı maden şirketleri tarafından kuşatılmış durumda. Malatya ve tüm ilçelerini kapsayan 735 tane ÇED başvurusu yapılmış. Bu başvurularının büyük bir kısmına Çevre Etki değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir raporu verilmiş. Malatya’nın tüm ilçeleri olmak üzere madencilik şirketleri faaliyetleri tüm hızıyla devam ediyor. Kum ocağı, taş ocağı, mermer ocağı, demir, bakır, kurşun, toryum, altın ve gümüş vb. gibi madenlere, ayrıca Hidroelektrik Santraller’i (HES), Rüzgar Elektrik Santralleri (RES) başta olmak üzere madencilik faaliyetleri devam ediyor.
Arguvan, Hekimhan, Arapgir, Kuluncak ilçelerinde Polimetal değerli metalik madenler başta olmak üzere yüzlerce sondaj projesinin çalışmaları devam ederken diğer taraftan Arguvan ilçesi Yukarı Atma Bölgesi’nin bakir Coğrafyası birilerinin iştahını kabartıyor. Şotik Köyü’nde Ağustos 2020’den beri devam eden sondaj çalışmaları yetmiyormuş gibi, yeniden yüzlerce sondaj numaralandırılması yapılıyor. Yöre halkına kömür arıyoruz diyerek ÇED başvurusu yapılmış. ÇED raporunda açık patlamalı ocak ve havuz projeleri var. Sondaj vurulan alanla açık patlatmalı ocak arasındaki mesafe 3,5 km. Göldağı, Ayranca Dağları, Yamadağları platosunda değerli metalik madenlerin açık ocak işletmesine başlanıldığında Erzincan Çöpler Köyü’ndeki gibi kullanılan ayrıştırıcı kimyasallarla başta sülfürik asit, siyanür gibi elementler kullanılacak. Bu kimyasallar havaya, suya, toprağa karışarak tüm yaşam alanlarını geri dönüşü olmadan yok edecektir. Bu durum Sadece Arguvan’ı değil, tüm bölgeyi etkileyecektir. Başta Hekimhan, Arapgir ilçeleri olmak üzere buraya sınır olan coğrafya da Sivas Kangal, Divriği, Erzincan Kemaliye ilçelerini tümden etkileyecektir. Kısacası ekolojik yok oluşu oluşturacaktır. Ayrıca Hekimhan ilçesinde daha önce işletilen Deveci Demir Madeni Alanı için de yine altın madenciliği için ÇED başvurusu yapılmış. Yine Hekimhan da Akmağara Köyü sınırları içinde yabancı menşeli bir şirket tarafından Altın madenciliği için ÇED başvurusu yapılmış ÇED gerekli değildir raporu verilmiş.
Pütürge ilçemizde son bir kaç yıldır yürütülen faaliyetler var. Bu bakir coğrafya birilerinin iştahını kabartıyor. 20 yıldır işletilen Profolit madenleri ocaklarının yakın çevresindeki köyleri bir kenara bırakın Pütürge coğrafyasının tamamını etkiledi iklimsel etkileşimlerin yanında ekolojik ve biyolojik dengeleri etkiledi. Zamanla bu etkiler daha da belirginleşecektir. Bununla beraber yerleşim alanları yoğun kirlilik yaşadı ve yaşıyor. Bireysel tepkilerle beraber bir takım sürtüşmeler yaşanmasına rağmen toplumsal bir refleks hala oluşmadı. Şu an itibarı ile Barit madeni saha açılma çalışması devam etmektedir. 2020 ve 2021 yılarında 19 maden sahası ÇED düzenlemesi yapılmış iki saha için iptal davası açılmıştır.
Pütürge Şiro Çayı projesi yatağı ıslah edilmesi adı altında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) 9. bölge müdürlüğü tarafından Malatya Büyükşehir Belediyesi’nce tavsiye edilen 52m en 4mt derinlikte 26 km’lik bir kanalın yapılmak istenmesi mahiyeti hakkında hiç bir bilginin verilmemesi halkın sorduğu soruların cevapsız bırakılması projenin halk için yapılmadığını ortaya çıkartıyor. Bu nedenle yoğun bir halk tepkisi oluştu. Gerek idare ve gerekse hukuk mahkemelerinde çeşitli girişimlerde bulunuldu. Yakın bir tarihte idari işlemin iptaline dair Elazığ İdare Mahkemesince yürütmenin durdurulmasına karar verildiğini öğrendik. Akabinde ilgili birimin itirazının olduğu davanın Danıştay’a gönderileceğini de öğrendik.
Doğanşehir ilçesi Çığlık Köyü’nde çıkartılacak olan feldspat cam, seramik, kaynak elektrotları boya sanayisinde kullanılan endüstriyel bir ham maddedir. Özellikle sodyum ve potasyumlu feldspatlar olmak üzere, feldspat üretiminin yüzde 60’ı cam, yüzde 35’i seramik sanayiinde, yüzde 5’i kauçuk, plastik ve boya sanayilerinde dolgu malzemesi olarak kullanılmaktadır. Feldspat ocaklarından, madenin çıkarılması ve rezervin zenginleştirme sırasında ortaya çıkan tozların uçuşarak bitkilerin üzerini kaplaması sonucunda, fotosentezi engellediği bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Bu anlamla, Feldspat tozlarının ağaç, bitki örtüsü, insan sağlığı, hayvancılık, tarım ürünleri üzerinde ve ekolojik sistemde olumsuz etkiler yaratması bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Yine Doğanşehir ilçesi Dedeyazı Köyü’nde faaliyet gösteren Mir Serhat Madencilik, 2018 yıllında kapasite artışı için proje hazırlamış Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından da ÇED olumlu kararı almıştır. Dedeyazı halkının tüm itirazlarına rağmen 14 tane kurum yetkilisi projeyi onaylamıştır. Kapasite artışı kapsamında, mevcut 20,64 hektarlık alana 1.637,61 hektar ilave edilerek toplamda 1.658,25 hektara ve mevcutta 70.000 ton/yıl olan demir ocağı ve kırma-eleme tesisinin üretim kapasitesine 30.000 ton/yıl artış yapılarak toplamda 100.000 ton/yıla çıkartılması planlanmıştır. Dedeyazı halkı olarak davanın iptaline yönelik dava açılmış. Malatya İdari Mahkemesi de burayla ilgili kararını açıkladı. Dedeyazı Mahallesi mevkiinde yapılması planlanan IR: 65568 No’lu Demir Ocağı ve Kırma-Eleme-Zenginleştirme Tesisi Kapasite Artırımı Projesi için verilen 30.09.2020 tarih ve 6034 sayılı ÇED olumlu kararının, kültürel miras varlıklarını fiziksel olarak etkilemeyeceği; bununla birlikte insan, bitki, toprak, hava ve su kaynaklarını fiziksel, biyolojik ve sosyo-ekonomik yönlerden olumsuz biçimde etkileyeceği; projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, zaten yetersiz hazırlanmış olan ÇED nihai raporunda alınacağı yazılı önlemlerle veya taahhütlerle giderilemeyeceği ve azaltılamayacağı; ÇED nihai raporunun ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde olmadığı; 2872 sayılı Çevre Kanunu’na, ÇED yönetmeliğine ve kamu yararına uygun olmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Projenin mevcut haliyle uygulanması durumunda insan, bitki, toprak, hava ve su kaynaklarının fiziksel, biyolojik ve sosyo-ekonomik yönlerden olumsuz olarak etkileneceği, raporda ileri sürülen taahhütlerin bu muhtemel olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması için yeterli olmadığı, patlamayla oluşacak titreşim ve hava şoku miktarı hesaplaması gibi projenin bazı ekolojik etkilerine yönelik yapılan değerlendirmelerde kullanılan hesaplama yöntemi ve formül seçiminde hataya düşüldüğü anlaşıldığından, dava konusu 30.09.2020 tarih ve 6034 ÇED olumlu kararında hukuka uygun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Malatya’nın diğer ilçelerinde de buna benzer faaliyetler devam ediyor. Yeşilyurt, Kale, Battalgazi, Doğanyol, Yazıhan, Akçadağ ve Darende ilçelerinde de madencilik çalışmaları devam ediyor. Migem tarafında ihale ilanlarında Malatya’nın 7 ilçesi görülüyor. 30 Nisan 2021’de Ankara’da yapılan ihalelerinin de mevcut durumunu nedir bilmiyoruz. Hangi şirketlerin ihaleyi girdiğini ve ihaleyi aldığını bilmiyoruz.
Malatya Çevre Platformu çalışmalarına nasıl devam edecek?
Sınırsız büyüme uğruna dünyadaki kaynaklar geri dönülemez biçimde tahribata uğramıştır ve bunun bedelini tüm insanlık hatta gelecek nesiller şimdiden ağır bir biçimde ödemeye başlamıştır. Türkiye’de de bunu yapmak istiyorlar; izin vermeyeceğiz. Ülkemizdeki çevre hareketlerine bakın geniş bir yelpaze halinde git gide genişleyerek gelecek nesillerimize sağlıklı bir doğa bırakmak mücadelesi içinde. Bizler de bu yelpaze içinde Malatya Çevre Platformu olarak ortaya çıkan ekolojik yıkıma, ranta, talana karşı mücadele edeceğiz. Malatya’da yaşam alanlarımıza börtü böceğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Ülkenin dört bir yanında ekoloji mücadelesi veren tüm çevre örgütleriyle dayanışma içinde bulunacağız ve bunu hiçbir siyasi kaygımız olmadan siyasetten bağımsız siyaset üstü yapacağız.
Malatya Çevre Platformu olarak Malatya yerelimizde 5 Haziran Dünya Çevre günü nedeniyle çevre duyarlığının neden gerekli olduğunu işaret ederek Malatya il merkezi başta olmak üzere tüm ilçelerimizde etkinlikler yapacağız. Bu etkinliklerimize Malatya’nın tüm sivil toplum kurumları başta olmak üzere Malatya ve tüm ilçelerinin belediye başkanlarını, sendikaları, siyasi partileri, meslek odalarına çağrıda bulunuyoruz. Gelin havamıza, suyumuza, toprağımıza kısacası yaşam alanlarımıza hep birlikte sahip çıkalım.
Söyleşi: Ceylan Bulut