Sendika.Org Podcast’in konuğu Türk sineması ve Yeşilçam üzerine düşünen yazar Hakkı Başgüney oldu. Başgüney ile yaptığımız söyleşide Türk sinemasını şekillendiren bazı olaylara değinildi. Bağımsız sinemanın savunulması gerektiğini söyleyen Başgüney, sözlerini bağımsız sinema salonlarını savunmak gerekir vurgusu yaparak bitirdi
12 Nisan’da yayımlanan “Türk sinemasında Masumiyet’in yitimi: Yeşilçam’ın son dönemi” başlıklı yazısı ile 29 Mart’ta yayımlanan “Türk sinemasında okul, aile, apartman üçlemesi: 1970’lerin sonu Türkiye’sinin ortak değer havuzu” başlıklı yazısı üzerine yazar Hakkı Başgüney ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yeşilçam diye tabir edilen dönemi anlatan Başgüney ile söyleşimizde Türk sinemasını şekillendiren bazı olaylara değinildi. Sinematek Derneği’nin kuruluşu ve Yılmaz Güney’in filmlerine vurgu yapıldı.
Sorularımızın ilki “Masumiyet, Gemide ve Tabutta Rövaşata filmlerini, 90’lı yılların son itilimleri olarak görülüyor ve bu tür özgün ve kült filmlerin bir daha çekilemeyeceği düşüncesinden bahsediyorsunuz. Bu tahlilin nedeni nedir? Yeni sinemacılar gibi ortak bir kaygıyla hareket eden oluşumları ya da yönetmenleri bugün göremediğimiz için mi bu oldu?” Başgüney buna yanıt olarak özetle şunları söyledi:
Bu filmlerin ortak özelliği izleyiciyi zorlayacak filmler olmaları. Bu yine değerinden bir şey kaybettirmez. Sinema kültürümüzün içerisinde bir yere oturuyor bu filmler. Ama bu filmler 70’lerin sonunda yakalanıp 90’larda sona eren sanat sineması niteliklerine belirli ölçülerde sahip.
Sorularımızın ikincisi, “Bugün ülkemizdeki sinema salonlarının yüzde 75’i CGV Mars adı altındaki Güney Koreli bir şirkete ait. Hem yapım hem dağıtım ve hem de salon olanağı açısından tam bir tekel. Bir ülkenin ulusal sinemasının kaderinin uluslararası bir tekele bırakılması nasıl bir durum?” oldu.
Bağımsız sinemanın savunulması gerektiğini söyleyen Başgüney, sözlerini bağımsız sinema salonlarını savunmak gerekir vurgusu yaparak bitirdi. Başgüney, “Hala kalmış üç beş sinemanın kapanmaması gerek, bunlar kalırsa ileride yeniden kamusal bir kimlik kazandırılabilir” dedi.
Söyleşi: Duygu Şahlar