Kuruluşundan bu yana görülmemiş bir etki ve yetki düzeyine ulaşan Diyanet, 40 kuruluşlu genel bütçede en büyük 13’ncü kuruluş hâline geldi
Diyanet Başkanı Ali Erbaş Ankara’da düzenlenen bir basın toplantısında konuşuyor, 15 Mart 2019 – ADEM ALTAN/AFP via Getty Images
Türkiye’de dini altyapı ve din eğitimi kapasitesi görülmedik çapta genişliyor. Pandemide tam kapanma genelgesi içine alınan içki yasağına varan özel yaşama müdahale örnekleri birbirini pervasızca izliyor. Laik yasal çerçevenin gün geçtikçe altı oyuluyor. Bütün bunlar, genelde devlet kurumları ama özellikle sürekli tahkim edilen devletin din işlerinden sorumlu kurumu Diyanet ve onun arka bahçesi Diyanet Vakfı üzerinden ilerliyor.
Diyanet, kuruluşundan bu yana görülmemiş bir etki ve yetki düzeyine ulaşırken, 40 kuruluşlu genel bütçede en büyük 13’ncü kuruluş düzeyine erişti. Diyanet 2021’in ilk üç ayında da Dışişleri, Kültür ve Turizm, Sanayi, Ticaret, Çevre ve Şehircilik gibi bakanlıklardan daha fazla bütçe harcaması yaptı.
Diyanet’in 45 yıldır bir de arka bahçesi var: Diyanet Vakfı. Onun da faaliyet alanı ve etkinliği son yıllarda hızla büyüyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın desteğinde bir “sivil toplum örgütü” gibi genişleyip yayılan vakıf, parasal kaynağını, desteğini büyük ölçüde devletten almaya devam ediyor. Yayıncılık yapıyor, üniversite kuruyor, televizyon kanalı işletiyor, hac turizmi organize ediyor, cami ve Kur’an kursu inşa ediyor, öğrenci yurtlarını yaygınlaştırıyor ve kaynak yaratmak üzere gayrimenkul yatırımcılığı yapıp inşaat sektöründe de birçok alana yatırım yapıyor.
İslami tarikat ve cemaat çatıları altında örgütlenen kesimlerin, bunların önde gelen sermaye gruplarının toplumu İslamlaştırma gayretleri, siyasi düzeyde iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) eliyle özellikle eğitimin İslamlaştırılmasında hızlandı. Kısa sürede din adamı yetiştirme amacıyla kurulmuş imam hatip liselerinin sayısı 1651’i buldu ve öğrenci sayısı 610 bini geçti.
İslamlaşma başka bir düzeyde, bir devlet kurumu olarak din hizmetlerinden sorumlu Diyanet ve arka alanını, özellikle son 10 yılda hızla genişleterek sürdürüldü ve 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kuruluşu ile yeni bir dinamizm kazandı.
“Dindar nesil” yetiştirme hedefli bu konjonktürün sunduğu fırsatı, bugünün Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş 2015’te Diyanet’te eğitim daire başkanı iken Diyanet’in aylık dergisinde yazdığı bir makalede şöyle ifade etmişti: “Dindar nesil yetiştirmek için önümüzde duran fırsatları iyi değerlendirmeliyiz. Yüz elli bine yaklaşan din görevlisi, yüz binlerce imam-hatip mezunu, öğretmeni ve öğrencisi, on binlerce ilahiyat mezunu, öğretim elemanı ve öğrencisi, on binlerce Kur’an kursu öğreticisi ve öğrencisi, ilk ve orta dereceli okulların tüm sınıflarında üç senedir seçmeli olarak okutulan Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin hayatı, temel dini bilgiler gibi derslerin mevcudiyeti ne büyük fırsatlardır.”
Diyanet’in örgüt yapısı özellikle AKP’nin yükseliş döneminde, 2010 sonrası tahkim edilirken bütçesi ona göre genişletildi ve kurum, merkezi bütçe ödeneklerinden en çok yararlanmada 13’ncü kuruluş durumuna geldi. Nitekim 2021’de 13 milyar TL bütçe ödeneği verilen Diyanet’in 2021 ilk çeyrek harcamaları, Dışişleri, Kültür ve Turizm, Sanayi, Ticaret, Çevre ve Şehircilik gibi bakanlıkların harcamalarından daha fazla.
Diyanet’in istihdam ettiği personel sayısı da yıldan yıla artarak 2020’de 128 bini buldu. Kurum’un yönettiği cami sayısı 90 bin, Kur’an kursu sayısı da 20 bin dolayında. Diyanet her yıl 125 bini bulan yurttaşın hac ve umre seyahatlerini de organize eder halde.
Diyanet öteden beri Müslümanların sadece Sünni Hanefi kesimini temsil eder ve nüfusun ihmal edilmeyecek bir oranını oluşturan Alevilerin kimliğini dışlayan bir kurumsal yapıya sahip. Bununla birlikte inanan inanmayan tüm kesimlerin vergisiyle faaliyet gösteren bu kurumun bir de arka bahçesi var. O da Diyanet Vakfı.
Diyanet’in dışsal ekonomisinden yararlanarak ikinci bir Diyanet gibi faaliyet gösteren bu “arka bahçe”, gerçekte kaynak yaratma, yatırım yapma ve Diyanet’in asli işlevlerine lojistik destek sağlamada önemli bir başka yere sahip.
1975’te Türkiye siyasi tarihinin en karanlık dönemlerinden “Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti” olarak adlandırılan koalisyon hükümeti döneminde kurulan Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) misyonunu şöyle tanımlamaktadır: “Diyanet İşleri Başkanlığının faaliyetlerine destek olmak, din hizmetlerinin daha geniş kitlelere ulaştırılması ve dini hizmetlerde görev alacak neslin yetiştirilmesi gayesiyle kurulan Türkiye Diyanet Vakfı, bugün ülkemizde 1003 şubesi ve dünyanın 149 ülkesinde eğitimden kültüre, sosyal ve hayri hizmetlerden dini hizmetleri destekleme ve uluslararası yardım faaliyetlerine kadar geniş bir alanda çalışmalar yapan büyük bir sivil toplum hareketi haline geldi.”
Diyanet ve arka bahçesi TDV, özellikle “komünizme karşı dalgakıran” rolleriyle 12 Eylül 1980 döneminde ve sonrasında kollanıp güçlendirildiler. Ama asıl atılımlarını AKP döneminde yaptılar.
TDV bugüne kadar 3 bin 817 cami, 2 bin 866 Kur’an kursu, 25 ülkede ise 100’ün üzerinde cami ve eğitim binası yaptığını açıklamaktadır. Vergiden muaf tutulan ve 2005’ten bu yana izinsiz bağış toplama yetkisi ile donatılan TDV, çeşitli yayınlar üretiyor, fuar ve kitap sergileri düzenliyor, televizyon yayıncılığı yapıyor (Diyanet TV), öğrenci yurtları inşa ediyor ve işletiyor. 29 Mayıs Üniversitesi isimli bir vakıf üniversitesini hayata geçirmiş durumda.
İslam’ın beş şartından biri olan, zenginliğin bir kısmını fakirlere vermek diye tanımlanabilecek “zekat” toplamayı da işlevleri arasına alan TDV, her tür bağış toplama, Diyanet ile birlikte hac seyahatlerini organize ederek gelir sağlama imkânlarına da sahip. Çeşitli ticari işletmeleri olan, ticaret ve inşaat üstünden birikim imkânları yaratan TDV’nin yıllık geliri ve istihdamı da çığ gibi büyüyor.
Diyanet sadece Türkiye odaklı değil, bir İslam dünyası otoritesi olmayı açıkça hedefliyor. Bu hedefi, eski başkanlardan Mehmet Görmez 2016’da şöyle ifade ediyordu: “Diyanet sadece Türkiye’nin değil, bütün Müslümanların Diyanet’i olmuştur. Diyanet teşkilatı, Orta Asya, Balkanlar, Afrika ve diğer coğrafyalarda yaşayan kardeşlerimizin din hizmetlerinde, din eğitiminde kapısını çaldığı müessese olmuştur. 2006 yılından itibaren Afrika’nın kırk noktasında hizmet veren, Latin Amerika’da yaşayan yedi milyon kardeşimize hizmet götüren, Pasifik Asya’daki Müslüman kardeşlerimize hizmet götüren bir teşkilat olmuştur.”
Oxford Üniversitesi öğretim üyelerinden Ceren Lord’a göre Erdoğan’ın “tek adam” rejimi çerçevesinde Diyanet’in konumu da giderek Şeyh el-İslamlık kurumunun statüsüne dönüşüyor. Yani, hem Sultan’a bağlı hem de İslami otorite olarak bir özerklik alanına sahip devlet iktidarının merkezinde bir aktör. Lord devamında şu soruyu da soruyor: “Belki de bu süreçle Diyanet’in aslına rücu ettiği söylenebilir ama istenen bu mudur? Cumhuriyet’in böyle bir Diyanet’e ihtiyacı var mıdır?”
Kaynak: Al Monitor
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.