“Şimdiki zamanda yaşayan bizler özerkliği hiç yaşamayacak mıyız? Bir gün olsun tek yasası özgürlük olan bir parselde ne zaman yaşayacağız? Geçmişin ve geleceğin özlemiyle mi yetineceğiz? Tüm dünya siyasi boyunduruktan kurtulduktan sonra mı aramızdan biri özgürlükle tanışmayı iddia edecek?”
Bu yazı İkizdere köylülerinin mücadelesine ithaf edilmiştir
“Yukarıda, aşağıda mekânı bizim için, biz olmadan ele geçirilemez ölçekte örgütlüyoruz”
2011, Savunulacak Alan’ı işgal edenler
Avrupa’nın kimi ülkelerinde (Fransa, Belçika, İsviçre) 2000’li yılların başında kimi devlet projelerine karşı projenin gerçekleşeceği yerde eylem yapıp alanı işgal ederek mücadeleyi sürdüren topluluklarla karşılaştık. Havaalanı, baraj, otoyol gibi kimi projelere karşı doğayı ve kamulaştırılacak tarım alanları savunmaya yönelik bu eylemlere “Savunulacak Alan” adı verildi.
Bugün de İkizdere köylüleri taş ocağı projesi karşısında Savunulacak Alan yaratıyorlar.
Daha çok kırsal alanlarda görülse de kentsel alanlara da sıçradı. Örneğin oturulmayan konutları işgal ederek konut sorununu gündeme getirirler. Mücadeleden her zaman zaferle ayrılmasalar bile gündeme damga vurarak bir kez daha mekânın mülkiyeti ve kullanımı hakkında tartışmalara neden oldular. Sadece çevre değil konut gibi toplumsal konular da ele alındı.
1990 yılında Peter Lamborn Wilson, Hâkim Bey takma adıyla Geçici Özerlik Alanı adlı eserini yayımlar (TAZ: Temporary Autonumous Zone). Bu eser anarşist ve yeraltı (underground) gruplarının el kitabı olarak sunulur. Devlet yönetimi, piyasa ekonomisi ya da iktidar oyunlarından kurtulmak için siyasi taktiklere başvurulur ve GÖA kaçış yoludur. Hâkim Bey, şöyle der: “Şimdiki zamanda yaşayan bizler özerkliği hiç yaşamayacak mıyız? Bir gün olsun tek yasası özgürlük olan bir parselde ne zaman yaşayacağız? Geçmişin ve geleceğin özlemiyle mi yetineceğiz? Tüm dünya siyasi boyunduruktan kurtulduktan sonra mı aramızdan biri özgürlükle tanışmayı iddia edecek? Mantık ve duygu böyle bir varsayımı mahkûm eder. Bilmediğimiz şeyler için mücadele edemeyiz, der bize aklımız. Kalp acımasız dünyaya isyan edip kuşağımıza böyle adaletsizlikleri getirmesin. Tüm insanlar (ve tüm dünya yaratıkları) özgür olmadıkça ben de özgür olmayacağım demek, bir tür şaşırtıcı iç dinginliğe kapanmak, insanlığımızdan feragat etmek, kendimizi kaybeden olarak tanımlamaktır.” Hâkim Bey hiçbir kuruma bağlı olmayan, hareketli, açılıp kapanan geçici özgürlük alanları yaratmayı ve burada yaşamayı öğütler.
Ertelenmiş Düzenleme Alanı (ZAD: Zone d’Aménagement Temporarire) ise bir mekân politikası olup gelecekteki kentsel projeler kapsamında (konut, boş zaman değerlendirme alanı, turizm, spor, doğal alanı koruma gibi) spekülasyonu önleme amacıyla yerel topluluğa arazi tahsis etme amacı güder. Bu alanla ilgili karardan bir yıl önceki arazi fiyatları esas alınır ve yerel topluluğa öncelik tanınır (şufa hakkı verilir).
İşte ZAD kısaltması ele alınarak Savunulacak Alan (Zone à Défendre) yaratılır. Bu alan aynı zamanda geçici özerklik alanına da gönderme yapar.
2016 yılında Fransa’da 10-15 SA vardı. Bunlar içinde en önemlisi ise Nantes kenti yakınına yapılması düşünülen havaalanına (Notre Dame de Landes) karşı kurulan SA olup inşaat kararının iptal edilmesine neden olmuştur.
SA ile John Rawls’un yarattığı kavram olan “sivil itaatsizlik” karşılaştırılıp her SA hareketinin sivil itaatsizliğe benzeyip benzemediği de sorgulanmıştır. Bireysel ya da toplu olsun sivil itaatsizlik genelde bir yasaya, kimi kez de anayasada bulunan bir maddeye ya da belirli bir haksızlığa karşı yürütülen eylemdir. SA ise genelde iktidarın halka danışmadan, karşılıklı görüşme yapılmadan ve sosyoekonomik bir rasyonalitenin değil de özel mülkiyetin rantı için aldığı bir karara karşı yapılan eylemdir. Her ikisi arasında daha geniş bir karşılaştırma yapmak bir tez konusu olabilir.
Genelde kırsal alanda tarım arazisini, toprağı, doğayı koruma adına hükümetin otoyol, havaalanı, köprü, baraj, nükleer santral, AVM, taş ocağı (İkizderelilerin mücadelesini unutmayalım), 1000 inekli çiftlik, hızlı tren hattı, rüzgâr enerjisi santrali gibi projelere karşı çıkarlar. Kentsel alanda da gerekirse savunulacak alan yaratılarak kimi kentsel projelere karşı çıkılır. Kamunun bölgede yaşayan, tarım yapan insanları dinlememesi, danışmamasının sonucudur. Çevreci yaklaşım içinde sadece inşaat değil gürültü, sağlık, görsel nedenler de devreye girer.
Katılanlar ise çok değişik kesimlerden gelir. Çevrecilerden almaşık dünyacılara, anarşistlerden tüketim toplumu karşıtlarına, feministlerden LGBTİ+’lara, yeni ve genç köylülerden otorite karşıtlarına, etiketsizlerden siyasi parti yandaşlarına, özerkçilerden siyasi köktencilere, öğrenciden öğretmene, gencinden yaşlısına kadar insanlar bu geçici ya da yıllarca kalıcı olacak alana gelip işgal ederler ve yerleşirler. Kimileri SA’daki ideolojinin puslu, bulanık olduğunu söylese de günlük başkaldırıdır. “Özel mülkiyetin mahvetmek istediği yerde biz yaratıcı olacağız” derler sadece.
Biraz ütopyacıdır Savunulacak Alan. Toplumsal sözleşmenin gözden geçirilmesinin ötesinde ütopya, başka bir dünya mümkün olgusunu da ortaya koyar. İşgale değil, oturmaya geliyoruz, der.
Yerelde direnişe katılanlara dışardan gelenler eşlik eder. Sürekli alanda kalanlar dışında alana her gün gelip gidenler vardır ve yeni dünya arayışı tartışmalarına katılırlar.
Kolektif enerji ile barınaklar, evler inşa edilir. Çadır kurulur. Ortak mutfak devreye girer, yemek paylaşılır. Kütüphane açılır.
Tartışma her gün yapılır. Kasa ortaktır. İşbirliği esastır. SA’nın “Kesin Özerklik Alanı” (KÖA) olması için çaba sarf ederler.
Kimileri SA yaşamını 60-70’li yılların hippi yaşamına benzetir.
Gerekirse işgal edilen alan işlenir, ekim yapılır. Bu işleme toprak sahibi çiftçilerle birlikte de olabilir. Yerel tohum ön plana çıkarılır. Zirai ilaçlar ve yarattığı tehlikeler tartışılır.
İşgal edilen yerin yaşam alanı olmasını gettoya dönüşmemesini isterler. SA kimlikleri olur. Zadistler (SA’da oturanlar) adını verirler ve Zapatistalarla benzerlik kurarlar. Kimileri maske takarlar. Egemen medya ve iktidar SA’da yaşayanları şeytanlaştırmaya, devlet güvenliğini tehlikeye atacak insanlar olarak sunmaya çalışsa da her gün örgütlenerek gerekli yanıtları verirler. Şiddet pek kullanılmaz ama alanı boşaltmaya yönelik devlet güçlerine karşı direniş vardır. Gerekirse alana geliş yolları kapatılır. İş makinelerine sabotaj yapılır.
“Başkaldırı Adacıklarıyız” derler. Adacıklar her alan yağmasında oluşacaktır. “Her yerde SA” sloganları olup yerleşik düzeni değiştirmeyi de amaçlarlar.
Belirli bir planlama ve hiyerarşi yoktur. Uluslararası destek arayışına gidilir.
Yerel demokrasi deneyimi içindedirler. Kırsal kesim ile kentsel kesim arasındaki ilişki ve mücadele tartışılır. Havaalanı kentselin uzantısı olarak ele alınır. Henri Lefebvre’in “kent hakkı” gibi “köy hakkı” üzerinde durulur. Bu hakkın nasıl kullanılacağına özerk ve kolektif şekilde biz karar verebiliriz, denilir.
Yavaş yaşam da söz konusudur. Yerel tüketime ağırlık verilerek desteklenir.
Yukarıdan ve zorla dayatılan bir projeye karşı hukuki yollara da başvurulur. Masa başında karar alan memurların, teknisyenlerin, kentbilimcilerin, plancıların kararlarına itiraz edilir.
Doğayı savunmak, doğadan ekmeğini kazananlara destek olmak ve toprakları için mücadele etmek Savunulacak Alanları çoğaltmaktan geçer ve geçecektir.
Bir-iki kitap:
Philippe Subra: Zone à défendre, l’aube, 2016.
Hakim Bey: TAZ, Zone d’Autonomie Temporaire, L’éclat, 2013.
Kaynaklar:
Anne Laure Pailloux: Zone d’Aménagement différé contre ZAD, Analyse d’une lutte pour l’autonomie dans l’espace rural, 2013 (archives-ouvertes.fr)
Pierre Guillaume: La désobeissance civile à l’épreuve des ZAD (offres.hypotheses.org)
Jade Lindgaard: LA ZAD, ça marche,ça palabre, c’est pas triste, Mediapart, 15-4-2017.
Nadia Taibi: Qu’est-ce qu’une zone à défendre, à propos de Notre dame de Landes, sens dessous, 2018/1, no: 21
franceinter.fr: reporterre.net: rts.ch: fr.wikipedia.fr: lagazette.fr: jean-jaures.org: novethic.fr: cairn.info: ens-lyon.fr: jssj.org: revue-internationale.com: zaddelacolline.info: wikinaute.com: philomag.com: tempspresent.com: journal.unipoliy.ch
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.