1 Mayıs’ta gözaltına alınan 21 üniversite öğrencisinden 8’i mevcutlu istenmişti. Vatan Emniyet’te bir gece tutulan üniversitelilere polisler tarafından kamerasız alanda işkence edildi
1 Mayıs’ta Taksim’e yürüyen 21 üniversite öğrencisi gözaltına alınmıştı. 8 üniversiteli mevcutlu olarak Fatih ilçesindeki Vatan Caddesi üzerinde bulunan İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nde tutulmuştu. Öğrenciler geç saatlerde kameranın olmadığı bir alanda 2 kadın polis tarafından işkenceye maruz bırakıldı. Üniversitelilerden işkenceye maruz kalan Lizge Biter, Şilan Delipalta ve Ayşegül Korkutan ile şiddete tanık olan üniversiteli Doğukan Gürbey Sendika.Org’a konuştu.
Üniversiteliler Pangaltı metrosu girişinde 1 Mayıs günü sabah 8’de “Kampüsten sokağa biz kazanacağız” diyerek Taksim’e yürümek istediği için gözaltına alınmıştı. 21 üniversiteli önce Bayrampaşa Devlet Hastanesi’ne sağlık kontrolü için götürüldü. Buradan Vatan Emniyet’e getirildi. Emniyet’te 13 üniversitelinin serbest bırakılması kararı verildi. Üniversitelilerden 8’i için mevcutlu istendi. 13 üniversiteli Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’ne sağlık kontrolüne götürülüp buradan bırakıldı. Mevcutlu istenen 8 üniversiteli de Bayrampaşa Devlet Hastanesi’ne PCR testi için götürüldü. PCR testi sırasında başlayan ve sonrasında gözaltı aracında devam eden tartışmalar Vatan Emniyet’e nezarethaneye getirilene kadar devam etti. 8 üniversiteli Vatan Emniyet’in kamerasız bir bölümünde dakikalarca darp edildi. Kolu büküldüğü için tepki gösteren Lizge Biter’in “Nefes alamıyorum” demesine rağmen boğazını sıkmayı bırakmayıp şiddetini arttıran polis kadınların saçlarından tutarak yere yatırdı. Yerde kadın polislerce tekmelenirken erkek polisler de şiddete dahil oldu. Bu sırada gözaltındaki erkekler de kollarından polisler tarafından tutularak engellendi.
Lizge Biter, kamerasız alanda polislerin şiddet uygulamaya nasıl başladığını anlattı:
Bizi serbest bırakılan 13 arkadaşımızdan ayırdılar. COVID testi için tekrar hastaneye götürdüler. Testin ardından 8 mevcutlu arkadaş ile tekrar Vatan Emniyet’e geldik. Otobüste beklettikten sonra nezarethane işlemleri için aşağıya indirdiler. Nezarethaneye giden yolda otoparkın içerisinden geçilerek gidilen bir yoldan götürdüler. Kamerasız alanda şiddet uygulayıp sonra nezarethaneye koydular.
Kamerasız alanda nezarethaneye götürülürken önce kolumu sıkmaya başladılar. Ben bu kadar sıkmalarının gerek olmadığını söyledim. Otobüste planlamışlardı bunu. Çok belliydi. Gözümüzün önüne geçip plan yaptılar arabanın dışında. Kolumu bırakmasını söyleyince tartışma büyüdü. Saçlarımızdan tutup çekmeye başladılar. Özellikle kadın polisler çok bilenmişlerdi. Biz kadınları asıl olarak darp ettiler. O sırada itişme anında bir kadın polis boynuma yapıştı. Baya sıkmaya başlayınca nefes alamadığımı ve bırakmasını söyledim. Ben bağırdıkça daha çok sıkmaya başladı. Diğer polisler araya girip bitirmeye çalıştı. Çünkü öbür tarafa dönünce kameralar vardı. O sırada kadın polisleri oradan geri gönderdiler. Kameralı alanın oradan uzaklaştırdılar bize şiddet uygulayan kadın polisleri. Bizi nezarethaneye alırken üst aramasına filan da bize şiddet uygulayan polisleri getirmediler. Avukatlarımız suç duyurusunda bulundu. Hastaneye gittiğimizde söyledik ve darp raporu da aldık.
Şilan Delipalta, gözaltının ilk anından adliyeye götürülene kadar geçen süre boyunca polislerin şiddet uyguladığını anlattı:
Kameraların olmadığı bir alanı özellikle tercih etmeleri çok barizdi. Bunu sonradan fark ettik biz. Kameraların olduğu alana geçer geçmez şiddeti kestiler bir anda. Kol sıkmak ile başlayıp tekme atmaya varan, saçlarımızdan tutup yere atmaya varan bir şiddet durumuydu aslında. 2 kadın çevik kuvvet polisinin özellikle başlattığı durumu orada bulunan 15 hatta 20 polis de gerçekleştirdi aslında. 20 polis bir anda biz 8 kişiye birden, araçta yaşamış olduğumuz bir tartışmadan bize bilendiklerinden özellikle tercih edip hedef alarak saldırdıkları biz 3 kişiye yoğun anlamda darp uyguladılar. Ama herkes o şiddete maruz kaldı. Bizi ilk aldıklarından adliyeye götürülene kadar şiddet vardı. Polisler şiddeti hınç almak için değil öldürmek istercesine üzerimize saldırdı. Arkadaşlar fenalaşırken bile kapıyı açın diyoruz açmıyorlar. Normalde biz avukatlarımızın getirdiği suyu içeriz. Ama o an acil bir durum vardı ve oradaki suyu elimize aldık. Suların geri kalanını araçtan çıkarttılar.
Ayşegül Korkutan, polislerin iradelerini kırmaya çalıştığını anlattı:
Araç içerisinde bizim irademizi kırmaya çalıştı polisler. Şöyle otur, buraya geç, şuraya geç diyerek araç içinde tartışma ortamı yarattılar. Lizge’ye yönelik olarak ayağını oradan çekeceksin ve sosyal mesafeni koruyacaksın derken bunları da ağzımızın içine girerek yapması biraz bahane üzerinden irade kırma noktasındaydı. Orada bir gerginlik oldu. Bu gerginlikte istediklerini yapamayınca, orada yanımızda çok fazla avukat da vardı. Camlarımızda film de yoktu. Görülebilecek bir alandaydı. Polisler bize karşı kinlendi.
Sonrasında sırayla nezarethaneye götürülürken biz 3 kadına yönelik kolumuzu büke büke götürme ve kollarımızı sıkma durumu oldu. Aynı polislerdi. 2 kadın polis işkenceyi direkt başlatan ama erkek polisler de girdi oraya. Kollarımızı ters döndürmelerine, ne yapıyorsunuz diye tepki gösterince kamerasız alanda bizi çember içine alıp yere serip direkt saçımıza yöneldiler. Saçımızdan çekip tekme atmaya başladılar.
Burada birbirimizi korumaya çalıştık. Diğer arkadaşlarımızı uzaklaştırdılar. Erkek polisler, erkekleri tuttular. Yerde tekmeler attılar. Erkek polisler de ayırıyoruz bahanesiyle onlar da bize vurdu. Erkek polisler de saçlarımızı çekti. 2 kadın çevik kuvvet polisi ve onların amirleri başlattı bu durumu. Görüntüleri gözümüzde. Daha sonra kameralı alana geçilirken de hemen anında normale döndüler. Biz tepki vermeye devam ediyorduk ama onlar hiçbir şey olmamış gibi normalleşti. O kadın polisleri hızlıca oradan uzaklaştırdılar bu sırada kameralı alana geçince. Bunların tamamı planlı bir şekilde yapıldı. Biz aracın içerisinde bekletilirken araç dışında polisler diğer polisleri çağırarak şöyle yaparız gibi konuşularak planlanıp yapıldı. Rastgele bir kol bükme ile başlamadı. Çok planlı bir şekilde yapılmıştı.
Ayşegül Korkutan bir gece boyunca nezarethanede kalmalarının nedeninin açıklanmadığını şöyle anlattı:
Olayın aslı demokratik üniversite isteyen öğrenciler 1 Mayıs’ta sokaktaydı, gözaltında da iradeleri kırılmaya çalışıldı. Biz 8 kişiyi ayrıca bir gece nezarethanede tutmalarının ve bunun bize hiçbir şekilde açıklanmamasının nedeni de oydu. Boğaziçi’nden aldığımız ruhu 1 Mayıs’ta da sokağa döktüğümüz için bu işkenceyi planladılar.
8 mevcutlu istenen üniversitelilerden biri olan Doğukan Gürbey de yaşadıklarını anlattı:
Polisler bizim sayımız azaldıktan sonra yani 13 kişi serbest bırakıldıktan sonra kavga çıkarmaya yönelik tartışma çıkarmaya başladılar. Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde PCR testinden dönerken kadın polisler 4 kadın arkadaş ile tartışma çıkartmaya yönelik konuştu. Vatan Emniyet’in otopark girişinde parmak izi vermeye gidilen yerde kameraların olmadığı bir köşede bodrumda otoparktan geçerken kadınların kolunu sıkarak çekti. Biz 8 kişi 4 erkek önde 4 kadın arkada sırayla nezarethaneye götürülürken yaşandı bunlar. Biz 4 erkek, erkek polislerle yürürken kadınların seslerini duyup arkamızı döndük.
Kadın polislerden biri Lizge’nin nefes alamıyorum demesine rağmen durmadı. Arkadaşlarımız kadın polislere ses çıkarttıkça arkadaşlarımıza daha çok şiddet uyguladılar. Yanımızdaki güvenlik şube memurları da kadın çevik kuvvet polislerine dahil oldu. Beni bir sivil polis bir kolumdan bir çevik kuvvet polisi bir kolumdan tutuyordu. Kadınların yanına gitmeye çalışırken polislerle birlikte yere yuvarlandık. Şiddete tepki gösterdik. Kadın polisler alandan uzaklaştırıldıktan sonra bir çevik kuvvet polisinin ‘Kadın çevikleri gönderdik. Sıkıntı yok’ dediğini duyduk.
İlgili haber:
1 MAYIS’TA TAKSİM’E YÜRÜMEK İSTEDİĞİ İÇİN GÖZALTINA ALINAN ÜNİVERSİTELİLER SERBEST BIRAKILDI
Sendika.Org