Türcülüğün, kapitalizmin yok saydığı, ezdiği, öldürdüğü her canlının yanında ve bunları dayatan sistemin karşısında olduklarını belirten veganlar 1 Mayıs’ta alanlarda olacaklarını açıkladı
Vegan Kortej, Hayvan Özgürlüğü Komitesi ve Hayvan Özgürlüğü Kolektifi, Sendika.Org’un sorularını yanıtladı.
Bu yıla dair 1 Mayıs çağrınız nedir?
Bizler 1 Mayıs’ı insan olmayan hayvanlardan kopuk bir gün olarak değerlendirmiyoruz. Burada insan olmayan hayvan dememizin sebebi aslında insanların da bir hayvan olduğu gerçeği. Emeğine yabancılaşan birey hayvan olduğu gerçeğine de aynı şekilde yabancılaşmıştır. Toplumun ve sistemin en ötekisi olan hayvanların kapitalist birikimde yerini biliyor ve meta hatta köle statüsünü ne bizler kabul ediyoruz ne de hayvanlar kabul etmekte. Tarih boyunca kendilerine baskı uygulayan insanlara karşı gösterdikleri direniş, isyan, meydan okuma ve başkaldırı eylemleri bunun en somut kanıtı. Eşeğin inadı insan zulmündendir. Biliyoruz ki; Hayvanlar da bu sömürü düzenine direniyor ve köle olmak istemiyor. Şüphesiz ki bizler de ipini koparan dananın tarafındayız. Bizler de Vegan Kortej olarak bu emek sömürüsünde canlarını, kanlarını feda eden hayvanların tarafında olarak işçi sınıfıyla omuz omuza bu sömürü düzeninin karşısında olduğumuzu tekrarlıyoruz. Ve bu noktada emekleri için mücadele veren herkesi türcülük ile yüzleşmeye, hayvanların gasp edilen tüm haklarını geri vermeye ve vegan olmaya davet ediyoruz.
Bu sene 1 Mayıs pandemi ve yasakların gölgesinde geçiyor. Ancak sömürünün, türcülüğün, kapitalizmin yok saydığı, ezdiği, öldürdüğü her canlının yanında ve bunları dayatan sistemin karşısında olan veganlar yeryüzüne, hayvana, insana özgürlük demeye pandemi koşullarında da devam etti. Bu enerji 1 Mayıs’a nasıl yansıyacak?
Hazır pandemi demişken şunu belirtmekte fayda var. COVID-19 diğer birçok bulaşıcı hastalık gibi zoonotik bir virüs. Yani doğa ve hayvanlardan insan tahakkümü ve sömürüsüne aldığımız en somut tepkilerden biri. Bu tepkiden de anladığımız üzere doğa ve doğanın içinde olan hayvanlar üzerinde kurduğumuz tahakküm ve sömürüyü sonlandırmamız gerekiyor. Biz Vegan Kortej olarak 8 Mart ile birlikte hayvan hakları hareketinde var olmaya başladık. Manifestomuzda yazdığımız gibi bizler, türcülüğü de cinsiyetçilik, ırkçılık, LGBTİ+fobi gibi tüm ayrımcılıklarla aynı politik zemine oturtuyor ve tüm hak temelli adalet arayışlarına kesişimsel bir pencereden bakıyoruz. Diğer hak ve adalet arayışlarından ayrılmayarak onların sesine insan olmayan hayvanların sesini katarak vegan kortejlerde yerimizi alacağız. Çünkü biz farkındayız ki; hiçbir sömürü, hiçbir şiddet türü birbirinden ayrı düşünülemez. 1 Mayıs’ta da bu bakış açımızı ortaya koyuyor, sömürülenlerle aynı yerden el ele kol kolayız. Yine 1 Mayıs için Hayvan Hakları Meclisi, İzmir Vegan İnisiyatifi ile birlikte bu bütünleşik mücadeleyi devam ettirme isteği içerisindeyiz. ‘1 Mayıs’a Doğru’ adlı Zoom’dan yapılacak 28 Nisan-30 Nisan arasında 3 günlük bir program organize ettik. Emek ve hayvan sömürüsü kesişiminde 1 Mayıs’ı konuşacağımız söyleşilerimiz, vegan işçiler ve hayvan köleliği hakkında panellerimiz olacak. Son olarak da hayvanların direnişiyle ilgili bir video gösterimi ile bu programı sonlandırmayı umut ediyoruz. Aynı şekilde bir sosyal medya çalışmasında hayvanların da bu mücadelenin içinde olduğunu göstermeye çalışacağız. Bunun dışında emek ve demokrasi güçlerinin bundan sonraki basın açıklamalarında bizler Vegan Kortej olarak da yerimizi alacağız.
Bu yıla dair 1 Mayıs çağrınız nedir?
Uluslararası emek, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’a bu yıl tekrar pandemi koşullarında giriyoruz. Bu koşulların tüm dünyada sömürülen insanların ve diğer hayvanların durumunu daha da ağırlaştırdığını biliyoruz. Hayvanlara yaşatılan bunca eziyetle yüzleşmekten korkulduğu için görmezden geliniyor olabilir. Ancak, görmeyi seçtiğimiz yere bakınca da birçok ülkede sağlık sisteminin iflas ettiğini, aşı ve tedavi imkanı olmadığından milyonlarca insanın öldüğünü, işsizlik ve açlıkla mücadele ettiğini görüyoruz. Buna rağmen 1,5 senedir pandemiyi üreten “hayvancılık” sektörü sorgulanmadı. Oysa çok iyi biliyoruz ki COVID-19’un çıkış noktası bir “hayvan pazarı”ydı. Zoonotik salgınların, insanların diğer hayvanlara yaşam alanı bırakmamasından çıktığını da çok iyi biliyoruz. Her geçen gün daha fazla hayvan doğal hayatından koparıldığı için gelecek pandemilerin daha ağır yaşanacağını da biliyoruz. Ancak hayvan sömürüsü gibi yaratılan ekolojik yıkımın sonuçları da görmezden geliniyor. Bunun yanında araştırmalar “hayvancılık” yapılan üretim tesislerinin covid-19’un yayılmasını arttırdığını gösterdi. “Hayvansal ürün” kullanımının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisini de düşündüğümüze ciddi bir halk sağlığı sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz.
Tüm bunları birlikte ortaya çıkaran şeyin temelinde hayvanı, insanı ve ekosistemi metalaştırıp, sermaye birikimi için sömüren bir ekonomik sistem kurgusu olduğunun farkındayız. Dolayısıyla çağrımız, kapitalizmin genişlemek için yarattığı yıkımın, bu üçünün sömürüsü üzerine kurulduğunun daha çok fark edilmesidir. Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük sloganını sahiplenirken sistemin bu kesişimselliğinden hareket ettik ve sistemi değiştirmek için yine bu kesişimselliğin özgürlüğünü örgütleme çağrısını yapacağız. Kapitalizm karşıtı muhalefetin de insan üzerindeki sömürüyü tanıdığı ölçüde doğanın ve hayvanların sömürüsünü de tanıması çağrısı yapacağız. Hayvan sömürüsü, bir hayvanın kendi hayatının öznesi olma hakkı elinden alındığı zaman başlar. Bu genellikle hayvanların yaşam döngüsü sermayenin çıkarları doğrultusunda değiştirilerek yapılır. Bu korkunç düzeni sürdürmek için hiç bir zorunlu sebep olmadığını biliyoruz. Aksine tam da hayvan sömürüsüne karşı çıkmak için zorunlu nedenlere sahibiz. Bu nedenle türcülük politik bir tercihtir ve tüm hayvanların politik tutsaklar olduğunu anlamız gerekir.
Bu sene 1 Mayıs pandemi ve yasakların gölgesinde geçiyor. Ancak sömürünün, türcülüğün, kapitalizmin yok saydığı, ezdiği, öldürdüğü her canlının yanında ve bunları dayatan sistemin karşısında olan veganlar yeryüzüne, hayvana, insana özgürlük demeye pandemi koşullarında da devam etti. Bu enerji 1 Mayıs’a nasıl yansıyacak?
Pandemiye bağlı yasakların açıkça devletin muhalefeti susturmak için kullandığını görüyoruz. İşçiler, emekçiler, yaşamak için çalışmak zorunda olanlar işe giderken, iktidar bloğu toplantılar yaparken söz konusu olmayan virüs nedense sadece işçi bayramında, 8 Mart’ta, Onur Yürüyüşü’nde tehdit yaratıyor.
Pandemi sürecinde sermayenin eline verilen kod-29 gibi araçlar yüzünden süren 20’den fazla işçi direnişinde, kayyım rektör atamalarına karşı öğrencilerin Boğaziçi direnişinde, kadın ve LGBTİ+’ların İstanbul Sözleşmesi direnişinde veganların bütünleşik mücadele ekseninde konumlandığına şahit olduk. Veganlar politik mücadelelerde daha fazla öne çıkmaya başladılar. Türcülüğün ve kapitalizmin yarattığı yıkıma karşı daha renkli ve ciddi bir muhalefet kurmak için dayanışmayı 1 Mayıs’ta alanlara taşıyacaklar. Bu enerjinin, sistem karşıtlarını daha güçlü ve daha bütünsel olarak bir araya getireceğini göreceğiz. Devletin hukuksuzca 1 Mayıs’ı yasaklama kararına rağmen Taksim başta olmak üzere memleketin dört bir yanında 1 Mayıs’ı bayram neşesiyle kutlayıp taleplerimizi haykıracağız. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Bu yıla dair 1 Mayıs çağrınız nedir?
Uygarlığın büyük bir yok oluş yaşadığı bu dönemde vegan, feminist, sosyalist bir devrime çağırıyoruz herkesi. Veganlar olarak iktidara şartlarımızı açıkladık. Bu şartların örgütleneceği bir süreç için vegan olmaya ve örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.
Bu sene 1 Mayıs pandemi ve yasakların gölgesinde geçiyor. Ancak sömürünün, türcülüğün, kapitalizmin yok saydığı, ezdiği, öldürdüğü her canlının yanında ve bunları dayatan sistemin karşısında olan veganlar yeryüzüne, hayvana, insana özgürlük demeye pandemi koşullarında da devam etti. Bu enerji 1 Mayıs’a nasıl yansıyacak?
Bu enerjiyi 1 Mayıs’ta sokaklarda da yansıtacağız. Evden çıkan çıkamayan çıkmak zorunda kalan pek çok vegan var. Aslında emekçilerin çalıştığı bir 1 Mayıs olacak. İşyerlerinde, sokaklarda, balkonlarda, kapımızın önünde veganlar olarak sözümüzü dile getirmeye, insan harici hayvanların da eşitlik mücadelesinin bir parçası olduğunu söylemeye devam edeceğiz.