Toplumsal Hukuk, yaklaşan 1 Mayıs nedeniyle yaptığı açıklamayla 1 Mayıs’ın engellenmesi girişimlerine tepki göstererek herkesi 1 Mayıs’a çağırdı
Toplumsal Hukuk, 1 Mayıs öncesi yazılı bir açıklama yayımlayarak pandeminin bir yandan emekçilerin yaşadığı sorunları ağırlaştırırken bir yandan da iktidar tarafından bu sorunların dile getirilmesini engelleyen yasaklar için bahane haline getirildiğine dikkat çekti.
1 Mayıs’a işçi avukatların sorunları, işsizlik, insanlık dışı çalışma koşulları, iktidar tarafından LGBTİ+’ların hedef gösterilmesi ve kadına yönelik şiddet gibi pek çok problem eşliğinde girildiği belirtilen açıklamada, esnek çalışmanın pandemi yoluyla yaygınlaştırıldığı, Kod-29 gibi uygulamalarla işçilerin tazminatsız olarak işten çıkarıldığı ve aynı zamanda vatandaşlara pandemi koşulları karşısında destek sağlanmadığı ifade edildi.
Açıklamada bir taraftan iktidarın pandemiye ilişkin her türlü önlemden muaf olarak kongreler yaptığı ve cenaze törenleri düzenlediği, diğer taraftan ise her türlü hak arama girişiminin ve Baro seçimlerinin pandemi bahanesiyle engellendiğine dikkat çekildi ve yasaklamalara karşı mücadele çağrısı yapıldı: “Yasaklamalara, sesimizin kısılmasına izin vermiyoruz ve güvenceli iş ve sağlık hakkı için herkesi 1 Mayıs’ta alanlarda ve bulduğumuz her fırsatta taleplerimizi haykırmaya davet ediyoruz.”
Açıklamanın tamamı:
Salgın yönetimi değil; salgını fırsata çevirme yöntemi
2021 yılı İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ne Covid-19 salgını eşliğinde giriyoruz. Bu salgında Akp’nin yaşamlarımızı, emeği yok sayan salgın yönetiminin derinleştirdiği yıkım ve bu yıkım karşısında hayatta kalma mücadelesi içindeyiz. Salgınla birlikte katmerlenerek devam eden işsizlik, insanlık dışı çalışma koşulları, işçi avukatların sıkıntıları, kadına yönelik şiddet, ev içi emek sömürüsü ile iktidarın hedef göstermesiyle birlikte LGBTİ+’lara karşı artan şiddet ve ötekileştirme gibi sayılabilecek birçok husus varlığını olanca gerçekliğiyle dayatmakta.
Derinleşen ekonomik kriz, yargının üç sacayağından biri olan savunmanın temsilcisi avukatların kendi ofislerini kapatmalarına, avukat işsizliği ve yoksulluğunun artmasına yol açmıştır. Pandemi bahanesiyle esnek çalışma koşullarının işverenlerce manipüle edilmesi hem işçi avukatların hem de işçilerin iş yeri ve ev ayrımının ortadan kalkmasına, mesai saati uygulamasının günün her saatine yayılmasına sebebiyet vermiştir. Sağlık bahanesiyle çalışma biçimlerinin değiştirilmesi, daha fazla mesai yaparken daha az ücret ile yaşamaya çalışma koşullarını doğurmuştur.
İktidar tarafından “Salgınla hep birlikte mücadele” naraları atılırken işçiler tıklım tıklım toplu taşıma araçları ve havalandırılmayan kapalı iş yerlerinde ölümün pençesine gönderiliyor. Yandaş firmalara nakdi destekler sağlanırken ve bunlar vergilerle finanse edilirken Türkiye, vatandaşlarına en az nakdi destek veren iki ülkeden biri oldu. İşverenlere verilen desteklerle çalışanlar kısa çalışma ödeneği altında açlığa mahkum edildiler. İşten çıkarma yasağına rağmen işçiler “iyi niyet ve ahlak kuralına aykırılık” bahanesiyle Kod-29 gerekçe gösterilip tazminatları bile verilmeden işlerinden çıkarıldılar.
Geçtiğimiz yıl bütün dünya salgınla boğuşmasına rağmen birçok ülke aradan geçen bir yılda vatandaşlarına seri bir şekilde aşılama hizmeti vermeye başladı ancak bizler hala aşılara ulaşamıyoruz. Denetim yapma bahanesiyle her köşe başına polis ordusu yığabilirken devlet hastaneleri mesai saatinde test yapamadıklarını söyleyerek insanları geri çevirmektedirler.
Salgınla mücadelede gerekli olan eve kapanma hali, gerekli tedbirler alınmadığında kadını şiddet gördüğü eve hapsedip kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini artırmaktadır. Salgınla birlikte kadınların omuzlarına yıkılan hane içi iş ve bakım yükleriyle ev içi emek sömürüsü de hat safhaya ulaşmış durumdadır. Üniversitelerin kapalı olması ve eve kapanmalardan dolayı ailelerinin yanında kalmak zorunda olup; şiddet gören ve ölüm tehditleri alan LGBTQ+’ların can güvenliğini sağlamakla yükümlü iktidar kılını kıpırdatmamaktadır. Ortaya çıkan bu durumlar iktidarın arzu ve emellerini açığa çıkaracak bir biçimde İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilmesi; aynı zamanda hukukun ve insan haklarının hiçe sayılması anlamına gelmektedir.
Tüm bunlar olurken iktidarın şehir şehir dolaşarak “lebalep” kongreler yapması, kalabalık cenaze merasimleri, vaka sayılarının artmasında halkı suçlayan sağlık bakanının bu etkinlikler karşısında susması aklımızla alay etmekten başka bir anlama gelmemektedir. Salgının başlamasından bu yana genelgeler ve Valilik kararlarıyla demokratik hak arama taleplerinin engellenmesi, savunmaya saldırarak Baro seçimlerinin ertelenmesi, geçinmek için çalışmak zorunda olanların güvencesiz ve zor şartlar altında çalıştırılıp az ücrete mahkum edilmesi ve son olarak bunların tüm sorumlusunun 84 milyon olduğunu ifade etmesi iktidarın salgını fırsatını çevirdiğinin göstergesidir.
İktidarın ve salgının gölgesi altında bakanların şirketleri ve hastaneleri servetini arttırıp bir yandan da tüm bu hukuksuzluklara karşı kolluk kuvvetleri ve genelgeler ile kendilerini güvence altına alırken; bizler yoksullaşıyor, iş ve sağlık güvencesi olmadan hayatta kalmaya çalışıyoruz. Bu yüzden yasaklamalara, sesimizin kısılmasına izin vermiyoruz ve güvenceli iş ve sağlık hakkı için herkesi 1 Mayıs’ta alanlarda ve bulduğumuz her fırsatta taleplerimizi haykırmaya davet ediyoruz:
1-Akp her şehirde ve lebaleb kongreler yaparken Baro seçimleri engellenemez ve kısıtlanamaz; tedbirler eşliğinde yapılabilecek Baro seçimleri her Baro için serbest olsun!
2- Hak ve talepleri duyurmak için düzenlenen toplantı ve gösteriler pandemi bahanesiyle engellenemez; yasaklamalar getiren genelgeler geri çekilsin!
3- Yandaş şirketlere verilen nakdi destekler kesilsin; bu destekler geçinemeyen avukatlara, stajyer avukatlara, emekçilere verilsin!
4- Hukuksuzca ve siyasi Saiklerle ruhsatları gasp edilen avukatlara ruhsatları iade edilsin!
5- Covid-19 iş hastalığı sayılsın!
6- “İyi niyet ve ahlak kuralına aykırılık” gerekçe gösterilip işçilerin açlığa mahkum edilmesine sebep olan Kod-29 zulmüne son verilsin!
7- Yeterli sayıda olmayan Covid-19 testleri tedarik edilsin; herkesin eşit bir şekilde aşıya kavuşabilmesi sağlansın!
8- Toplum ulaşım araçlarında seferler arttırılsın; işlerine gidebilmek için toplu ulaşım araçlarını kullananların hastalık riski minimuma indirilsin!
Sendika.Org