Abdülhamid’in çocuk hastanesi olarak kurdurup, sağlık hizmeti dışında bir amaçla kullanılamayacağına dair tapusuna şerh düştüğü Şişli Etfal, tam teşekküllü sağlık ve eğitim hizmetleriyle İstanbul’un en önemli kamu hastanelerinden. Yıllardır bina yenileme adı altında parçalanıp başka bölgelere taşınıyor. Geleceğine dair durum belirsiz, iktidar net bir açıklama yapmaktan kaçınıyor. Son olarak Gezi Parkı ile birlikte olmayan bir vakfa devredildiği de açığa çıkınca şüpheler kuvvetlendi
Abdülhamid döneminde çocuk hastanesi olarak yapılan ve tapusuna sağlık hizmeti dışında bir amaçla kullanılamayacağına dair şerh düşülen, şimdi de Şişli ve çevre ilçelere hizmet veren tam teşekküllü bir hastane olan Şişli Etfal Hastanesi yenileme adı altında parçalanıyor, taşınıyor.
Hastane arazisi herkes için farklı açılardan çok kıymetli. İstanbul halkı için “hayat”, sermaye için ise “rant” meselesi. Hükümetin bir planı var ama açıktan söylemiyor. Gelecekte ne olacağı belirsiz.
Öte yandan hastane de Gezi Parkı gibi olmayan bir vakfa devrediliyor, yetkililer niyetlerini “oraya güzel bir tesis yapacağız” diyerek duyuruyor.
2018’de kurulan Şişli Etfal Dayanışması da hastanenin yerinde yeniden yapılandırılması için mücadele ediyor. Son dönemde eylemleri, kampanyaları sıklaştı.
SES Şişli Şubesi’nden İpek Deniz, Diş Hekimi Asistanı Özgür Kavuşer Vardar ve Süleyman Karan’la Şişli Etfal’i, iktidarın planlarını ve Dayanışma’nın mücadelesini konuştuk.
Şişli Etfal Dayanışması nedir, kimdir? Merak eden okurlarımız için Şişli Etfal Dayanışmasını nasıl anlatırız?
İpek Deniz: Şişli Etfal Dayanışması, 2018 yılında kuruldu. Aslında SES (Sağlık Emekçileri Sendikası) Şişli Şubesi’nin girişimi ile kurulan bir yapı oldu. Burada sivil toplum kuruluşlarından, partilerden oluşan birçok bileşen mevcut, muhtarlar, eski belediye başkanı gibi farklı kişilerle de görüştük. İlk kuruluş aşaması bu şekilde gerçekleşti. Hastanenin taşınmasıyla ilgili süreç 10 yıldır devam etmekte ama nedense sürekli erteleniyordu ve sağlık çalışanlarının “yıllardır taşınacak ama bir şey yok” dedikleri bir hava vardı. Hastanenin bölünme lafının ortaya atılmasıyla beraber Etfal Dayanışması kurulmuş oldu.
Bu hastane bütün branşların bir arada olduğu, nitelikli sağlık hizmeti veren, aynı zamanda sağlık eğitimi veren bir kurum. İlk tepki sağlık eğitimi alan ve veren insanlardan geldi. O kadar ciddi bir tepki geldi ki, il sağlık müdürlüğünden hastaneye gelip açıklama yapmak zorunda kaldılar. Ama binanın depreme dayanıksız olduğu iddiası dışında elle tutulur bir şey söyleyemediler. Bizlere yerin neresi olacağına dair net bir bilgi de verilmedi.
İnsanların asıl derdi ise “Niye bölünüyoruz” sorusuna yanıt bulmaktı. “Teknoloji bu kadar gelişmişken, yerin 20 kat altında sistem işliyorken ve yeterli alan varken nasıl burada çalışılamaz” denilerek hesap soruldu. Şu an ise taşınan bölümlerin yeniden hastaneye dönüp dönmeyeceğine dair net bir bilgi yok. Yetkililer bize bilgi vermiyor. Sadece Abdülhamit zamanındaki pavyonlara benzer, çocuk poliklinikleri olacağı söylendi. Sağlık turizmi yapılacağına dair laflar dolaşıyor. Bunların dışında muhataplardan herhangi bir cevap alamıyoruz. Etfal Dayanışması olarak il sağlık müdürlüğünden randevu aldık görüştük. Sürecin ilerlediği zamanlarda da benzer görüşmeler yaptık. Ama hiç net bilgi alamadık. Mecliste 4 tane milletvekili konuya dair soru önergesi verdi. İkisi 2018’de kurulduğumuz ilk zamanlarda en son ikisi de yakın zamanda verildi soru önergelerinin. Onlara da yine hiçbir şekilde yanıt verilmedi.
Süleyman Karan: En son ise kamuoyu ile beraber hastanenin, yaklaşık 16 alan ile birlikte Sultan Beyazıd Han Veli Hazretleri isimli bir vakfa devredildiğini duyduk. Vakfın yeri bile belli değil ve İstanbul’da rant elde edebileceklerini düşündükleri kamusal alanların yetkileri bu kuruma devredilmiş. Biz bu vakfın ismini ilk olarak Gezi Parkı ile duymuş olsak da parkın devredilmesi meselesinin öne çıkartılmasının kasıtlı olduğunu düşünüyorum. Sadece rant amaçlı değil aynı zamanda politik de bir hamle bu. Şişli Etfal gibi alanlarda ise ciddi maddi çıkarlar yatıyor. Peşkeş çekmeye oldukça müsait alanlar bunlar.
Sağlık turizmi yapılacağına dair bilgilendirmeyi sizinle kim paylaştı? Kamuya açık olarak telaffuz edildi mi?
İpek Deniz: Açıkçası önce sosyal medyada rastladık. İlçe sağlık müdürü ile görüştük. Sağlık müdürünün konuya dair hiçbir fikri yok. Tek kurdukları cümle: “Sağlık Bakanlığının bu konu ile ilgili tasarrufu vardır.”
Süleyman Karan: Bir diğer cümle ise, “Oraya güzel bir tesis yapacağız.” Bence asıl hikâye bu. Ezberlenmiş gibi aynı şeyi söylüyorlar. AKP’li belediye meclis üyesinden de AKP ilçe başkanından da Sağlık Bakanlığından da böyle bir açıklama var. Etfal’i güçlü, tam teşekkülü bir hastane olarak tekrar yapmak yerine tesis yapacaklarını söylüyorlar. Tesisin ne olduğunu sorduğunuzda ise lafı dolandırıyor, yanıt veremiyorlar. Hikâyenin özü budur. Bence tesis dedikleri büyük olasılıkla sağlık turizmine yönelik bir plan. Acıbadem sürecine de baktığınızda Medipol, Medical gibi özel hastanelerle ailevi ilişkileri de veya Sağlık Bakanı’nın ilişkilerini düşündüğünüzde, Kamu Özel İşbirliği üzerinden gidecek, Avrupa’ya yönelik, ABD’ye yönelik veya Arap sermayesine yönelik paralı bir sağlık turizmi tesisi veya Avrupalı yaşlı sigortalıların getirtilebileceği bir tesis olma ihtimali çok yüksek. Bunlar bu şekilde söylemlerde bulunduklarında mutlaka altından bir şey çıktığı için biz de turizm tesisi varsayımına vardık. Kamuoyuna açık veya bize ağızlarından kaçırmadılar ama burada ki İlçe Sağlık Müdürü, eski İl Sağlık Müdürünün, kendi aralarındaki sohbetlerinde de turizm tesisi geçiyor. Burada ki AKP belediye meclis üyesinin de bize hakaret ettiğini de duyduk. Belli ki bu proje rant projesi olarak tasarlanmış. Sessiz kalmaları ise bize şunu gösteriyor, burada bir pislik dönüyor.
Peki Şişli Belediyesinin bu konuda söylediği bir şey var mı? Sürece müdahalesi var mı?
Şişli Belediyesi tümüyle yanımızda, bize destek veriyor. Hiçbir şekilde sürecin rant tarafında değiller. Bomonti’de engel oldukları projeler oldu, burada fiilen engel olamıyorlar ama eyleme dahil olabiliyorlar, kısacası yanımızdalar.
İpek Deniz: Şişli Belediye Başkanı ile görüştük. “Burada yaşayan binlerce insan var. Şu haliyle bile hastane yetersiz. Acile binlerce başvuru yapılıyorken Etfal’in gitmesi çok ciddi bir krize sebep olacak” dedi. Ayrıca şu anda 3 tane özel hastanenin açılması için başvuru yapıldığını da söyledi. Bu bize paranın kokusunun geldiğini gösteriyor. Acil durumlarda en yakın sağlık merkezine ihtiyaç duyarsınız, çünkü zamanla yarışıyorsunuzdur. Böyle şeyleri düşündüğünüz zaman, bu özel hastaneler kesinlikle zorda kalan bir sürü insanın zor durumundan yararlanacak. Çevreye en yakın devlet hastanesi Okmeydanı ama orası da şu anki haliyle oldukça yetersiz. Etfal varken dahil yetmiyor. Etfal’in günlük acil başvurusu 1000 kişi. Şu anki aşı kuyruğunu görseniz söylemek istediğimi anlarsınız. Bir diğer alternatif devlet hastanesi ise Taksim İlkyardım ama biliyorsunuz ki orası butik bir hastane. Nitekim benzer bir mücadeleyi onlar da verdi.
Özgür Kavuşer Vardar: Bir de bu pandemi sürecinde Etfal’in ayrı bir önemi var. Pandemi öncesinde de oldukça yoğun bir akışın gerçekleştiği bir yer. Depreme dayanıklı olmadığı söyleniyor, ödediğimiz deprem paraları ile yerinde güçlendirme yapılabilir.
Süleyman Karan: Bu mücadele tek yönlü değil, üç tane hastane kurulması tabii ki kötü bir şey değil. İsterlerse 50 tane yapabilirler. Ama ona göre personel istihdam edilsin, buradaki insanı alıp da oraya taşımasın. Sağlık personelinin de bu yüzden dengesi şaşıyor. İkincisi, yerinde yapmazsa hastaneyi tümüyle kapatmış olacak. Bir iki yıl kullanılamaz olacak. Şişli Etfal şahane bir bina olarak da geri gelse dahi, Şişli, Beşiktaş, Kağıthane, Sarıyer halkının o sürede özel hastanelere mahkûm olması demek. Bir de böyle bir risk var ama bu bile düşünülmemiş.
Yaklaşık 10 yıl önce dönemin Sağlık Bakanı “360 derece dönen restoran yapacağız” diyor hastaneye. Kağıthane’de bulunan hastanenin zemini hasarlı kayıyor bu yüzden, inşaat çalışması aksıyor, yani yapımı bitmiyor ama onlar dönen restoran yapacaklarını söylüyorlar. Sarıyer’e dışarıdan mimarisi güzel görünen bir hastane yapıldı. Ama hastane sel yatağında. Şimdi bu insanları doktorları oradan oraya görevlendirerek yıpratıyorlar.
İpek Deniz: Bir koldan sağlık eğitimi veriliyor bu hastanede, binlerce nitelikli asistan var. Şimdi eğitimleri aksadı çünkü oradan oraya gönderiliyorlar. Düşünün 36 saat nöbet tutan bir asistan evini hastaneye yakın tutmuş, çünkü dinlenecek vakti kısıtlı ama farklı farklı yerlere görevlendirme çıkarılıyor. Pandemi süreci de zaten hastane işleyişinde değişikliğe sebep oldu. Asistan hekim ve hemşirelerin sırtından dönen bir süreç. 38 branştan oluşan bir sağlık ekibi var. Ülkenin herhangi bir noktasına aldığınız eğitim ile gidiyorsunuz, kötü bir eğitim verirseniz halk sağlığı açısından da ciddi risk almış olursunuz. Bütün bu eğitimleri baltalamak, bunu baltalamak oluyor. Tek başına Şişli halkına verilen bir zarar değil tüm ülkeye verilmiş bir zarar söz konusu.
Hastanenin bir kısmı Sarıyer’de şu an, bir kısmını ise başka bir yere taşıyacaklar. Bu parçalanmanın sonuçları olarak neler yaşanıyor şu an? İlerde ne gibi getirileri veya götürüleri olabilir?
İpek Deniz: Parçalanma nitelikli eğitime çok ciddi balta vuracak. Hasta için ise mesela size bir tanı konulamıyorsa bir sürü branşa aynı anda danışılabiliyor. Düşünün tanıya ihtiyacınız var ama Seyrantepe’de görüntülenme yok. Gidiyorsunuz polikliniğe, çektirmeniz gereken şeyler oluyor ve sizi Şişli veya Sarıyer’e yönlendirmek zorunda kalıyor hekiminiz. Yani bu yüzden tam teşekküllü hastane niteliğini kayıp ediyorsunuz. Mesafe ve ulaşılabilirlik anlamında çok büyük sıkıntıya sebep oluyor. Eğer durumunuz çok acilse bu ekstra sorun demek.
Peki hastanenin bu durumdaki hastaları taşımak için özel olarak tahsis ettiği araçları veya başka bir yöntemi var mı?
Maalesef sizi metroya yönlendiriyorlar. Bunu not düşmek istiyorum mesela stadın önünde bir kaza olursa (kaldı ki normal şartlarda bile trafik kötü) ve maça denk gelse bittik.
Özgür Kavuşer Vardar: Çocuk onkolojisinde Etfal bir numaraydı. Şimdi diyoruz ya Şişli Etfal; Şişli, Beşiktaş, Kağıthane ve Sarıyer halkına hizmet veriyor. Hayır aslında durum o kadar basit değil. İstanbul’u bırakın Türkiye’nin çeşitli yerlerinden Etfal’e geliyordu hastalar. Üstelik gelen hastalar varlıklı değil aksine yoksul hastalar oluyordu. Yatacak ve kalacak yerleri olmayan insanlardan bahsediyoruz. Bahçe geniş ve müsait olduğu için derme çatma çadırlar kurup orada kalırlardı. Düşünsenize Sarıyer’e veya Seyrantepe’ye böyle bir hastanın gittiğini. Hastalar için hastanenin bahçesi dahi çok uygundu.
Bu yönetim bir günde Nişantaşı Spor Kulübü’ne hastane içerisinden gidilen merdivenleri yıkarak sokak yaptı. Dönemin başhekimi Sağlık Bakanlığı’nın izni ile yaptı bunu. Spor kulübünün halı sahası ise otopark yapıldı. Mesela sıklıkla söylenen şeylerden biri de Abdülhamit burayı yaptırırken sağlık tesisi olarak şerh düştü. Buraya sağlık tesisi dışında bir şey yapılamaz. Mahalledeki insanlar bu yüzden biraz rehavet içinde. Mahalledeki insanları konuşup basın açıklamalarına destek için gelmelerine dair ikna ediyoruz ama yaşlılar şöyle söylüyor: “Boşuna uğraşmayın, orası bir şey olmaz tapuda Abdülhamid’in şerhi var.”
Süleyman Karan: Halbuki vakıf değişti. İşte sırf bunun için yani şerh mevzusu için de vakıf değiştirilmiş durumda. Artık istediğini yapabilir hale gelmiş durumda. Tam haramilik hikayesi bu.
Özgür Kavuşer Vardar: Abdülhamid’in kızı zamanında bebekken hastalıktan ölüyor. Bunun için Şişli Etfal Hastanesi’ni yaptırıyor. Etfal, “çocuklar” demek. O zamanlarda sadece doğum servisi bir binadayken diğer poliklinikler ve yemekhane küçük barakalardan oluşuyordu.
O zamanlar bile hastane oldukça kalabalıktı. Çünkü çevrede başka hastane yoktu.
Şu an Şişli Etfal Dayanışması’nın örgütlenmesi ne durumda? Ne hedefliyor, ne bekliyorsunuz?
Özgür Kavuşer Vardar: Şişli Etfal Dayanışması’na biz Demokrasi Meclisi adıyla dahil olduk. O oluşumun içinde yer aldık. Sizler gibi basın mensuplarıyla çeşitli röportajlar yaptık. Hastane önünde basın açıklamaları gerçekleştirdik. Onun dışında internette bir imza kampanyası başlattık. Bu imza kampanyası ıslak imzalarla da mahallerde, Şişli’nin çevresindeki pazarlarda devam ediyor.
İmza kampanyasında hedefiniz neydi?
Süleyman Karan: İnternette 15 bin toplandı ama 20 bine de çıkabilir. İmza kampanyasında iki haftada 15 bin imza topladık, fena bir rakam değil. Daha da artabilir tabi bu sayı. Ama tabii ki bu tip mücadelelerde asıl mesele imza kampanyası olmuyor. Mesele burada fiziki olarak görünür olmak. Aslında bizim şu an yaptığımız, 2018’de başlayan Şişli Etfal Dayanışması’nın sönümlenmiş halini yeniden canlandırmak oldu. Bunu da SES’le beraber Şişli Demokrasi Meclisi başlattı. Şişli Kent Konseyi dahil oldu. Sendikalardan DİSK’e bağlı Dev-Sağlık İş katıldı. İstanbul Tabip Odası da çok dahil olmasa da içinde yer aldı. Ama asıl yürütücülüğünü SES ve Şişli Demokrasi Meclisi sürdürüyor diyebiliriz. Partilerle de görüştük ve gittiğimiz her partinden olumlu geri dönüşler aldık. İktidar bileşeni partilerin bazı mensupları dahil taleplerimize olumlu yaklaştılar.
Kimse “Şişli Etfal buradan gitsin” demiyor. Bunu söylemeye iktidar cephesinden dahi kimsenin cesareti yok. Hatta buna Sağlık Bakanlığı yetkilileri de dahil. Hepsi kaçamak konuşmak zorunda hissediyor kendini. Tabiî bu bizim için bir avantaj. Sıcak temaslarımızda mahalleliden “nasıl kalkar” tepkisi ise oldukça yüksek.
Ama bildiğimiz gibi sadece pandemi değil bu korku ortamı, otokratik yönetim, faşizm sebebiyle eylemlerin kitleleri az. Ama yine de bakacak olursak son iki senenin en kalabalık eylemlerinden biri yaklaşık 500 kişi ile Etfal’de gerçekleşti. Bildiri dağıtımlarından ise şunu görüyoruz. Toplumun her kesiminden bir tepki geliyor ve genelde bu tepki destek mahiyetinde oluyor. Bu mücadeleyi sadece Şişli’de sınırlı tutmak değil diğer mahallere, Beşiktaş, Kağıthane, Sarıyer gibi yerlere de taşımalıyız. Çünkü bu durum tek başına Şişli’nin problemi değil. Bu bir ön alma mücadelesi. Bu zihniyetle mücadele etmenin başka bir yolu yok. Bizim hatamız bu ön alma mücadelelerini geç başlatmak oldu. Bomonti’de mücadelemizi dört yıl önce başlatmış olsaydık belki de kazanacaktık, yıkılmayacaktı. Şişli Etfal’de 2018’de başlayan mücadele eğer sürdürülebilir olsaydı, ara verilmeseydi bu noktaya gelmezdik. Bu yüzden biz bunu bir ön alma mücadelesi olarak görüyoruz.
İktidarın burayı ranta kurban etmesi ya da halk sağlığından, kamu sağlığı hizmetinden, özel sağlığa dönüştürme ihtimaline karşı bir mücadele veriyoruz. Ve biz burası yerinde dönüştürülsün derken kapris yapmıyoruz. Çünkü binlerce kişiye hizmet veren tam teşekküllü bir hastaneden bahsediyoruz. Türkiye’nin en iyi acillerinden birinin içinde olduğu bir kurumdan bahsediyoruz. Eğer yerinde dönüş olmazsa binlerce hastayı iki yıl boyunca kapıdan döndürmüş oluyorsunuz. Ayrıca halkı da özel hastanelere mahkûm etmiş oluyorsunuz. Kadın doğum ve çocuk gibi çok uzmanlaştığı iki alanda, insanları daha niteliksiz daha düşük sağlık hizmetine mecbur etmiş oluyorsunuz. Ne civardaki kamu hastaneleri ne de özel hastaneler bu kadar iyi bir sağlık hizmetini verebilir. Hastanenin 1 milyon 700 bin hastaya hizmet verdiğini varsayıyoruz 5 ilçeden kaynaklı, bu kadar insanı Okmeydanı’nda süründürmek iyi ihtimal, diğer bir ihtimal de özel hastanelerde sömürmek yaptıkları bundan ibaret.
Özgür Kavuşer Vardar: COVID’de ilk aklımıza gelen Etfal oluyor. PCR testine oraya gidiyorsunuz. Çünkü ücretsiz yaptırabiliyorsunuz. Eğer özel hastaneye giderseniz test başına 250 TL ödemeniz gerekiyor. Dört kişilik bir ailenin sırf test masrafı 1000 TL oluyor. Zaten özel hastanenin kapısından girdiğiniz anda size para gözüyle bakıyorlar.
İpek Deniz: Günde 1000 hasta çok övünülecek bir şey değil. Oradaki sağlık emekçisinin kötü bir çalışma koşulu demek. Giden hasta için de niteliksiz bir sağlık hizmeti demek. Zaten bu sebepten dolayı Seyrantepe’deki de kalsın, Sarıyer’deki de kalsın. Etfal’in ve Okmeydanı’nın çevre ilçelerdeki sağlık hizmetini kaldırmalarının imkânı yok. Etfal Dayanışması olarak, ranta karşı ve doğaya da saygıdan kaynaklı yerinde dönüşümü savunuyoruz biz. Var olan zihniyet çok yıkıcı. Bugün Etfal’i de kaldıran, İstanbul Sözleşmesi’ni de kaldıran zihniyet her alanda benzer mantıkla çalışıyor. Yaşam hakkımız için de sağlık hakkımız için de sürekli kendimiz mücadele ederken buluyoruz. Şu an deprem olsa Şişli halkının gidecek çok az yeri var ve Etfal bahçesi bunlardan bir tanesiydi. Biraz da bu sebeplerden kaynaklı karşı duruyoruz. Biz ses çıkarmadıkça en temel yaşam haklarımıza dahi saldırılıyor.
Söyleşi: Ali Ergin Demirhan