Son günlerde her türlü hak arama girişimini şiddet kullanarak engelleyen Emniyet, basında ve sosyal medyada çok sayıda işkence ve kötü muamele görüntüsünün yer almasının ardından, kamuya açık alanda meydana gelen ve kamuoyunu ilgilendiren olayların kişisel veri kapsamında olduğunu iddia ederek görüntü alınmasını yasakladı ve polislere bu doğrultuda işlem yapılması talimatını verdi. Böylece Emniyet görevlileri, basın ve yurttaşların ifade özgürlüğünü tamamen yok sayarak bizzat sorumlusu olduğu hak ihlallerinin delillerini de yok etmeye çalışacak. Oysa kamuya açık alanda meydana gelen ve kamuoyunu ilgilendiren her türlü olay Anayasa ve uluslararası sözleşmeler tarafından korunan ifade ve basın özgürlüğü kapsamında yer alıyor
İnsan Hakları Eylem Planı Uygulama Takvimi’nin Resmi Gazete’de yayımlandığı 30 Nisan 2021 tarihinde sosyal medyada paylaşılan Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş imzalı 27 Nisan 2021 tarihli genelgeyle polislerin “görev” sırasında görüntülerinin çekilmesinin özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği ve “görev” yapılmasını engelleyecek boyutta olduğu iddia edilerek görüntü ve ses alınması yasaklandı.
Emniyet görevlilerine görüntü ve ses kaydı alınmasının engellenmesi talimatı verilen genelgede yurttaşlar hakkında adli işlem başlatılması da isteniyor. Görüntü alınarak polislerin “görev yapmalarının” nasıl engellendiğine ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmeyen genelgede “görüntülerin her zaman olayı tüm yönleriyle yansıtmadığı” ve “kamuoyunda yanlış değerlendirmelere yol açtığı” ifade edilerek genelgenin asıl amacının kişisel verilerin korunması olmadığı da adeta itiraf ediliyor.
Buna göre Emniyet’in sistematik olarak neden olduğu toplantı ve gösteri hakkı ihlalleri ile bu esnada meydana gelen işkence ve kötü muamele olaylarının tespit edilmesinin ve güvenlik güçlerinin vatandaşlara yönelik keyfi işlemlerinin tespit edilmesinin önüne geçilmek istendiği açık bir şekilde anlaşılıyor. Böylece halihazırda fiilen polis kalkanlarıyla engellenmeye çalışılan basın ve ifade özgürlüğü artık tamamen askıya alınmış durumda.
Genelge, Anayasanın ilgili maddeleriyle Türk Ceza Kanunu’nun Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun’u açık bir şekilde çarpıtarak kamusal alanda meydana gelen eylem ve işlemlerin özel hayat kapsamında olduğunu iddia ediyor.
Türk Ceza Kanunu’nda yer alan özel hayatın gizliliği suçunun kamuya açık alanda oluşabilmesi için kişinin kamuya açık alandaki gündelik faaliyetlerinin sürekli olarak kayıt altına alınması gerekiyor. Yargıtay 12.Ceza Dairesi bir kararında şu yorumda bulunuyor:
Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez.
Bununla birlikte Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun istisnaları düzenleyen 28. maddesine göre ifade özgürlüğü istisna kapsamında.
Kamuya açık alanda meydana gelen ve kamuoyunu ilgilendiren her türlü olayın anayasa ve uluslararası sözleşmeler tarafından korunan ifade ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığı açık olmasına rağmen Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan genelge, hali hazırda sistematik olarak engellenen bu hakların kullanılmasının tamamen imkansızlaştırılmak istendiği anlamına geliyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelgesinin kamuoyunda yer almasıyla İnsan Hakları Eylem Planı Uygulama Takvimi’nin Resmi Gazete’de yayımlanması ise eş zamanlı oldu. Böylece ifade ve basın özgürlüğünü geliştireceği iddia edilen İnsan Hakları Eylem Planı tamamen boşa düşmüş durumda.
Sendika.Org