6 Mart günü Kadıköy’de düzenlenen Büyük Kadın Buluşması’nın ardından alandan ayrılmak isteyen trans kadınlar taksiyle uzaklaşırken polisin taksiyi takip ettiğini fark eden çevredeki kadınlar destek için taksinin arkasından gitti. Bu sırada destek için orada bulunan Nevruz Tuğçe Özçelik de gözaltına alındı. Bu haftanın Sendika.Org Podcast’inin konuğu Tuğçe Özçelik. Özçelik’le o gün yaşanılanları, 8 Mart’ı ve sonrasını konuştuk
Fotoğraf: Cansu Yıldıran
6 Mart günü Kadıköy’de düzenlenen Büyük Kadın Buluşması’nın ardından alandan ayrılmak isteyen trans kadınlar taksiyle uzaklaşırken polisin taksiyi takip ettiğini fark eden çevredeki kadınlar destek için taksinin arkasından gitti. Bu sırada destek için orada bulunan Nevruz Tuğçe Özçelik de gözaltına alındı.
Bu haftanın Sendika.Org Podcast’inin konuğu Nevruz Tuğçe Özçelik. Özçelik ile o gün yaşanılanları, 8 Mart’ı ve kadın mücadelesinin pandemiyle geçen bir yılını konuştuk.
Pandeminin kadınlara birden fazla yerden saldırdığını ifade eden Özçelik, “Kadınların ev içindeki emeği arttı. Kadınların birçoğu aile içinde, çalışma hayatı içinde özerkliklerini kaybettiler. Kendi potansiyel şiddet faillerimizle aylarca evlerimize kapatıldık. Açılmalarla birlikte kadınlar ilk sokaklara düşenlerdendi” dedi.
“İstanbul Sözleşmesi için mücadele ederek başlamıştı yıl” diye sözlerine devam eden Özçelik, “Yasakların ve sınırlamaların kalkması ile sokaklara düştük yeniden. Türkiye’de toplumsal muhalefet hareketi zaman zaman geri çekiliyor. Kadın hareketi istikrarlı şekilde mücadele etmeye, direnmeye ve hakları için savaşmaya devam etti” dedi.
8 Mart sürecine gelindiğinde artan saldırganlığın yalnızca kadınlara dönük olmadığının altını çizen Özçelik şunları kaydetti:
Kadınlara ve LGBTİ+’lara dönük bir saldırganlık aynı zamanda. AKP iktidarı kendini kadınların emeği, hakları ve hayatları üzerine kurdu. İktidara gelişinde de kendi kadın hareketi var. 2012 kürtaj eylemleriyle birlikte, kadın hareketi artık AKP’nin sonunu getirmesi tehlikesi olan bir hareket olarak ortaya çıktı. Bu 8 Mart’a giderken gökkuşağı bayrağının yasaklanması kadar mantıksız bir şey görmedik. Örneğin eylem yasağını, yürümemeyi göze almıştık ama gökkuşağı bayrağını ve hatta gökkuşağı renklerini yasaklamaya çalıştılar o gün.
Özçelik, 8 Mart’taki gökkuşağı yasaklarını da şöyle anlattı:
Ben 8 Mart buluşmasında ana girişte görevliydim. Sıkıntı çıkınca da çoğunlukla polisle ben görüşmek zorunda kaldım. Feminalar var, kadın işareti ve renkliler. Renkli olduğu için “Amirime sormam gerekiyor” diyor polis. Yani bir tane uzman var, LGBTİ+ uzmanı(!) herkes ondan onay bekliyor.
Bu iktidar, yoksullara düşman, işçiye düşman, doğaya düşman, kadınlara düşman, bu iktidar renklere de düşman. Bu 8 Mart’ta bunu da gördük. Renk düşmanlığı yani bu. Gökkuşağı bayrağından iktidarı zedelenecek kadar hassas bir durumda şu an iktidar. Yani şemsiye ile iktidar sarsılıyor. Bir bayrakla iktidar sarsılıyor. Zıpladığımız için, iktidarlar ve erkeklikleri sarsıldı.
Söyleşi: Duygu Şahlar