Sendika.Org e-dergi’nin 8. sayısı çıktı. Bütünüyle 8 Mart’a ve kadın yazarlara ayrılan bu sayıda COVID-19 salgının bütün hayatı etkisi altına aldığı, faşizmin tırmandığı 1 yıllık süreçte kadın mücadelesinin öne çıkan gündemlerini el alıyoruz
Sendika.Org e-dergi’nin 8. sayısı “Feminist isyan” başlığı ile çıktı. Sadece kadın yazılarına yer verilen dergimizin dosya konusu “8 Mart”.
Rüya Kurtuluş, “Feminist özsavunmayla 8 Mart’ta sokaklara” başlıklı Mor Pusula yazısında “umutsuzluğa kapılırsan bu kalabalığı hatırla” sözünü hatırlatarak pandemi koşullarında birbirine ulaşmanın ve örgütlenmenin yollarını, direnişin farklı biçimlerini üreten kadınları anlattı. Kurtuluş yazısında “Feminist özsavunma tam da bizde olanı açığa çıkarıp hayatımızı ele almanın yollarını sunuyor bize. Ve biliyoruz ki kazanımlarımız sadece kadınlar için değil bütün toplum için dönüşümü getirecek” diyerek feminist mücadelenin ilkelerinin her alanda yer etmesi için dönüştürücü mekanizmalar kurulması gerektiğini belirtiyor, özsavunma ağları kurmaya çağırıyor.
Zelal Baydemir ile Damla Arık, “Boğaziçi’nin coşkusuyla kadınlara umudu hatırlatmak için sokaklardayız!” başlıklı yazılarında Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör olarak atanmasına karşı süren direnişte LGBTİ+ ve kadın mücadelesinin öne çıkışını ele alıyor.
Buse Üçer, “Sistemin adı belli: Neoliberal patriyarkal türcü bir sömürü düzeni” başlıklı yazısında “İnsan harici hayvanları bu uygarlığın öznesi varsaymadan yeniyi kurmamız mümkün değildir” diyor ve feminist mücadeleyi 8 Mart’a giderken her türlü şiddet biçimlerine karşı çeşitli özsavunma biçimleri ile direnmek olarak tanımlıyor.
Nurcan Altunkaya, “Durun siz yan yana gelemezsiniz!” başlıklı yazısında Karadeniz’de geçimlik tarımında yükü sırtlanan kadınların görünmeyen emeğine dikkat çekiyor ve “Yan yana gelmemiz engellenebilir mi?” diye soruyor.
Mehtap Sert, “İstanbul Sözleşmesi: İktidarın yalanı, işin aslı” başlıklı yazısında, “aile” konusunda yaşanan sorunun gerçekte ne olduğunu tartışıyor.
Nuran Gülenç, “Güçlü sendikal örgütlülük: Salgınla mücadelenin kalkanı” başlıklı yazısında bu dönemin can simidinin sendikal örgütlülük olduğunu belirtiyor. Gülenç, yazısında COVID-19’un ekonomik sonuçları olan bir krize dönüştüğünü her krizde olduğu gibi eşitsizlerin daha çok etkilendiği bir tablo karşımıza çıktığını ve bu eşitsizlik içinde her alanda daha eşitsiz konumda olan kadınların daha fazla etkilendiğini anlatıyor.
Duygu Semiz, “Pandemi koşullarında kadın olmak” başlıklı yazısında pandeminin getirdiği eve kapanma ve izolasyon kararları kadınların daha fazla şiddete uğramasına, işsiz kalmasına ve yoksullaşmasına sebep olduğunu belirtiyor. Semiz, salgın sürerken yapılan araştırmaların raporlanması sonucunda kadınların yaşadıkları bu kayıpların giderilmesinin on yıllar sürecek olduğunun ortaya çıktığına değiniyor.
Sevil Kurdoğlu, “Patriyarkal mutabakat” başlıklı yazısında kapitalizmin patiryarka ile mutabakatına dikkat çekerek “Kadın hakları için verilen mücadeleyi, emekçi ve yoksul kadınlarla birlikte, sendika-grev-toplu sözleşme hakları için verilen mücadeleyle, aileyi de demokratikleştirecek bir demokrasi mücadelesiyle, kapitalizme karşı mücadeleyle birleştirmeden kalıcı kazanımlar elde etmek mümkün değil” diyor.
Selcan Adıyaman, “Ablalar, teyzeler ya da annem 8 Mart’ta” başlıklı yazısında sol muhalefetin kadın mücadelesi ile kurduğu ilişkinin erken evrelerinde, militanların iç kültüründe ve çalışma yürütülen yoksula mahallelerdeki çelişkili tezahürlerini hatırlatıyor.
Söyleşide ise tam da iki 8 Mart arası döneme denk gelen pandemiyi evde ve işyerinde en ağır şekilde yaşayan meslek gruplarından altı kadınla söyleşimiz var.
Sendika.Org e-dergi’nin yeni sayısı için tıklayınız!
Sendika.Org