Yatay ve katılımcı olma çabasındaki bu tip yapılar, görünmez hiyerarşilerin, gönüllülüğün neden olduğu açmazların, kolektif içinde oluşan grupların bu yapıları kontrol altına alma isteğinin yarattığı sorunların önüne geçemiyor. Bu yüzden herkesin kendini eşit ve etkin hissetmek umuduyla geldiği, bu potansiyeli barındırdığı için katılımcılığın ve örgütlenme gücünün yüksek olduğu bu yapılar taşıdıkları veya vaat ettikleri potansiyeli gerçekleştiremiyor. Peki, bu sorunları aşmak mümkün olabilir mi?
Yeniden İnşa Et, Gezi İsyanı sonrasında park forumları ve mahalle dayanışmalarında yaşananların ve bu yapıların ortaya çıkardığı işlerin, Kadıköy’de işgal evi kuran iki dayanışmada yer almış bir grup insan tarafından muhakeme edilip değerlendirildiği kolektif bir çalışma. Bu dayanışmalarda yaşananlar çerçevesinde sorunların ve yetersizliklerin çözümlenmesi, yapılabilenlerin ve kazanımların değerlendirilmesi kaygısı ile hazırlandı. Yapılanların ve yapılamayanların izinden yürüyerek, dayanışma ya da meclis tarzı örgütlenmenin sınırlarını ve imkânlarını tartışmaya açmayı amaçlıyor. Son yıllarda özel bir ilgi gören yatay örgütlenme ve doğrudan demokrasi ilkeleri ile oluşturulan forum, meclis, dayanışma, katılımcı kooperatifler gibi farklı örgütlenme deneyimlerinde yaşananlar aşağı yukarı mahalle dayanışmaları deneyimleri ile paralellik gösteriyor.
Gezi ve sonrasındaki dayanışma hareketleri ile pek çok kesimden insan öngörülebilen biçimlerin dışında kalan yöntemlerle bir araya gelip, birlikte hareket etme olanakları aradı. Arayışın en önemli odağı eşitlik ilkesiydi. Bu süreçte katılımcılar toplumsal konum, meslek, yaş, toplumsal cinsiyet, yetkinlik, deneyim gibi daha önceki dönemlerde önem verilen ve az ya da çok hiyerarşi oluşturan ayrımların tümünü reddetti. Bu durum bize yeni kurulacak herhangi bir örgütlenme veya birlikte mücadele etme yönteminin, katılımcılar arasında her açıdan eşitliği gözetecek ve işleyişi sırasında eşitsizliği ortadan kaldırmak için çaba harcayacak bir yöntem bulmasının zorunlu olduğunu gösteriyor. Eğer insanlar sözleri veya eylemlerinin herhangi bir başkasından daha az değerli olduğu duygusuna kapılırlarsa birlikte hareket etmekten uzaklaşıyor. Eşitliği sağlamak için işleyişin tüm farklılıkları gözeterek; kararların, tartışmaların ve eylemlerin azınlık veya çoğunlukta kalan herkesi kapsayacak biçimde yürütülmesi gerektiğini gösteriyor.
Kadıköy, Gezi İsyanı’ndan bu yana farklı yatay/katılımcı örgütlenme modelleri için ev sahipliği yapan bir yer oldu. Mahalle dayanışmaları, 10’dan Sonra, Hayır Meclisleri, Kadıköy Kooperatifi, Kadıköy Kent Dayanışması, Karşı Lig, Demokrasi Meclisi, Kadıköy Dayanışma Ağı gibi pek çok farklı yapıda farklı amaçlarla bir araya gelindi. Bu yapıların bazısı belli sıkıntıları aşamayıp yok oldu, bazısı amacını gerçekleştirip dağıldı, bazıları halen çalışmalarını sürdürüyor. Bu yapılarda edinilen deneyimler sayesinde acemilikler azalıyor, yeni bir örgütlenme kültürü kolektif bir birikime dönüşüyor.
Yatay ve katılımcı olma çabasındaki bu tip yapılar, görünmez hiyerarşilerin, gönüllülüğün neden olduğu açmazların, kolektif içinde oluşan grupların bu yapıları kontrol altına alma isteğinin yarattığı sorunların önüne geçemiyor. Bu yüzden herkesin kendini eşit ve etkin hissetmek umuduyla geldiği, bu potansiyeli barındırdığı için katılımcılığın ve örgütlenme gücünün yüksek olduğu bu yapılar taşıdıkları veya vaat ettikleri potansiyeli gerçekleştiremiyor. Peki, bu sorunları aşmak mümkün olabilir mi? Engelleyici sınırları genişletmek için bu yapıları geliştirebilecek yöntemler önerilebilir mi? Devam eden hareketler sınırlarını nasıl aştılar, yatay örgütlenmelerin yapısızlığından kaynaklanan sorunların nasıl üstesinden geldiler? ‘Yeniden İnşa Et’ yatay örgütlenmelerdeki sorunların tespiti üzerine odaklanan bir çalışma oldu. Kısaca kitapta gelişimi ve bazı örnekleriyle birlikte, hedef ve ilkelerin belirsiz olmasının, gönüllü çalışma işleyişinin yöntemsizliğinin yarattığı keyfi davranışların, uzlaşarak ilerlemek arzusunun kötüye kullanılmasının, cinsiyetçi tavırların, değişik grupların kolektif hareketi yönlendirme çabalarının ve örgütlerle birlikte hareket etmeye kapalı davranmanın yarattığı sorunları dile getirmeye çalıştık. Bu yazıda yeni örgütlenme çabaları için geliştirici bir katkı olması umuduyla olası çözüm olanaklarını ve yöntemlerini; faaliyetlerini dayanışmalardan bu yana belli örgütlenme ilkelerinde ısrarcı olarak sürdürmeye çabalayan Kadıköy Kooperatifi üzerinden aktarmaya çalışacağım.
Kadıköy Kooperatifi, Gezi sonrası Kadıköy’de oluşan mahalle dayanışmaları ve forumları içerisinde yapılan tartışmalarda filizlendi ve bugün de faaliyetlerine devam ediyor. Kooperatif çalışmaları gönüllülük esasıyla yürütülüyor. Kooperatifin temel perspektifi, dayanışma ekonomileri ve kooperatifçilik geleneklerinden ilhamla, gündelik hayattaki temel ihtiyaçları ekolojik yöntemlerle üretenlerden karşılamak ve toplumsal yaşama katılım süreçlerinde yatay ilişkilere dayanan kolektif bir hayat pratiği geliştirmek olarak ifade edilebilir. Kooperatifin temel ilkeleri, üreticiler ile aracısız birliktelikler kurma, üreticiler ile dayanışma, üretim ve tüketim üzerinde karşılıklı inisiyatif kurma, kolektif çalışma ve paylaşım, ekolojik ve adil toplumsal ilişkiler geliştirme, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal dayanışmadır.
İlkelerin bu şekilde belirlenmiş olması, ‘Yeniden İnşa Et’de belirtildiği üzere hedef ve ilkelerin belirsizliğinin yatay/katılımcı örgütlenmelerde yol açtığı önemli sorunlardan birini bertaraf etme amacını taşır. Bu amaçla kooperatif tartışmaları başladığında genel bir çerçevede olsa da hedefler ve temel çalışma ilkeleri belirlendi. İlkeler katılımcılar tarafından yazılı hale getirilerek kooperatif girişiminin ilerlemek istediği hat kararlaştırıldı. Elbette bu ilkeler sabit ve değişmez değildi; zamanın ve hareketin ihtiyaçlarına göre gelişti, aralarına yenileri eklendi. Örneğin, kooperatifin Kadın Birimi’nin çalışmalarıyla gelişen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ilkesi ilk baştaki ilkeler arasında yer almıyordu. İlkeler, bunlara uygun davranmak istemeyenleri ve daha sonradan uygunsuz davranacakları dışlayan bir nitelik taşıyor. Yani genel katılıma açık olmayı amaçlayan kolektifin kendisine sınırlar koyabileceğinin de bir göstergesi. Ancak bu ilkelerin olmaması kitapta da ele alındığı gibi izlenmesi amaçlanan genel hattın kaybına, yapılan işlerin ihmal edilmesine ve her alanda mücadele edilmesi gereken adaletsizliklerin peş peşe ortaya çıktığı bir ortamda savrulmalara, dikkatin ve enerjinin dağılmasına neden olabiliyor.
‘Yeniden İnşa Et’ kitabının yatay örgütlenmenin sınırları bölümünde Mahalle Dayanışmalarında kolektifin temel ilkelerine uymayan kişilere yaptırım uygulanamadığını belirtmiştik. Her ne kadar zamanın koşullarında “ırkçı, milliyetçi, cinsiyetçi olmamak” en temel ilkeler olarak belirlenmiş olsa da, cinsiyetçi tavırlar sergileyen erkeklere karşı net bir yaptırım uygulanamadı. Genel olarak da ilkelere uygunsuz davranan kişinin arkasında duran yeterince arkadaşı varsa uygunsuz davranış görmezden gelindi. Ya da uygunsuz davranan kişi “özeleştirimi veriyorum” diyerek açıklama yaptıktan sonra herhangi bir onarıcı çaba göstermesi beklenmeden konu kapatıldı. Daha sonra ortaya çıkan yatay örgütlenme denemelerinde bu konuda kısmi bir ilerleme sağlanabildi. Kooperatif çalışmasında benzer sorunlar tekrar ettiğinde öncelikle konuyla ilgili ilke veya yönergelerin, söz konusu ihlalleri kapsayacak biçimde genişletilmesi benimsendi. Kolektif, ilkelerin katılımcılar tarafından farklı yorumlandığını görerek, söz konusu ilkenin kapsamı ve nasıl işletileceğine dair bir tartışma yürüttü. Katılımcılar tartışma sonucu yeni belirlenen yöntemi uygulamak veya çalışmadan çekilmek yönünde tercihte bulundu. Burada temel belirleyici unsur, ilkelerin açık ve net biçimde belirlenmiş olması ve uygunsuz davranışların da kolektif önünde açıklıkla ele alınmasını sağlayan olanaklara sahip olunmasıdır. Örneğin daha önceden öngörülememiş olan kooperatifin adını ve faaliyetlerini kullanarak kendi çıkarına entellektüel veya ticari fayda sağlamak konusunda bir tartışma yürütülerek; bu tür durumları önlemek için neler yapılabileceği ve böyle bir durum oluştuğunda nasıl davranılacağı belirlendikten sonra katılımcıların bu yönteme uygun davranması istendi.
Katılımcılığın ve katılımcılar arasında eşitliğin sağlanabilmesi için Kooperatif çalışmalarında uzlaşma/konsensüs oluşturarak çalışmak temel işleyiş ilkesi olarak benimsendi. Ancak dayanışmalar zamanında olduğu gibi uzlaşma ilkesi, uzlaşma için çabalamak yerine uzlaşmayarak karar almayı engellemek amacıyla kullanılabiliyordu. Bu nedenle kooperatifte katılımcılığın korunması için uzlaşma adımlarının detaylı bir biçimde ele alınması ve insanlara daha fazla olanak sunulması denendi. Eskiden beri kişiler çoğunluğun uzlaştığı bir karara katılmadığında, uzlaşmayı engellememek için karara yol vermek olanağını kullanılıyordu. Ancak kitapta belirttiğimiz gibi yol veren kişi kendisinin uzlaşma dışında bırakıldığını ve kolektif için fedakârlık yaptığını düşünüyordu. Kooperatif çalışmalarında karşılaşılan benzer sorunların ardından, anlaşma ve anlaşamama durumlarının nasıl kontrol edilebileceği ve uzlaşma oluşması için nasıl bir yöntem kullanılacağı detaylı olarak belirlendi. Böylece uzlaşma oluşturmak için belirlenen yöntemi herkesin kullanması ve çaba harcaması gerektiği vurgusu işleyişin rahatlamasında genel olarak etkili oldu.
Uzlaşılan işlerin belirlendiği biçimde yapılması ve zamanında tamamlanması ilkesi de uzlaşının bir parçası olarak karar süreci ile birleştirildi. Böylece uzun tartışmalar sonucunda ortaklaşılan kararların uygulanması da kararın bir parçası haline getirildi. Kitapta da belirttiğimiz gibi Dayanışmalar zamanında üzerinde uzun tartışmaların yürütüldüğü konularda alınan kararların çoğu hayata geçirilememişti. Bu sorunu çözmek için kolektif karşısında hesap vermeyi sağlayacak bir yöntem geliştirmek gerekliydi. Zira katılımcılar kolektif içinde bireysel kimliklerine verdikleri önem kadar kolektife karşı bireysel sorumluluk taşımadığında, gönüllü olarak üstlenilen işlerin zamanında veya belirlenen yordama uygun biçimde tamamlanması mümkün olmuyordu. Kişilerin birbirlerine üstlendikleri işleri yapıp yapmadıklarını sormaları ise kişisel sürtüşmelere ve işlerin yapılmasının reddedilmesine neden oluyordu. Kooperatifte bu sorunu çözmek için belirlenen koordinasyon ekibine kişilerin kolektife karşı sorumluluklarını takip etmek ve uygunsuz durumları kolektife bildirmek inisiyatifi verildi. Koordinasyon herhangi bir hiyerarşik konumda olmaksızın, toplantılarda açık ve net biçimde belirlenen sorumlulukların zamanı geldiğinde tamamlanıp tamamlanmadığını kontrol ediyor ve tamamlanmadıysa bir çözüm bulunması için kolektife bildiriyor. Kooperatif gönüllülerinin hepsi koordinasyon ekibinin kendilerine bu konuda soru sorabileceğini, bu soruyu asıl soranın, kendilerinin de içinde oldukları kolektif yapı olduğunu ve bunda incinecek bir durum olmadığını biliyor. Koordinasyonda yer alan kişiler rotasyon ile değiştirilerek, soru (hesap) sorma ayrıcalığı olarak görülebilecek olan durumun hiyerarşi oluşturma olasılığı engellenmeye çalışılıyor.
Burada söz ettiğimiz koordinasyon birimi, kooperatif içinde yer alan birimlerden biri. Kooperatif kendi faaliyetlerinin gerekli kıldığı iç ve dış ilişkileri sürdürmek amacıyla yapılması gerekenleri ana başlıklar altında gruplandırarak belirli birimler oluşturmuş bulunuyor. Dayanışmalar zamanında yapılmak istenen ancak inisiyatif kullanılması ile ilgili çekinceler nedeniyle pratikte işletilemeyen bir fikirdi bu. Kooperatifteki uygulaması da sorunlardan azade değil. Yapılması gereken işler birimlerdeki katılımcılar değiştikçe, katılımcıların tarzına, kişisel özelliklerine göre değişik yöntem ve biçimlerde yapılmaktaydı. Benzer sorunları kitapta hem gönüllülüğün açmazlarından biri hem de forum işleyişindeki sorunlardan biri olarak belirlemiştik. Zira forumda yer alan insanların bir kısmı toplantıya katılamadığında forumlardan farklı kararlar çıkabiliyordu. Bu sorunları çözmek için Kooperatifte, yapılması gereken işlerin nasıl yapılacağına dair ortaklaşa yordamlar oluşturulması fikri ortaya çıktı. Böylece ilgili birim veya görevi üstlenen kişilerden ne beklendiği, söz konusu işlerin nasıl yapılması gerektiği, hangi zamanlamayla veya nasıl bir iş bölümü çerçevesinde yapılabileceğini belirleyen yönergeler oluşturuldu. Yönergelerin bir takım kurallardan oluşan bürokratik metinler değil, daha önceki deneyimleri aktaran kaynaklar olmasına özen gösterildi. Böylece kolektif, kişilerden beklentilerini ve kişilere verdiği inisiyatifleri belirlemiş oldu.
Belirli bir görevin hiyerarşi oluşturmaması için rotasyonla dönüşümlü olarak herkes tarafından yapılması herkesin bildiği bir ilke. Ancak rotasyon daha önceki yatay örgütlenme deneyimlerinde tam olarak işletilemedi. Kooperatif içinde de rotasyon ilkesiyle tüm görevlerin tüm katılımcılar tarafından dönüşümlü olarak üstlenmesi öngörüldü. Böylece herkesin her alanda çalışması ve deneyim kazanması amaçlanıyor. Rotasyonun işleyebilmesi için rotasyon periyotları ve kuralları daha ayrıntılı olarak belirlendi. Bu kurallar da zamanın ihtiyaçlarına ve edinilen deneyimlere göre daha sonra değiştirildi. Buna rağmen rotasyonun tam olarak işletilebildiği söylenemez. Örneğin katılımcılar rotasyon için belirlenen periyod tamamlandığında gönüllü olarak bu görevleri üstlenmek konusunda cesur davranmayı tercih etmiyor. Rotasyon, katılımcıları değişik alanlarda yetenek geliştirmeye yönlendiren veya zor işleri hep birlikte sırayla gerçekleştirmeyi sağlayan bir ilke olarak değil, işten kaçınmak için bir fırsat olarak da kullanılabiliyor. Bu yeni sorunlar yatay örgütlenmelerin kendi işleyişlerini sürekli gözeterek geliştirmesi gerektiğini gösteriyor. Bu ve benzeri iç işleyişle ilgili sorunları ele almak için kooperatif, gündelik işlerinin ele alındığı toplantılar dışında iç örgütlenme toplantıları yapıyor. Bu toplantılarda işleyiş ile ilgili sorunları tespit ederek çözüm yolları bulmaya çalışıyor.
Katılımcı örgütlenme modellerinden karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi de zamanla katılımcıların sayı ve farklılık açısından azalması. Bazen yapılması gereken işlerin yoğunluğu, bazen katılımcıların belirlenen hedef ve ilkelerden uzak olması, bazen de yapı içinde karşılaşılan sorunlar katılımcıların uzaklaşmasına neden olabiliyor. Katılımcılar genel olarak bir araya gelmelerini sağlayan amacın etrafında başka etkinlikler de yapmayı arzulayabiliyor. Bu durumda sadece bu alanda çalışma sürdürme ısrarı katılımcılar arası sosyalleşmeyi ve kolektifin çeperini genişletmesini engelleyici olabiliyor. Kolektif, katılımcılar için yalnızlık hissini azaltmak, aidiyet hissi oluşturmak, birlikte dayanışma olanakları geliştirmek ve sosyal bir ağ yaratmak için imkân sağladığı ölçüde daha kalıcı ve derinlikli ilişkilerin gelişmesine yardımcı oluyor. Ancak bu sosyal bağların beraberinde politik dürüstlük ve samimiyeti de geliştirmesi gerekiyor. Aksi takdirde kolektifin ilkeleri sosyal ilişkiler kullanılarak çiğnenebiliyor. Daha önceki deneyimlerde katılımcılarla ilgili sorunlar ortaya çıktığında ilkeler çerçevesinde hareket etmek yerine, arkadaşlık hukuku ile hareket edildiği için pek çok sorun çözümsüz kalmış ve sorunun muhatabı olan diğer katılımcılar tepki göstermek için kolektiften ayrılmayı tercih etmişti. Bu da katılımcılığın azalmasına ve görülmez hiyerarşilerin oluşmasına neden oldu.
Daha önceki deneyimler karma örgütlenmeler içinde cinsiyetçi tavırların ortaya çıkabileceğini ve sorunların özellikle erkekler tarafından çözümsüz bırakılacağını gösterdi. Bu nedenle Kooperatif örgütlenmesinde de karşılaşılan sorunlar üzerine ayrı bir kadın birimi oluşturularak, genel işleyişin üstünde bir konuma yerleştirildi. Kadın birimi kendisini ilgilendiren bir konuda karar aldığında bunu tartışılması için değil uygulanması için kolektife bildirir.
Yatay örgütlenmelerin diğer örgütlerle ilişki kurmasında ortaya çıkan pratik sorunlar yalnız kalmalarına da yol açıyor. Örneğin temsilcilerin tam yetkili olabildiği politik örgütlenmelerle karşılaştırıldığında, yatay örgütlenmelerden gelen katılımcılar genellikle çok kısıtlı bir inisiyatife sahiptir ve birlikte karar alınacağı zaman ya ait oldukları kolektife danışmak için zaman ister ya da muğlak yanıtlar verir. Bu da sürecin uzamasına ve işbirliği geliştirmenin zorlaşmasına neden olur. Zaman içinde yatay örgütlenmelerle birlikte faaliyetlerde bulunmak çok tercih edilen bir durum olmaktan çıkabilir. Oysa her örgütlenme amaçları için kendi dinamikleri ile yoluna devam ederken bu amaçların ortaklaştığı veya içinde bulunduğu alanın çeperinde yer alan diğer örgütlenmelerle bağlar kurmalıdır. Hem yalıtılma ve yalnız kalma sorunlarını aşmak için hem de bu tür birlikte hareket etme olanaklarını artırmak için kooperatif örgütleme birimini oluşturmaya ve kısmi de olsa bu birime temsiliyet hakkı veya inisiyatif vermeye karar verdi. Böylece kolektifin kendi sorunları içinde kaybolmasını önlemek ve dışardaki dayanışma, birlikte hareket etme olasılıklarını takip etmek mümkün oldu. Her yatay örgütlenmede olduğu gibi kooperatif de kendi iç işleyişinde bir tıkanma yaşadığında hem içindeki hem de dışındaki dinamikleri zorlayarak bir çözüm oluşturmak için diğer yapılarla olan bağlarını canlı tutmaya ihtiyaç duyuyor.
Farklı örgütlenmeler arasında kurulacak birlikteliklerin de katılımcılığı ve uzlaşmayı temel alarak oluşturulması, bu tür birlikteliklerin uzun soluklu olmasına yardımcı olacaktır. Zira büyük-küçük pek çok örgütlü yapı bir kolektif hareketten çekilmesinin nedenini karşılaştıkları uzlaşma dışı, adaletsiz ve eşitlikçi olmayan tavırlar olarak belirtir. Katılımı ve katılımcılığı sağlayabilmek için farklı alanlarda ortaya çıkan inisiyatiflerin eşit gelişmesine olanak sağlanabilir. Eğer temel ilkeler çerçevesinde bir sorun yoksa bir grup için öncelikli olmayan ama başka bir grup için öncelikli olan alanlarda çalışmaların eşit ağırlıklı olarak işletilmesi sağlanabilir. Bu ilkenin basit uygulamaları dayanışmalar sırasında gerçekleştirildi. Farklı inisiyatiflerin eşit bileşenler olarak değerlendirilmesi ve kolektif içinde eşit ağırlığa sahip olması, farklı fikir ve eğilimlere sahip azınlıkların katılımını artırabilir. Bunun için yürütülmesi düşünülen politik perspektif tüm bileşenlerin öncelik verdikleri açılardan gözden geçirilerek yeniden düzenlenebilir ve kapsayıcı olur. Yine bu politikaların her bir inisiyatif alanında nasıl uygulanacağı birlikte belirlenerek her kesimin katılımı sağlanabilir. Bu yöntem sol hareketin çözmekte zorlandığı ırk/milliyet/sınıf/toplumsal cinsiyet vb. temelli ezilenlerin bir araya getirilmesi sorununun çözümü için olanaklar açabilir. İlk aşamada sol hareketin sıklıkla eleştirildiği; sınıf temelli politikaların cinsiyet körü olması, kimlik temelli politikaların sınıf körü olması gibi sorunları aşarak birleşik mücadele yürütülmesini sağlayabilir. Bu yöntemin her alanda uygulanması nitelik açısından derinlik kazanmasını ve bileşenlerin daha fazla birlikte hareket etme olanağı bulmasını sağlayabilir.
Dayanışmalar ve sonrasındaki yatay örgütlenme deneyimleri bazı sorunlara çözüm üretemedi. Bunların en başında kolektif yapılar içinde grupların oluşması, kişisel husumetlerin politik sorunlar olarak dile getirilmesi ve kişisel çatışmaların politik çatışma kisvesi altında sürdürülmesi sayılabilir. Ancak katılımcı örgütlenmeler bu tür davranışlardan çok daha fazla zarar görüyor. Yatay örgütlenmeler toplumun genelinde var olan sorunlardan azade olmadığından bu ve benzeri yapıcı etik ile bağdaşmayan yıkıcı davranışlar buralarda da görülebiliyor. Günümüz dünyasının hırsları ve rekabetçi anlayışı ile hareket eden bireyler, bir arada durmanın mekanizmalarını korumaktan imtina edebiliyor. Zira yatay örgütlenmelerde bireyin diğer katılımcılarla eşit konumda olması gerekliliği, kolaylıkla bireyin katılımcısı olduğu kolektif yapı ile eşit olabileceği sanrısına dönüşebiliyor. Özellikle söz konusu sanrı bireylerin kişisel zaaflarını kolektife meydan okuyarak çözmeye kalkıştığı durumlara dönüşebiliyor. Bu nedenle yatay örgütlenme pratiklerini her alana yayarak, deneyimleri çoğaltmak ve daha iyi işleyen mekanizmalar geliştirmek gerekiyor. Kadıköy Kooperatifi bu pratikler ile işlemeye çaba gösteren; ortaya çıkan sorunları katılımcılık ve dayanışma ilkeleri çerçevesinde çözmeye çalışan; zaman zaman çuvallayan ve bu hatalardan öğrenen bir yapı. Buna benzer örnekleri çoğaltarak, benzerliklerin değil farklılıkların vurgulandığı bir dönemde birlikte çalışabilmenin ve ortak amaçlar çerçevesinde bir araya gelmenin yöntemlerini bulmaya ihtiyacımız var. Bunu basit bir deneme/yanılma yöntemiyle değil, geçmişi eleştiren ve buradan hareketle yeni yöntemler araştıran diyalektik bir öğrenme/uygulama pratiği içinde yürütmek bizlere örgütlenmek için yeni olanaklar sunuyor. İçinde bulunduğumuz karanlık dönemi aşacak uzun soluklu mücadele yürütmenin demokratik yollarını inşa etmeliyiz. “Yeniden İnşa Et!” işte bu çabayı başlatmak için girişilmiş bir değerlendirme ve özeleştiridir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.