Geçmişte devrimci mücadele açısından ilham verici çok başarılı işler yapan, Terzi Fikri gibi bütün dünyada tanınan devrimci bir halk önderi çıkaran Fatsa, ne yazık ki önümüzdeki dönemde karşıdevrim cephesinin neferleriyle anılacak gibi görünüyor
Türkiye, uzun yıllardır ekonomik ve siyasi krizlerin gölgesinde ayakta kalma mücadelesi veriyor. Türkiye’de yaşayanlar da hayatta kalmak ve mevcut olumsuzlukları giderebilmek mücadeleye devam ediyor.
AKP, iktidara geldiği günden beri yavaş yavaş başlattığı İslamcılaşma sürecini en son ucube bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile taçlandırdı. Cumhuriyetin kazanımlarını törpüleyen ve devletleşen AKP, oluşturulan tek adam rejimiyle ülkenin bütün kaynaklarını sermayenin önüne serdi, bütün devlet imkânlarını siyasal İslamcı hedefler doğrultusunda seferber etti. Bunun sonucunda da despot bir yolsuzluk ve yoksulluk düzeni uzunca bir süredir hüküm sürüyor.
Pandeminin de etkisiyle ağırlaşan koşullarda emeğiyle geçinenler bir karabasan yaşarken toplumsal muhalefet cephesinin parçalı yapısı ezilen kitleler açısından umut olmaktan uzak. Uzunca bir dönemdir susturulan ve bastırılan öğrenci muhalefeti son dönemde Boğaziçi örneğinde olduğu gibi sesini yükseltmeye başladı. Emekçiler de vahşi bir sermaye birikim modeli ile iş cinayetlerinde ölüme terk edilmeye karşı seslerini yükseltiyor.
İnşaata ve sıcak para girişine dayalı ekonomi düzeninin, ülkede ve dünya kapitalizminde yaşanan yapısal ve konjonktürel krizlere karşı dayanıksız yapısı, yurtta sürekli bir kriz halini kalıcılaştırdı.
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP, bütün yetkileri tek elde toplasa da kriz halini aşamadı. Tabii bunda, Fetullah Gülen Cemaati ile girilen mücadelenin sonucunda patlak veren 15 Temmuz vakasının ardından devlet iktidarının içinde mutlak bir uyumun sağlanamaması, uluslararasılaşan Kürt sorununda çözümsüzlüğün sürmesi ve toplumsal muhalefetin bazen irili ufaklı hareketlenmelerle devam eden isyanı etken oldu. Kadınların giderek ön plana çıktığı toplumsal muhalefet dinamiklerinin bu karşı duruşu canlılığını koruyor.
İç siyasette krizini yanına MHP’yi alarak çözmeye çalışan Erdoğan uluslararası alanda da bir süredir at koşturduğu özerk hareket alanını ABD seçimlerinin ardından oluşan konsept değişikliği ile kaybedecek gibi gözüküyor. Trump kaybedip Biden seçildikten sonra dünyanın emperyalist merkezinden gelen sinyaller şimdilik bu yönde.
Son seçimlerde tek başına iktidar olamayacağı kesinleşen AKP’nin pandeminin iyi yönetilememesi ve derinleşen ekonomik krizle beraber her geçen gün kan kaybettiği ve kamuoyu yoklamalarında ciddi bir geri düşüşün yaşandığı gözlemleniyor. Tam bu noktada mevcut rejimin devamının sağlanması ve 2023’te ya da erken tarihte yapılacak bir seçimin kazanılması AKP ve Erdoğan açısından hayati bir durumu tarif ediyor.
Bu noktada seçimler ve stratejiler üzerine çok fazla şey söylenebilir. Cumhur İttifakı diye tabir edilen iktidar bloğunun attığı adımların öncelikli olarak muhalefet cephesi olarak duran Millet İttifakı’nı parçalamaya yönelik olduğu görülüyor. Kendi cephesinde yaşanılan çözülmenin etkilerini azaltamayınca karşı cephenin ittifak sacayakları üzerine hamle yapmayı önceliyor. İyi Parti ve Meral Akşener üzerinden yapılan tartışma ile beraber HDP’ye yapılan operasyonu böyle görmek gerekiyor.
HDP’nin durumu, muhalefetin bölünmesi açısından AKP için daha kritik bir öneme sahip gibi duruyor. Muhalefet cephesinin başını çeken CHP’nin seçimlerden başarı ile çıkması için ise hem İyi Parti ile hem de HDP ile arayı iyi tutması gerekiyor. Kılıçdaroğlu bunun da ötesinde AKP’den kopan diğer parçalarla da bir araya geliyor.
Erdoğan’ın önümüzdeki dönemi şekillendirmek için politik adımlarını atarken söz ettiği “yeni anayasa”, “insan hakları eylem planı”, “hukuk reformu” vb. vaatleri ülkede ve ülke dışında kimse ciddiye almıyor. Herkesin bildiği üzere arka planda başka bir çalışma yürütülüyor.
İrfan Fidan ve Osman Nuri Kabaktepe… İlk bakışta bu iki isim arasında bir ilişki görülemiyor.
Kasım 2020’de Yargıtay üyeliğine seçilmesinin ardından jet hızıyla Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen İrfan Fidan’ı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı döneminden hemen herkes tanıyor. MİT TIR’ları davası, Can Dündar-Erdem Gül davası, 15 Temmuz gibi dosyalarda nasıl tavır takındığı ve iktidarın lehine nasıl kararlar verdiği biliniyor.
HDP’ye yönelik olası bir kapatma davasının hazırlanmasında veya HDP’nin saf dışı bırakılmasında İrfan Fidan’ın süreçteki etkisini ve yapacaklarını hepimiz göreceğiz.
Bir başka dikkat çekici kadrosal adım ise pandemi koşullarında çok eleştirilen ve COVID-19 vakalarının en yoğun görüldüğü iller haritası ile eşleşen lebaleb kongrelerin sonuncusu olan İstanbul kongresinde atıldı. Tek aday olan Osman Nuri Kabaktepe göstermelik bir seçimle il başkanlığına getirildi. Erdoğan’ın görüşmeleri sonucunda, kurucu il başkanı olduğu ve genel idare kurulu üyeliği yaptığı Saadet Partisi’nden AKP İstanbul il başkanlığına hızlı bir geçiş yaptığı görülüyor.
Siyasal İslamcıların klasik duraklarının hepsine uğrayan, TÜGVA’dan, Cihannüma Dayanışma ve İşbirliği Platformu’ndan geçen, Maarif Vakfı’nda faaliyette bulunan Osman Nuri Kabaktepe, Saadet Partisi’nden bir gecede AKP’ye geçerek klasik siyasal İslamcı davranışında da tutarlı oldu. Erdoğan’ın Oğuzhan Asiltürk’le görüşmesi sonrasında muhtemel tabanındaki erimeyi durdurmak ve oy artırımını sağlamak amacıyla böyle bir adım atmasının sonuçlarını önümüzdeki dönemde göreceğiz.
Bunların dışında bu iki zatın ortak noktası ise bu satırların yazarı gibi Fatsalı olmaları. İrfan Fidan’ın da O. Nuri Kabaktape’nin de Fatsalı olduğu biliniyor. Hatta Osman Nuri Kabaktepe 2004 yılındaki seçimlerde Saadet Partisi’nin Fatsa Belediye Başkan Adayı olarak seçimlere katıldı.
Geçmişte devrimci mücadele açısından ilham verici çok başarılı işler yapan, Terzi Fikri gibi bütün dünyada tanınan devrimci bir halk önderi çıkaran Fatsa, ne yazık ki önümüzdeki dönemde karşıdevrim cephesinin neferleriyle anılacak gibi görünüyor. Fikri Sönmez’in emekçilere umut olan Fatsa’sı ve Fatsalılarından, iktidara geldiği günden bugüne cumhuriyeti geriletip yerine siyasal İslamcı bir rejimi inşa etmeye çalışan Fatsalı kişiliklere.
Bu kişilerin bütünü temsil etmediğini tabii ki biliyoruz. Ülkede birçok Fatsalı ve yoldaşının aydınlığa ve sola yüzünü döndüğünü, toplumsal muhalefetin her kademesinde bu karanlık ve nemrut düzenin yıkılması için mücadele verdiğini biliyoruz.
Muhalefet cephesinin bu operasyonel ve stratejik adımlar karşısında ne gibi adımlar atacağı henüz netlik kazanmasa da aydınlık bir gelecek ve karanlığın mücadelesinde kimin kazanacağını, kimin veya kimlerin kaybedeceğini zaman bize gösterecek.
Yaşar Aynacı: DİSK Basın İş GYK Üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.