Hukukçu kadınlar Çağlayan Adliyesi önünde eylemdeydi. Kadınlar yaptıkları açıklamada “Feshettiklerini zannettikleri İstanbul Sözleşmesi yerine kendilerince kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları kapsayacak heteroseksist ve muhafazakar aileyi ve toplumu inşa edecekleri, makbul kadını meşrulaştıracakları Ankara Sözleşmesini ve girişimlerini kabul etmeyeceğiz, tanımayacağız. Bizler biliyoruz ki şiddete maruz kalan, öldürülen her kadının, fail kadar suçlusu, devlettir” dedi.
Hukukçu kadınlar bugün (25 Mart) saat 12.00’de Çağlayan Adliyesi C Kapısında “Kararı Tanımıyoruz” demek için buluştu. Kadınlar ellerinde “İstanbul Sözleşmesi bizimdir! Vazgeçmiyoruz” yazılı pankart taşıdı. Hukukçu kadınlar adına basın metnini Sezen Ezer ve Çağla Çinili okudu.
Açıklamada İstanbul Sözleşmesi’nin hukuki bir kazanım olduğuna vurgu yapan kadınlar, “Bu ülkede yaşayan insanların hukuk güvenliğini sağlayan, en kısa sürede en etkili yaptırımları hayata geçirerek cinsiyet eksenli ayrımcılığın önünü kesen uluslararası bir metindir. Toplumun yarısından fazlasının hukuk güvenliğini sağlayan bu sözleşmenin bir gece yarısı, tek bir kişinin iradesiyle, bir imza ile tek taraflı olarak feshedilmesi bilinen tüm usul ilkelerine aykırı olduğu gibi, en başta vicdan ve hakkaniyete aykırı bir eylemdir. Kabulü hiçbir surette mümkün değildir” dedi. Açıklamanın devamında şunlar söylendi:
Aile yapısı bozulması, toplum değerlerinin yok edilmesi gibi kadın düşmanlığını körükleyen nefret söylemleriyle toplumu ayrıştırmaya yönelik çağrı yapanlar, kadınların, LGBTİ+’ların ve çocukların baskı ve şiddete maruz kaldığı, hukuk güvenliği ve insan haklarının hiçe sayıldığı bir düzeni savunuyorlar. Kadınların, LGBTİ+’ların özgürleşmesinden korkuyorlar. Bizlerin üstündeki sözde egemenliklerini, hukuka aykırı olan mevcut ve muhtemel tüm fiillerini meşrulaştırmak için insan haklarından vareste bir hukuk zemini yaratmaya çalışıyorlar.
Aile içi ve kadına yönelik her çeşit şiddeti önleyen, kadınları güçlendirecek destek mekanizmalarını oluşturan ve failleri cezalandırma yükümlülüğü veren bir sözleşmeden çekilmek, mevcut ve muhtemel tüm faillerin devlet eliyle suça adeta teşvik edilmesi anlamına gelir. Devlet nezdinde kadınların can ve mal güvenliğinin korunmaya değer hukuki bir değeri olmadığı anlamına gelir. Kadın ve trans cinayetlerinin saklanmaya dahi gerek duyulmadığı bir düzen kurularak devlet politikası haline getirildiği anlamına gelir. Bu karar açıkça şiddetin, tacizin, tecavüzün, cinayetin ve cezasızlığın önünü açmaktır.
Kadınlar İstanbul Sözleşmesi yerine getirileceği söylenen Ankara Sözleşmesine dair şunları söyledi:
Feshettiklerini zannettikleri İstanbul Sözleşmesi yerine kendilerince kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları kapsayacak heteroseksist ve muhafazakar aileyi ve toplumu inşa edecekleri, makbul kadını meşrulaştıracakları Ankara Sözleşmesini ve girişimlerini kabul etmeyeceğiz, tanımayacağız. Bizler biliyoruz ki şiddete maruz kalan, öldürülen her kadının, fail kadar suçlusu, devlettir.
Açıklamayı şu sözlerle sonlandırdılar:
İstanbul Sözleşmesi kadınlara yapılan bir lütuf değil, kadınların doğuştan gelen haklarını mücadeleler ile eril sistemin himayesinden sökerek kazandığı bir haktır. Mevcudiyetimizi, korunmaya değer her çeşit haklarımızı, irademizi, onurumuzu hiçe sayarak, üstelik hukuka aykırı olarak alınan fesih kararını asla tanımıyoruz. İstanbul Sözleşmesi gerektiği gibi uygulanana, erkek şiddeti son bulana kadar mücadelemiz devam edecek. Sizin değil bizim kararımız demekten, haklarımızı, hayatlarımızı savunmaktan vazgeçmiyoruz. Kadın düşmanı devlete karşı yaşasın kadın dayanışmamız.
Sendika.Org