30 Mart 1972 Kızıldere Direnişi’nin üzerinden 49 yıl geçti. Devrimci Gençlik, Kızıldere’de ölümsüzleşen THKP-C ve THKO militanlarını sabah saatlerinde Ankara’da mezarları başında andı. İstanbul ve İzmir’de On’ların anısına pankartlar asıldı
30 Mart 1972 Kızıldere Direnişi’nin üzerinden 49 yıl geçti. Devrimci Gençlik, Kızıldere’de ölümsüzleşen THKP-C ve THKO militanlarını sabah saatlerinde Ankara’da mezarları başında andı. İstanbul ve İzmir’de On’ların anısına pankartlar asıldı.
Kızıldere’nin yıldönümünde Devrimci Gençlik, Emperyalizme ve faşizme karşı Kızıldere’den bugüne Mahir’in sözüyle “Geri dönmek yok!” başlığıyla bir açıklama yayımladı. Devrimci Gençlik’ten yayımlanan açıklama şöyle:
Sardı yine dört bir yanı kızıl karanfiller, kök yine ON’ların köküdür. ON’ların yaktığı isyan ateşinin ardından sürüklenen koca bir tarihin üzerinden tam 49 yıl geçti. 49 yılda yazılanlar, çizilenler, söylenenler değişti. Değişmeye devam ediyor. Reel sosyalizm tarihe karıştı, emperyalizm saldırganlığı arttı, savaşlar olağanlaştı, dünya halkları daha da yoksullaştı ve isyanlara tanık oldu. Çok şey değişti, değişen şeylerden birisi de 49 yıl önce Kızıldere’de atılan devrimin tohumları oldu. Ancak bu tohum nereden ve nasıl gelirse gelsin her zaman ayağa kalkmamız için umudumuzu yeşertmeye devam ediyor. Postallara, takunyalara, patlayan bombalara, katliamlara rağmen devrimin olanca inancı yüreklerimizi, bilincimizi kaplıyor.
Faşizme ve emperyalizme karşı direnişin sembolü olan köklü bir iradenin varlığından yükselen bir sestir Kızıldere. 12 Mart faşizmi koşullarına karşı mücadele edebilmek için 71 devrimciliğini yaratanların cüretidir. Kızıldere, THKP-C hareketinin gençlik mücadelesinden işçi, köylü mücadelesine ve bunların tarihsel, örgütsel, politik deneyimlerinin Türkiye devrimci hareketinde yarattığı kopuşun fikridir. THKO davasında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a verilen idam cezasına karşı Maltepe Cezaevi’nden firar ederek harekete geçen THKP-C ve THKO savaşçılarının o gün baş koydukları yol bugünün devrimci dayanışma eylemlerinin tarihidir. 1972’de THKP-C’den Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Sabahattin Kurt, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Nihat Yılmaz ve Saffet Alp, THKO’dan Cihan Alptekin ve Ömer Ayna Tokat Niksar’da ki Kızıldere Köyü’nde kuşatılırken teslim olmayı reddederek devrim mirasının ne cezaevi duvarlarıyla ne de devletin toplu tüfekli saldırısıyla durdurulamayacağını göstermiştir. Kızıldere, Mahir’lerin kanlarıyla açtığı yolun üzerine yürümenin dönüm noktasıdır.
THKP-C bugünün Türkiye’sinde en çok ihtiyacımız olan şeyleri Kızıldere’de tek tek sınamıştır. Politik önderlik, devrimci dayanışma, devrimci savaş, irade, cesaret, anti-emperyalizm, antifaşizm ve daha birçok kavramı ölümün üzerine yürüyerek sınamıştır. Bugünden Kızıldere’ye baktığımızda özlemini duyduğumuz şeyler nostaljik duygular değil tarihin gerektirdiği maddi gerçekliklerdir. Kızıldere mazide kalmış bir hatıra değil, bir savaş çağrısıdır. Tam da bu nedenle ODTÜ ÖTK’yı, Yeni Çeltek’i, Tariş’i, Fatsa’yı ve bunların en somut ifadesi olan Devrimci Yol’u yaratan Kızıldere’nin ortaya çıkardığı inançtır. En yapılamaz denildiği günlerde dahi oligarşiye, faşizme, emperyalizme karşı devrimin olanaklarını öngörebilmektir.
Bugün faşizmin, piyasalaştırmanın, gericiliğin kol gezdiği ülkemizde “üniversiteler de memleket de bizimdir!” mücadelesini verebilmenin, salgın koşullarında ölüme terk edilen işçilerin, sağlık emekçilerinin hak talebi mücadelesinin, gücünü sokakta göstermekten bir an olsun geri durmayan kadınların bu coğrafyada yeni bir devrimci hareketi yaratma iradesi tam 49 yıllık bir devrimci mirasın ışıklı yolundan geçmektedir. Gençlik, tarih boyunca devrimin temel gücü olmuştur. Tıpkı Kızıldere’ye canları pahasına giden THKP-C savaşçılarının akıllara, tarihe kazınan gücü gibi… İşte, bizler Devrimci Gençlik olarak Kızıldere’den emperyalizme, faşizme ve oligarşiye karşı atılan mermilerden, “biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” diyen Mahir’den, ölüme meydan okuyarak halk düşmanlarının cesaretini kıran ON’lardan alıyoruz. Bu öyle bir inançtır ki üniversitelerden memlekete dünyanıza kabus olur ve cesaretimizin her bir zerresi Saray’ınızın kapısına dikilir. Kızıldere son değil, savaş sürüyor!
İlgili haber:
Sendika.Org