JES direnişi sırasında jandarmanın saldırısına uğrayan ve toplantı, gösteri ve yürüyüş yasasına muhalefet ettikleri gerekçesiyle haklarında dava açılan Salihlili köylülerin davası ertelendi
Manisa Salihli’nin Hacıbektaşlı köyüne yapılması planlanan JES projesine karşı direnen köylülerin yargılandığı davanın ikinci duruşması Salihli Adliyesi’nde görüldü. İlk duruşmada mahkeme salounun dar olması nedeniyle, COVID-19 önlemleri doğrultusunda duruşmayı sağlıklı şartlarda yapılmak üzere bugüne ertelemişti.
Duruşmanın yapıldığı Salihli Adliye’si polis abluklası altındaydı. Polis destek ve dayanışma için gelenleri adliye çevresine dahi almadı.
JES direnişinde yer alan köylülerden biri savunmasında şunları söyledi:
Yaşamımı ve köyümü savunmak için oradaydım. Jandarma komutanı askerlere “yumruğunuz taş gibi olsun. Vurduğunuz yerden kalkamasın” dediğini kulaklarımla duydum. Olaylarda ben darbelerle bayılmışım. Görüntülerini savcılığa verdim hiçbir işlem yapılmadı.
Yaşam savunucularının savunlarının ardından avukat savunmalarına geçildi. Avukat Seçil Ege, İdare Mahkemesi’nin JES ile ilgili yürütmenin durdurulması kararı olmasına rağmen SANKO’nun kaçak bir şekilde çalışmalara başladığını belirterek, şunları söyledi:
Jandarma kaçak inşaatı durdurmak yerine, doğasına sahip çıkan köylüleri darp etmiştir.
Kamusal bir tartışma kamusal idare mercilerinde tartışılamamakta, insanlar kendi görüşlerini ifade edememektedir. Haliyle de insanlar görüşlerini alanlara, meydanlara inerek ifade etmeye çalışmaktadır. O gün yaşananlar tam da böyle bir sürecin sonucuydu.
Bu bölgenin kıymetli toprak yapısında yılın 12 ayı tarım yapılmaktadır. Dünyaya ihraç edilen tescilli Sultaniye Üzümleri bu bölgede yetişmektedir. Ülkemiz bu üzüm türünde dünyada birincidir. İkinci sırada ABD yer almaktadır.
Ülkenin toplam enerji ihtiyacının yüzbinde üçünü karşılayacak bir santral için insanların ve ülkemizin en nitelikli tarım arazileri yok edilmektedir.Bu yapılan ülkeye bu topraklarda yaşayan insanlara ihanettir.Bu durum aynı zamanda köyden kente göçü de hızlandırmaktadır.
İnsanlar o gün ürettikleri ürünleri sergiledikleri bir sergi açtı. Bu sergi kamusal bir alanda bile değil özel bir mülkte açıldı. Köylüler kendilerini, doğalarına dokunulmamasını anlatmak istemişti. Bir avuç köylünün gördüğü ise jandarmanın şiddeti oldu.
Av. Yıldıray Çıvgın:
Herkesin izin almaksızın barışçıl toplantı ve göster yürüyüşü hakkı vardır. Yargılamaya konu gösterinin ve katılan kişilerin eylemlerinin kanunu aykırı olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Köylülerin dağılın ihtarına uymadıkları iddia edilmektedir.
Öncelikle tam anlamıyla herkesin duyacağı bir ikaz yok. Kabul etsek bile ikaz ile müdahale arasında bir dakika bile yok. Jandarma ikaz ederek bile barışçıl bir eyleme müdahale edemez. Gösterilen tepkinin hukukiliği, müdahalenin hukuksuzluğundan gelmektedir.
Mahkemeye jandarmanın yol olduğunu iddia ettiği, ancak yol olmayan özel bir arazi olan ve köylülerin sergilerini açtığı alanın tapusunu dosyaya sunuyoruz. Şimdi tapulu bir yerin yol olduğunu jandarma nasıl iddia edebiliyor anlayamıyoruz
Av. Çiğdem Kolot:
Yargılanan köylüler bugün duruşmada gözaltına alındıktan sonra hastaneye götürülmediklerini, önlerine konulan hazır ifade tutanaklarını imzalattırıldığını söyledi. Bu süreç jandarmanın işlediği suçları örtbas etme çabasının bir sonucudur.
Jandarma ifadelerini incelediğimizde aynı cümleleri içerdiği, anlatım bozuklarının bile aynı olduğu, avukatsız alınan ifadelerdeki bu evraklarla jandarma kendini aklamaya çalışmıştır
Av. Hüseyin Korkmaz:
JES yapılan köylerimizde JES’lerden insanlar zamana yayılan bir biçimde hastalanıyor ve ölüyorlar. Burada insanlar ölmemek için kendilerini savunmuş ve işkenceye maruz kalmıştır. Dosyanın mağduru olması gereken insanlar, sanık sandalyesinde oturuyor.
Bir kişinin kolluk olması dolayısı ile hukuka aykırı bir müdahale etmesi beklenemez. Hukuka aykırı müdahaleye maruz kalan yurttaşın da sırf kendisini darp eden, işkence eden kişiye kolluk görevlisi diye ses çıkarmamasını bekleyemeyiz.
Av. Sevinç Hocaoğulları:
Katliam demek sadece bir insana yönelen bir şey değildir. Burada hepimizin yaşadığı, gelecek nesillerin yaşayacağı doğa katledilmektedir. Burada kolluğun görevi doğayı katledecek bir şirketi mi korumaktır?
İddianameden gördüğümüz kendi doğasını, toprağını, bizlerin yaşamını savunanlar yargılanıyor. Yani devlet bir şirketi koruyor. İşgalci Sanko, bu ülkenin yasalarını, mahkeme kararlarını yok sayarak orayı kendine yol etmiştir.
Bir hırsız evinize gelse, istemiyorsanız gitmesini istersiniz. Köylülerde gelen hırsıza gidin diyorlar. Gidin dedikleri için de yargılanıyorlar.Adaletin yaşam hakkından yana tavır almasını bekliyoruz.
Avukatların savunmalarının ardından karar veren mahkeme, derhal beraat talebini reddetti. Olay yerinin tapu bilgilerinin sorulmasına, keşif talebinin celse arasında değerlendirilmesine,sanıkların fotoğraflarının çektirilerek bilirkişi raporu aldırılmasana, karar verildi. Dava 15 Haziran 2021’e ertelendi.
Avukatlar duruşma çıkışında açıklama yaptı:
Duruşmanın ardından hukuk dairesinden meslektaşlarımız Av. Seçil Ege ve Av. Yıldıray Çıvgın açıklamalarda bulundu. İzlemek için 👇🏻 pic.twitter.com/7cHFTFqglV
— Halkevleri Hukuk (@halkevlerihukuk) February 12, 2021
Sendika.Org