Oxfam’ın yayımladığı Eşitsizlik Virüsü raporuna göre en zengin 10 kişinin 9 aylık servet artışıyla tüm dünya aşılanabilir. Ayrıca en zengin 1000 kişi bu süreçte servetlerinin arttırmaya devam etmiştir. Eşitsizlik ile virüs arasındaki ilişki de pandemi öncesi dünya düzeninden elbette bağımsız değil
Siyaset felsefesinin ideal devlet nasıl olmalı, devletin varlık nedeni nedir gibi temel soruları 2019 yılının sonunda başlayan pandeminin etkisiyle tekrar düşünce dünyasında öne çıkmaya başladı. İnsanlar kaygı, korku gibi dürtülerinin etkisiyle ilk kez yaşadıkları bir durum karşısında güven arayışında bulunmaktadır. Devlet ve kamu hizmetleri de bu arayış içerisinde en önemli uğrak alanı olarak karşımızda durmaktadır. İnsanlar kendileri için biyolojik tehdit oluşturan bu durum karşısında kendisi için var olduğuna inandığı bu mekanizmadan gerekli önlemlerin ve çözüm yollarının oluşturulmasını beklemektedir. Ancak liberal ekonomik anlayış ile yürütülen dünya düzeni ve buna bağlı olarak bir iktidar alanı olan devlet yapısı bu beklentinin uzağında kalmaktadır.
2019 yılı sonunda Wuhan’dan yayılan virüs insanlığın tüm yaşamını etkilemiştir. Ekonomik ve sosyal düzen doğrudan pandeminin ekseninde şekil almıştır. Üretim, tüketim ve dağıtım mekanizmaları yavaşlamıştır. Ülkelerin bu salgın karşısındaki reaksiyonları da ekonomik dayanıklılığı ile paralel olarak işlemektedir. Bu bağlamda toplum sağlığı ve üretim ikilemi yöneticilerin içerisinde bulunduğu en önemli olgu olarak önümüzde durmakta ve hayatımızı direkt etkilemektedir. Üretimi aksatmadan yapılmaya çalışılan optimal önlemler alınılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca sokağa çıkmak zorunda kalan güvencesiz bir kesim ve evde kalabilen orta sınıf ayrımların da var olan düzen işleyişinin, toplumsal eşitsizliğin yeni yaşam koşullarına yansımadır. İstihdamda yaşanan azalma, yüksek enflasyon ve düşük gelir desteği bu kaygı ortamını daha da derinleştirmiştir. Temel toplumsal ihtiyaçlarda kamunun önemi ortaya çıkmıştır. Kapitalizmin kar ve hız üzerine kurulu yapısı salgının hareket ile çoğalması arasında bir gerilim oluşmuştur. Özellikle sosyal devlet politikalarının reddi ve devlete biçilen ‘jandarma’ ve ‘bekçi’ gibi görevler küreselleşme olgusuyla birlikte bu gerilimli kırılgan yapının salgın ve çevresel afetlere karşı savunmasının zayıflığını göstermektedir. Bu zayıflık bir sonuç olsa da doğa ile kurulan ilişki bağlamında yeni çevre felaketlerine ve tahribatlara neden olabilmektedir.
Salgın döneminde alınan önlemler ulus devlet yeniden mi güçleniyor sorularını akla getirse de bunun cevabı için pandemi sonrası uygulamaları görmek gerekiyor. Bu olağanüstü duruma yönelik uygulamalar olduğu için kamunun etkinliği görece artış göstermek zorunda kalmış olsa da liberal yazımlarda tedirginlik ile bahsedilen bir ulus devlete geri dönüş demek değildir. Asıl sorgulanması gereken özelleştirmeler ve kamudaki zayıflama nedeniyle sağlık alanının piyasa mantığına bırakılmasıdır. Bu alanın temel bir hak olduğu unutulmakta her şeyin metalaştığı dünya girdabının içerisinde erişilmesi zorlaşmaktadır. Örneğin; GSS (Genel Sağlık Sigortası) gibi uygulamalarla özellikle yoksul ve işsiz kişilerden muhtemel alacağı hizmetin faturası bir aidat gibi kesilmektedir.
Kamunun toplumla ilişki kurduğu iki önemli alan olan sağlık ve eğitim bu süreçten direkt olarak etkilenmiştir. Toplumsal eşitsizlik pandemi etkisiyle bu alanda daha da belirgin hale gelmiştir. Hızlıca ve nitelikli bir hizmete erişim gelir gücü ile doğrudan bağlantılı haldedir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde sağlığa erişim hakkındaki üç önemli unsur olan bulunabilirlik, erişim ve niteliğin nasıl bir erozyondan geçtiğini daha net bir şekilde göstermektedir. Bir süre yaşanan ücretsiz maskeye ulaşım ve test kuyrukları durumunun yanı sıra eğitim alanında öğrencilerin önemli bir kısmının internet, tablet gibi çevrimiçi eğitim araçlarına erişememesi pandemi sürecinde kamunun verdiği kötü sınav örnekleri olarak önümüzde durmaktadır.
Oxfam’ın yayımladığı Eşitsizlik Virüsü raporuna göre en zengin 10 kişinin 9 aylık servet artışıyla tüm dünya aşılanabilir. Ayrıca en zengin 1000 kişi bu süreçte servetlerinin arttırmaya devam etmiştir. Eşitsizlik ile virüs arasındaki ilişki de pandemi öncesi dünya düzeninden elbette bağımsız değil. Bu yapısal durum olağanüstü de olsa bu yeni şartlarda da varlığını sürdürmektedir. Aşının zengin ülkelerde daha kolay tedarik edilmesi ve üretici aşı firmasının üretim hacmine bağlı ilerleyen bu süreç bir meta üretim ve talep sürecinden farklı değildir. Ölüm iş cinayetleriyle, salgınla emeğinden başka bir şey satamayacak olanlara daha kolay ulaşmaktadır. Politik olan her şeye sirayet ettiği gibi dokunduğu yeri kendi güç ilişkileri ile şekillendirmektedir. Bu sağlık gibi hayati bir konu olsa dahi değişmemektedir.
Devletin varlık nedeni sorgulamasının kaygı ve endişe dürtülerinin etkisiyle günlük hayatta daha çok yer edindiği bu günlerde kamunun toplum karşısındaki görevleri önem arz etmektedir. Dünya ekonomi düzeni toplum sağlığı ve üretim arasındaki yönetimsel kararları ve hane halkının temel ihtiyaçlara erişimini doğrudan etkilemektedir. Aslında talep yönünde de ihtiyaç duyulan bu kesimlerin gelir sıkıntısı sistemin kendi yarattığı eşitsizlik düzenindeki çelişkilerini göstermektedir. Kamunun güvenlik dışındaki alanlarda olmayışının ekonomik ve politik olarak istenmesinin ortaya çıkardığı bu durum sözde özgür, girişimci bireyin bu olağanüstü ortamda dahi güveneceği hiçbir yapının ortada kalmadığı vahşi bir atmosfere neden olmuştur.
Kaynakça
Çelik, A. (2020). Salgın Günlerinde Emeğin Halleri: Covid-19 ve Çalışma Yaşamı Yazıları. BirGün Gazetesi Yazıları.
Demirbağ, Z. (2020). COVID-19 Pandemisinin İnsan Hak ve Özgürlükleri Yönünden İncelenmesi. TESAM (Ekonomik Siyasal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi), 9-22.
Eşitsizlik Virüsü: Zengin servetini katladı, yoksul 10 yıl darboğazda. (2021, Ocak 25). https://www.gazeteduvar.com.tr/esitsizlik-virusu-zengin-servetini-katladi-yoksul-10-yil-darbogazda-haber-1511343 adresinden alındı
İnce, C. (2020). Afetlerle Mücadelede Neo-Liberal Politik Başarısızlığın Bir Manifestosu: Covid-19. Iğd Üniv Sos Bil Der, 421-440.
Valiyeva, K. (tarih yok). COVID-19 İLE ULUS DEVLETİ YENİDEN DÜŞÜNMEK. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Covid-19 Sosyal Bilimler Özel Sayısı , 390-403.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.