Üniversite öğrencileri Adana’da basın açıklaması yaparak, Ankara’da kaçırılıp daha sonra bırakılan arkadaşları için “Gücümüz yerinde, yüreğimiz yetiyor! Tüm kayyumları göndereceğiz!” dedi
Üniversite öğrencileri, Ankara’da kaçırılan sıra arkadaşları için Adana Eğitim Sen’de basın açıklaması yaptı. Üniversiteliler, Ankara’da kaçırılıp daha sonra bırakılan arkadaşları için “Gücümüz yerinde, yüreğimiz yetiyor! Tüm kayyumları göndereceğiz!” diyerek açıklama yaptı.
Açıklamayı Öğrenci Kolektifleri’nden Ayşe Bezeğiş okudu. Bezeğiş açıklamada şunları söyledi:
4 Ocak günü Boğaziçi önünde başlayan ve ardından İzmir’e, Ankara’ya, Bursa’ya Çukurova’ya, Karadeniz’e ve ülkenin dört bir yanına yayılan üniversite öğrencilerinin direnişi günden güne büyüyerek devam ediyor. Direnişin başladığı ilk günden bu yana devlet, polisiyle mahkemeleriyle, bakanları, diyanet işleriyle çeteleriyle her yandan öğrencilere yönelik saldırılarını devam ettiriyor. Havuz medyası eliyle her gün basında hedef göstererek sapkın, marjinal ve direnen herkese söylenen ‘Terörist’ söylemleriyle saldırı boyutları şekillendirerek büyütüyor. Boğaziçi direnişi taleplerinin diğer üniversitelilerinde talepleriyle ortaklaşması ile birlikte direniş büyüyor ve yaygınlaşıyor.
Dün Ankara’da Öğrenci Dayanışması’ndan 3 üniversiteli evlerinin önünde GBT yapıldıktan sonra sivil araçlarla kaçırıldılar. Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden avukatların aldıkları bilgiye göre gözaltı veya hastane işlem kaydı bulunmadığı söylendi. Arkadaşlarımızın nerede olduklarına, kim tarafından kaçırıldıklarına dair haber alamadık. Aradan geçen 2 saatin sonunda bir arkadaşımızın darp edilerek Gölbaşı’nda, bir arkadaşımızın Pursaklar’da bırakıldığını, 3 saat sonra ise diğer arkadaşımızın Sincan’da bırakıldığını öğrendik. Teşhir ediyoruz, Ankara Emniyeti şehir eşkıyası gibi sokak ortasından arkadaşlarımızı kaçırarak suç işlemiştir. Arkadaşlarımızı saatlerce alıkoyup darp edip “Bir daha Boğaziçi eylemlerine katılmayacaksın” şeklinde tehdit etmiştir. Bu saldırı, özerk-demokratik üniversite mücadelesine, gençliğin iradesine yönelik bir saldırıdır. Bu yöntemler bu devletin tarihinde var. Öğrencileri kaçırıp ajanlaştırma teklifleri, öğrencileri kaçırıp işkence yapma, öğrencileri kaçırıp faili meçhul cinayetler işlemelerinden biliyoruz. İnsan öldürmenin kodlarına işlendiği bu devletin yapısını bugün bütün aymazlığı ile hepimiz görüyoruz. Bir tek sıra arkadaşımızın dahi başına gelecek her hangi bir şeyden başta EGM olmak üzere, İçişleri Bakanlığı sorumludur.
Biz, aşağı bakmayanlar, kayyum rektöre, kadın üniversitesine karşı nasıl direndiysek faşizme de öyle direniyoruz. Baskılarınız karşısında yenilmiyoruz.
Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör atanması sonrasında Boğaziçi’nde ve memleketin dört bir yanından kayyum siyasetine karşı üniversiteliler olarak eylemlerimizi yaptık, kabul etmediğimizi ve vazgeçmediğimizi defalarca kampüslerimizde, kent meydanlarında haykırdık. Buradan tekrar söylüyoruz, Melih, Verşan, Necdet, Meryem ve tüm kayyumlar gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek.
Bu süreçte AKP iktidarının üniversiteden, bilimden, gençlikten korkusunu 9 üniversiteliyi hukuksuzca tutuklamasından, 25 üniversiteliye ev hapsi vermesinden, gözaltındaki arkadaşları için adliye önünde bekleyenleri dahi gözaltına almasından, gökkuşağı bayraklarına el koyup suç delili diye paylaşmasından görüyoruz. Boğaziçi eylemlerine katılanları işkenceyle, küfürlerle gözaltına alıp gözaltında çıplak arama dayatmasından, gözaltında arama bahanesiyle polis tacizlerinden; ertesi günün sabahında silahlarla öğrencilerin ve ailelerinin evlerini duvarları kapıları kırarak basmalarından biliyoruz. Üniversiteyi savunmak, kayyum siyasetine karşı çıkmak suç değildir. Dinci-gerici, kadın düşmanı, LGBTİ+fobik uygulamalarla üniversitelileri hedef gösteren, suç uyduran faşist AKP-MHP iktidarı bilmelidir ki baskılarınız, gözaltılarınız, tutuklamalarınız bizleri hiçbir zaman yıldıramadı yıldıramayacak.
Üniversiteliler olarak evimizin önünde bekleyen polis araçlarına, her sokağa çıkışımızda GBT bahanesiyle durdurulup gözaltı yapılmasına, gözaltılardan sonra ailelerin aranmasına, kısacası faşizmin her türlü aygıtıyla bizleri sokaklardan çekme çabasına hiçbir zaman baş eğmedik.
Pandemiyi yönetemeyip sağlık krizini kendi için fırsata çeviren, işsizlikle, ücretsiz izinlerle, zamlarla halkı yoksulluğa terk eden; işçileri sendikalı oldukları için kod:29 ile işten çıkaran; kuzey ormanlarını, Kazdağlarını, memleketin her güzelliğini ranta açıp talan eden; kadın cinayetlerinin cins kırımına döndüğü, devletin bütün organlarıyla LGBTİ+’lara yönelik nefret suçu işlediği şu dönemde İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açan AKP bir de kendisine karşı çıkan her sesi, herkesi terörist ilan eden bir halk sağlığı sorunudur.
Sizin halk düşmanı, kadın düşmanı, LGBTİ+ fobik, öğrenci düşmanı, işçi düşmanı iktidarınız gidecek; faşizm yenilecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek.
Yaşasın öğrenci dayanışması, yaşasın devrimci dayanışma.
Sendika.Org