Adana’da kadınlar Adana Kadın Platformu çağrısı ile saat 12.30’da Düş Yolcuları Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamayı Üniversiteli Kadın Kolektifi’nden Ayşe Bezeğiş okudu. Açıklama devam ettiği sırada polis, sık sık anons yaparak, açıklamaya katılanlar hakkında adli ve idari işleme başlatılacağını söyledi
Adana’da kadınlar Adana Kadın Platformu çağrısı ile saat 12.30’da Düş Yolcuları Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamayı Üniversiteli Kadın Kolektifi’nden Ayşe Bezeğiş okudu. Açıklama devam ettiği sırada polis, sık sık anons yaparak, açıklamaya katılanlar hakkında adli ve idari işleme başlatılacağını söyledi.
Eylemde, “Eşitlik olmadan aşk olmaz”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “Öldüren sevgi istemiyoruz)(ölmek değil yaşamak istiyoruz”, “Aile değil kadınız, isyandayız”, “Erkek adalet değil gerçek adalet”, “Eşitlik olmadan aşk olmaz” sloganları atıldı.
Basın açıklamasının tam metni ise şöyle:
14 Şubat Sevgililer Günü. Kapitalist, erkek egemen sistemin kadınlar şiddetin gölgesinde yaşamıyormuşcasına kadınlara sahte bir değer biçtiği bir gün. ‘Makbul’ sayılmayan aşklar, bedenler, kimlikler bir ‘yoktur’la hem yok sayılıp hem hedef gösterilirken, heteroseksist düzenin kadınla erkek arasında ve illa ki evlilik içinde yaşanan aşkı kutsadığı bir gün. Bugün için hediyeler almaya sokaklara çıkıldı, sürprizler hazırlandı. Sevgi adı altında kadın emeği sömürüsü, erkek şiddeti, flört şiddetinin türlü biçimleri pofuduk oyuncaklarla, pırlantalarla, mutfak robotlarıyla, kozmetik ürünlerle gizlenmeye çalışılıyor.
“Kıskanıyorum”, “acaba başka bir şey mi giysen”, “kim aradı”, “telefonuna bakabilir miyim” gibi örtük, ekonomik, psikolojik şiddet ile dolu ilişkiler, sevgililer gününde çiçeğe, hediyelere sarılarak sahte bir sevgi gösterisi ile sürdürülüyor. Ertesi gün – hatta aynı gün! – ev içi emek sömürüsü, şiddet ve eşitsizlik devam ediyor.
Mersinde 14 Şubat 2019 tarihinde Kübra Aşkın boşandığı erkek tarafından katledildi, dün ise Samsun’da Mihrican E. evli olduğu erkek tarafından katledildi. Biz biliyoruz ki bu cinayetleri cezasızlıkla teşvik eden Akp iktidarının politikalarıdır. Eğer İstanbul sözleşmesi uygulanıyor olsaydı Kübra da Mihrican da katledilen diğer kadınlar da aramızda olabilirdi! bir kez daha söylüyoruz İstanbul sözleşmesinden vazgeçmeye niyetimiz yok! Kadınların her gün katledildiği, fail erkeklerin çeşitli bahanelerle serbest bırakıldığı, katillerin cezasızlıkla ödüllendirildiği erkek egemen sistemde; böyle günler en çok da erkek şiddetini görünmez kılmaya yarıyor. Aylardır Nadira’ya, Yeldana’ya ne olduğunu öğrenememişken; Ümit Can Uygun’un Aleyna’nın katili olduğunu haykırmamıza rağmen cinayetten tutuklanmıyorken; Pınar Gültekin’i katleden erkek “yakalanacağımı düşünmezdim” diyebiliyorken; Fatma Şengül’ün katili “ilk kez suç işlediği” için indirim alıyorken; İpek Er’in katili tecavüzcü Musa Orhan hala aramızda dolaşıyorken; Melek İpek hayatını savunduğu için tutuklanıyorken; eşit bir yaşamdan da eşit bir aşktan da söz edilemez.
Devlet yetkilileri birinci ağızdan LGBTİ+’ları hedef alarak “sapkın” diyor, cumhurbaşkanı kadını aileyle, anneliği de heteroseksüellikle sınırlandırıyor. Devlet yetkilileri nefret suçu işliyor. Aile içinde artan şiddeti önlemeyen devlet, kadının ille de evlenmesini ille de çocuk doğurmasını bekliyor. Bir haberimiz var İster evlenir ister evlenmeyiz, ister doğurur ister doğurmayız, ister hamile kalır kürtaj oluruz, ister kızlı-erkekli ister kadın kadına ister hiçbir kalıba sığmadan aşk yaşarız! Evet tüm bu kararlar bizim. Erkek egemen düzenin, kimi adamların irademizi yok sayarak bize atadığı o hayatı yaşamayacağız.
İşte, evde, sokakta, hayatımızın her alanında isyan ediyoruz: Biz öldüren, öldürmeyince de süründüren sevginizi istemiyoruz. Sevgi adı altında gizlenen örtük şiddetinizi istemiyoruz. Kandırıldığımızı nereden mi anlıyoruz: O ‘romantik’ sofraları toplarken, bulaşıklarını yıkarken, ertesi gün patronu memnun etmek için sabahın köründe gittiğimiz işte kazandığımız maaşımıza el konurken ve daha nicesi.
Biz kadınlar süslü cümlelerinizin altında yatan karanlık gerçeği biliyoruz. İstediğimiz özgür yaşamı ancak el ele vererek birlikte kurabileceğimizi de biliyoruz. “Aşk, sevgi, ailede yaşanır” sözlerine inanmıyoruz, çünkü o “ailelerinizin” içinde biz nefes alamıyoruz, örseleniyoruz, katlediliyoruz. Pandemide kadın emeği sömürüsü kat be kat artmışken, birçok kadın işsiz bırakılmışken ya da iyice güvencesiz koşullarda çalışıyorken hiçbir şey yokmuşcasına “Sevgililer Günü” hediyeleriyle bu çarkın dönmesine rızamız yok. Tekrar haykırıyoruz: Eşitliğin olmadığı bir dünyada aşk da yok! Varlığımıza, arzularımıza, kararlarımıza, hayır’larımıza alışacaksınız.
Sendika.Org