Tarım Orkam Sen, ormanlık alanların imara açılması için Cumhurbaşkanlığına yetki veren yönetmeliğin ormanları yaşam değil rant kaynağı olarak gören bir bakış açısıyla hazırlandığını belirtti. Yönetmeliğin Anayasa’nın ilgili maddeleri ile de uyumsuz olduğunu belirten Tarım Orkam Sen yöneticileri, iktidarı ekolojik yıkımı durdurmaya ve yasalara uymaya çağırdı
8 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik ile daha önce Meclis’ten geçirilirken büyük tartışma yaratan ormanlık alanların imara açılmasını düzenleyen kanunun uygulama yönetmeliği Cumhurbaşkanlığı sistemine uyarlanarak yeniden düzenlendi.
Ormanlık alanlardaki tahribatı büyüterek ekolojik yıkımı derinleştirecek olan düzenlemeyle ilgili bir basın toplantısı düzenleyen KESK’e bağlı Tarım Orkam Sen sendikası yönetimi, “Dengeyi bozarsanız siz de yok olursunuz. Doğa insansız yaşar ama insan doğasız yaşayamaz” dedi.
Tarım Orkam Sen Genel Başkanı Ahmet Keleş, AKP’nin 18 yıllık iktidarı boyunca rant, talan ve sermaye çıkarları uğruna büyük bir ekolojik yıkıma yol açtığını vurgulayarak şimdi de yine aynı bakış açısıyla orman alanlarının talanını kolaylaştıracak bir adım atıldığını belirtti.
Keleş, yönetmeliğin Anayasa’nın ormanlık alanları koruyan maddeleriyle de uyumsuz olduğunu belirterek, “özellikle turizm bölgelerinde yangınla yok olup sonrasında büyük turizm şirketlerinin yatırım alanlarına dönüşen doğal alanlara yenilerinin eklenmesi için gerekli yasal kılıf sağlanmış olacaktır” dedi.
Ormansızlaşmanın Türkiye’nin en temel sorunlarından biri olduğuna dikkat çeken Keleş, yönetmeliğin kritik maddelerini değerlendirdi.
İlk maddede yer alan “orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen” tanımlaması ile doğal alanlar sadece orman ve ağaç ile sınırlandırılmış, bir bütün olarak ekolojik bir bakış açısı yok sayılmıştır. Bu anlayış doğayı bir rant objesi olarak görüp içindeki yaşamı yok sayan, doğa düşmanı-metacı bir bakış açısının ürünüdür. Oysaki doğal alanlar, ekosistem bütünlüğü içinde canlı ve cansız birlikteliği ile düşünülüp, kapitalist bakış açısı ile meta olarak değil yaşamın bir parçası olarak ele alınmalıdır.
Bir yerin orman vasfında sayılmaması ve orada tarım yapılamıyor olması, imara açılması için gerek ve yeter şart olarak görülmüş ve bir ranta hizmet etmediği için doğal haliyle korunmasının gereksiz olduğu gibi kapitalist-metacı bakış açısı yasa ile garanti altına alınmıştır.
“Ağaç yoksa bina olmalı”
Yönetmelik içinde yer alan “ormancılık faaliyetleri ve ekonomisi” kavramı ile ormanları doğal yaşamın bir parçası olarak değil de ticari bir üretim mekanı olarak görüldüğü yasa ile teyit edilmiştir. Yönetmelikle orman sınırları dışına çıkarılması kolaylaştırılan alanların niteliğine bakıldığında “ağaç yoksa bina olmalı” anlayışı yasalardaki yerini sağlamlaştırmıştır. Böylelikle, rant ekonomisinin itici gücü olarak görülen inşaat sektörünün arsa talebinin karşılanması ve bu alana yatırım yapmış olan yandaş firmaların betona dayalı büyümesinin de önü açılmıştır.
2/B uygulamalarında bir yerin orman sınırları dışına çıkarılması için aranan, yerin 31.12.1981 tarihinden önce TARIM ALANINA dönüşmüş olması ve halen bu amaçla kullanılıyor olması şartı bu yönetmelikle yok sayılıp, içinde bina veya benzeri yapıların olması şartı getirilmiş ve 28/4/2018 tarihinden önce doğal alanların tahrip edilerek oluşturulan tüm yerleşim yerleri çok kolay bir prosedür ile yasal bir statüye kavuşturularak tahrip edene ikram edilecektir.
Keleş, yönetmeliğin, Anayasa’nın ormanları koruyan maddeleriyle de uyumsuz olduğuna dikkat çekerek yanan orman alanlarının ranta açılmasına yasak kılıf hazırlandığına dikkat çekti.
Yönetmelikte dikkat çeken eksikliklerden biri de; yanan orman alanlarının, orman sınırları dışına çıkarılamayacak yerlerden sayılmamış olmasıdır. Böylelikle, özellikle turizm bölgelerinde yangınla yok olup sonrasında büyük turizm şirketlerinin yatırım alanlarına dönüşen doğal alanlara yenilerinin eklenmesi için gerekli yasal kılıf sağlanmış olacaktır. Bu daha çok doğal alanın rant uğruna kolaylıkla yakılmasının önünü açacaktır. Oysa ki, Anayasanın 169’ncu maddesinde açıkça belirtildiği gibi, “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz… Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz.”
Yönetmeliğin dikkat çeken yönlerinden bir tanesi de, orman sınırları dışına çıkarılacak olan alanın sınırlarının, bu konuda uzman teknik kadrolar tarafından değil de Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek olması. Keleş bu konuda da “Tek adam rejiminin özellikle demokratik işleyişe verdiği bu kadar zarar ortadayken böylesi teknik bir konuda da karar yetkisinin tek elde olmasının bilimsel hiçbir yönü olmayıp akıl ile izah edilebilecek bir durum değildir. Bu durum her şeyden önce, bu alanda eğitim almış ve uygulamada çalışan emekçilerin yok sayılmasıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Tarım Orkam Sen, iktidarı doğaya saygı göstermeye, ekolojik yıkımları durdurmaya ve Anayasa’ya uymaya çağırdı.
Sendika.Org