Toplumsal muhalefet bileşenlerinin zaafları, politik düzeyi, teorik kapasitesi konuları makalemin sınırlarını aşmakla birlikte, sadece hayat pahalılığına karşı fiilen pasif tutumu bile yığınlarla bağ kuramadığını ortaya koyan iyi bir örnek
Hayat pahalılığı geçim ürünlerinin (yaşama araçlarının) azalması anlamına geliyorsa ve 2020 yılında en az yüzde 25 artmışsa neden toplum razı gelmiş gibi sessiz kalıyor? Bir başka soru. Toplumsal muhalefet, kitlelerin kolayca harekete geçirilebileceği bu yakıcı konuda neden politik önderlik yapamıyor?
Toplumsal muhalefet bileşenlerinin zaafları, politik düzeyi, teorik kapasitesi konuları makalemin sınırlarını aşmakla birlikte, sadece hayat pahalılığına karşı fiilen pasif tutumu bile yığınlarla bağ kuramadığını ortaya koyan iyi bir örnek. Şunu da belirtmeliyim ki belki de siyasi gurupların teorileri ile mevcut örgütlenme ve siyaset yapma tarzı, kitlelerle bağ kurmanın önünde ciddi bir engel haline gelmiştir.
Makalenin asli konusuna dönersek… Önce 1970’lerin hayat pahalılığına karşı mücadelesine göz atalım.1970’lerin ikinci yarısında hayat pahalılığına karşı, iki önemli politika ortaya konulmuştu. Birincisi: örgütlü kampanyaların yürütülmüş olmasıydı. Kitlesel mitinglerle tamamlanan kampanyalar, örgütlenmenin genişlemesi kadar, ücret mücadelesini ateşleyici bir işlev görmüştü diyebilirim.
Diğeri: Kooperatiflerin yaygın biçimde kurulmasıydı. Üretici Kooperatifleri bilhassa kırlarda ve kasabalarda hayata geçirilerek, sol siyasetin taşrada yaygınlaşmasına büyük katkı yapmıştır. Daha çok metropollerde kurulan Tüketici Koperatifleri, işçilerin daha uygun fiyatlı tüketim malı edinmesine hizmet ederken, örgütlenmesine de yardım etmiştir.
Her şeyden önce hayat pahalılığına karşı, kullanışlı sloganlarla ifade edilen güçlü bir talebe ihtiyaç var. Sloganların masa başında veya makale satırları içinde icat edilmesi uygun olmaz. Mümkün de olmaz. Toplumsal muhalefet unsurları ve öncü işçilerin talep olarak ifade etmesi ve kitlelere yayması en meşru yoldur. Üstlenmek ne kadar öncü işçilerin göreviyse, üstesinden gelinmiş olması da öncü işçiliğin elde edilmesi anlamına gelecektir.
Kadim “gerçek geçim endeksi” sorununu da halletmek gerekir. Endeks de masa başında ve makale satırlarıyla hazırlanamaz. Sendika yahut muhalif parti veya kooperatiflerce oluşturulacak küçük bir enstitü, kolayca üstesinden gelebilir. Endeks, hayat pahalılığının gerçek durumunu ortaya koyduğu ölçüde, bilimsel bilgiye olan ihtiyaçları da teşvik eder ve başka konularda gerçeğin her ortaya konuluşu kitlelerin hareketlenmesini de kolaylaştırır. Bu konuda sol veya sağ sendika bürokratlarını öncü işçilerle birlikte üvendireyle adım atmaya zorlamalı. İşçi aidatlarının, kitleler hayrına harcanmasından daha anlaşılır bir talep olamaz
Fiyat artışlarının en fazla bir ayda ücretlere yansıtacak “eşel-mobil sistemi” de kitlelerin talebi haline gelmeli! Şu farkla; yalancı resmi fiyat endeksinin değil, bilimsel, geçim endeksinin kabul edilmesi koşuluyla. Eşel-mobil talebi, 25 milyonu aşkın ücretli emekçi ve 15 milyona ulaşan emekliler üzerinde kolayca yankılanacak ve sahiplenilecektir.
Üretim kooperatifçiliği ise tarım gittikçe gerilemekle birlikte, piyasa için sayısı birkaç milyon kalan üretim yapan köylüleri bir araya getirebilir. Fakat taşrada örgütlü bir siyasi güç olmadan ve bu gücün öncülüğünde, devlet kurumlarını ve belediyeleri şirketlerin azgın rekabetine karşı tedbir almaya zorlamadan, hiçbir kooperatif işlevini yerine getiremez.
Tüketim kooperatifçiliğinde metropollerde kooperatif kurulmasındaki (kira, yer temini, ulaştırma, depolama, üretici kooperatifleri ile bağlantı) maddi güçlüğün aşılması elzemdir. Metropollerde tüketici kooperatiflerinin göstermelik kalmaması için, belediyelerin işin içine katılması gerekir ve bunun için de öncü işçi ve toplumsal muhalefetin üvendireyi itekleme için kullanması kaçınılmazdır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.