28 adet zaruri temel gıdadan (ekmek, peynir, süt, mercimek, şeker yağ vs) oluşan gerçek bir gıda tüketim sepetinin artışı ise yüzde 25’tir. Demek ki geçen yıldan bu yana ücretler en az %25 civarında kemirilmiştir. Kim kemirmiştir? Tabii ki devlet ve sermaye
Ücretlilere, yoksullara, işsizlere hayat pahalılığı olarak doğrudan yansıyan gerçek enflasyon, 2016 yılından bu yana yaklaşık yüzde 20 civarında seyrediyor. Resmi olarak açıklanan enflasyon rakamları ise gerçek rakamın (en azından) üçte birini saklıyor.
Mesela 2020 tüketici enflasyonu (4 Ocak 2021) yüzde 14,6 olarak açıklandı. Bırakalım ücretlileri, eline cebine sokmadan günlük hayatını sürdürenler de dahil bu rakama inanan kimse var mıdır acaba?
Basit bir inceleme bile açıklanan rakamın doğru olmadığını ortaya koyacaktır. Geliniz açıklanan rakama temel oluşturan tüketim maddelerinin fiyatlarına göz atalım. Devletin resmi rakamlarından (TÜİK) söz ediyorum.
Güya açıklanan rakama temel olsun diye 418 adet tüketim maddesinin (içlerinde neler yok ki, spor karşılaşmaları yasak olduğu halde maç biletlerinden, resim çektirme ücretine, yurt dışı tur fiyatlarına kadar pek çok ürün ve hizmet.) yüzde 45’inin (yaklaşık yarısının) fiyatı yüzde 15’ten daha fazla artmış. Fakat nedense bu artış ortalamaya pek tesir etmemiş.
%1 ila 10 oranında artanlar | 128 adet |
%11 ila 14,6 arasında artanlar | 101 adet |
%14,6 ila yüzde 20 arasında artanlar | 112 adet |
%20 ve daha fazla artanlar | 77 adet |
TOPLAM | 418 adet |
28 adet zaruri temel gıdadan (ekmek, peynir, süt, mercimek, şeker yağ vs) oluşan gerçek bir gıda tüketim sepetinin artışı ise yüzde 25’tir. Demek ki geçen yıldan bu yana ücretler en az %25 civarında kemirilmiştir. Kim kemirmiştir? Tabii ki devlet ve sermaye.
Piyasa fiyatlarına göz attığımda gerçek enflasyonun yüzde 25’in üzerinde olduğunu söyleyebilirim. Mesela bir çalışma grubu da (EnaGrup) 2020 tüketici enflasyonunu yüzde 36,7 olarak açıklamıştır. Gerçek enflasyona daha yakın bir hesap. Buna göre ücretler 2020’de üçte bir oranında kemirilmiştir.
Gerçek enflasyon bilimsel bir yöntemle hesaplanamaz mı? Hesaplanabilir. Ücretli ailelerinden oluşan bir grubun harcamalarının izlenmesi yeterlidir. Tüm sınıfları aynı torbaya doldurmayan, sadece ücretlilerin harcamalarını esas alan bir hesap. Zaten iktisat literatüründe de enflasyon hesabı demek ücretli çalışanların harcamalarının ölçülmesi demektir.
Ülke çapında yaklaşık 2 bin civarındaki ücretli ailenin aylık harcamalarının izlenip, kayıt altına alınması için belli sayıda anketör, istatistikçi, iktisatçı ve sosyologu istihdam etmek gerekir. Bu işin altından trilyonlarca TL’lik işçi aidatını sendika bürokratlarının aylıkları, yollukları, hatta keyifleri dışında nereye harcayacağını bilemeyen sendikaların kolayca kalkabileceğini söylemek abartı olmaz. Memleket hayrına bir iş yapıp günahlarından da bir nebze arınmış olurlar.
Teknik bir hesaplama gibi görünen enflasyon hesabı gördüğümüz gibi sınıflara ait bir mesele. Eğer işçi kitlesi enflasyonun doğru hesaplanmasını temin eder ve kayıplarını karşılarsa, satın alma gücünü koruyabilecektir. Kayıplarını karşılayamazsa, sermaye sınıfı kazançlarını artırmış, devlet ek vergi geliri elde etmiş olacaktır. Konuyu incelemeye sonraki yazıda devam edeceğiz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.